Üçer: Sürecin tıkanmasının sorumlusu AKP hükümetidir
Üçer: Sürecin tıkanmasının sorumlusu AKP hükümetidir
Üçer: Sürecin tıkanmasının sorumlusu AKP hükümetidir
17. İskandinavya Kürt Kültür Festivali’ne katılmak amacıyla İsveç’e gelen Barış ve Demokrasi Partisi Van Milletveklili Özdal Üçer, İsveç Parlamentosu’ndan Sol Parti Milletvekilleri Amineh Kakabaveh ve Jacob Johnson, Halk Partisi Dış Politika Sözcüsü Fredrik Malm ve aynı partinin milletvekili İsmail Kader’le yaptığı görüşmede Türkiye ve Kürdistan’da yaşanan son gelişmeler ile barış süreci hakkında açıklamalarda bulundu.
İsveç Kürt Konseyi Eşbaşkanı Eva Düzgün ve Sol Parti Uppsala ili Dış Politika Sözcüsü Yekbun Alp’ın da katıldığı görüşmede Üçer, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bu yılın Newrozu’nda ateşkes ilanını açıklıyarak başlattığı barış sürecinin AKP hükümetinin adım atmamasından dolayı tıkanma noktasına geldiğini ve bundan dolayı KCK’nin gerillaların Türkiye sınırları dışına çekilmesini durdurduğunu söyledi.
PKK’nin bir savaş örgütü olarak kurulmadığını, her zaman barış, diyaloga dayalı bir çözümden yana olduğunu, ancak Türkiye’de Kürt kimliğiyle siyaset yapmanın mümkün olmadığını, 12 Eylül 1980 yılından sonra gerçekleştirilen askeri darbeden sonra Türkiye’de baskı ve katliamların daha da arttığını dikkat çektikten sonra PKK’nin Kürt halkına yönelik baskı ve katliamlara karşı 29. Kürt isyanını başlattığını dile getirdi.
‘TÜRKİYE VE KÜRDİSTAN’DA DEVLET TERÖRÜ VAR’
Türk devletinin toplumun her kesimini terörize ederek susturmaya çalıştığını belirten Üçer, sadece PKK’nin değil, sivil toplum örgütlerinin de terörize edilmeye çalışıldığını belirterek Kürdistan’da devlet teörürünün olduğunu söyledi.
“Türkiye ve Kürdistan’da bir terörden bahsetmek gerekirse kendi vatandaşını katleden devletin terörü vardır. İnsanları işkenceden geçiren bir sistem terörizmdir. Ama bizim Önderliğimiz, gençliğimiz ve siyasetçilerimiz terörist suçlamasıyla imha edilmeye çalışılıyor” diyen Üçer AKP hükümetinin büyük reformlar yaptığı görünümü verdiğini ancak 12 Eylül döneminde yapılan yapılan uygulamaları sürdürmeye devam ettiğini somut örnekler vererek anlattı.
Sadece Van’da son 10 yıl içerisinde sınır kaçakçılığı yaptıkları suçlamasıyla 100’den fazla kaçakcının ve basın toplantısı yapan onlarca öğrencinin katledildiğini, siyaset yaptıkları için binlerce BDP üyesinin cezaevlerine atıldığını söyledi.
1993 yılından bu yana Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile devlet arasında diyalog olduğunu, kendilerinin de BDP olarak pek çok kez bu diyalogun sürmesine yardımcı olmaya çalıştıklarını belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü.
“Barış ve diyalog çağrısında bulunduğumuz her zaman PKK’ye ateşkes ilan etti ya da geri çekildi. Hükümet yetkilileri ‘ateşkes olsun biz gerekli adımları atarız’ sözünü verdikleri halde her zaman samiyetsiz davrandı ve sorunu çözmek için bir çaba göstermedi. Son olarak bu yıl Newroz’da Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan ateşkes çağrısı yaptı. Hükümet bize adım atacağını söyledi. Hükümet hiç bir alanda hiç bir adım atmadığı için bu süreç tıkanma noktasına geldi. Erdoğan yeni yapılacak anayasada ana dilde eğitim hakkına yer vermeyeceklerini deklere etti.”
‘HALKIMIZ KONTEYNERDE YAŞARKEN AKP YENİ KARAKOLLAR İNŞA EDİYOR’
Bugüne kadar 4 reform paketi çıkarıldığını, ancak bu paketlerin sorunu çözme yerine çözümü daha da zorlaştırdığını, yeni hazırlanan paketin de Kürtlerin taleblerini karşılayacak içerikte olmadığı söyledi. AKP’nin bugün açıklayacağını belirttiği demokrasi paketini ise içeriğinin belli olmasından sonra değerlendirebileceklerini dile getirdi.
Sol Parti Milletvekili Amineh Kakabaveh’in barış sürecinin tamamen durdurulup durdurulmadığı sorusunu sürecin devam ettiğini, ancak AKP hükümetinin adım atmamasından dolayı KCK’nin gerillaların geri çeklimesini durdurduğunu belirttikten sonra “Türk devleti karakollar inşa etmeye devam ediyor. 3 yıl önce Van’da deprem oldu. Van tamamen yıkıldı. Okullar yıkıldı ve kullanılamaz hale geldi. Halkımızın bir kısmı hala konteynerlerde yaşamak zorunda. Devlet yardım etmiyor. Bu durumu protesto etmek için açlık grevine başladılar. Ama AKP hükümeti milyarlarca dolara harcayarak yeni karakollar inşa ediyor” dedi.
Türkiyede basın ve ifade özgürlüğünün siyasi iktidarın baskısı altında bulunduğunu, Erdoğan’ın Türk medyasının önemli bir kesimini satın aldığını, medya aracılığıyla dezenformasyon kampanyalarının sürdürüldüğüne dikkat çeken Üçer, basında AKP iktidarının politikasını övücü ve Kürtlerin siyasal temsilcilerini suçlayıcı ve karalayıcı içerikte makale ve haberlerin çıktığını ifade etti.
‘ERDOĞAN BEŞAR ESAD GİBİ KİMYASAL SİLAH KULLANMA SUÇUNU İŞLİYOR’
“Biz Kürtler olarak özgürlük ve eşit koşullarda yaşamak istiyoruz. Bunu Sayın Öcalan, gerillalar, halk ve sivil toplum örgütleri istiyor. Biz cezaevlerinde tutulan politik tutsakların serbest bırakılmasını istiyoruz” diyen Üçer, Halk Partisi Milletvekili Fredrik Malm’ın herhangi bir partinin Roboski katliamından dolayı özür dileyip dilemediği sorusunu da hiçbir partinin özür dilemediğini, bazı hükümet yetkililerinin Roboski’de ölenlerin kaçakçı değil gerilla olduğu ve bu nedenle bombaladıkları yolunda, katliamı meşru gösteren açıklamalar yaptıklarını hatırlatarak cevapladı.
Roboski’de katledilenlerin gerilla veya kaçakçı olmalarından bağımsız olarak Türk devletinin öldürme hakkı olmadığını, uluslararası yasaların hiçbir ülkeye böylesi bombalama yetkisi vermediğini söyleyen Üçer Türk devletinin gerillalara karşı kimyasal silah kullandığını belirtti.Tayyip Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı kimyasal silah kullanmakla suçladığını ancak Erdoğan’ın kendisinin kimyasal silah kullanma emrini vererek aynı suçu işlediğini söyledi.
BDP olarak ateşkes ve barış sürecin devam etmesinden yana olduklarını ancak Türk devletinin adım atmasını istediklerini, KCK ve gerillanın özerklik, anadilde eğitim hakkı, Kürt haklı için özgürlük ve eşitlik istediğini ve bu taleplerin BDP ve tüm Kürt halkının talepleri olduğuna vurgu yaptı.