Türkiye'de 'Temiz Eller' mümkün mü?
Türkiye'de 'Temiz Eller' mümkün mü?
Türkiye'de 'Temiz Eller' mümkün mü?
Her şey, 17 Şubat 1992'de başladı. Mavi sirenli bir araç, tutuklama emri ile İtalya Sosyalist Partisi'nden Milan Belediye Başkanı olmaya gözünü dikmiş, Pio Albergo Trivulzio Başkanı Mario Chiesa'yı götürüyordu. 7 milyon lira (yaklaşık 3 bin 500 euro) rüşvet alırken suç üstü yakalanan Chiesa, Temiz Eller operasyonunun ilk gözaltısıydı. Bu gözaltı gerçekleştiğinde Sosyalist Parti'nin sekreteri Bettino Craxi, Chiesa'nın "münferit bir düzenbaz" olduğunu, zira Sosyalist Parti'nin "dürüst" olduğunu söylüyordu.
Ancak öyle olmadı, Chiesa'yı çok sayıda siyasetçi takip etti ve Birinci Cumhuriyet çöktü. Temiz Eller (Mani Pulite), İtalyan siyasi ve ekonomi dünyasında çok sayıda kişiyi hedef aldı. Yürütülen soruşturmalar, siyasi partilerin yasadışı finansman ve yolsuzluk sistemini ortaya çıkardı. Bu sisteme "Tangentopoli" (Tangente-rüşvet ve poli, yunanca da şehir) adı veriliyordu.
BİR CUMHURİYET ÇÖKTÜ
Bakanlar, milletvekilleri, senatörler, işverenler ve hatta eski Cumhurbaşkanları bu sistemde yer almıştı. Soruşturma Milan Savcılığı'nın bir şubesi tarafından başlatıldı ve daha sonra tüm ülkeye yayıldı. Yolsuzluklar kamuoyunda büyük tepki gördü, bu kasırga siyaset dünyasını altüst etti. Ülkenin tarihi partileri olan Hıristiyan Demokrat, İtalya Sosyalist Partisi, İtalya Demokratik Sosyalist Partisi ve İtalya Liberal Partisi yok oldu. Altüst oluş öylesine büyük oldu ki, İkinci Cumhuriyet'e geçiş tartışılmaya başlandı.
Geleneksel partilerin çöküşü büyük bir boşluk doğurdu. Zira, sağdan, soldan ve iş dünyasından 5 bin kişi soruşturma konusu olmuş, ancak adalet daha sonra yavaş işlemeye başlamıştı. Bazı yargıçlar siyasete atılmıştı. Böyle olunca zaman aşımı vakaları arttı. 2000 yılında Milan'da sanık statüsündeki 2565 kişiden sadece dördü cezalarının kesinleşmesi nedeniyle tutuklandı. Mario Chiesa için "münferit" diyen Bettion Craxi de mahkum olduktan sonra Tunus'a kaçtı, 19 Ocak 2000'de ölene kadar orada "sürgün"de kaldı.
Ülke büyük bir kurumsal istikrarsızlık yaşarken, ülkenin içinde bulunduğu siyasi çıkmaz 1993'ün sonlarından itibaren kamuoyunda endişeleri besledi. Öyle ki bir süre sonra, siyasetin ahlakileştirilmesi ve şeffaflaştırılması talepleri yerine, siyasetçilerin "ülke yargıçların eline bırakılamaz" söylemlerine kulak verilmeye başlandı. Temiz Eller operasyonunu İtalya'yı kaosa sürüklediği fikri kamuoyunda hakim kılınmaya çalışıldı ve sonuç olarak adalet ve şeffaflık talebi ile ekonomik etkililik talebi arasında, İtalyanlar ikincisini tercih etti.
TEMİZ ELLER, BERLUSCONİ'Yİ İKTİDARA TAŞIDI
Yaşanan boşluktan Silvio Berlusconi faydalanmayı bildi. 1994'de "Forza İtalya" hareketinin başına geçerek adaylığını koydu. İş pazarı önündeki engellere karşı durdu, diğer bir ifadeyle yolsuzluk önündeki engellere tepki gösterdi. Berlusconi koalisyonunun başarısının temel anahtarlarından biri şeffaflık ve meşruluk mücadelesindeki bıkkınlığa dayanıyordu.
Soldaki parçalanmışlıktan yararlanarak kurduğu sağın en güçlü partisi, "Şirket devlet" arayışı, İtalya'daki güçlü Katolik inanca dayanması ve bilinçli bir şekilde kendi imajı ile oynama eğilimi ile 17 yıl boyunca iktidarını sürdüren Berlusconi, 2011'de hükümetinin istifasını sundu.
"Toplumsal kanser" olarak değerlendirilen yolsuzluğa karşı olağanüstü çıkış yapan "Mani Pulite" operasyonu, buna rağmen yolsuzluğu ortadan kaldıramadı. 21 yıl sonra bu sorun yok olmaktan uzak duruyor. Soruşturmanın yürütücüleri de aynı sonucu çıkarıyor: Yolsuzluk halen duruyor ve hatta daha da yaygınlaştı. Diğer bir ifadeyle Berlusconi'nin 17 yıllık iktidarı Temiz Eller operasyonunu hiçe indirgedi ve siyaset üzerindeki gücünü azalttı.
BAŞARISIZ OLAN TEMİZ ELLER DEĞİL, SİYASET SINIFI OLDU
Mani Pulite operasyonunda yolsuzluğa karşı mücadele eden eski yargıç Antoni di Pietro, başarısızlığa uğrayanın Temiz Eller değil, siyasi sınıf olduğunu söylüyor. Aynı zamanda "Değerler İtalyası" isimli siyasi hareketin kurucusu olan Pietro, "Bu toplumsal kanser ortaya çıktığında, ona yönelmek yerine yargıçlar hedef alındı" diyor. Pietro'ya göre ne siyasetçiler ne de işverenler bu sistemin değişmesini istemediler. Hatta siyasetçiler, bazı suçları "suç" olmaktan çıkardı ya da zaman aşımı süresini kısalttı.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün (Transparency International) 177 ülkeyi kapsayan 2013 yolsuzluk indeksinde İtalya 69'uncu sırada yer aldı. 2011'de de 69. sırada yer alan İtalya, 2008'de 55'inci sıraya gerilemişti.
Fatto Quotidiano gazetesi eski hukuk editörlerinden Marco Travaglio, 2012 yılında yaptığı bir değerlendirmede İtalya'da yolsuzluğun halen yılda 60 ila 70 milyar euroyu, vergi kaçırmanın ise 120 ila 150 milyar euroyu yuttuğunu söylüyordu. O tarihte 100 dolayında parlamenter yolsuzluktan dolayı ya soruşturma konusu olmuştu, ya suçlanmış ya da mahkum olmuştu
YOLSUZLUK BİR SUÇTUR
İtalya'daki Temiz Eller operasyonu, başta Fransa ve İspanya olmak üzere bir çok Avrupa ülkesinde de sık sık bir ihtiyaç olarak gündeme geliyor. Bu aynı zamanda siyaset dünyasına olan güvensizliğin tüm dünya genelinde artmasının da temel nedenlerinden biri.
Birleşmiş Milletler, yolsuzluğu bir "suç" olarak tanımlıyor. Toplumu zayıflatan bu ağır suç, sosyal ve ekonomik kalkınmayı frenlediği gibi yoksulluğu arttırıyor. Eğitim ve sağlık sistemlerini de zayıflatan yolsuzluk, böylece toplumun uygun bir yaşamın temel bileşenlerinden yoksun bırakıyor. Bu toplumsal kanser seçim süreçlerindeki hileler nedeniyle demokrasiyi dinamitlerken, kamu kurumlarını yıkıma uğratarak siyasi istikrarsızlığa götürüyor. Hukuk devletini saptıran yolsuzluk, bu sayede eşitsizlikler ve adaletsizliği arttırıyor.
TÜRKİYE'DE TEMİZ ELLER OLUR MU?
Temiz Eller operasyonu en son 17 Aralık'ta Türkiye'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve çevresini hedef alan yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında gündeme geldi. Erdoğan bu operasyonları "komplo" ve "suikast" olarak değerlendirdi. Kamuoyunda Erdoğan klanı ile polis ve yargıya geniş bir şekilde sızan Fethullah Gülen cemaati arasındaki bir iktidar çatışması olarak yansıyor. Tarafların açık bir şekilde yürüttüğü bu çatışma, devlet içindeki "paralel devleti" de hiç olmadığı kadar görünür kıldı.
Erdoğan'ın da sık sık suçladığı gibi, operasyonun arkasındaki "dış bağlantı" fikri de beslenirken, bu "gizli el"in AKP iktidarı ile artık yürünemeyeceğine karar verdiği ve Gülen Cemaati'nin sadece taşeronluk yaptığı diğer bir fikir olarak öne çıkıyor.
Bu çatışmanın sonucunda AKP iktidarını nasıl bir geleceğin beklediğini, bugüne kadar yürüttüğü politikalara bakarak kestirmek zor olmasa da, bugün yürütülen operasyonun yolsuzluğu ortadan kaldırıp kaldırmayacağı ciddi kuşkular barındırıyor.
Hiç kuşkusuz operasyon yolsuz ve hukuksuz sistemin ulaştığı boyutları gözler önüne serdi. Ancak temel soru, bu operasyonun motivasyonları ile ilgili. Amaç yolsuzluğu ortadan kaldırmak mı? Eğer operasyon Cemaat eliyle ya da malum "dış" güçler tarafından yürütülüyorsa, kuşkulanmakta haklı gerekçeler var. Zira "Temiz Eller" operasyonu, "temiz eller" gerektiriyor. Operasyonu yürütenler ne kadar temiz?
AKP'yi 2002'de iktidara taşıyan temel faktörler arasında yolsuzluk ve ekonomik çalkalanma vardı. 11 yıl sonra yolsuzluklar bu kez daha korkunç boyutları ile ortaya çıktı. Bugün yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının arkasında olduğu belirtilen güç veya güçler, geçen 11 yıl boyunca bu iktidarla birlikte hareket ettiler. Ve bu süre içerisinde AKP iktidarının tek suçu, ittifakları ile birlikte "yolsuzluk ve rüşvet düzeni kurmak" değil, savaş suçları ve ağır insan haklar ihlalleri de işlendi.
Bu operasyonlar belki AKP iktidarının da sonunu getirebilir ancak, yolsuzluğu ortadan kaldırmak "Gülen Cemaati" ve destekçilerinin işi değil, gerçek siyasi ve toplumsal mücadelelerle mümkün olabilir.