Tayyip Erdoğan’ın maşası Hüda-Par

Hüda-Par normal bir siyasi parti değildir; AKP’nin Kürtlere karşı yürüttüğü kirli savaşın kontra gücüdür. Kürtlere karşı yürütülen psikolojik savaş aracıdır.

Tayyip Erdoğan’ın bu dönemde en iyi maşaları Devlet Bahçeli ve Hüda-Par oluyor. Bu nedenle Devlet Bahçeli ve Hüda-Par’a teşekkür etmek de faşist şef Tayyip Erdoğan’ın, düşük profilli başbakanın ve tüm özel savaşçıların bismillahı haline gelmiş. Tayyip Erdoğan’ın bu kadar Hüda-Par sevgisi nereden geliyor? Açıktır ki, Hüda-Par’la ortak yanları var. Aslında zihniyet olarak Tayyip Erdoğan’la Hüda-Par arasında fazla fark yok. Tayyip Erdoğan nasıl ki El Nusra ve DAİŞ’le zihniyet ortaklığı içindeyse, Hüda-Par’la da zihniyet ortaklığı var. Tayyip Erdoğan Türkiye’deki İhvan-ı Müslim’in lideridir. Şimdi de Ortadoğu’daki tüm İhvan-ı Müslim’in lideri olmaya soyunmuştur. Daha doğrusu İhvan Müslimcileri Türk milliyetçiliğinin hizmetine sokma çabası içindedir. Bu nedenle şu anda Mısır ve Suriye’dekiler başta olmak üzere İhvan-ı Müslimcilerin merkezi İstanbul’a taşınmıştır.

Tayyip Erdoğan’ın İslam inancını Türk milliyetçiliği için kullandığı çok iyi anlaşılmıştır. Hatta İslam dinini çoğunluğu Müslüman olan Kürtleri soykırıma uğratmak için kullanmaktadır. Ortadoğu’da ilişkide olduğu tüm ülkeleri ve örgütleri Kürt Özgürlük Hareketi’ne düşman haline getirmek istemesi de bu zihniyetin dışa vurumudur. Zaten Türkiye’de Kürt düşmanlarının, Kürtleri soykırıma uğratmak isteyen şovenist milliyetçilerin Tayyip Erdoğan’la ittifak kurmaları da bu nedenledir. Kürtleri soykırıma uğratmada dini kullandığından Tayyip Erdoğan’ın iktidarda kalmasını istemektedirler. Ya da Tayyip Erdoğan bu kesimleri “Kürtleri en iyi ben kontrol ederim, Kürtleri en iyi ben soykırıma uğratırım” diye kullanırken, Ergenekoncular ya da ulusalcılar olarak bilinen bazı kesimler de Erdoğan’ı Kürt soykırım amacı için kullanmaktadırlar.

Tayyip Erdoğan şu anda soykırımcı sömürgeci Türk devletinin faşist şefi olmuştur. Zaten başkanlığı Kürtleri soykırıma uğratacağı iddiasıyla istemiştir. Bu nedenle bundan sonraki tüm icraatları da Kürtleri soykırıma uğratma yönünde olacaktır. Bunun için Kürtlerin dini hassasiyetlerini kullanırken, Kürdistan’da örgütlenmeye çalışan din maskeli Hizbulkontrayı, yani legal ismiyle Hüda-Par’ı da Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı kullanmaktadır. Hüda-Par’a teşekkür etmesinin tek nedeni vardır; o da Özgürlük Hareketi düşmanlığıdır. MHP ile olduğu gibi Hüda-Par’la, yani Hizbulkontrayla da Kürt düşmanlığında ortaklaşmışlardır. Hüda-Par’a sık sık teşekkür etmesi, bundan sonra Hüda-Par’ın daha fazla kullanılacağının itirafı olmaktadır. Bu gerçeğin iyi anlaşılması gerekir.

Hüda-Par şu anda tamamen MİT ve Saray Gladyosunun kontrolü altındadır. 1990’lı yıllarda Hizbulkontra nasıl ki tamamen MİT ve JİTEM’in kontrolündeydiyse, Hüda-Par da şimdi Saray Gladyosunun kontrolündedir. Bilindiği gibi Hizbulkontra 1990’lı yıllarda Kürt halkına karşı kiralık cinayet şebekeleri olarak kullanılmış; Kürt Halk Önderi esaret altına alındıktan sonra Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiye edildiği düşünülerek Hizbulkontranın üzerine gidilmiş, birçok üyesi tutuklanmış; Hizlbulkontranın lideri olan Hüseyin Velioğlu ve birkaç kişi de öldürülmüştür.

Ancak Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiye olmak bir yana, mücadelesini daha da geliştirerek sürdürdüğü görülünce yüzlerce cinayetin faili olarak tutuklanan Hizbulkontra liderler ve üyeleri serbest bırakılmıştır. Özgürlük Hareketi’nin tasfiye edildiği düşünülerek zindanlara atılanlar, Özgürlük Hareketi’nin mücadelesi yükselince bırakılmışlardır. Dolayısıyla bu bırakılmaların Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı kullanılmak için gerçekleştirildiği apaçık ortadadır. Zaten Hüda-Par denilen kesimin devlet, iktidar ya da başka kesimlere karşı ne sözü, ne de mücadelesi vardır; sadece ve sadece Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı düşmanlık ve mücadele içindedir. Kürt Özgürlük Hareketi’ne düşmanlık içinde önü sonuna kadar açılmıştır. Nasıl ki 1990’lı yıllarda asker ve polisin gözü önünde, onların koruması altında cinayetler işledilerse, şimdi de AKP iktidarının, MİT ve özel savaş organlarının isteği, teşviki ve gözetimi altında Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı her türlü saldırganlığı yapmaktadırlar. Hizbulkontranın yasal görünümü olan Hüda-Par’ın yayın organlarına bakıldığında bu durum çok açık biçimde görülecektir.

AKP iktidarı Hüda-Par denilen Hizbulkontra’ya televizyon açtırmadan tutalım her türlü devlet imkanlarını kullandırmaya kadar birçok destek sunmaktadır. Belediyelere kayyum atanmasıyla birlikte bunlar işlere alınmaktadır. Tayyip Erdoğan ve Saray Gladyosu bunları Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı kullanmak için birçok kuruma yerleştirmektedir. Son zamanlarda Kürdistan’daki Anadolu Ajansı birimlerine ve başka basın çalışmalarına almaları bunların Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı nasıl kullanılmak istendiğini göstermektedir. Soykırımcı sömürgeciler böyle kontra güçler ve hain işbirlikçiler vasıtasıyla Kürdistan’da tutunmaya çalışmaktadırlar. Kürt halkının onlarca yıla dayalı özgürlük mücadelesiyle soykırımcı sömürgecilik ideolojik ve siyasi olarak büyük oranda yenilgiye uğratılmıştır. Bu nedenle doğrudan soykırımcı sömürgeci zihniyetle Kürdistan’da ayakta kalmaları zorlaşmıştır. Bu açıdan bu tür kontra kesimleri, işbirlikçileri ve hainleri kullanarak Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek, bunun üzerinden de soykırımcı sömürgeciliği başta ideolojik olarak olmak üzere her bakımdan yeniden hakim kılmak istemektedir. İşte Hüda-Par denilen 1990’lı yılların Hizbulkontrası bu nedenle soykırımcı sömürgecilik tarafından değer görmektedir. Özgürlük mücadelesi karşısında sıkıştıkça bu tür kontraların değeri de artmaktadır. Tayyip Erdoğan’ın hiç yeri olmadığı durumlarda bile Hüda-Par’a teşekkür etmesi bu nedenledir. Zaten Kürt halkına karşı özellikle son iki yılda soykırımcı sömürgeciliğin her türlü uygulamasını ortaya koyan Tayyip Erdoğan’dan bu kadar teşekkür almak, Hüda-Par’ın ne olduğunu ortaya koymaktadır. Devlet Bahçeli’ye teşekkür etmesinin herhangi bir yeniliği yoktur. Çünkü Devlet Bahçeli zaten her gün Kürt düşmanlığını ortaya koymaktadır. Nitekim Devlet Bahçeli “bizim yapmak istediklerimizi yapıyorlar” diyerek Tayyip Erdoğan’a toz kondurmamaktadır.

Tayyip Erdoğan Türkiye halklarına karşı MHP ve benzer zihniyette olanları kullanırken, Kürdistan haklına karşı ise Hüda-Par ve benzer zihniyette olanları kullanmaktadır. Hüda-Par esas olarak Kürdistan’da örgütlenmektedir. 1990’lı yıllarda Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı savaşta bunların Kürdistan’da örgütlenmesine göz yumulmuştur. Kürtlerin yaşadığı metropollerde de bunlara göz yumulmaktadır. Bizler Hüda-Par’a neden göz yumulduğunu biliyoruz; ancak toplum bu konuda daha fazla bilinçlendirilmeli ve bilinçlenmesi gerekiyor.

Kürtlere karşı yüz yıla yakındır yürütülen soykırımcı sömürgeciliğin büyük bölümü özel savaş olarak sürmektedir. Bu açıdan Kürtlere karşı yürütülen özel savaş anlaşılmadan, bu konuda bilinçlenmeden ve bu temelde özel savaşa karşı mücadele eden bir Özgürlük Hareketi haline gelinmeden Kürdistan’da özgürlük ve demokrasi mücadelesini sonuca götürmek zordur. Bu açıdan özgürlük mücadelesi verenlerin ve özgürlük ve demokrasi mücadelesi içinde olan halkın özel savaş konusunda bilinçli olması şarttır. Soykırımcı sömürgecilik tarafından nasıl bir özel savaş yürütüldüğünün bilinmesi gerekir.

Kuşkusuz Kürt halkı özel savaş konusunda belli bir bilinçlenme yaşamıştır. On yıllardır yürütülen kirli savaş içinde Kürt halkına karşı nasıl bir özel savaş, nasıl bir psikolojik savaş yürütüldüğünü bizzat görmüştür. Bu nedenle Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı yürütülen özel savaşı anlayabilecek durumdadır. Ancak özel savaş öyle bir savaş türüdür ki, her gün kendisini yeni kılıflara büründürerek, yeni elbiseler giyerek halkı aldatmayı hedefler. Çünkü özel savaş oyunları pratik içinde anlaşılabilir. Bu açıdan özel savaş oyunları sürekli değiştirilir. Toplum yeni özel savaş yöntemleri ve yollarıyla aldatılmaya çalışılır. Bu açıdan özel savaşa karşı bilinçlendirme ve bu yönlü eğitim sürekli kılınmalıdır.

Hüda-Par, Hizbulkontranın legal yüzü olmasına rağmen devletin Kürtlere karşı yürüttüğü kirli savaşın Kürdistan ayağı olmasına rağmen son zamanlarda bunlar normal siyasi bir hareket gibi meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Kürdistan’da gerçekleştirdikleri cinayetler için özeleştiri vermedikleri gibi, bu cinayetleri gerekçelendirmede ısrar etmektedirler. MİT ve JİTEM’le kirli işbirliğini kabul eden, bu temelde devletle kirli ilişkilerini terk eden bir tutum içinde olmamışlardır. Aksine devletin Kürdistan’daki kirli aracı olmayı sürdürmüşlerdir. AKP iktidarı altında özel savaşın vurucu gücü ve koçbaşı olacaklarını göstermişlerdir. Şu anda tamamen AKP’nin özel savaşının, psikolojik savaşının istediği doğrultuda konuşmakta ve faaliyet yürütmektedirler. Bu açıdan devletin özel savaş organları tarafından normalleştirilen, meşrulaştırılan bu kesimlerin karakterinin ve gerçek yüzünün teşhir edilmesi gerekir.

Hüda-Par normal bir siyasi parti değildir; AKP’nin Kürtlere karşı yürüttüğü kirli savaşın kontra gücüdür. Kürtlere karşı yürütülen psikolojik savaş aracıdır. Tayyip Erdoğan’ın ve Saray Gladyosunun şu anki en temel amacı, Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye etmektir. Nitekim 1990’lı yılları aşan bir saldırı yürütülmektedir. 1990’lı yıllardaki gibi Hizbulkontra yeniden kullanılmaktadır. Bu açıdan tüm Kürt halkı, sivil toplum örgütleri ve siyasi güçler bu gerçeği görmeli ve soykırımcı sömürgeci güçler ile Hüda-Par ilişkileri ortaya konulmalı, bu ilişkilerin ve Kürt düşmanlığının nasıl yapıldığı konusunda halk bilinçlendirilmeli ve bu kesime karşı bir mücadele duruşu içine sokulmalıdır.

Kaynak: Yeni Özgür Politika