Uysal: İmralı’da işkence hukuku var

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın avukatlarından Newroz Uysal, tecride sert tepki göstererek, İmralı’da işkence hukukunun uygulandığını ve sürekli bir OHAL durumu olduğunu belirtti.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın, 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana ‘koster bozuk’, ‘hava muhalefeti’ gibi bahanelerle avukatlarıyla görüşmesi engelleniyor. Öcalan'ın avukatlarından Newroz Uysal, ağırlaştırılmış tecride ilişkin açıklamada bulunarak, "20 yıllık tecrit tarihinde en tehlikeli 3 yılıyla karşı karşıyayız" dedi.

‘TECRİDE ALIŞTIRMAK İSTİYORLAR'

Uysal, Öcalan'dan yıllardır hiçbir haber alamadıklarını söyleyerek, bu tecridin dünyanın hiçbir yerinde örneğinin olmadığının altını çizdi. Uysal, İmralı’daki hukukun bir işkence hukuku olduğunu vurgulayarak, "15 Temmuz’dan sonra OHAL’in ilan edilmesi, İmralı için çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile tecrit ve işkenceyi devreye koydular. 18 yıllık tecrit, 15 Temmuz'dan sonra işkenceye döndü. İmralı Cezaevinde 18 yıldır OHAL uygulanıyor ve her zaman bu işkence yöntemi hukuku ayaklar altına almıştır. Bu şekilde hukuku ayaklar altına alarak tecridi meşrulaştırmak ve toplumu tecride alıştırmak istemektedirler.”

‘TECRİT AYNI ZAMANDA BİR SAVAŞ KONSEPTİ'

Av. Newroz Uysal, şu değerlendirmeleri de yaptı:

"Tecridin ağırlaştırılması ve tecrit sisteminin sürekli geliştirilmesi, aynı zamanda bir savaş konseptidir. Tecritte ısrar etme devletin Kürt halkı ve Özgürlük Hareketine karşı yürüttüğü kirli savaş politikasında ısrar etmesinin bir parçasıdır. Hükûmet, Sayın Öcalan’ın fikirlerinden korkuyor. Sayın Öcalan’ın fikirleri yaşama geçirildiği zaman, Türkiye demokratikleşecek, Ortadoğu'da kaos sona erecek ve ülkenin her yerinde Sayın Öcalan’ın fikirleri tartışılacak. Devlet bu gerçeği gördüğü için tecridi derinleştirerek sürdürüyor ve savaş politikasının türlü türlü yöntemlerine baş vuruyor.

‘ULUSLARARASI HUKUK DA İŞKENCE SİSTEMİNE ORTAK OLUYOR'

Devlet tüm politikalarını toplumun değerlerinin karşıtlığı ve Kürdistan halkının iradesinin karşıtlığı üzerinde yürütülüyor. Bundan dolayı tüm görüşme başvurularımızı içi boş gerekçelerle reddediyorlar. Biz avukatlar olarak her hafta görüşme için başvuruda bulunuyoruz ve verilen ret kararına itiraz ediyoruz. AİHM ve Avrupa Konseyine bağlı CPT’ye yaptığımız tüm başvurulara rağmen, bir gelişme yaşanmıyor ve söz konusu bu kurumlar bu tutumlarıyla işkenceyi meşrulaştırıyorlar. Konu İmralı olunca uluslararası hukuk da tıkanıyor ve bu da Türk devletinin işkence sistemine ortak olmak anlamına gelmektedir. Bu tecrit sadece Türkiye’de değil, derinliğine bakıldığında tüm dünyada, uluslararası alanda bu tecridin uygulandığı görülecektir. Bu da AİHM’in kararıyla ortaya çıkmıştır."