Son isyan ve Kürtlerin özgürlüğü - Cahit Mervan
Son isyan ve Kürtlerin özgürlüğü - Cahit Mervan
Son isyan ve Kürtlerin özgürlüğü - Cahit Mervan
Kobanê Kantonu’nun karşı karşıya kaldığı katliamı önlemek ve kuşatmayı kırmak için Bakurê Kurdistan başta olmak üzere Türkiye ve Avrupa’da başlayan serhildan dalgası devam ediyor.
Türk devletinin insanların yaşam hakkını da ortadan kaldırın yasak, terör, saldırı ve katliamlarına rağmen kitleler geri adım atmıyorlar. Kitlelerde korkunun zerresi yok.
Devlet ve ona bağlı karanlık güçlerin her katliamı, her terörü bırakın kitlelerde korku ve geri çekilmeyi, öfkeyi artırıyor. Milyonların daha güçlü ve kararlı bir şekilde direnişine yol açıyor. Örneğin insanlar polis ve askerlerin kurşun yağmuru altında Rojava-Bakurê Kurdistan’ı bölen dikenli tel örgüleri elleriyle söküp atıyor.
İSYAN GELİYORUM DEDİ
Son isyan beklenmeyen ve öngörülmeyen bir şey değildi. Aklı başında herkes gerekli uyarıları yaptı. Türk devlet ve hükümet yetkililerini kirli ve karanlık oyundan vazgeçmeye, bunun yerine çözüm sürecini derinleştirmek için nitelikli müzakereye başlaması gerektiği yönünde çağırı yaptı. Kürtlerin ret ve inkârı üzerinde şekillenen politikadan vazgeçmeye, DAİŞ adlı çete eliyle Kürtlere karşı vekâlet savaşı yürütmeye son vermeye çağırdı. Kürt ve Kürdistan sorununun yeni bir entrika ve oyun kaldıramayacak kadar ağır ve köklü bir sorun olduğuna sürekli vurgu yapıldı.
Ancak Erdoğan rejimi burnunun dikine gitmeyi ve Kobanê’yi düşürmeyi hedeflediği için bu sağduyu çağrılarına duyu organlarını kapattı. Dahası Kürtlerle alay etti. DAİŞ faşizminden göç etmek zorunda kalan insanlara yaptığı ve zaten uluslararası sözleşmelere göre yapması gereken ‘yardımı’ bütün Kürtlerin kafasına kalktı. Suriye iç savaşı başladığı zaman ‘bizim iç sorunumuzdur’ diye dünyayı ayağa kaldırmak isteyen Türk hükümeti, katliam tehlikesi altındaki Kobanê için istenilen koridoru açmadığı gibi, olayı ‘sınırlarımızın dışında’ diyerek bir avuç insanın direnişine sadece moral destek olmak için sınıra yığılan insanlara günlerce terör uyguladı.
Bütün bunların yanı sıra DAİŞ-TC işbirliğini kanıtlayan birçok bulgu ortaya çıktı. DAİŞ elamanlarının çok rahatlıkla Türkiye sınırlarını kullandıkları canlı olarak televizyon kamaralarına yansıdı. Geçmişte Kürdistan’da PKK gerillalarına karşı savaşta yer alan, vahşet ve kirli savaş yöntemleriyle ün salan özel harekât timlerinin de savaşta yer aldıklarına ilişkin güçlü emareler ortaya çıktı. Bütün bunların üstüne Türk hükümetinin PYD’ye verdiği sözleri tutmadığı, Kürtlerin kaybetmesi ve Kobanê’nin düşmesi için tezgâh içinde olduğu, KCK Yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan’ın değimiyle ‘kalleşlik’ yaptığı anlaşıldı.
Bütün bunlar olurken 15 Eylül günü istilaya başlayan DAIŞ çeteleri, silah ve lojistik üstünlükten dolayı savaşın 20. gününde Kobanê şehir merkezine dayandılar. Savaşın 22. gününde ise Kobanê’nin çevresinde birkaç kenar mahalleyi ele geçirdiler. Ciddi manada Kobanê’de katliam tehlikesi hâsıl oldu. Bütün dünyanın gözü önünde ve Türk devletinin açık desteğiyle girişilen bu istila ve katliam bıçağı kemiğe getirip dayattı.
KOBANÊ DÜNYAYI SALLADI
İşte bu nedenle Kobanê Direnişi’nin 22 günü patlayan öfke, çok geçmeden büyük bir isyana dönüştü. Protesto ve dayanışma sınırlarını hızla aştı. Kürdistan’ın en küçük yerleşim yerinden Türkiye şehirlerine yayıldı. Avrupa ve dünyadaki Kürtler, dostları ve Kobanê’yi kendi geleceği açısından aydınlık bir yüz olarak gören farklı etnik ve inanç gruplarından, farklı renk, ülke ve kıtalardan insanlar ayağa kalktı. Havaalanları, teren garları, siyasi parti merkezleri, ulusal parlamentolar, televizyonlar, ülkeleri birbirine bağlayan oto yollar ve köprüler bir anda eylem alanlarına dönüştü.
Artvin’in Hopa ilçesinden Japonya’nın başkenti Tokyoya, Güney Afrika’nın Johannesburg kentinden Rojhılata Kurdistan’ın Merivan kentine kadar milyonlarca insan farklı zaman dilimleri içinde Kobanê için duygularını, hislerini, seslerini ve taleplerini birleştirerek görülmemiş güçlü bir enerji ortaya çıkardılar. Kobanê’de çetelere karşı mevzilerde ayaklarını ipe bağlayıp ölümüne direnen YPG-YPJ savaşçılarına büyük bir moral verdiler.
Kürdistan, Türkiye ve dünya insanlığının Kobanê duyarlığı ortadan kalkmış değil. Kürdistan ateş topuna dönmüş durumda. Türkiye ve dünyayı sallamaya devam ediyor. Türk devleti ise isyanı önlemek için her zaman yaptığını yapıyor ve Kürtlere karşı terör uyguluyor. İnsanları katlediyor. Polis, sivil ırkçı gruplar ve DAİŞ işbirlikçileri birlikte saldırıyorlar. Güçleri yettiği yerde binaları ateşe veriyorlar. Ellerinde palalarla baş kesmeye, pompalı tüfeklerle savunmasız insanları infaz etmeye çalışıyorlar. Türk devleti böylelikle kendi geleceğini belirlemek isteyen Kürdistanlıların başlattığı isyanı bastırabileceğini düşünüyor.
İSYAN ÖZGÜRLÜĞÜ ÖNGÖRÜYOR
Bu eşik aşılmıştır. Artık hiç kimse ve hiçbir güç Kürtleri eski ilişki içinde tutamaz. Türk devletinin kurum ve kuruluşlarının Kürdistan’da varlığı eskisi gibi devam edemez. Kürtler de eskisi gibi Ankara tarafından yönetilemez. Son birkaç gün içinde Kobanê Direnişi’ni merkez alan isyan, bu gerçeği tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir.
Son isyanın yakın amacı Kobanê’nin DAİŞ çetelerine karşı verdiği varlık mücadelesinin içinde olmak ve kuşatmayı kırmaktır. Ancak isyanın karakteri Kürtlerin her parçada kendi geleceklerini özgüce belirleme hakkının tanınması ve Kürdistan’ı bölen sınırların geçersiz kılınmasıdır. Türk devletinin isyan karşısındaki terörünün esas nedeni de budur.
Türk devletinin amacı çok açık: Kürtlerin her türlü kazanımını ve bir avuç özgürlüğünü ortadan kaldırmak temel amacıdır. Âdeta varlığını bu amacın başarısına bağlamıştır. Hedefe kilitlenmiş halde bir nevi intihar hali yaşamaktadır. Bu nedenle o, Kobanê’nin düşmesini ve istilacı çetenin katliam yapmasını istiyor. Bunun içindir ki, ilk başta Kobanê ile sınırı olan Pirsus’ta barışçıl eylem yapan Kürtlere dahi tahammül göstermedi. Ezmek istedi, şimdi ise başlayan büyük serhildanı bastırmak için katliamlara başvuruyor.
Bastıra bilir mi? Kesinlikle hayır. Şu an patlayan bu volkanı söndürmeye kimsenin gücü yetmez. AKP hükümeti polis, ordu, bütün gizli ve açık güçlerini savaş alanına sürse dahi bu isyanı bastıramaz. Bu isyan kendiliğinden başlamış, başıboş ne istediğini bilmeyen ve bir anlık öfkenin sonucu olmamıştır.
Türk devletinin izlediği Kobanê özgülünde Kürt düşmanı ve kalleşçe politikanın milyonlarda yol açtığı öfke ve nefretin birikmesinin yanı sıra, bu isyan büyük bir özgürlük arayışının sonucu ortaya çıkmıştır.
Türk devlet ve hükümet yetkilileri Kürdistan halkının bu büyük isyanını da doğru okumaktan ve anlamaktan çok uzaklar. Basit değerlendirme yapıyorlar. Akıl tutulması yaşıyorlar. Öfke patlamasını ve protesto niteliğini çoktan aşmış ve açık siyasi hedefleri olan bu ayaklanmayı ‘vandalizm’ olarak nitelemeleri ve ‘mislice karşılık verileceğini’ açıklamaları tarihsel olarak haklı olan bir dava karşısında içine düştükleri çaresizliğinde bir sonucudur.
Türk devleti, hükümeti, istihbaratı ve beslediği çeteler Kobanê’yi düşürmek istiyorlardı. Kobanê düşmedi ama son serhildan sömürgeci sistemi çökertti. Bu isyan bir başka. Sonuçları da bir başka olacak. Sonucu özgürlük olacak. Hem Kobanê, hem Kürdistan ve hem de insanlık için.