Türkan Elçi: Adalet yerine tehdit gördük-YENİLENDİ

Tahir Elçi'nin katledilmesiyle ilgili açılan davanın duruşması görüldü. Duruşmada konuşan Türkan Elçi, mahkemenin adaleti sağlamak yerine kendilerini tehdit ettiğini belirtti.

Amed Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin katledilmesine ilişkin sanık polisler S.T., F.T. ve M.S.’nin “bilinçli taksirle öldürmeye sebebiyet verme”, Uğur Yakışır hakkında ise “iki polis memurunu öldürme”, “bir polis memurunu öldürmeye teşebbüs etme” ve “olası kastla öldürme” suçlarından açılan davanın 2’nci duruşması Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Polisler bulundukları Hatay, Elazığ ve Malatya'dan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) duruşmaya katıldı.  Duruşmaya Türkan Elçi ve Elçi Ailesi avukatları da katıldı.

Duruşmayı, Hollanda Büyük Elçiliği'nden Sera Aleksandra Marshall, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Semra Güzel, Mahmut Toğrul, Dersim Dağ, Remziye Tosun, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Alpay Antmen, Ankara, Van, Antep, Mardin, Batman ve Urfa Barosu temsilcileriyle birçok hak örgütü izledi. Duruşma salonuna 84 kişi ismi okunarak alındı.

Duruşma öncesi adliye önü ve mahkeme salonunun bulunduğu koridor polis ablukasına alındı. Yine duruşma salonuna da onlarca polis konumlandırıldı.

Sanık polisler Sinan Tabur, Fuat Tan ve Mesut Sevgi, kimlik tespitlerinin ardından SEGBİS’le duruşmaya katıldı.

'DIŞARI ATILMAKLA TEHDİT EDİLDİK'

Müşteki olarak duruşmaya katılma talebinde bulunan Türkan Elçi, özetle şunları söyledi:

“Bilindiği üzere yüz otuz iki gün önce bu salonda uzun yılların ardından açılan bir cinayet dosyasının adalet arayışının ilk adımları atılacaktı, umutluyduk. Beş yılı aşkın bir zaman da geçmiş olsa umutluyduk. Toplumda yaşadığımız genel atmosfer düşünüldüğünde ‘umut’ sözcüğü çoğu insan için inandırıcılığını yitirmiş olabilir, fakat gerçek bir mağdur hiçbir zaman umut etmekten vazgeçmez, vazgeçemez, çünkü umut onların yaşam dayanağıdır. Çoğu kayıp yakınından dinlediğim hikayelerde gidenlerin günün birinde kapıdan içeriye gireceklerine, geri döneceklerine inandıkları gibi ben de adaletin tecelli etmesi gerektiğine hep inandım.

Makamınız bizi dışarıya atmakla tehdit etti. Makamınıza birilerini salondan atma olanağı tanındığını bilebilecek durumdayız, fakat bir yetki vicdani ve empati gibi değerlerden uzaklaştığında ortada iletişimi koparacak ve güveni sarsacak bir güç kalır. Oysa hukuk düzeni, güven duygusu içinde bir yaşamı vadeden bulunmaz bir nimettir.

Benim gibi bir mağduru dışarıya atmakla tehdit ekmek oldukça kolay bir davranıştır, çünkü arkanızda bir mülkün devasa gücü var. Bizim arkamızda ne devlet gücü ne devlerin gücü ne de sırtımızı yaslayacağımız duvarlarımız var. Bizimle sürekli beraber yürüyen ölülerin sesleri var hepsi o kadar. Fakat bu da bilinmelidir ki bir mülk ancak ve ancak adaletle güçlenir, adaletle ayakta kalabilir. İnsan evladı var olalı peşine düşüp bulmaya çalıştığı en önemli ortak değerlerin başında ‘adaletin’ geldiği de unutulmamalıdır. Albert Camus'un anlatımıyla ‘İnsanlar, herkeste herkesçe benimsenen ortak değere dayanamıyorlarsa, insan için insan anlaşılmaz kalıyor demektir.’

Bir yargı makamı kendini adaletin hizmetinde değil de devletin bir memuru olarak görüyor ve sanık sandalyesinde devletin menfaati için çalıştığını iddia eden polisleri yargılama hususunda hassas davrandığını hissettiriyorsa bunun keyfi bir yaklaşım olduğu, keyfiliğin vicdanları yaraladığı da bilinmelidir.

Bugün bizi bu salonda bir araya getiren cinayet dosyasında maktul olarak yer alan, koca bir şehrin baro başkanı, ömrünü cezasızlıkla mücadeleye adamış Tahir Elçi; toplumun kaosa sürüklendiği, sokaklarda bombaların patlatıldığı, silahların gece gündüz susmak nedir bilmediği, masum insanların zarar gördüğü bir gidişata hiç kimsenin cesaret edip dur diyemediği bir anda sadece kendi insani duygularının etkisiyle ve savaşa karşı durmak gerektiğine olan inancıyla son sözlerini dile getirdiği anda katledildi.

Yaşanan insanlık dramının karşısında kendini sorumlu hisseden birinin, kaosa mahal verecek şiddet dilini reddederek savaşa karşı olduğunu, savaşın taraflarından çekinmeden samimiyet ve cesaretle dile getirdiği esnada katledilmesi toplumda yankı bulmuş, ölümü esefle karşılanmıştır.

Maktul Tahir Elçi’nin eşi olarak suçtan zarar görmem ve yukarıda izah edilen sebepler ile davaya katılmama karar verilmesini saygı ile talep ederim.”

DAVAYA KATILMA TALEPLERİ REDDEDİLDİ

Elçi'nin ağabeyleri Ömer Elçi ve Mehmet Elçi şikayetçi sıfatıyla davaya katılma talebinde bulundu.

Elçi Ailesi avukatları Zahide Beydağ Tıraş, katılma talebini dile getirdi.

Aile avukatlardan Benan Molu da "Bu dava Tahir Elçi'nin mücadele ettiği davalar gibi cezasız bırakılmak isteniyor" dedi.

Amed Barosu Başkanı Cihan Aydın da "İfadesi alındıktan 8 gün sonra cinayet işlendi. Bu yönteme Hrant Dink'ten tanığız. Bu sadece Tahir Elçi cinayeti değil, insan hakları cinayeti olduğu için davaya katılmak istiyoruz" diye konuştu.

Tahir Elçi Vakfı adına avukat Neşet Girasun, davaya katılma talebinde bulundu.

Antep Barosu Başkanı Bektaş Şarklı, Van Barosu Başkanı Zülküf Uçar, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Mardin Barosu Başkanı İsmail Elik, Urfa Barosu Başkanı Abdullah Öncel, Ankara Barosu temsilcisi, Şırnak Barosu Başkanı Nuşerivan Elçi, TİHV,  Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Eş Genel Başkanı Bünyamin Şeker ve Çağdaş Hukukçular Derneği, davaya katılma talebinde bulundu. 

3 POLİS İÇİN TUTUKLAMA TALEBİ REDDEDİLDİ

Aradan sonra devam eden duruşmada mahkeme heyeti, Elçi'nin cinayet şüphelisi 3 polisin tutuklanma talebini reddetti ve sanıklara adli kontrol tedbiri olarak yurtdışı çıkış yasağı getirdi.

Elçi’nin eşi Türkan Elçi, ağabeyleri Mehmet ve Ömer Elçi ile Diyarbakır Barosu yanı sıra birçok kurum ve baronun davaya katılma talebini değerlendiren mahkeme heyeti, suçtan zarar görme ihtimallerine binaen Türkan Elçi, Ömer ve Mehmet Elçi ile Diyarbakır Barosu'nun davaya katılma talebinin kabulüne, diğer kurumların Tahir Elçi’nin öldürülmesinden dolayı zarar görmediği gerekçesiyle davaya katılma taleplerinin reddine karar verdi.

Sanıkların dinlenmesi ardından söz alan avukat Aynur Tuncer Yazgan, gelecek celsede sanıkların duruşmada hazır edilmesini, gizli tanığın dinlenmesinde kendilerinin de doğrudan soru sormalarına olanak tanınmasını talep etti.

Amed Barosu Başkanı avukat Cihan Aydın, sanıkların kaçma şüphesi ve suçun mahiyeti göz önünde bulundurularak sanıkların tutuklanmasını talep etti.

Mahkeme heyeti, sanık 3 polisin tutuklanması talebini reddederek, adli kontrol tedbiri olarak yurtdışı çıkış yasağı uygulanmasına karar verdi.

Mahkeme heyeti gelecek celsede, dinlenecek gizli tanığın sesinin değiştirilerek mahkeme huzurunda dinlenmesine, sanık polis, Sinan T.’nin suçtan zarar gören olarak kabulüne hükmetti.

Mahkeme ayrıca, sanık avukatların keşif talebinin daha sonra değerlendirilmesine, 5 tanığın gelecek celsede dinlenmesine, sanıkların mahkemeye bizzat katılma talebinin reddine karar vererek duruşmayı 14 Temmuz’a erteledi.