Wallström: Referandum sonuçları Erdoğan için yenilgidir
İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström, halk oylamasından çıkan sonuçların Erdoğan için bir yenilgi olduğu değerlendirmesini yaptı.
İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström, halk oylamasından çıkan sonuçların Erdoğan için bir yenilgi olduğu değerlendirmesini yaptı.
İsveç medyasında 16 Nisan referandumundan çıkan sonuçların toplumu daha da kutuplaştıracağı yorumları yapılırken, İsveç Devlet Radyosu Ekot Haber Servisi'ne açıklamalarda bulunan İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström, halk oylamasından çıkan sonuçların Erdoğan için bir yenilgi olduğu değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan'ın referandumda hedeflediğinin altında destek bulduğuna dikkat çeken Wallström, “Eğer muhalefetteki politikacılar cezaevlerinde olmasalardı ne olabileceği düşünülmeli” diyerek HDP Eşbaşkanları, milletvekilleri ve yöneticileri tutuklu olmadıkları takdirde referandumdan daha farklı bir sonucun çıkacağına dikkat çekti.
Büyük illerde evet tarafının çoğunluğu saylayamamasının da Erdoğan için büyük bir yenilgi olduğunu söyleyen Wallström, Türk Hükümeti'nin halk oylamasından çıkan bu sonuçları göz önüne alması gerektiği uyarısında bulundu.
AGİT'İN RAPORU KAYGI VERİCİ
Wallström, İsveç Haber Ajansı TT'ye yaptığı yazılı açıklamada ise Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gözlemcilerinin hazırladıkları ön raporun da kendisini kaygılandırdığını söyledi.
AGİT gözlemcilerinin yeni anayasa 'Evet' ve 'Hayır' diyenlerin eşit koşullarda kampanya yürütmediklerini ve olağanüstü hal uygulamasının temel özgürlükleri kısıtlamak amacıyla kullanıldığına dikkat çektiklerini hatırlattı.
Wallström, referandumdan neredeyse eşit sonuçlar çıkmasının ne anlama geldiği ve Erdoğan için hangi sonuçlara yol açacağı sorusunu “Tam olarak ne olacağını söylemek için erken” diyerek yanıtladı.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin stratejik ortağı olduğuna dikkat çeken Wallström, Türk Hükümeti'nin toplumun tüm kesimleriyle işbirliği yapması, hukuk devletinin ilkeleri ve insan haklarına tam saygı göstermesi gerektiğinin altını çizdi.
TÜRKİYE AB'NİN STRATEJİK ORTAĞI, DİYALOGDAN YANAYIZ
Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin sürdürülmesinden yana olduklarını söyleyen Wallström, “Türkiye Avrupa Birliği'nin stratejik bir ortağıdır. Ortak çıkarlarımızın olduğu alanlarda İsveç Türkiye ile sürdürülen diyaloğa katkıda bulunabilir” dedi.
Wallström, Türkiye ile diyalogun sürdürülmesinden yana olduklarını ısrarla belirtirken muhalefetteki Liberal Parti, referandumdan evet sonucu çıkmasının bardağı taşıran son damla olduğu ve AB'nin Türkiye ile ilişkilerini kesmesi gerektiği düşüncesinde.
ERDOĞAN DEMOKRASİYİ PAÇAVRAYA ÇEVİRDİ
Partinin Dış Politika Sözcüsü Birgitta Ohlsson, referandumda çıkan sonucun oldukça üzücü olduğunu, Erdoğan'ın uzun yıllardan beri demokrasiyi paçavraya çevirdiğini ve son yapılan seçim sonuçlarının Türkiye'nin AB üyeliği görüşmelerini imkansız hale getirdiğini söyledi.
“Şimdi Türkiye ile üyelik müzakerelerini bitirmekten başka bir seçenek yok. Erdoğan'ın liderliğinde ortak bir geleceğin koşulları yok. Bu referandum ülkenin demokrasisini sattı ve ülkeyi Avrupa Birliği ile müzakere sürdürmekten diskalifiye etti” şeklinde konuşan Ohlsson, Erdoğan ve AKP Hükümeti'nin yeniden ölüm cezasını gündeme getirmesine sert tepki göstererek şunları kaydetti:
TÜRKİYE İLE AB'NİN BOŞANMALARININ ZAMANI
“Avrupa Birliği üyesi hiçbir ülke ölüm cezası veya işkence uygulamasını istemiyor. Erdoğan'ın uzun süreden beri nasıl demokrasiyi tehdit ettiğini, ifade özgürlüğü, muhalefet ve azınlıklara saldırılarını görüyoruz. Bu referandum bardağı taşıran son damla oldu, artık Türkiye ve Avrupa Birliği'nin boşanmalarının zamanı.”
Referandumda seçmenlerin yarısının Hayır oyu kullanmasının Türkiye'de demokrasiyi savunan güçlerin olduğunu gösterdiğine dikkat çeken Ohlsson, muhalefet, sivil toplum ve insan hakları savunucularının desteklenmelerinin önemine vurgu yaptı.
KUTUPLAŞMA ARTACAK
16 Nisan'da yapılan halk oylamasında yeni anayasanın az bir farkla geçmesinden sonra İsveç medyasında Türkiye'de var olan kutuplaşmanın daha da artacağı yorumları yapıldı.
Erdoğan'ın referandumdan hemen sonra yaptığı konuşmalarda tekçi ve milliyetçi söylemlerde bulunduğuna ve idam cezasını yeniden getirmek istediğine dikkat çekildikten sonra uzmanların yorumlarına yer verildi.
Uzmanlar, az bir oy farkı ile cumhurbaşkanına geniş yetkiler veren anayasanın kabul edilmesinin meşruiyet sorununa yol açacağı ve ülkedeki ayrışmayı daha da artıracağı üzerinde görüş birliği içinde.
Stockholm Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Paul Lewin, referandum sırasında evet yanlılarının ve bazen de hayır yanlılarının sert bir retorik kullanmalarının bölünmüş bir ülkeyi daha da kutuplaştırdığını söyledi.
REFERANDUMUN MEŞRUİYETİNE GÖLGE DÜŞTÜ
Lewin, devletin biçimi için yapılan referandumun çok az farkla kabul edilmesinin, üç büyük ilin referandumda yeni anayasaya hayır demesinin ve seçimlerde hile yapıldığı iddialarının referandumun meşruiyetine gölge düşürdüğünü dile getirdi.
Referandum sırasında usulsüzlüklerin yapıldığını gösteren filmler olduğuna, yasalara uygun olmadığı halde mühürlenmemiş zarflarda kullanılan oyların geçerli sayıldığına da dikkat çekti.
İsveç'in eski Ankara Büyükelçisi Michael Sahlin de referandumdan çok az bir farkla evet sonucunun çıkmasının halk oylamasının meşruiyetinin sorgulanmasına yol açacağını söyledi.
ERDOĞAN AŞIRI MİLLİYETÇİLER TARAFINDAN KUŞATILMIŞ
Referandumdan sonra Erdoğan'ın önünde iki yol olduğunu söyleyen Türkiye uzmanı Jenny White ise, “Eğer kendini güvende hissederse ekonomiyi geliştirdiğinde daha liberal bir politikaya yönelebilir. Ama aşırı milliyetçiler tarafından kuşatıldığı için bundan kuşku duyuyorum, onlar örneğin Kürtlerle bir barış yapma çabalarını asla kabul etmezler. Erdoğan'ın Gülen Hareketi ile savaşı sürdürme, kurumları ortadan kaldırma ve insanları tutuklama riski var” dedi.