Suriye’de asli unsurlar birleşirse savaş sınırlandırılır

Rojava'nın işgal edilmesi ile halkların ortak çıkarlarının ve egemenlik alanlarının işgal edileceğini söyleyen Gazeteci Ali Ergin Demirhan, "Araplar ve Kürtlerin ortaklaşması savaşı sınırlandırılacaktır" dedi.

Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın BM’de açıkladığı Kuzey Suriye işgal planına ABD’nin yeşil ışık yakmasıyla birlikte deyim yerindeyse iki ülke arasında yeni bir diplomatik krizin eşiğine gelindi. Beyaz Saray öncelikle Türkiye’nin operasyon yapacağını söyleyen bir açıklama yayınladı, ardından gelen tepkiler Trump’ın geri adım atmasına sebep oldu ve bu defa hedefe Türkiye oturdu. Fakat çok geçmeden Trump, Kürtleri de Türkleri de oyalayan sözlerini sarf etti.

Demokratik Suriye Güçleri ise gelecek saldırıya cevap vereceklerini ve Şam ile görüşeceklerini ifade etti. Konu ile ilgili birçok açıklama yapılırken Sendika.org yazarlarından Gazeteci Ali Ergin Demirhan’a son gelişmeleri sorduk. Demirhan, ABD’nin bir hakimiyet krizinde olduğunu söylerken, Türkiye’yi NATO müttefiki olarak asla rafa kaldırmadığını ve Suriye’deki asli unsurların birleşmesi gerektiğine dikkat çekti.

Türkiye Kuzey Suriye’ye karşı işgal için yeşil ışığı Trump’tan aldı; ama üst üste gelen açıklamalarla bu yeşil ışık biraz geri çekildi. Trump önce tehditler savurdu sonra ‘müttefikiz’ dedi. ABD’li yetkililer üst üste ‘Kürtleri yalnız bıraktık’ diyerek eleştirdi. Karşımızda nasıl bir tablo var?

Önümüze bir belirsizlik tablosu var. Bunun en temel sebebi de ABD'nin hakimiyet krizi. Bu bir şekilde devlet kriz olarak da yorumlanabilir. Amerika kendi siyasetinde bir kriz içerisinde. Trump'ın farklı, Hillary Clinton’ın farklı, Cumhuriyetçi ve Demokrat senatörlerin farklı konuşması bunu gösteriyor. Ama Trump da gökten zembille inmedi. Sonuçta Amerikan siyasetinin kendi yarattığı siyasi bir figür. Bu görüş Amerika'yı temsil ediyor. Onu Amerikalılar seçti. Tabii ki de seçmeni suçlamıyorum ama sonuçta öyle bir amaçla başa geldi. Bu yüzden ortada bir netlik yok.

Bir sözünü referans olarak kabul edemiyoruz çünkü onu tekzip eden başka bir söz ardından başka bir düzeltme geliyor. Reel politikaya bakacak olursak ABD, Şam ya da Rusya yerine NATO gücü bir müttefikin Fırat'ın doğusunda olmasını tercih eder. Yoksa ‘ne haliniz varsa görün’ tweetlerinin gerçek karşılığı yok. Ne halleri varsa göreceklerse neden Ortak Hareket Merkezi kuruldu ya da İncirlik’ten mi çıktın? Türkiye ile askeri ilişkileri bir kenara mı atıyorsun? Hayır, bunlar ilerliyor.

Peki, Suriye’yi ne bekliyor bu belirsizlik içinde?

Bölge halkına baktığımızda onların kendi öz güçlerini ve birliklerini sağlamak dışında bir seçenekleri olmadığını görüyoruz. Ne ABD ne de Rusya çıkarları onlara fayda sağlamayacak. Güvenebilecekleri durum yok. Sonuç olarak Rusya, ABD ve diğer emperyalist güçler için orada Kürt ölmüş, Arap ölmüş çok da umurlarında değil. Başta Clinton da olsa bu, Türkiye'nin bir NATO Ülkesi olduğu ve ABD yanında müttefik olarak yer alması gerçeğini değiştirmiyor. Yoksa Pentagon ve Trump arasında çelişki varmış, olabilir. Ama aynı Pentagon, Türkiye ile ortak bir hareket Merkezi kurdu, YPG’yi belli alanlardan geri çekti.

Zaten bazı ortak hareket noktaları vardı, sadece Trump bu ortak harekatı bozabilecek bir hamle yaptı. Ama Türkiye'yi kenara koymuş bir ABD yok, öyle Trump'ın attığı tweetteki gibi bir cezalandıran bir ABD de yok. Çünkü NATO müttefikliği için çizilmiş sınırlar var ve bu sınırların dışına hala çıkmamış değil. Erdoğan da buna güvenerek yaptı hamlesini. Öte yandan Rusya ile ABD arasında bir geldikten bahsediliyor; ama Rusya ile ABD'nin çıkarlarının örtüştüğü noktalar da var. İkisi de kendi istediğini yapsın, sözünü dinlesin diye Kürdü Türkiye’ye dövdürme niyetinde. Çünkü Rusya ne diyor ‘ABD'den uzaklaş Şam’a yaklaş.’

QSD’den de bu yönlü bir açıklama sinyali verildi hata ‘ABD güvenirliliğini sarstı’ dendi ama iki taraf için bu senaryo ne kadar olası?

Şam da ‘tamamen ABD’den kopsun gelsin, anlaşırız’ anlayışı içerisinde ama müzakerelerde her istenen olmuyor sonuçta. Kürt siyasetinde de geçtiğimiz Aralık'tan bu yana benzer bir beklenti de var o da ABD'nin kendi iç siyaseti içerisinde Trump'ın bu çıkışının engellenmesi. Böylesi bir sahada da tek bir tarafın yanında yer almak ister Rusya olsun ister ABD, her açıdan sıkıntılıdır.

Bunu her zaman söylüyoruz, ezilen halkların birbirlerinden başka dostu yoktur; ama birtakım zorunlu ilişkiler kurduğumuz devletlerle ve güçlerle de tek taraflı yan yana durmak bir sıkıntı arz ediyor. Bu sadece devletleşmemiş siyasi yapılar için değil, bağımsız olduğunu iddia eden devletler için bariz sıkıntıdır.

Öte yandan bir de DAİŞ meselesi var. QSD, ‘DAİŞ’i tutmak olası bir operasyonda önceliğimiz olmaz’ dedi. DAİŞ’in yeniden yuvalanması ve bu kargaşayı fırsat bilmesi ne kadar olası?

Türkiye'nin kuracağı ceplerden biri de IŞİD cebi olabilir. Çünkü Tel Abyad’dan gidenler tırnak içinde IŞİD'in sivil destekçileri ve tabanıydı. IŞİD sosyolojik olarak ortadan kaldırılmış değil, çünkü onu yaratan gerginlikler ve ortam hala sürüyor. Ondan faydalanmak isteyen siyasi güçlerin amaçları da bir kenarda duruyor. Türkiye'nin kuracağız dediği güvenli bölge IŞİD cebi olarak bölgede varlık gösterebilir. IŞİD konusunda Avrupa Birliği ya da Batı endişelenir mi?

Bakın Almanya hep Türkiye'yi destekledi göçmen konusunda, sonuçta cihatçıları Türkiye'den oraya yollayanlar da onlardı. Şimdi IŞİD'in varlığını sürdürmesi bizi rahatsız ettiği kadar onları rahatsız etmiyor. Bir olasılık olarak Erdoğan'dan yeni bir garanti isteyecekler, Erdoğan da bu garantiyi verdiğinde orada bir IŞİD cebi oluşmasına batı da ses çıkarmayacaktır. Tıpkı IŞİD’den farksız olan Heyeti Tahrir Şam’ın İdlib'te bir cep kurmasına izin vermeleri gibi buna da öyle göz yumacaklardır. Türkiye açısından da kontrgerilla işlerini yürütebilecek bir alan olarak görülebilir.

Sonuç olarak ana muhalefet de ve diğer partilerin de desteğiyle teskere çıktı. Türkiye’nin tüm gelişmeler karşın bölgeye girmesinin sonuçlarını kestirmek mümkün mü?

Çıkacak bir savaşta neler olacağını öngörmek çok olası değil. Çünkü bu denklemde ABD, Rusya, İran, Kürtler ve ek bir unsur olarak IŞİD yer alabilir. Yani önümüzde siyahlar ve beyazlar diye bir denklem yok. Tüm bu unsurların bazı çıkarlarının çatıştığı da birleştiği de noktalar var. Örneğin Rusya ve Şam ne yapacak, Kürtlerin belli bir aşamaya kadar zorlanmasına göz yumacak. Şunu da gördük ki kendi topraklarını işgal edilmesine, Kürtler şartlarını kabul etmediği sürece göz de yumdular Efrîn’de.

Bugün ABD hava sahasını kapattım diyor ki biliyoruz hala silah gidiyor Demokratik Suriye Güçleri’ne, o zaman bu şartlarda bir direniş de olacaktır. Ama yarın ABD'nin hava sahasını yeniden açıp açmayacağı bilmiyoruz, açtığında ise farklı bir durum olur. Her ne kadar Şam ve Rojava arasında görüşme zormuş gibi görünse de Kürtler ve Arapların kendi çıkarlarını ortaklaştırma noktaları var. Çünkü Türkiye'nin Minbic'e girmesini Tabqa Barajı’nı almasını Şam da istemez. Çünkü Demokratik Suriye Güçleri elinde olan bu baraj bugün, Şam’ın elinde olan noktaların da enerji ve su kaynağı aynı zamanda. Sonuçta Suriye'nin asli unsurlarını yani Arapların ve Kürtlerin ortak çıkarları ve ortak egemenlik alanları ihlal edilecektir. Onların ortaklaşması savaşı sınırlandırılacaktır.