Ahlaksızlığın, kan emiciliğin ve akla gelebilecek en alçakvari propaganda yöntemlerinin biricik temsiliyeti olan Anadolu Ajansı denen kontra yapı, sadece yaptıkları ve servise koydukları ile değil, aynı zamanda kullandığı dil ile de tarihsel bazı önemli durumları tekerrür ederek, tedavüle sokuyor. Bu da onun psikolojik savaşının bir parçasıdır.
Çünkü devlet ve medya ayağının arkasındaki MİT operasyonları, haber yazıcıları; Kürtler söz konusu olduğunda onlar için hangi anahtar kelimelerin ne anlama geldiğini iyi bilirler. Nitekim işgalci Türk devletinin Efrîn işgal girişimi kapsamında yürüttüğü esas savaşın manşetlerde olduğunu kabul etmek lazım. Ve burada kullanılan puntolar, kelimeler sahip oldukları anlamların çok ötesinde anlamlar içeriyorlar. AA’yı burada andık ama onun gibi Yenişafak, Star, Sabah, Akşam, Akit gibi tüm yandaş paçavralar bu işin bir parçası.
Örnekler üzerinden gidelim…
Misal Anadolu Ajansı belki yüzlerce kez kullanmıştır “temizlik” kelimesini!
4 Mart 2018 tarihli şu haberde olduğu gibi: ''129 nokta ele geçirildi. Afrin’de temizlik sürüyor”
Dün yandaş medyanın ve savaş dilinin çirkin temsilcilerinden Milliyet’in geçtiği habere bakalım:
“Afrin’de temizlik sürüyor”
Ya da Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın’ın kullandığı şu ifadeye bakalım:
“Afrin’de teröristler için çember daralıyor”…
Yine kadın subaylara dair yapılan faşizan ve cinsiyetçi bir haberde atılan başlık şöyle:
“Hem dağda hem evde temizlik yaparız”
Örneğin bir internet sitesi:
“Teröristler sıkıştı. Temizlik devam ediyor”
Bunun yanında “Afrin önlerinde”, “Hareket başarıyla sürüyor”, “Harekete komutan katıldı” vs. haberleri de aynı şekilde bolca, birkaç günde bir dolaşıma sokuluyor.
Örnekler çoğaltılabilir.
Google’a “Afrin’de temizlik sürüyor” diye yazın, yüzlerce ama yüzlerce farklı günlere ait aynı başlık çıkacak karşınıza.
***
“Temizlik” ne anlama geliyor?
Her günün gelişmeleri “temizlik” sözcüğü üzerinden aktarılıyor.
Peki, bu tesadüf mü? Bu kelime neden seçilmiş olabilir
Değil elbette. Bu gayet bilinçli bir seçim!
Ve 1930’lardaki manşetlere bakmak belki bize yardımcı olacaktır. Çünkü aradan geçen 90 yılda hiçbir şeyin değişmediğini, devletin katliam ve şiddet hafızasını o günlerde nasıl yarattıysa bugün de güncellediğini görebiliyoruz. Zaten Cumhuriyetin kuruluşu ile “… Özellikle İstanbul basınının büyük bir kısmında genel bir Kürt ayaklanması şeklinde gösterilmesi, iç ve dış düşmanlarca propaganda zemini ittihaz edilmekte olduğundan isyanın ayrımcılıktan ziyade irticai cehalet ve aldatma neticesi olduğu zemininde yayın yapılması için gerekenin yapılması teklif olunmuştur..." gibi kararlar alınır önce. Yansımaları da çok geçmeden belirir.
Zilan deresi katliamı ve Dersim katliamı üzerinden kısaca örnekleyeme çalışalım.
“Zîlan Deresi katliamı” (Komkujiya geliyê Zîlan) Ağrı direnişinin ertesinde gelişen bir soykırım pratiğidir. 1930 yılının Temmuz ayında önce Van ilinin Erciş ilçesinde yer alan Zilan Deresi'ne (günümüzde "Hatun Çukurovası" olarak da bilinir) sığınan Kürtlere yönelik Türk ordusunun gerçekleştirdiği katliamdır. Bu katliam 13 Temmuz 1930 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde şu haber başlığı ile verilir:
“Temizlik Başladı: Zeylan (Zilan) Deresindekiler Tamamen İmha Edildi”
Alt başlık da “tek bir kişi kurtulmamıştır, hareket devam ediyor” şeklindedir.
2 Temmuz 1930 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde şöyle deniyor: "Eşkıya tenkil ediliyor. Kuvvetlerimiz Ararat Ağrı dağını tamamen kuşatmışlardı. Hükümet bu kez Şark (Doğu) meselesini kökünden hal etmeğe karar verdi. ...Hükümet imhaya azmetmiş...”
İlginçtir aynen Efrîn’de olduğu üzere, oraya medeniyet götürüldüğü, her şeyin oradakiler için olduğu tezi de işlenmiş. "Hayvanlarla bir damda yatan, hela yapmayı bile bilmeyip de evlerinin üstünü ve kırları gübreliğe çeviren bu iptidai (ilkel) çevreye; ordumuz aynı zamanda medeniyet getirmiştir. İnsanca yaşamayı aşılamıştır." (Cumhuriyet, 14 Temmuz 1930)
Aynı şekilde Vakit gazetesi “Şarktaki temizlik tamamen hudutlarımız dahilinde gerçekleşmiştir” diyebiliyor.
16 Temmuz 1930 günü Cumhuriyet Gazetesi’nin yazılanlar ise çok ilginçtir.
Yazılanlar çok tanıdık gelecektir. Şöyle denmiş:
"Ağrı dağı tepelerinde kovuklara iltica eden 1500 kadar şaki kalmıştır. Tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türkün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Eşkıyaya iltica eden köyler tamamen yakılmaktadır. Zilan harekâtında imha edilenlerin sayısı 15 bin kadardır. Zilan deresi ağzına kadar ceset dolmuştur...”
Yine bugün dünyanın sessiz kaldığı Kürt katliamları ve sessizlik yetmezmiş gibi o yapılan anlaşmalar, birlikler de aynen taklit ediliyor. Yine 1930’lara bakalım:
“… Uçak filolarıyla aralıksız olarak isyan güçleri ve sivil halkın yaşadığı alanları bombalayan Türk ordusu, kara harekâtı sayesinde de alan hâkimiyeti sağlamaya çalışıyordu. Ancak bunlar, Türk devletinin, Kürt savaşçıları yenmesi için yeterli olmuyordu. Komşu ülkelerin yardımı gerekiyordu. Türk devleti, bunun için uluslararası diplomasiyi tüm olanaklarını harekete geçirerek devreye koydu. İran’dan yardım istendi. İran devleti, kendi çıkarlarına uygun olduğu için bu öneriyi kabul etti.”
Dersim katliamında da atılan birkaç başlığa bakmak çok şey anlatacaktır.
"Tunceli'de ileri hareketi başladı. Kuvvetlerimiz asilerin bütün köylerini işgal ettiler" (1937, Ulus)
"Tunceli şakiler imha ediliyor"
"Başbakanımız Tunceli'de"
“Kırmanclar, bunların Kürtlük denilen şeylerle hiç alakaları yoktur"
***
Zilan’da uçakların attığı ve insanları aleni yakıp küle çevirdiği, barbarlıkta sınır tanımadığı görüntüler ile ilgili o dönem Cumhuriyet gazetesi çok mutludur ve şu satırları sayfasına taşır:
"Harp bu havalide pek müthiş şekilde cereyan etmekte… Şakiler tayyarelerimizin ateş bombaları altında inlemekte…"
Bugün de halka bu manşetler verilmekte, enjekte edilmektedir.
Değişen pek bir şey yoktur gerçekte.
Hatta o bir zamanlar "...Türk süngülerinin bulunduğu hiçbir yerde Kürt sorunu yok..." manşetini atan Vakit Gazetesi’nin bu söylemi, aslında tüm işin özetidir. Basının da varmak istediği nihai hedefi göstermektedir. Yani manşetler, yazılar silahla yer değiştirmiştir.
Bu manşetler cumhuriyetin karakteri ve işgalci devlet zorbalığının birer tanımıdır.
Dün “temizlik” derken korkunç bir katliamı kastedenler bugün de aynı kelimeyi kullanıyor ama bunun adına “huzur, barış” diyor. Değişen tek şey sadece sınır tanımayan bir ikiyüzlülük, kalitesiz düşman gerçekliğinin kendini aşan hali!