Zincir: Bu davanın siyasi ve sosyolojik temeli çökmüştür

Zincir: Bu davanın siyasi ve sosyolojik temeli çökmüştür

KCK adı altında sürdürülen Basın Davasının beşinci duruşmasına giren avukatlardan Sinan Zincir, bu davanın siyasi ve sosyolojik temelinin çökmesine rağmen gereken tahliyelerin yapılmadığını belirtti. Bu operasyonların aslında Kürtlerin siyaset yapmaması, kendi gerçekliklerini sorgulamaması ve duyurmaması üzerine kurulduğuna dikkat çeken Zincir, İstanbul ve Diyarbakır Ağır ceza mahkemelerinin ne olduğu anlaşılamayan bir mantıkla hareket ettiklerini söyledi.

Bir önceki duruşmada olduğu gibi tahliye sayısının yine ikiyle sınırlı tutulmasının kabul edilemez olduğunu vurgulan Zincir, Kürt gerçekliği üzerine yazan gazetecilere şöyle seslendi: “ Sizin meslektaşlarınız, haberlerini alıntıladığınız arkadaşlarınız tutuklu yargılanıyor, bu davaya duyarsız kalmayın, bu oyunu bozun.”

Gerek Kürt basın emekçilerinin yargılandığı özgür basın davası, gerek 2009’dan beri KCK adı altında Kürt siyasetçiler, avukatlar ve öğrencilerin yargılandığı davaların tümünün teatral bir konseptin ürünü olduğunu vurgulayan Avukat Sinan Zincir, “Oslo görüşmelerinde Kürt özgürlük hareketiyle sorunu çözemeyen, Kürt halkının siyasal iradesi olan Sayın Abdullah Öcalan’la görüşmeleri kesen, avukat görüşlerini engelleyen, Kürt halkına karşı askeri ve siyasal anlamda aşırı operasyonlar uygulayan bir zihniyet bu tutuklama, rehin alma operasyonlarını gerçekleştirdi” şeklinde konuştu.

Bu operasyonların arkasında Kürtlerin siyaset yapamaması, kendini savunamaması, Kürt çocukların üniversitede okumaması, Kürtlerin kendi öz benlikleriyle ve güçleriyle kendi gerçeklerini, kendi kimliklerini yaşayamaması amacının güdüldüğüne dikkat çeken Zincir, nihayetinde İstanbul’da özgür basının sesini kısmaya çalıştıklarına dikkat çekti. Zincir, bunun temel amacının da Kürt ve Türk halklarının Kürdistan’da gerçekleşen kirli savaşta gerçekleri görmelerini engellemek, toplumu yanıltmak olduğunun altını çizdi.

TARİH ONLARI HAKLI ÇIKARDI

Bugün gelinen aşama itibariyle basın davasının siyasi ve sosyolojik temelinin çöktüğünü hatırlatan Avukat Zincir görüşlerini şöyle aktardı: “ Özgür basın geleneğinin bir yayın çizgisi vardır. Kürt sorununun demokratik, barışçıl yollarla ve müzakereyle çözülmesi için ilkesel bir biçimde yayınlar ve haberler yapılmıştır. Bu nedenle gazeteciler katledildiler, işkencelerden geçtiler, büroları, merkezleri bombalandı ama 20 yıldır bütün bu bedellere rağmen, Kürt sorununun müzakerelerle sonuçlanması ve onurlu bir barış ile çözülmesi gerektiğini ısrarla yazmaktan vazgeçmediler ve bugün tarih onları haklı çıkardı. Onlara bu zulmü yapanlar bugün onların yazdığı gerçeklikle yüzleşmek zorunda kaldılar. Bugün Sayın Abdullah Öcalan’la yürüyen bir müzakere süreci var, bugün Kandil dağında PKK ve KCK önder kadrolarıyla yürüyen bir mücadele var. Eğer siz özgür basın emekçilerini müzakere yolunu gösterdikleri için rehin alıyorsanız bugün niye müzakere yapıyorsunuz? Eğer bugün bu müzakereleri yapıyorsanız özgür basının cezaevinde 1 dakika bile kalmaması gerekir. Ama işte hep birlikte görüyoruz, mahkemeden yine sadece iki tahliye çıktı. Davada hala 22 tutuklu gazeteci var. Bu durum kabul edilemez.”

SAVAŞ REHİNELERİ OLARAK ALIKOYULUYORLAR

Avukatlar olarak defalarca bu gerçekleri dile getirdikleri için haklarında sayısız soruşturma açıldığını da hatırlatan Zincir, “ Kürt gazeteciler tutuklu değildir. Bu insanlar ceza muhakemesinin, hukukun genel klasik kavramları içerisinde gözaltına alınıp tutuklanmamıştır. Onlar var olan çatışmasızlık ortamında birer savaş rehinesi olarak devlet tarafından alıkoyulmuş insanlardır” diye konuştu. Zincir, Gazeteci Ertuş Bozkurt’un tüm gazeteciler adına bir özgür basın manifesto değeri taşıyan yaptığı ortak savunmanın da bu durumu açıkça ortaya koyduğunu hatırlattı.

Bütün KCK davalarında olduğu gibi basın davasında da gizli tanıklar, itirafçılar, olmayan toplantılar yaratıldığını anlatan Zincir, “ Burada pasaportu, yurt dışı çıkışı bile olmayan gazeteciler üzerinden yurt dışına gitti geldi mantığıyla, örgüt kamplarında basın toplantılarına katıldıkları mantığıyla sahte deliller yaratıldı” dedi. Türk basınından yaklaşık 150 gazetecinin KCK yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın yaptığı basın açıklamasına katıldığını hatırlatan Zincir, “Kandil dağında PKK ve KCK önderleriyle görüşmeye Türk basınından Hasan Cemal, Ruşen Çakır gidince, geçmişte Beka vadisine sayın Abdullah Öcalan ile görüşmeye Mehmet Ali Birand’lar gidince suç değil de, Kürtler Kürdistan gerçeğiyle, 30 yıldır bu ülkenin gündemini belirleyen siyasal bir hareket ile ilgili röportaj yapmaya gidince mi suç oluyor?” diye sordu.

BU OYUNU BOZUN !

15. Ağır Ceza Mahkemesinin algılanamayan bir hukuk mantığıyla, hiçbir gerekçe ortaya koymadan gazetecilerin tahliye veya tutukluluk durumu konusunda keyfi karar aldığının altını çizen Zincir, 22. Ceza Mahkemesinde önderlik komitesi adı altında yargılanan siyasetçilerin ilk duruşmada serbest bırakılırken, Diyarbakır ve İstanbul’da ki Ağır Ceza Mahkemelerinin inatla tutuklu tutma hukuksuzluğunu sürdürdüğüne dikkat çekti. Zincir, Kandil dağına giden, Kürt gerçekliği üzerine yazan gazetecilere, “ Sizin meslektaşlarınız, haberlerini alıntıladığınız arkadaşlarınız tutuklu yargılanıyor, bu davaya duyarsız kalmayın, bu oyunu bozun ” diye seslendi.