Yeni görüşmeler, planlar, kirli ittifaklar
Rojava üzerine RTE ve AKP’nin başını çektiği yok edici ve yıkıcı yeni planlar yapılıyor.
Rojava üzerine RTE ve AKP’nin başını çektiği yok edici ve yıkıcı yeni planlar yapılıyor.
Rojava üzerine RTE ve AKP’nin başını çektiği yok edici ve yıkıcı yeni planlar yapılıyor. Yeni planın ilk adımları 3 Mart'ta Şengal’e yönelik gerçekleştirilen saldırılar ile başladı. 25 Nisan’da ise bu kez Türk savaş uçakları tarafından Qaraçox ve Şengal’e yönelik gerçekleştirilen saldırılarla devam etti.
Erdoğan, Rusya ve ABD ile yapacağı görüşmelerde diplomatik ve siyasi boyutuyla saldırılarını tamamlamak istiyor.
RUSYA ZİYARETİ VE YENİ PLAN
Türkiye’nin KDP ile anlaşmalı ve planlı bir şekilde Qaraçox ve Şengal’e yönelik saldırıları ABD ve Koalisyon güçleri tarafından tepki ile karşılandı. ABD ve Koalisyon güçlerinin tepkisine yakın bir tepkiyi de Rusya gösterdi. Koalisyon güçleri Qaraçox’tan Kobanê’nin Şeyhler nahiyelerine kadarki alanda sınır boyunda devriye çıkarmaya başladı. Rusya da Efrîn ve Şehba tarafında benzer bir adım attı.
Askeri saldırılarına tepkileri gören RTE, Rusya’ya referandumdan sonra planlanan ziyaretine çıktı. Bu ziyaret de, tıpkı iki yıl içinde gerçekleşen sayısız ziyaretlerde olduğu gibi Suriye ve özellikle de Rojava ve Kuzey Suriye gündemli bir ziyaretti. Diplomatik görüşmeler karşılıklı kartlarla gerçekleştirilen görüşmelerdir. RTE daha önceki ziyaretlerinde Halep kartı ile Rusya ziyaretlerini gerçekleştirmişti. Bu karta karşılık Bab pazarlığı yapılmıştı. Halep rejime bırakılarak yerine Bab da Türkiye’ye bırakılmıştı. RTE bu kez hangi kartla Rusya’ya gitti? Şu ana kadar basına yansıyan, daha önce ABD’ye kabul ettiremediği "güvenlikli bölge" kartı ile gittiğidir. Güvenlikli bölgenin Şam, Hama, Humus ve Halep’in güney tarafları için olduğu söyleniyor. RTE’nin Rusya ziyaretinde bulunduğu gün Astana toplantısı da vardı. Çeteler pazarlıkları arttırmak için Astana toplantısına katılmayacaklarını söylediler. Ancak kısa süre içinde ikna edildiler ve toplantıya katıldılar.
O yüzden güvenlikli bölge denilen üç bölge, elbetteki bu çeteci grupların ateşkes talebi üzerine varılan bir anlaşmadır. Ancak yapılan anlaşmanın sadece bundan ibaret olmadığı kesin. RTE’nin Rusya’ya gösterdiği bir kart İdlip’ten çeteleri çekme olabilir. Rusya'nın sürekli RTE ve Türkiye’ye Suriye Baas Rejiminin başında bulunan Beşar Esad’ı Türkiye’ye meşru kabul ettirme gibi bir kartı oldu. RTE ve Türkiye her görüşmede bunu kabul ettiklerini teyit etti ancak görüşmelerden sonra çetelerinin baskısı sonucu bu konuda sürekli pürüzler çıktı. Rusya yine benzer bir kartı ileri sürmüş. Yapılan plan da buna göre yapılmış bir plandır. Türkiye'nin Rusya’nın bu planını kabul etmesi demek, çetelerin tamamının Rejime karşı savaşlarını durdurması demektir.
Görüşmenin arka planına ilişkin aldığım bilgiler, anlaşmanın bir parçasının da Rusya üzerinden Türkiye ile Suriye Rejiminin anlaşarak, Suriye güçlerinin Rojava ve QSD güçlerinin denetiminde olan alanlara yönelik yapılan bir planlama olduğu yönünde. Kürt ve demokrasi karşıtlığı üzerine Suriye politikasını yeniden Rusya ile anlaşarak kurmaya çalışan Türkiye açısından bu bölgelerin Suriye rejiminde olmasının hiçbir sakıncası yok. Kürtler ve onlarla ittifak halinde olan halkların kazanmaması için Türkiye’nin böyle bir anlaşma yaptığı yönünde önemli bilgiler var. Bu bilgileri destekleyici bilgiler de geliyor. Bu bilgilerden biri de, yapılan görüşmede ateşkesin sağlanması ve güvenlikli bölgelerin oluşması temel madde olurken, iki önce Efrîn ve Şehba’da konumlanan Rusya askerlerinin bazı provokatif girişimlerde bulunmak istediği yönünde. Ancak YPG ve QSD güçleri bu girişimlerine izin vermemiş.
SÖZDE GÜVENLİKLİ BÖLGELERİ KOALİSYEN VE ABD'YE KAPATMAK!
RTE’nin Rusya ziyareti ve ardından yapılan Astana görüşmesinden sonra sözde Türkiye, Rusya ve İran’dan oluşan garantör ülkeler tarafından ilan edilen güvenlikli bölgeye ilişkin Rusya’dan önemli açıklamalar geldi. Açıklama, bu bölgelerin ABD ve Koalisyon uçaklarına kapalı olacağı şeklinde. Birincisi Rusya’nın böyle bir yasak koymasının hiçbir hukuki ve yasal hakkı yok. Çünkü Rusya'nın Suriye adına Türkiye’nin üye olduğu NATO güçlerine karşı böyle bir yasak koyma hakkı yok. İkincisi Rusya’nın böyle bir yasağı getirmesi demek ABD’nin etkili olduğu Kuzey Suriye’nin bazı bölgelerinde Rusya ve Türkiye savaş uçaklarına uçuşa yasak bölge ilan getirmesini beraberinde gündeme düşürür. Bu da Time’ın iddia ettiği, Suriye parçalaması demektir.
ANLAŞMANIN AÇMAZLARI
Bu plan en başta Kürtler ve Kuzey Suriye halklarının duvarına çarpar. Hatta bu güçler Rusya ile gerek İdlip, gerekse Efrîn, Halep çevresinde Rusya ile geliştirdikleri ilişkilerini gözden geçirebilirler. Kaldı ki planın buna rağmen sürdürülmesi zaten sürmekte olan 3. Dünya Savaşı'na resmi bir şekilde Rusya’nın da Türkiye’nin yanında yer alarak Suriye’ye girmesi anlamına gelir.
Diğer önemli bir açmazı ise garantör her üç ülke arasındaki ilişki, çelişki ve anlaşmazlık noktalarıdır. Her ne kadar plan her üç garantör ülke arasında bir anlaşma olarak açıklansa da, sahada İran bu plana ne kadar uyar, kuşku götüren bir durum. Çünkü Türkiye Suriye sahasında İran’a karşı Suudi Arabistan ile ciddi bir işbirliği içindedir. Hatta Suudi Arabistan ile birlikte 2003 yılında İran’da kurdukları, eğittikleri Adıl Ordusu adlı grupları şimdi İran’ın içinde İran’a karşı harekete geçirmiş durumda. Suudi Arabistan konuya ilişkin geçtiğimiz günlerde "savaşı İran’ın içine taşıyacağız" açıklaması ile bu konuyu doğruladı. Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki sıkı ilişkiler Suriye sahasında her zaman için Türkiye ile İran’ı karşı karşıya getirdiği için saha için öngörülen planın uygulanmasında da karşı karşıya getirecek. Zira İran hiçbir zaman Türkiye’nin kendisi kadar Suriye’de etkili olmasını istemez.
Planın diğer bir açmazı ise Türkiye’nin kefil olduğu çeteci grupların durumudur. Bu gruplar Türkiye’nin her dediğine onay vermiyor gibi görünüyor. Zira bu gruplar Halep’te Türkiye tarafından yüzüstü bırakıldıklarını hâlâ unutmuş değiller. Ayrıca Bab, Cerablus, Ezaz, Exterin ve Şehba çevresinde kullanıp daha sonra tasfiye etmek için Sultan Murad ile çatıştırması ve adeta kullanıldıktan sonra atılmaları hâlâ akıllarında. Birçok grup bu konudaki rahatsızlığından ötürü Bab, Süflaniye, Cerablus, Ezaz, Exterin ve diğer bölgelerde hâlâ birbiriyle çatışma halinde. Ayrıca Türkiye Sultan Murad dışındaki diğer gruplarda yer alanların maaşlarını kesmiş durumda.
Planın açmazlarından biri de, Türkiye’nin işgal ettiği ve giderek işgalini derinleştirdiği Suriye topraklarının geleceğinin ne olacağıdır. Türkiye işgal ettiği alanlardan, 'Rusya’nın ileride talep etmesi ve baskı yapmasına rağmen çıkacak mı' gibi cevabını arayan sorular var. Osmanlı geleneğinden gelen Türkiye’yi iyi tanıyan kesimler, Türkiye’nin bir daha bu topraklardan çıkmayacağını bilirler. O yüzden bu planın da çok geçici ve zaman içinde Türkiye ile Rusya arasında bile bir çatışmaya dönüşebilecek bir plan olduğu da daha şimdiden görülüyor.
RTE ABD'YE NE GÖTÜRECEK?
RTE’nin Kürt karşıtlığı üzerinden Suriye sahasında Rusya ile anlaşarak imza attığı yeni ve kirli plan Türkiye açısından çok ciddi tehlikeler içeriyor. Zira NATO üyesi bir ülke olarak NATO üyesi olmayan bir ülke ile böyle bir anlaşmaya giderek ve NATO başındaki ABD ile DAİŞ’e karşı kurulan Koalisyon güçlerine uçuşa yasak alan ilan etmelerinin faturası, Türkiye’ye ağır olacak. RTE ve Türkiye’sini böyle ağır bir fatura bekliyor. Ancak yaptığı anlaşma ile ABD’ye giderek başta Trump ve ABD yetkililerine baskı yapmayı hedeflediği kesin. ABD’ye Kürt karşıtı bir politika geliştirmek ve kirli işlerinin kara kutuları Reza Zarrab ve Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı M. Hakan Atilla’yı kurtarma planı ile gidiyor. Trump'a buna karşılık neyi teklif edeceği ise şimdilik belli değil. Ticari ilişkiler geliştirme teklifi olacak. Ancak tam da böyle bir dönemde Trump Irak ve Suriye politikalarını tamamen Pentagon'a devretti. Suriye ve Irak politikalarının Pentagon'a devredilmesi, ABD’nin bölge politikasını savaş ve asker üzerine kurması demektir. Türkiye Suriye ve Irak’ta ABD ile değil, ona karşı olan DAİŞ ve Rusya ile bir ittifaka gittiği için çok fazla şansı yok. Ayrıca 15 Temmuz darbe senaryosundan sonra Türk ordusunda tasfiye edilen ve ABD’nin açıkça "muhataplarımız tasfiye edildi" şeklinde açıklamalarının olduğu bir süreçte askeri bağlamda yakın zamanda bir ittifaklarının yakalanmasını düşünmek gerçekten uzak gibi görünüyor.
ABD BU SÜREÇTE NE YAPABİLİR?
Elbette ABD ve özellikle de Pentagon da bu süreçte boş durmayacak. Daha önce İdlip ve Ezaz, Exterin, Cerablus, Halep çevresinde oluşturduğu ve adına Mutassim Billa dediği grup ile Ahmet Carba ve QSD güçleri ile birlikte bir plan dahilinde hareket edebilir. QSD’ye Rakka ve Tabqa’daki hamleleri gerekçe yapılarak QSD ve YPG bu planın dışında da tutulabilir. Yani planının hedefi olarak ise daha çok Dera Zor üzerinden Irak sınırında olan Bo Kemal’e kadarki alan hedeflenebilir. Böylelikle aslında Rusya ve İran’ın Irak ile olan sınır kapı ve hatlarını kesme gibi bir hedefle hareket edebilir.
KDP DE PLANIN ÖNEMLİ PARÇASI!
Şu ana kadar RTE ve AKP Rojava ve Kürt Özgürlük Hareketi'ne ilişkin geliştirdiği tüm planlarda KDP’ye önemli roller verdi. Bu planda da KDP’ye önemli bir rol verildiği kesin. KDP’nin bu dönemdeki rolü ise tamamen ve açık bir şekilde Rojava ve Kürt Özgürlük Mücadelesi'ne karşı işbirliğini açık bir şekilde yapmasıdır. İki yıl önce yaralı bir şekilde yakaladığı PKK gerillasını Türkiye’ye teslim etmesi bunun ilk adımı olarak görülebilir. Bundan sonraki adımı ise Türkiye’nin karadan ve havadan gerilla alanlarına yönelik operasyonlar yapması ve bu operasyonlarda öncülük görevini yerine getirmesi olabilir. Bunun yanı sıra ENKS çetelerine yeniden Rojava’yı karalatmak, Rojava'ya karşı saldırıları geliştirmek için Urfa ve Antep gibi yerlerde toplantılar yaptırarak çete gruplarını oluşturduğu kesimlerle daha etkili bir şekilde harekete geçirebilir. Kaldı ki zaten geçtiğimiz günlerde H. Beşar, İ. Biro ve F. Aliko’ya Türkiye Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden Mustafa adlı bir yetkiliye toplantı yaptırılmıştı. Toplantıda Rojava'ya karşı siyasi, diplomatik ve askeri saldırılarda daha etkin rol almaları, bunun için yapmaları gerekenlere ilişkin bir plan önlerine konmuştu. O yüzden önümüzdeki günlerde KDP ve bağlı çetelerinin de daha etkili bir şekilde Rojava ve Şengal’e yönelik saldırılar içine girmesi bekleniyor.
YPG VE QSD HIZLANABİLİR...
Yapılan yeni ve kirli planlara karşı elbette Kuzey Suriye halklarının meşru ve DAİŞ’e karşı en etkili yapı olan YPG ve QSD güçleri Tabqa ve Rakka operasyonlarını daha da hızlandırabilir. Türkiye-Rusya planı çerçevesinde alanlarına yönelik saldırılar başlaması durumunda bu hamle zayıflayabilir. Kaldı ki Rusya'nın Rakka ve çevresinin kendisi ile Rejime geçmesi için böyle bir hedefi geçmişten beri var. Türkiye’nin ise DAİŞ ile olan stratejik ve gönül bağından ötürü bu hamleyi zayıflatma ve daha sonra Rusya ile birlikte böyle bir hamle başlatmaları gibi hedefi var.
Gelişmelerin neyi göstereceğini şimdiden kestirmek zor. Tüm gelişmeler planın uygulanabilirlik oranının zayıf olduğunu gösteriyor. Ancak yine de ne olacağını şimdiden söylemek zor. Çünkü daha şimdiden Rus yetkililer güvenlikli bölgenin uygulanması için topu Türkiye’ye atmaya başladılar bile…