TBM'den devlete 'provokasyondan kaçının' çağrısı

TBM'den devlete 'provokasyondan kaçının' çağrısı

TBM, Cizre’de 6 çocuğun polislerce infaz edilmesi ve çözüm sürecinin gidişatına ilişkin Taksim Hill Otel’de basın toplantısı düzenledi. Şırnak Barosu Başkanı Nuşirevan Elçi ile Akil İnsanlar Heyeti’nden Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Levent Korkut'un konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, devlete provokasyonlardan vazgeç çağrısı yapıldı. Kürdistan’a gönderilecek kamu görevlilerinin barış süreci konusunda uzmanlarca eğitilmesini gerektiğini altını çizen TBM, Kürdistan’ın sürgün yeri olmaktan çıkartılmasını istedi.

Türkiye Barış Meclisi’nin (TBM) düzenlediği toplantıya çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasetçi katıldı. Moderatörlüğünü yazar Necmiye Alpay’ın yaptığı toplantıda ilk konuşmayı Şırnak Barosu Başkanı Nuşirevan Elçi yaptı. Cizre’de süregelen olayları değerlendirerek sözlerine başlayan Elçi, Cizre’de son bir aydır bir takım odaklar tarafından geçmişteki PKK-Hizbullah çatışmaları kullanılarak organize bir provokasyon yürütüldüğüne işaret etti. Elçi, olayların özellikle Kandil’den gelen, yüzünü kapatan, yol tutanların ajan ve hain olarak ilan edileceğine dönük açıklamadan hemen sonra meydana gelmesinin düşündürücü olduğunu ifade etti. Ne zaman bir yerde bir gelişme olursa burada bir işin ters gitmeye başlamasının provokasyon kanaatlerini güçlendirdiğini söyleyen Elçi, Cizre’de cereyan eden birinci provokasyona dikkat çekti.

Elçi, olayların her ne kadar çatışma olarak lanse edilse de, etrafta çatışmaya işaret edecek mermiler bulunmadığı gibi, öldürülen kişilerin tümünün alınlarından hedef alınarak vurulduğuna dikkat çekti. Elçi, aynı şekilde, olayların yatışması amacıyla Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Hatip Dicle aracıyla Cizre halkına gönderdiği mektubun okunmasının hemen ardından, arkadaşlarıyla oynarken zafer işareti yapan 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın güvenlik görevlileri tarafından vurulmasının da aynı provokasyonun bir parçası olduğunu vurguladı.

‘BARIŞ SÜRECİ DEVAM EDECEKSE HERKES HATALARIYLA YÜZLEŞMELİ’

Tüm uyarılara rağmen, olayların hemen akabinde Cizre Emniyet Müdürlüğü’ne Hrant Dink cinayetinde şüpheli olan polis amiri Ercan Demir’in atanmasına anlam veremediğini vurgulayan Elçi, Kürdistan’da Kürt halkı ve barış süreciyle herhangi bir sıkıntısı olmayan devlet görevlilerinin çalışması ve atanması gerektiğine ilişkin daha önce yaptığı uyarıları tekrarladı.

“Eğer barış süreci bir yere varacaksa, hangi taraf olursa olsun kendi içersinde yapılan bir hata varsa onunla yüzleşmeli” diyen Elçi şunları belirtti. “Eğer hükümet kendi personelinin hatasının arkasında durursa, diğer taraf da hataya düşecek. Herkes olayı şahsileştirecek.”

Bu konuda Başbakan ile İçişleri Bakanı’na çok büyük görev düştüğünü hatırlatan Elçi, 12 yaşındaki bir çocuğun öldürülmesinin hiçbir vicdan, mantıkla izah edilemeyeceğini vurguladı.

‘SÜRECİN KIYMETİ BİLİNMESE AYRILIK KAÇINILMAZ’

Çözüm sürecinin geldiği noktaya da değinen Elçi, hükümetin bu konuda ciddi bir adım attığına dair inanç kalmadığını aktardı. Buna örnek olarak hasta tutsakların serbest bırakılması konusuna değinen Elçi, “Her gün çıkarttıkları yeni torba yasalarıyla bir madde ile bile bunu çözmek mümkün iken, hala buna yanaşmamaları gerçekten yönlerinin barış sürecine doğru gitmediğinin bir göstergesidir” diye konuştu. Hükümetin bu yöntemini, “Eğer düşmanlık yapılacaksa bunu zaten zamana yaymak gerektiği, bunun hızlı hızlı yapılamayacağı, ama akrabalık yapılacaksa bunun hızlı yapılması yönündeki” Kürtçe atasözüyle cevap veren Elçi, barış sürecinin vakit kaybetmeden hızlandırılması gerektiğini altını çizdi.

“Türkiye’de beraber yaşamanın koşulları giderek azalmaktadır ve eğer bu böyle devam ederse iki taraf istese bile bu sürecin sona gitmeyeceği de açık ortadadır. İnsanların arasındaki hatlar giderek kalınlaşıyor” uyarısında da bulunan Elçi, çözüm süreci kapsamında her iki tarafa hakemlik yapabilecek sivil komisyonun oluşturulmasının aciliyetine işaret etti. Elçi, "Bu sadece akil insanlar heyetinde olduğu gibi raporlar sınırlı değil, sürekli bunu gözlemleyecek, biri yanlış yaptığına bunu kamuoyuyla paylaşacak bir heyetin oluşturulması süreç açısında önemlidir" dedi. 

‘SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI SÜRECİ İZLEMEKLE YETİNMESİN’

Çözüm sürecinde gelinen aşamaya ilişkin değerlendirmede bulunan Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Korkut ise, sivil toplum kuruşlularının sürece yeterince desteği olmadığını, izlemekle yetindiği eleştirisinde bulundu. Akil insanlar döneminde de aynı sorunla karşı karşıya kaldıklarını belirten Korkut, Türkiye’nin batısındaki sivil toplum kuruşlarını süreçte daha aktif rol almaya davet etti. Korkut, “Eğer Türkiye’nin Batısı yeterli desteği göstermese, bu büyük bir problem olur” uyarısında bulundu.

‘HUKUKU UYGULAMAYAN DEVLET ÇETEDEN FARKSIZDIR’

Cizre’deki süre gelen çocuk infazlarına ve olayları da yorumlayan Korkut, Türkiye’de kolluk güçlerine yönelik bir cezasızlık söz konusu olduğunu vurgulayan Korkut, Türkiye’de güvenlik sektörünün yeterince güvenlikli olmadığını vurguladı. Korkut, güvenlik görevlilerinin meselelere tarafsız değil, bir kimlik ve ideolojik bakış açısı ile yaklaştıklarını hatırlatarak, “Bunu ortadan kaldırmadığınız sürece problemlerin de ortadan kalkması mümkün değil” dedi.

Kürt sorununun 30 yıllık tarihi olan bir mesele ve oluşturmuş olduğu bir sistem olduğuna dikkat çeken Korkut sözlerini şöyle sürdürdü: "Devletin güvenlik birimleri içinde oluşmuş alt kültürler var aynı zamanda darbelerle oluşturulmuş başka bir zemine de dayanıyor. Bir güvenlik mensubunun karışmış olduğu suçu takip etmek kadar zor bir şey yok Türkiye'de. Adeta çelikten bir zırh giydirilmiş durumda. Öncelikle bunun değişmesi gerekiyor. Sorumluluk sahibi olmayan bir güvenlik biriminin neye dönüşeceği ortada. Bu güçlükleri aşmanın yolu ve yöntemi mutlaka bulunmalı."

Türkiye'deki yerleşik bürokratik anlayışın bürokrasiye kalkan sağladığını vurgulayan Korkut, Kürdistan'da yaşananları gözlemlemek için geniş raporlama mekanizmalarının oluşturulması gerektiğini söyledi. Korkut, "Çeteyle devleti sadece hukuk ayırır. Hukuku uygulamayan bir devlet çeteden farksızdır. Biz de bunu yakalayabilmiş durumda değiliz. Bunun bir an önce gerçekleşmesi için gerekenlerin yapılmasını söylemeliyiz. Çözüm sürecini özellikle seçim nedeniyle sertleşecek olan söylemler ve siyasi atmosferin ötesinde bir çerçevede tartışmak gerekiyor" diye konuştu.

‘CİNAYETLER AYDINLATILSIN’

Ardından TBM açıklamasını yazar Necmiye Alpay okudu. Cizre'de yaşananların ardından oluşan mevcut ortamın giderilmesi için tüm aktörlerin etkin çaba göstermesi gerektiğinin altını çizen Alpay, çözüm sürecinden sorumlu devlet yetkililerine bölgeyi ziyaret ederek, yaşananları yerinden inceleme ve güven arttırıcı çalışmalar yapması çağrısında bulundu.

Cizre'de polis ve Hizbul-kontra tarafından işlenen cinayetlerin geçmişte olduğu gibi karanlıkta bırakılmaması gerektiği vurgusu yapan Alpay, çözüm sürecinin kesintiye uğramaması için bölge halkının hassasiyetlerinin gözletilmesini, bölgeye atanacak kamu görevlileri belirlenirken bu hassasiyete dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Kamu görevlilerinin barış süreciyle ilgili eğitildikten sonra bölgeye gönderilmesi gerektiğini ifade eden Alpay, çözüm sürecinde ihtiyaç duyulan güven ortamının oluşmasının ancak bu yolla mümkün olabileceğini ifade etti.