Tarihi Amed Newrozu ve süreç-Besê Hozat

2015 yılının Newrozu, özelde Kürtler ve Türkiye toplumu genelde ise tüm bölge halkları açısından çok tarihi bir anlam taşıyor.

2015 yılının Newrozu, özelde Kürtler ve Türkiye toplumu genelde ise tüm bölge halkları açısından çok tarihi bir anlam taşıyor. Hatırlanırsa Önder Apo iki yılı aşkın süren oldukça şiddetli bir savaşın ve Dünya’yı sarsan vahşi Paris Katliamı’nın ardından 2013 yılı Amed Newrozu’nda  Demokratik Kurtuluş Ve Özgür Yaşamı İnşa Manifestosunu açıklayarak tarihsel bir süreç başlatmıştı. Bu tarihsel demokratik hamle sürecinde  bir taraftan AKP hükümetinin tasfiyeci ve istismarcı politikaları, diğer taraftan AKP’nin bu politikalarına karşı  demokratik legal siyasetin ve demokrasi güçlerinin yetersiz kalan mücadeleleri istenilen düzeyde bir başarıyı ortaya çıkaramadı.  Bugüne kadar tek taraflı çabalarla bir ayak üzerinden yürüyen süreç ağır badireler yaşayarak tıkanmayla yüz yüze geldi. 

Önder Apo bu tıkanmayı aştırıp süreci ilerletmek için demokratik müzakere çözüm taslağını geliştirdi. Çözümsüzlüğü bir politika haline getirmiş hükümet ile tasfiye siyasetinden kaos üreten devlet içindeki çeşitli özel savaş yapıları atılan her adıma bir provokasyonla karşılık verdiler. 28 Şubat günü Dolmabahçe’de yapılan ortak açıklama bu anlamda çözüme gelmeyen, ayak direten Hükümeti demokratik müzakereye çekmede, özel savaş sistemini boşa çıkarmada ve tasfiye etmede tarihi bir adımdır. 

2015 yılı  Amed Newrozu ise Önder Apo’nun Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Hamlesini kesin başarıya götürmenin büyük mücadele kararlılığını ortaya koyacağı tarihsel bir AN’dır. Bu Newroz, Önder Apo’nun demokratik siyasetin özgürleştirici gücüne duyduğu büyük güveni, halkların kardeşliğine, hakiki barışına ve özgürlüğüne karşı taşıdığı büyük inancı, çözümün mücadele ile yaratılacağına dair çağrısını  en yüksek sesle milyonlara duyuracağı tarihi bir Newroz’dur. 

Kürdistan’da, Türkiye’de ve dünyanın dört bir tarafında Kürtler, kadınlar, barış ve demokrasi güçleri, hakiki barışın, kardeşliğin, özgürlüğün gerçek yolunun Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünden geçtiğini haykırıyor. Cizre başta olmak üzere Kürdistan’ın birçok yerinden yüzlerce ve binlerce insan ’Öcalan’a Özgürlük’ sloganıyla tarihsel Amed Newrozu’na yürüyor. Anlamı son derece büyük ve değerli bu tarihi Newroz yürüyüşü Türk devletine ve AKP hükümetine çok önemli mesajlar veriyor.

Türkiye toplumu kendi çıkarını Önder Apo’nun özgürlüğünde görüyor. Çok iyi biliyor ve anlıyor ki Türkiye  halklarının barışı, huzuru, demokratik ve özgür yaşamı ancak, bütün ömrünü insanlığın bu soylu değerlerini büyütmeye, yaşatmaya ve savunmaya adamış ve özellikle son on beş yıldır da bu noktada sınırsız bir emeğin ve mücadelenin sahibi olan Önder Apo’nun özgürlüğü ile mümkündür. Türkiye toplumu bu gerçeği derinliğine hissetmiş ve kavramış durumdadır. Toplum Önder Apo şu anda dışarda olsa Türkiye’nin Kürt sorunu ve demokrasi  sorunu diye bir sorununun olmayacağını anlamıştır. Artık herkes yüksek sesle Önder Apo’nun özgürlüğünün toplumsal barışın, kardeşliğin ve demokrasinin güvencesi ve gerçek garantisi olduğunu dile getiriyor. Önder Apo’nun esaret koşullarının çözüm sürecinin gerçek manada gelişmesini engellediğini söylüyor. 

HDP heyeti ile hükümet heyetinin yaptığı ortak açıklamanın üzerinden iki haftadan fazla bir zaman geçmesine rağmen hala hükümet radikal demokratik bir adım atmış değildir. Açıklanan 10 başlık tamamen Türkiye’nin demokratikleşmesini ve Kürt sorununun çözümünü öngörürken hükümet cephesi oyalama siyasetini sürdürüyor. Erdoğan büyük bir provokatör olarak rolünü oynamaya devam ediyor. Artık demogoji siyasetiyle Kürtleri aldatamayacağına, oy alamayacağına inanan Erdoğan, tüccar kurnazlığıyla ‘‘Kürt sorunu yoktur’’ diyerek MHP ve BBP tabanından oy devşirmeye çalışıyor. Türkiye’nin varlık yokluk meselesi haline gelmiş büyük bir davayı ve bir ülkenin geleceğini gözü karaca iktidar hırsına kurban etmeye çalışıyor. 

Çok açık ki Erdoğan siyaseti Türkiye’de çoktan miadını doldurdu ve  iflas etti. Artık toplum kabak tadı veren bu çürümüş siyasete itibar etmiyor. Toplum kendi acıları üzerinde siyaset yapan sömürgeci yöneticiler değil, acılarını insanca hisseden ve hakiki çözüm üreten yöneticiler istiyor. 

Toplum, ortak açıklamanın hemen ardından AKP’nin iç güvenlikle yakından uzaktan  alakası olmayan, aksine Türkiye’nin içini karıştıran büyük bir kargaşa ve kaos senaryosu anlamına gelen ‘iç güvenlik paketi’ni meclisten derhal geri çekmesini bekliyordu. İç güvenlik paketi meclisten geri çekilseydi, belki bu AKP Hükümetinin iyi niyetini göstermesi açısından önemli bir adım olabilirdi. AKP demokratik siyasete geleceğine ve kendisine tanınan son şansı değerlendirip ileri bir adım atacağına geri adım atmada ısrar ederek HDP başta olmak üzere muhalefetin bütün tepkisine rağmen 67 maddeyi meclisten geçirdi. 

AKP’nin kaos paketini alt komisyona çekerek önerilere açık olduğunu belirtmesinin sinsice, muhalefeti tuzağa düşürmekten başka bir anlamı yoktur. AKP anti demokratik, baskıcı ve otoriter siyasetini ‘işte bakın alt komisyona çektik, önerilere açığız’ söylemiyle örtmeye, demokrasicilik oyununu oynayarak demokrasi karşıtlığını gizlemeye, muhalefeti de buna alet ederek bu rezil durumu meşrulaştırmaya çalışıyor. Kendisini çok akıllı herkesi aptal yerine koyan AKP’nin bu basit tüccar kurnazlığına kanmamak lazım. 

AKP Kürtleri ve Türkiye toplumunu seçime kadar oyalamayı seçimden sonra ise şiddetli bir savaşı başlatmayı düşünüyor. AKP’nin iç güvenlik adıyla meclisten geçirdiği savaş paketi de dahil mevcut bütün hazırlıkları kapsamlı bir savaşı geliştirmeye dönüktür. Bunun için Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere AKP, HDP’nin baraj altında kalması için büyük bir çalışma yürütüyor. AKP’nin bütün amacı ve gayreti HDP’yi baraj altında bırakarak Milli Güvenlik Kurulu toplantısında kararlaştırılan savaş konseptini uygulamaktır. 

AKP’nin 12 yıldır yürüttüğü milliyetçi, mezhepçi ve cinsiyetçi siyasetin bedelini, bugün Türkiye toplumu büyük bir siyasi, toplumsal ve ekonomik kriz yaşayarak ödüyor. AKP’nin değişmez siyaseti haline gelen milliyetçiliğin, mezhepçiliğin ve cinsiyetçiliğin panzehiri HDP’dir. AKP, HDP ile uğraşıp duracağına önce bir Türkiye toplumuna kendisinin yol açtığı bu büyük krizin ve kaosun hesabını vermelidir. 

HDP’nin baraj diye bir sorunu yoktur.  Bazı araştırma şirketleri HDP’nin oy oranının %15’lere  yaklaştığını söylüyor. HDP Türkiye’nin şansıdır, Türkiye HDP ile demokrasi çağına adım atmıştır. Kürdistan ve Türkiye toplumu altın değerindeki bu fırsatı kaçırmayacaktır. HDP seçimleri büyük bir başarı ile kazanıp gerçek halk meclisini kuracaktır. Önder Apo’nun 2015 tarihi Newroz mesajının pratik karşılığı da ancak bu biçimde mümkün olabilecektir.  

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA