Yeni vesayet ve güvenilmez hükümet -Veysi Sarısözen

Yeni vesayet ve güvenilmez hükümet -Veysi Sarısözen

Kendisine karşı “darbe” yapmaya kalkışan Genelkurmay Başkanlarını, generalleri “aðırlaştırılmış müebbedle” yargılatıyor.

Kürt halkına karşı 1000 “operasyon” yapan ve suçu “sabit” polis şefine ise 2 yıllıðına, özel olarak döşenmiş bir “cezaevi” hazırlıyor.

Hükmü kesinleşmemiş 28 Şubatçı paşaları ve gazetecileri kulaklarından tuttuðu gibi hapse attırıyor.

Hükmü kesinleşmiş Aðar “paşa”, kendisi için yeniden inşa edilen “özel cezaevi” hazır olmadıðı için gözaltına bile alınmıyor.

PKK önderini, ellerinde imkan olsa Alkatraz’a hapsedecek olanlar, utanmasalar Aðar’ı “dinlensin” diye Kanarya Adalarına gönderecekler.

Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı “askeri” veyaseyetin yerini “polis” vesayetinin almasıdır. Geçmişte asker askeri kolluyordu, şimdi polis polisi kolluyor. Mal meydanda. Derin devletin ideolojisi “Kemalizm”di, “enstrümanı” orduydu. Ýdeoloji çöktü, “enstrüman” teslim bayraðını çekip, “türbanın” önünde el pençe divan durdu. Şimdi derin devletin ideolojisi “Fethullahçı, devletleştirilmiş, Türkleştirilmiş, kapitalistleştirilmiş Ýslam”, “enstrümanı” polis ve yargı.

Hükümet’in yeri ne bu ahvalde?

Aslında hiçbir şey. Onun afrası tafrası geçici. “Kemalist askeri vesayetten”, “Cemaatçi polis-yargı vesayetine” geçişe özgü ve gücünü “tek başına çoðunluk” olmaktan alan Hükümet adım adım bu vesayetin hükmü altına giriyor bile.

Şimdi düşünelim: Başbakan sık sık “fanilikten”, “ölümden” söz ediyor ya, Allah gecinden versin, hak vaki olduðunda Türkiye büyük olasılıkla yeniden “koalisyon” ya da “zayıf çoðunluklu”, istikrarsız hükümetler dönemine girecek. Yarın ya da öbürgün…Hiçbir hükümet ebediyen seçimlerden salt çoðunlukla çıkamaz. Hele kırk yamalı, lider karizmasının zamkıyla teðellenmiş bir AKP, Erdoðansız şimdiki oylarını aynıyla asla alamaz.

Böyle olunca ne olur?

Geçmişte zayıf, istikrarsız hükümetlerin ve koalisyonların başına ne gelmişse o olur. Belki “yakın” bir zamanda Samsun’a olmasa da Esenboða havalimanına “çıkacak” olan Cemaatin “Genelkurmay Başkanı” her “krizli durumda” bir “muhtıra”, her “yaramazlık” karşısında bir “andıç” yayınlayacak, medyatör taifesi “huzura” alınacak, Kemalist “brifing” yerine “Fethullahçı vaazlarla” terbiye edilip, yerlerine gönderilecek…

Hükümetler de bu “vesayet”e boyun eðecek.

Ordunun karşısında “boyun eðenler” aslında “on yılda bir darbe” korkusuyla boyun eðdiler. Bugünün vesayet rejiminin güçleri bir yıla “on darbe”yi sıkıştırdı. Yeni vesayet rejimi gücünü “darbe tehdidinden” almıyor. On yılda bir siyasete giren askerin yerini, hayatımızın her saniyesinde hazır ve nazır polis ve yargı aldı. Kemalizmin darbesiyle on yılda bir boðuşurken, Cemaatin “darbeleriyle” her gün her saat boðuşmaktayız.

Erdoðan sonrası oluşacak Hükümetler bir ordu gücündeki polis teşkilatına ve az sonra ona kayıtsız şartsız baðlanacak olan bir o kadarlık jandarma teşkilatına dayanacak olan “Cemaatçi polis-yargı vesayeti”ne direnebilir mi?

Direnemez. Ordu vesayeti Hükümetleri her defasında yasaları, anayasayı çiðneyerek ve darbe tehdidiyle ve Kemalizm adına “hizaya” getiriyordu. Yeni vesayet sisteminde din adına Cemaat tehdit edecek, MÝT dinleyecek, polis izleyecek, yargı tutuklayacak. Var mı buna itiraz edebilecek bir düzen partisi? Bilmem kaç generali, Genelkurmay Başkanlarıyla birlikte içeri atan bir sistemden söz ediyoruz. Bu sistem işte şimdi adım adım kurulmakta…

Türkiye’nin geleceði bu.

Siz bakmayın Başbakan’ın esip gürleyen “Kasımpaşalı” havalarına. Bana kalırsa o bile tıpkı Dr. Frankestein gibi, bir canavar yarattıðını MÝT krizi sırasında görmüş olmalıdır. Bu ilk sinyaldir. Ama ne sinyal. Erdoðan’ın ve elbette devletin “sır küpünü” bir vuruşta çatlatan bir sinyal. Ýlki böyle olunca, gerisini varın siz düşünün.

Asker vesayetinin alternatifi, polis-yargı vesayeti oldu. Bunun alternatefi halktır. AKP ise halkı “derin devletin vesayet sistemine” karşı harekete geçiremez. Bu misyon, Fırat’ın Batısında HDK’de birleşenlerin, “Türkmen Alevilerin”, “Sosyal Ýslam’ın” ve kıyılardaki “Laik Türklerin” misyonudur. Bu güçler Kürt özgürlük hareketiyle birleştiði gün, bırakalım vesayeti, derin devlet yerle yeksan olur.

Bu geleceðin işi. Bugünün işi ise daha somut.

Hükümet Kürtler açısından kesinlikle güvenilmez bir hükümet haline geldi. Oslo müzakere masasını yıktı, müzakere ettiði PKK önderine karşı hukuk dışı bir tecrit rejimi kurdu ve bir zamanlar Kemalist rejimin Mustafa Suphileri çaðırıp, sonra katlettiði gibi, “barış için buyurun gelin” dediði Barış Elçilerini tutukladı ve geçtiðimiz gün onları toplam 76 yıl hapse mahkum etti.

Şimdi de diyor ki, “PKK silah bırakırsa operasyon olmaz.”

Ya olursa?

Kürtler diyor ki, “silah bırakmak için müzakereye hazırız, oturalım silah bırakmanın koşullarını konuşalım, PKK önderi özgür olacak mı, tutsaklar bırakılacak mı, Kürtlerin kimliði, dili, kendi kimlik ve dilleriyle demokratik özerklik temelinde özgürce yaşama hakkı tanınacak mı?”

Kem küm…

Neden diye soruyoruz? Eskiden “askeri vesayet” yüzünden diyorlardı, şimdi “polis ve yargı vesayeti” yüzünden diyorlar.

Hay size de, vesayetinize de…

Kaynak: Özgür Gündem

ANF NEWS AGENCY