Türkiye'den BM'ye gülünç yanıtlar
BM’nin hazırlamış olduğu düşünce ve ifade özgürlüğü raporuna BM Türkiye Misyonu'ndan gülünç yanıtlar geldi.
BM’nin hazırlamış olduğu düşünce ve ifade özgürlüğü raporuna BM Türkiye Misyonu'ndan gülünç yanıtlar geldi.
Birleşmiş Milletler (BM) Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü David Kaye, 14-18 Kasım 2016 tarihlerinde Türkiye'ye resmi ziyarette bulunduktan sonra BM İnsan Hakları Oturumlarına sunmak üzere bir rapor hazırlamıştı. Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğünün son 10 yılın en gerisinde olduğunu ve Türkiye’nin demokratik anlamda radikal bir şekilde geriye gittiğini dile getiren Kaye, 21 sayfa olarak hazırlamış olduğu raporda Türkiye’ye yönelik sert eleştirilere yer vermişti.
BM Cenevre Bürosunda bugün akşam saatlerinde devam eden 35. İnsan Hakları Oturumlarında Özel Raportör Kaye’nin katılımıyla düzenlenecek olan Türkiye konulu özel oturumda sunulacak rapora cevaben BM Türkiye Misyonu da 13 sayfalık bir rapor kaleme aldı.
TÜRKİYE’DE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KORUNUYORMUŞ…
Kaye’nin söylemlerinin aksine gülünç bir şekilde Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğünün korunduğunun savunulduğu raporda, “Tutuklanan gazeteci, akademisyen ve siyasilerin ifade özgürlüğü kapsamında değil, terör örgütü üyeliği veya propagandası kapsamında tutuklandı” denilerek ezbere devam edildi.
Özel Raportör Kaye’in ‘terörle’ mücadele kapsamında olsa bile düşünce ve ifade özgürlüğünün korunması gerektiğini eleştirisine karşılık, Misyon, her zamanki gerekçeye sığınarak Türkiye’nin birçok ‘terörist’ örgütle mücadele ettiğini savunarak ilginç bir şekilde raporda şunları ifade etti: “Türkiye uluslararası hükümlülüklerden tam olarak haberdar ve bu doğrultuda Türkiye demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ilkesine taviz vermeden saygı gösteriyor. Yine Türkiye, temel insan hakları esas alarak hukuk devletine sıkı sıkıya bağlıdır.”
MAĞDUR EDİLEN YÜZ BİNLERCE İNSAN TERÖRİST!
Çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerin yasallığının savunulduğu raporda, çıkartılan kararnamelerin ulusal güvenlik kapsamında olduğu ifade edilerek, 100 binlerce insanın mağdur edildiği bu kararnamelerin sadece teröre karşı çıkarıldığı savunuldu. Böylece çıkarılan bu kararnamelerle mağdur edilen herkes örgüt üyesi olarak gösterildi. Yine raporda, “Kapatılan yüzlerce medya organı ve sivil toplum kuruluşu doğrudan veya dolaylı yönden PKK, Fetullah ‘terör’ örgütü ile bağlantılıdır” denilerek yapılan hukuksuz uygulamalar savunuldu.
GAZETECİLER DE ÖRGÜT ÜYESİYMİŞ!
Yine pratikte yapılan uygulamanın tersine 30 güne çıkan gözaltı sürecinin 7 günle sınırlandırıldığı ve avukatların ilk günden itibaren müvekkilleri ile görüşebildiğinin savunulduğu raporda, tutuklanan bütün gazeteciler için, “Tutuklanan özel raportörün dediği gibi gazeteci değil örgüt üyesidir. Haklarında ciddi iddialar var” denilerek büyük bir çarpıtmaya gidildi.
'TÜRKİYE’DE AZINLIK YOK'
Yine özel raportör Kaye’nin raporunda vurgulamış olduğu Kürt ve Aleviler başta olmak üzere daha çok farklı inanç ve kimliklere hitaben yayın yapan bütün medya organlarının kapatıldığı eleştirisine karşılık ise Misyon, ilginç bir şekilde Türkiye’de kimsenin dilinden, kimliğinden veya dini inancından kaynaklı mağdur edilmediği ve Türkiye’de Kaye’nin söyleminin aksine Türkiye’de azınlıkların olmadığı savunuldu.
'HDP' YANITI
Kaye’nin raporunda ana muhalefet partisi olarak tanımlanan HDP'ye dönük baskılara ilişkin ise Türkiye, "Ana muhalafet partisi HDP değil CHP’dir” diyerek, HDP’ye yönelik özel bir baskının olmadığı ve yapılanların hukuksal kapsamda olduğu savunuldu.