Yeni Şafak gazetesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoðan’ın Roboski Katliamına ilişkin açıklamalarını eleştirerek, ‘Allah aşkına susun’ diyen yazar Ali Akel’in işine son verdi.
Ali Akel’in 25 Mayıs Cuma günü, Başbakan Erdoðan’ın Roboski katliamına ilişkin açıklamalarını sert dille eleştirerek ‘Allah aşkına susun’ dediði yazısı Yeni Şafak gazetesinde krize neden olmuştur. Günlerdir Akel’in bu yazısından dolayı gazeteden kovulması bekleniyordu.
Akel, dün Twitter üzerinden, ‘gazetede yazmaya devam edeceðim’ demesine karşın, bu sabah 16 yıldır çalıştıðı gazeteden kovulduðunu yine kendisi duyurdu: ‘Yeni Şafak’taki son yazılar üzerine gazetem ile yollarımızı ayırmak zorunda kaldık.’ Ali Akel Twitter üzerinden yaptıðı açıklamada, “Böyle dönemlerde konuşmanın, yazmanın bedeli vardır. Birileri her zaman bu bedeli öder” dedi.
Ýşte Ali Akel'in Başbakan'ı eleştirdiði ve işinden olduðu, "Özür açıklanmaz, özür dilenir" başlıklı yazısında, Roboski Katliam’ı ardından Erdoðan’ın 3 Ocak günü grup toplantısında Genelkurmay’ı kutlamasına ve Pakistan’dan yaptıðı açıklamaya dikkat çektikten sonra şunları belirtmişti:
"Hatayı da açıkladık, özrü de açıkladık" diyorsunuz.
Allah aşkına, söyler misiniz hangi hatayı açıkladınız!..
Allah aşkına, açıklar mısınız? "Özrü de açıkladık" derken, ne demek istiyorsunuz...
Özür diliyorsanız, Kasımpaşalı gibi ortaya çıkın ve deyin ki:
"Evet, bir hata yaptık. Hem de öyle bir hata yaptık ki, bu hatamız bizi mezarımızda bile rahat bırakmayacak!.."
"Özür dilerim, ama yetmez. Vicdanlarınızda açtıðımız yarayı bir kuru özür dindirmez."
"Önce sizlerden hakkınızı helal etmenizi sonra Allah'tan bizi affetmesini dileriz."
Diyemiyorsunuz, çünkü ilk günden itibaren yanlış yerde durdunuz.
Roboski görüntülerini izleyen Uludere Komisyonu milletvekilleri, "Terörist olmadıkları her hallerinden belli" diyorlar.
Milletvekilinin gördüðünü, alanında uzman askerler (veya her kimlerse) nasıl görmez?
Diyorsunuz ki, "Silahlı Kuvvetlerimiz bu Ahmet mi Mehmet mi bilmez ki."
Öyle bir silahlı kuvvetleriniz var işte... Uzaktan baktıðında 'katırı insan, teröristi çoban, kaçakçıyı terörist' zanneden silahlı kuvvetleriniz.
Ýdris Naim Şahin adını taşıyan bir Ýçişleri Bakanınız var ki, mümkün olsa mezarlardaki parçalanmış çocukların cesetlerini çıkartıp kodese yollayacak.
Ýlk gün "doðru yerde" durmamanın sonuçları bunlar.
Aynı gün Ýçişleri ile ilgili komuta kademesindekilerin kellelerini alsaydınız, "Evet, bir hata var. O hatayı yapanlar bunun bedelini en aðır şekliyle ödeyecek" deseydiniz, -mış gibi yapıyor, -mış gibi söylüyor, -mış gibi davranıyor zorunda kalmazdınız.
Pakistan'da konuşana kadar hala bir şeyleri düzeltme şansı vardı.
O şans var mı emin deðilim artık.
Sizler konuştukça vicdanlarımız kanıyor.
Bir şey söyleyecekseniz doðrusunu söyleyip, gereðini yapın.
Ya da ebediyete kadar susun.
Allah aşkına, susun!.“