Başaran: Tecridin kaldırılması talebi bizim de talebimizdir

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, “Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan; ama bütün Türkiye’ye yaygınlaştırılan ve yönetim biçimi haline gelen tecridin kaldırılması talebi bizim de talebimizdir” dedi.

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, partisinin Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cezaevindeki tutsakların 70 gündür Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın üzerindeki mutlak tecritin kaldırılması için açlık grevinde olduğunu hatırlatan Başaran şunları söyledi: “Bu ülkede 70 gündür tutsaklar, bedenlerini açlığa yatırıyor, hukukun uygulanmasını bekliyor. Bu nefret, savaş ve kayyım siyasetinin son bulması için seslerini yetkililere ulaştırmaya çalışıyorlar. Haklı bir mücadele veren tutsakların Sayın Öcalan üzerinde uygulanan; ama bütün Türkiye’ye yaygınlaştırılan ve yönetim biçimi haline gelen tecridin kaldırılması talebi bizim de talebimizdir, kadınların ve Kürt halkının talebidir, Türkiye halklarının talebidir” dedi.  

‘İKTİDAR KENDİNİ NEFRET SİYASETİ ÜZERİNDE VAR EDİYOR’

Günlerdir Boğaziçi’ndeki öğrencilerin kayyım rejimine, kayyım rektöre karşı demokratik tepkilerini ortaya koyduğunu hatırlatan Başaran, “Günlerdir bir kayyım cumhuriyetine dönen bu ülkede hukukun, adaletin uygulanmasını, liyakata göre rektörlerin belirlenmesini, üniversitelerin özgür ve özerk olmasını, üniversiteleri iktidarın ideolojik alanına çevirmek isteyen politikalardan vazgeçilmesi için demokratik tepkilerini ortaya koyuyorlar. Tabi iktidar her defasında yaptığı gibi burada da benzer yöntemleri kullanmaya devam etti. Ne zaman halk, gençler, kadınlar demokratik tepkilerini ortaya koymaya çalışsa, iktidarın kirli siyasetini, ülkeyi uçuruma sürükleyen tekçi rejimine karşı ses yükseltse hedef haline getirildi, ‘terörist’ oldu ya da en son Boğaziçi Üniversitesi’nde olduğu gibi sapkın olarak değerlendirildi, hedef gösterildi, nefretin bir tarafı haline getirildi. Bu iktidar uzun süredir, kendini nefret siyaseti üzerinden var ediyor. Bugün bu nefret siyasetinin hedefi LGBTİ bireyler oldu” şeklinde değerlendirdi.  

‘İÇİŞLERİ BAKANI PARALEL BİR YAPININ BAŞKANI HALİNE GELDİ’

İktidarın hedef göstermesi üzerine Boğaziçi’li gençlerin gözaltına alındığını vurgulayan Başaran, “Biz Boğaziçili öğrencilerin haklı mücadelesinin yanındayız. İktidar ülkeyi kayyım rejimine çevirmekten vazgeçsin; gençleri, farklıları hedef haline getirmekten vazgeçsin. Esas suç, hedef haline getirmektir. Örgütlenme, suç olarak kabul edilemez. İmzaladıkları uluslararası sözleşmelere hepsinin uyması gerekir. İçişleri Bakanı kendini yasanın üstünde, uluslararası sözleşmelerin, Anayasanın üstünde gören bir şahsiyet haline geldi. Paralel bir yapının başkanı haline geldi. İçişleri Bakanı, sosyal medyada farklı kimlikleri hedef haline getiriyor” diye belirtti. 

‘İKİ ARKADAŞIMIZ ÜLKENİN BAŞKENTİNDE KAÇIRILDI’

Ankara’nın göbeğinde HDP’li gençlerin kaçırıldığını da hatırlatan Başaran, “Biz 1 Şubat’ta Ankara’da genç arkadaşlarımızla bir toplantı yaptık. Sonraki gün iki genç arkadaşımız Ronda Bat ve Sultan Taş arkadaşlarımız sokak ortasında Ankara’nın göbeğinde ülkenin başkentinde büyük bir kalabalığın içinde kendilerine polis diyen kişilerce kaçırıldı. Şehirde gezdirilip cinsiyetçi küfürlere, tehditlere, ajanlaştırma dayatmalarına maruz kaldılar. Özellikle; sordukları; “Ankara’ya niye geldiniz? Ankara’da ne konuştunuz?” sorularının cevabını biz vermek istiyoruz. Bizim gizlimiz saklımız yok. HDP Kadın Meclisi olarak toplantıda konuştuklarımız kürsüde, meydanda, Meclis’te ifade ediyoruz. Sizin kurduğunuz cinsiyetçi, militarist iktidara karşı nasıl mücadeleyi yaygınlaştıracağımızı tartışıyoruz. Bu mücadeleyi nasıl yaygınlaştırabileceğimizi tartışıyoruz. Bu ülkeyi sizden nasıl kurtarabileceğimizi konuşuyoruz genç arkadaşlarımızla ve kadınlarla. Eğer merak ettikleri bir şey varsa gelip bize sorsunlar. Ama bu kişiler çetevari yöntemlerle her gün gençleri kaçırmaya devam ediyor” dedi. 

‘İÇİŞLERİ BAKANI HESAP VERMEK ZORUNDA: KİM BU GÖRÜNMEYENLER’

“Kim bu görünmeyenler, hangi yapı ile bağlantılı?” diye soran Başaran sözlerini şöyle sürdürdü:  “Biz bu yapıları 90’lı yıllardaki JİTEM’den, Cizre'de, Nusaybin'de, Silopi'de Esedullah timinden ve en son kendilerine "görünmeyenler" adını verenlerden biliyoruz. İktidarın bu konu ile ilgili en kısa zamanda açıklama yapması lazım. Kim bu görünmeyenler, hangi yapı ile bağlantılı? Neden genç arkadaşlarımızı çetevari bir yöntemle kaçırıyor? Bu ülke hukuk devleti mi, çete devleti mi? Bunun cevabını verecek olan iktidardır. Görünmeyenler polis ise, bu sorunun cevabını verecek olan kişi İçişleri Bakanıdır. Kendini sürekli kadınların, Kürtlerin karşısında konumlandıran İçişleri Bakanı bu konuda hesap vermek zorundadır. Demokratik yollarla siyaseten yenemediği rakiplerini kirli yöntemlerle alt etmeye çalışmaktan vazgeçmelidir.”

TJA Sözcüsü Ayşe Gökkan’ın tutuklanmasına da değinen Başaran, “ Ayşe Gökkan arkadaşımız, bütün yaşamını kadın mücadelesine vermiş bir arkadaşımızdır. 83 kez gözaltına alındı, hakkında yüzlerce dava açıldı. Ama Ayşe Gökkan kadın mücadelesini yürütmekten, bunun öncülüğünü yapmaktan vazgeçmedi. Ayşe Gökkan kaçmadı, gizli bir iş çevirmedi, açık ve aleni bir biçimde dikildi iktidarın karşısına, ‘ben devlete tapmak zorunda değilim’ dedi. Verdiği ifadede bunları çok net söyledi: ‘Ben kadınım, Kürdüm, devlete tapmak zorunda değilim, mücadelemden vazgeçmeyeceğim’ diyerek, yargının kendisini yargılamaya haddi olmadığını, asıl yargılanması gerekenin AKP - MHP iktidarının yürüttüğü cinsiyetçi politikalar olduğunu bir kez daha yüzlerine vurdu. 

 

KURTULUŞUMUZ TEK BAŞINA OLMUYOR’ 

 

Kadınlara çağrıda bulunan Başaran, “Buradan bütün kadınlara da sesleniyoruz. Her defasında bu çağrımızı yenilemeye ısrarla devam edeceğiz. Çünkü kurtuluşumuz tek başımıza olmuyor. Örgütlenelim, örgütlülüğümüzü büyütelim. Bir araya gelelim, el ele verelim. Bizi yalnızlaştırma politikalarına karşı ortak sesi yükseltelim. Emin olun ki iktidar güçlü olduğu için bize saldırmıyor. İktidar, çıkmazının sonuçlarını yaşıyor. Bu çıkmazı, kendi sonunu getirecek” dedi.