İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Olağanüstü Hal'in (OHAL) üç ay daha uzatılmasını ANF'ye değerlendirdi...
Türkdoğan, OHAL’in antidemokratik bir rejim olduğunu vurguladı. Türkiye’nin bugünkü durumunda OHAL’i tekrar uzatmanın baskı rejiminin devam edeceğinin göstergesi olduğunu belirten Türkdoğan, “Türkiye’nin son 6 aylık bilançosuna baktığımız zaman, bütün hak kategorilerinde gerileme olduğunu görüyoruz. Toplumun bütün kesimlerine baskı uygulandığı bir 6 ay geçirdik” dedi. Bu anlamda hükümetin OHAL’i uzatma gerekçesi ile yaşananlar arasındaki büyük bir çelişki olduğuna işaret eden Türkdoğan, OHAL’i devlet içine sızan Fethullah Gülen Cemaati mensuplarını ayıklama gerekçesiyle ilan eden hükümetin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) standartlarını açıkça ihlal ettiğini söyledi. Türkdoğan, “AİHM ancak yargılama süreçlerinden sonra devlette arınma yapılabilir diyor, ama hükümet ne yapıyor? İnsanlara savunma hakkı dahi vermeden bugüne kadar 83 kişiyi kamudan temelli ihraç ediyor. Demek ki mesele FETÖ değil; burada OHAL bahanesiyle filli bir başkanlık sürdürülüyor” diye konuştu.
‘SLOGAN ATAN ÖĞRENCİYİ TUTUKLAYAN HÜKÜMET ASIL ŞİDDETİ ENGELLEYEMİYOR’
Fiili başkanlık rejiminin 7 Haziran 2015 seçimlerinin sonuçlarının tanınmamasıyla devreye sokulduğunu belirten Türkdoğan, Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin seçim sonrasında aldıkları tutumla bu sürece girildiğini anlattı. AKP-MHP gizli koalisyonunun o süreçte kurulduğuna işaret eden Türkdoğan, bu gizli koalisyonun Türkiye’yi hem savaşa, hem de bir baskı rejimine sürüklediğini kaydetti. Anayasa değişikliği ile başkanlık rejimi konusunda AKP-MHP uyumunu hatırlatan Türkdoğan, bugün ülkenin bu koalisyonun yarattığı acı sonuçları yaşadığını ifade etti. Türkdoğan, böyle bir ortamda OHAL’in uzatılmasının çok daha büyük mağduriyetlere neden olacağına dikkati çekti. Cumhurbaşkanı'nın OHAL için verdiği Fransa örneğinin bu açıdan samimi olmadığını söyleyen Türkdoğan, Fransa’da OHAL’in toplumun güvenliği için, polisin ve askerin yetkileri artmasına rağmen şiddetin giderek tırmandığı Türkiye’de ise muhalefeti temizlemek için kullanıldığını vurguladı. Türkdoğan, “Slogan atan öğrenciyi tespit edip, tutuklayan bu hükümet, asıl şiddet eylemlerini nasıl önleyemiyor" diye tepki gösterdi.
‘GÜVENLİK BÜROKRASİSİ DE DEVRE DIŞI!'
İki önce OHAL’i 3 ay daha uzatma kararının verilme biçiminin AKP’nin keyfi yönetiminin vardığı noktayı gösterdiğini ifade eden Türkdoğan, yapılmamış Milli Güvenlik Toplantısı’nın (MGK) yapılmış gibi gösterilerek OHAL’in uzatıldığına vurgu yaptı. Türkdoğan, sözlerine şöyle açıklık getirdi: “Anayasa’ya göre OHAL’in uzatılabilmesi için Milli Güvenlik Kurulu’nun tavsiye kararı vermesi gerekirken, MGK toplanmadan OHAL uzatıldı. Nasıl oluyor da MGK kararı olmadan Bakanlar Kurulu Meclis’e tezkere gönderiyor? Devleti yönetenler keyfi yönetimi o kadar alışkanlık haline getirmişlerdir ki güvenlik bürokrasisi bile artık devre dışı bırakılmış. Bu kadar yasaya, bu kadar yetkilere rağmen kamu kurumlarının başı boş. Bu durum memleketin geldiği hali gösteriyor. Bu bir skandal. Demek başkanlık sistemi oturtulmuş ve tıkır tıkır işliyor. Cumhurbaşkanı fiili olarak her şeye karar veriyor ve yapıyor. Ne Bakanlar Kurulu’na ihtiyacı var, ne MGK’ya ihtiyacı var; istediği kararları istediği gibi alıyor ve usulen bakanlara imzalatıyor.” Her şeye cumhurbaşkanının karar verdiği bir ülkede, yasal sorumluluğu olan kamu kurumlarının homurdanmaya başlayacağını belirten Türkdoğan, 15 Temmuz’u örnek vererek, “Bu kadar açıktan fiili bir durumun yürütülmesi konusunda gelecekte ne olacak bilemem” dedi.
'1930'LARIN KAFASIYLA 2017 TÜRKİYE’Sİ YÖNETİLEMEZ'
Türkiye’yi sürekli bir baskı rejimiyle yöneteceğini sananların yanıldığını, bunun sürdürülemez bir yönetim anlayışı olduğunu hatırlatan Türkdoğan, toplumun bir noktada bu gidişata itiraz edeceğini vurguladı. “İktidar 2017 yılına girildiğini unuttu, kendini hâlâ 1930’ların Türkiye’sinde sanıyor” diyen Türkdoğan, “2017 dünyanın küçücük bir cep telefonuna sığdığı bir dönem demektir. Böyle 1930 yıllarındaki gibi tek partili bir yönetim şekli artık mümkün değil. 1930’lu yılların kafasıyla 2017 Türkiye’sini yönetemezsiniz” diye konuştu.
'SAVAŞ VE ŞİDDET SÜRDÜKÇE NEFRET SÖYLEMİ BİTMEZ'
Giderek artan nefret söylemlerine de değinen Türkdoğan, savaş ve şiddet sona ermediği sürece bu nefret söylemlerinin bitmeyeceğini belirtti. “Ortam zehirli bir ortam” diyen Türkdoğan, örnek olarak havaalanında linç edilen modacı Barbaros Şansal’a ve laiklik üzerine söz söyleyen gençlerin tutuklanmasına işaret etti.
‘TÜRKİYE ÖNCE İÇ BARIŞINI SAĞLAMALI'
Bu kaostan çıkışın tek yolunun Türkiye’nin iç barışını sağlaması olduğunu vurgulayan Türkdoğan, “Türkiye kendi iç barışını sağlamadan hiçbir krizden ve kaostan çıkış yolu gözükmüyor. Bunun için Türkiye’nin 28 Şubat 2015 tarihine geri dönmesi ve Dolmabahçe’deki deklarasyona sahip çıkması lazım” dedi. Kürt meselesinin Türkiye’nin ana meselesi olduğuna, Türkiye’nin Ortadoğu ‘ya müdahalesinden OHAL’e, ülke içindeki sorunlara kadar tüm meselelerin Kürt meselesiyle bağlantılı olduğuna dikkati çeken Türkdoğan, “En büyük mesele çözülmediği zaman tüm meseleler gölgede kalır. O nedenle en büyük mesele olan Kürt meselesini çözmek için tekrar bir müzakere masası kurulması lazım. Yeni bir barış ortamı geliştirilirse ancak bu işten çıkılabilir. Devlet Bahçeli’nin milliyetçi söylemiyle Türkiye’nin çıkabileceği bir yer yok. Bu söylem 1930’larda kaldı. Artık asimilasyon, bastırma politikalarıyla bu iş yürümez. Kürtler Türk olmaz, Aleviler Sünni olmaz. Herkesi kimliğiyle, kültürüyle kabul edip barışma günüdür” dedi. Türkdoğan, “Siz içeride barış yapmadan, Ortadoğu’da barışçıl politikalar izlemeden sorunu çözemezsiniz” dedi. Bu açıdan OHAL’in uzatılmasının arkasında FETÖ ile mücadele değil, Kürtlerle yürütülen savaş olduğuna dikkat çeken Türkdoğan, FETÖ’nün siyasi ayağı hariç tüm ayaklarının temizlendiğine işaret ederek, siyasi ayağına da referandum nedeniyle dokunulmadığına işaret etti. Türkdoğan, “OHAL’in amacı, hem Kürt hem Türk muhalefetini bastırmak ve bu ortamda referanduma gidip başkanlık sistemini geçirmek” diye konuştu.
‘ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE EVET DEMEK SİYASİ İNTİHARDIR'
Anayasa değişikliği için Meclis’te yapılacak oylamaya da değinen Türkdoğan, anayasaya evet diyen tüm milletvekilleri açısından bunun siyasi intihar anlamına geleceği uyarısında bulundu. İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Eğer milletvekilleri anayasaya evet derse, halka gidilecek ve halk oylamasından evet çıkarsa TBMM devre dışı kalacak; artık meclisi feshetme yetkisi dahil tüm yetkiler adı cumhurbaşkanı olan başkana geçecek. Başkanlık sistemi geldiğinde de milletvekillerine de ihtiyaç kalmayacak. O nedenle milletvekilleri siyasi açıdan intihar etmek istiyorlarsa evet oyu kullansınlar” dedi.