GÖRÜNTÜLÜ

Çewlîg'te dut pekmezi zamanı!

Çewlîg'te her yıl yaz aylarında başlayan dut pekmezi hazırlıkları bu yıl da devam ediyor. Çewlîgli kadınlar, topladıkları dutlarla pekmez yaparak geçimini sağlıyor.

ÇEWLIG

Çewlîg’in (Bingöl) köylerinde kadınların imece usulüyle yaptığı dut pekmezi hem bir gelenek hem de doğayla kurulan kadim bağın sembolü olmaya devam ediyor.

Her yıl yaz aylarında başlayan dut pekmezi hazırlıkları hem meşakkatli hem de bir o kadar bereketli bir süreci barındırıyor. Kadınlar sabahın erken saatlerinde işe koyuluyor; dutlar silkelenip kazanlarda kaynatılıyor, tepsilerde kurutuluyor ve kavanozlara doldurularak kış için hazır hale getiriliyor.

Yıllardır kendi ihtiyacı için pekmez üreten Zübeyde Yaşa, “Doğa kutsal, içinde ne varsa şifa. Ama iklim değişti, ağaçlar azaldı; dutlar artık eskisi gibi değil” diyor.


Bu zorlu ama anlamlı süreci anlatan Zübeyde Yaşa, doğayla iç içe geçen emeğin yalnızca bir gıda üretiminden ibaret olmadığını söylüyor: “Sabahın beşinde uyanıyoruz. Çarşafımızı serip dutları silkeliyoruz. Üzüm gibi süzerek kazana atıyor ve kaynatıyoruz. Sonra tepsilere döküp dört gün dışarıda bekletiyoruz. Sonunda kavanozlara dolduruyoruz. Bu pekmez mideye, ciğerlere ve birçok hastalığa iyi gelir.”

'BU İŞİ HEP BİRLİKTE YAPIYORUZ’

Pekmezin yalnızca kadınların değil, tüm ailenin katkısıyla üretildiğini belirten Zübeyde Yaşa, toplumsal dayanışmanın gücüne de dikkat işaret ediyor: “Bazıları yapıp satıyor ama biz sadece kendi tüketimimiz için yapıyoruz. Kadın-erkek hep beraber çalışıyoruz. Çok emek veriyoruz ama değiyor. Köylerde özellikle kadınlar geçinmek için bu pekmezi yapıp satıyor. Doğa da bu ağaçlar da hepimizin geçim kaynağı. Dışarıdan aldığımız çok az ürün var. Genellikle her şeyi kendimiz yapıyoruz. Kendi emeğimizi tüketiyoruz.”


         


        

'DOĞA VERİYOR AMA BİZ KORUMAZSAK TÜKENECEK’

Zübeyde Yaşa, doğadan toplanan her şeyin insan sağlığı için faydalı olduğunu vurgularken, özellikle son yıllarda yaşanan iklim değişikliği ve doğa tahribatına dikkat çekiyor:

“Dut bittikten sonra kekik toplamaya gidiyoruz, ardından sumak toplamaya dağa çıkıyoruz. Bu dağlar insana her şeyi veriyor, biz de bu doğayı korumalıyız. Eskisi gibi dut çıkmıyor. Eskiden daha fazla kazan kaynatırdık; şimdi iki ya da üç kazanla kalıyoruz. Yağmur da az yağıyor, ağaçlar da azaldı. Yine de bu geleneği sürdürmeye çalışıyoruz.”