Besê Erzincan: Başarmaya mecburuz

KJK Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan: Ya onursuzluk içinde kaybolacağız ya da kendi toprağımızda kimliğimiz, dilimiz ve kültürümüzle özgürce yaşamayı hak edeceğiz. Başarmaya mecburuz.

KJK YK toplantısında olağanüstü dönem tespitiyle topyekûn seferberlik ilan ettiklerini belirten KJK Koordinasyonu Üyesi Besê Erzincan, şu anlama geldiğini söyledi: “Olağanüstü bir süreçteyiz ve bu sürece göre yaşamalıyız. İddiasız, vasat, sıradan duruşlarla asla bu süreci karşılayamayız. Tüm kadın örgütlerimizin, kadro ve çalışanlarımızın, halkımızın bunu bilerek yaşaması, mücadeleye aktif katılması, öncülük yapması gerekir. Direniş, yeniden inşa ve öz savunmayı iç içe yürütebilmeliyiz. Rojava’nın savunulması, Efrîn’in kurtuluşu da bu temelde geliştirilecektir. Kadınlar şahsında kaybediş, insanlığın kaybedişidir.”

KJK Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan, sorularımızı yanıtladı.

Yeni yıla DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in öncülük ettiği bir direniş hamlesiyle girildi ve devam ediyor. Yine kritik bir süreçte bir kadının direnişi tetikleyip öncülük yapmasının, Kürt kadın mücadelesi açısından anlamı nedir?

Öncelikle 2019’un Önderliğimiz, kadınlar, halkımız, halklar açısından özgürlük yılı olmasını diliyorum. Yeni yıla Sayın Leyla Güven’inin öncülüğünde başlatılan süresiz-dönüşümsüz azlık grevi direnişiyle başladık. Açlık grevi yapan tüm arkadaşların tek talebi, tecridin kaldırılmasıdır. Tüm açlık grevi eylemcilerini saygıyla selamlıyorum.

Yılın sonunda gerçekleştirdiğimiz toplantıda, içinden geçmekte olduğumuz süreci ve görevlerimizi değerlendirdik. DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in başlattığı eylem temel gündemlerimizden biri oldu.

Önderlik, halkımız ve kadınlar açısından son derece riskli bir dönem içinde olduğumuz herkes tarafından biliniyor. Topyekûn bir soykırım savaşı özgürlük mücadelemize karşı yürütülüyor. DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in eylemi, Önderliğimiz üzerindeki baskı ve işkence sistemine, halkımıza karşı geliştirilen soykırımlara bir cevaptır. Dikkat edilirse Kürt kadınları mücadelemizin her döneminde eylemleri ve duruşları ile halkımıza, kadınlara en radikal biçimde öncülük yapmışlardır. Zekiye Alkan, Bêrîtan, Zîlan, Arîn Mîrkan bunun örneklerindendir. Leyla Güven’in kararlı, iddialı, fedai tavrı da Kürt halkının, kadınların özgürlük istemlerinin somut bir ifadesidir. Bu eylem, Kürt kadınlarının öncülük iddiasının, özgürlük özleminin, tutkusunun ve bunu başarma yolundaki kararlılığının halidir. Büyük moral ve inançla perçinlenen tarihi bir kadın eylemidir. Kürdistan Özgürlük Hareketi tarihimizde şimdiden yerini aldı. Leyla Güven, tıpkı Leyla Qasimlar gibi ülkesinin, kadın özgürlüğünün öncülüğünü yapıyor. Tüm Kürtleri peşinden sürüklüyor. Önderliğimizin özgürlüğünün gerçekleşmesi talebi, Kürt halkının ve kadınların özgürleşme talepleri ile bütünleşmiş.

Tecrit ve işkence sistemi neden daha fazla ağırlaştırıldı ve sonuç alındı mı?

Önderliğimizin üzerindeki tecrit ve işkence sistemi 2018’de daha da ağırlaştırıldı. İletişimi kesilerek sonuç alınacağı düşünülüyordu. Halbuki Önderliğimizin ideoloji ve felsefesinin en fazla kabul gördüğü bir dönemi yaşadık. Demokratik konfederalizm, demokratik ulus, kadın özgürlüğü, ekolojik anlayışı insanların sorunlarına köklü cevaplar vererek sürekli yayılıyor. Önderliğimizin düşünceleri, ilk kez bu denli evrenselleşti. Bu yıl itibariyle tecridin kaldırılması, özgürleştirilmesi; düşüncelerinin yayılması çalışmalarımızı, daha planlı ve etkili bir şekilde pratikleştireceğiz.

Erkek egemenlikli sistem, geçtiğimiz yıl bütün aygıtlarıyla topluma saldırdı ama iç içe geçmiş krizler de yaşanıyor. Nasıl bir döngüyle karşı karşıyayız?

21. yüzyıl ile birlikte ataerkil sistem büyük bir bunalım ve kriz yaşıyor. Krizler iç içe, yüksek bir yoğunlukla yaşanıyor, sonuçları yaşamı dayanılmaz kılıyor. Dünyada faşizmin değişik tonları hakim oldu. Milliyetçilik, mezhepçilik, dincilik, cinsiyetçilik temel politikalar halinde sürdürülüyor. Ekolojik sorunların da ciddi bir krize dönüştüğü dönemdeyiz. Kapitalist sistem, havayı, suyu, toprağı, insan ile birlikte sömürüyor. Son derece pragmatik, güncel ekonomik çıkarlar yüzünden insanlık ciddi tehlikeler yaşıyor.

Ataerkil sistem, yaşadığı tıkanıklık ve zorlanmaları, başta kadınlar olmak üzere toplumları yeniden sömürüye açarak aşmak istiyor. Bu yaklaşım, zaten krizlerin temel kaynağı olduğundan bunalımları ağırlaştırıyor. Dolayısıyla yaşanan krizler, dönemsel değil kesintisiz; kısa süreli değil, uzun bir zamanlıdır. Toplumsal, siyasi, ekonomik, ekolojik krizlerden en ciddi etkilenenlerin başında yine kadınlar ve çocuklar geliyor. Kadınların her düzeydeki toplumsal sorunlarının her biri, büyük bir krizdir.

Bu belirlediğiniz çerçeve bütün devletler için aynı mı?

Devletlerin kadın düşmanlığı çerçevesindeki politikalarında ciddi bir benzerlik ve ortaklaşma yaşandı. Cinsiyetçiliğin ince ve kaba yöntemlerle ayyuka çıktığı; kanunlarla topluma dayatıldığı, pratikleştirilmeye çalışıldığı bir dönemi yaşadık. Kürtaj yasakları, kadına yönelik şiddetin artması ve cinsiyetçiliği pekiştiren çeşitli kanunların çıkarılması, aynı zamanda bilinçlenen, özgür davranmak isteyen kadınlara karşı bir önlemdi. Kadın kazanımlarının gaspı da bunu amaçlamaktadır. Egemen erkek sistemi, kendi hakimiyetini çeşitli yollarla garanti altına almak istiyor.

Her ülkede muhalif partiler, meclisler var, bunlar iktidarlara karşı duramıyorlar mı?

Hemen her ülkede muhalefetler susturuluyor. Bunun için devletin imkan ve olanakları sınırsız kullanılıyor. Yine muhalefet partileri de iktidarların bir parçası haline getiriliyor. Toplumu değil, devleti, iktidarı koruyan bir particilik anlayışı var. Partiler, devleti ve iktidarı korumak için birbirleriyle yarışıyor. Parlamentolar ise bir çok ülkede şekilde kalıyor. Sağ ve sol, bir çok ülkede birbirine yaklaşıyor. Hakiki muhalefet partileri nerede ise yok denilecek kadar az. Var olanlar da maalesef marjinal kalıyor. Marjinal kalmaktan kurtulamamak da sistemin bir parçası haline gelmekten kaynaklanıyor. Dolayısıyla seçimlere ilgi de azalıyor. Zaten iktidarda olan partiler, devletin tüm kurumlarını ve maddi olanaklarını kullanarak son derece adaletsiz koşullarda seçimleri yapıyor. Artık kadınların ve toplumların, seçim, hükümet, parlamento ve parlamenterlere inancı son derece zayıfladı. Devlet dışı çözüm ve arayışların en fazla olduğu bir dönemdeyiz.

‘Maço’ diye tabir edilen erkek egemen sistemin en kaba profilinin iktidarların başında olduğu bir dönemde olmamızı nasıl izah ediyorsunuz?

Kadın karşıtı erkek egemen liderler zincirinin görev aldığı doğrudur. Bu denli egemen erkek profiline sahip maço başkanların öne çıkması, kendilerini yeniden ispatlamanın gereğidir. Zayıflayan egemen erkek sisteminin imajını güçlü gösterme, egemen erkekliği yeniden hortlatma, süreklileştirme hamlelerini geliştiriyorlar. Aslında ‘Maço Başkan’ profili, uyanışa geçen, örgütlenen, alternatifi yaratan kadınlardan duyulan kaygı ve korkuların sonucu olarak da değerlendirilebilir. Kadınların haklarının ellerinden alınması ya da belirli sınırlarda tutulması, hatta yapılabilirse sömürünün daha da derinleştirilmesi, stratejik bir yaklaşımdır. Adaletsizlik, eşitsizlik, kadına yönelik şiddet, gelir dağılımındaki dengesizlik, savaş ve göçler toplumda büyük bir sıkışma yaratıyor; toplumun/kadınların ayaklanma, başkaldırma zeminlerini sürekli besliyor. Sağcı, ırkçı, muhafazakar, faşist iktidarların kadın düşmanı politikaları ciddi tepki uyandırıyor. “Ne kadar çok baskı, o denli kölelik” denklemi, hiyerarşik sistemin temel parametresi olarak işliyor.

2018’de kadınların özgürleşmesine karşı devlet ve iktidarların almak istediği kararlar kabul gördü mü?

Çoğu kabul görmedi. Ayrımcılığı ve ötekileştirmeyi esas alan bir çok karar, kadınların direnişleri sonucunda geri çekildi. Kadınlar, sürekli bir hareketlilik içinde oldu. Kürtaj, tecavüz ve kadına yönelik şiddete karşı kıtalararası gelişen kampanyalar, kadınlarda bilinçlenmeyi, reddedişleri hızlı bir şekilde geliştiriyor. Kadın düşmanı politikaların gereği kararların alınmasını kadın direnişleri engelledi. Türkiye, Latin Amerika, Hindistan, Afganistan, İran, Amerika ve Afrika’da bunun örnekleri var. Dikkat ederseniz sistem dışı hareketler içinde de en çok kadınlar yer alıyor. Aynı zamanda dünyada kadın özgürlük mücadelesinin yükseldiği bir dönemdeyiz.

Mevcut mücadele yeterli mi, 2019 itibariyle neler yapılabilir veya yapılmalı?

Kadın özgürlüğüne daha radikal bir çerçeveyi, 2019 itibariyle güçlü tartışabilmeliyiz. Kapitalist modernist sistemin kadın politikalarını daha derinlikli çözümlemeliyiz. Kapitalist modernist sistemin bireyciliği kadında ayyuka çıkarılması ve bunun özgürlük olarak sunulması, ciddi bir saptırmadır. Kadınların bireyci tarzda özgürlüklerini ifade etmeleri, kapitalist modernist sistemin sömürüsüne daha fazla girme, ona hizmet etme anlamını taşıyor. Birey olmak ile bireycilik farklıdır. Kadının tek başına özgür olması mümkün değildir. Kadın özgürlüğü, cins olarak özgürleşme ile sağlanabilir. Kadınlar yalnızlaştırılarak güçsüz düşürülüyor. Bedensel, ruhsal, düşünsel, emek anlamında çok ciddi sömürülme prosedürleri içinde tutuluyor. Sahte özgürlük anlayışları geliştirilerek, kadınların emekleri ve enerjileri kapitalist sistemin hizmetinde yeniden koşturuluyor. Kadınlar özgürlüğe doğru koştuklarını sanarken yeniden kölelik zincirlerine vuruluyor. Medya, kültür sanat ve spor, bu temelde kullanılıyor. Shte bireyci özgürlük anlayışlarının teşvik edilmesi, cinsel özgürlük, kadınların aşırı açılması ya da kapatılması gündemleri, bunlardan bazılarıdır.

Kapitalizmin son derece geliştiği Batı Avrupa ülkelerinde kadın özgürlük hareketlerinin bir türlü gelişememesini bununla mı bağlantılı?

Batı Avrupa’da kadınlar kendilerini özgürleşmiş olarak görüyor. Oysaki toplumsal özgürlüklerden, kadın örgütlülüğünden, cins bilincinden kopuk bir kadın özgürlük anlayışı, hakiki bir kadın özgürlüğünü getiremez. Kadının maneviyattan uzak, bireyci yaşaması özgürlük değildir, sahte özgürlük anlayışıdır. Kadının daha derinlikli sömürülmesidir.

Cinsel özgürlük çok dillendiriliyor…

Cinsel özgürlüğü de değerlendirmek gerekir. Kadınlarda tabuların yıkılması elbette önemlidir, ancak düşünceden uzaklaştırılması, anlam yitimine uğraması kadını bitirir. Kapitalizm içinde tabuları yıkıyor ama özgür yaşam ölçülerini, modelini asla geliştirmiyor. Bu da kadın bedenlerinin, kişiliğinin farklı biçimde sömürülmesini beraberinde getirebiliyor. Erkek, cinsel ilişkileri kendi hakimiyetinin bir parçası olarak değerlendiriyor. Evlilik ve kadın-erkek birliktelikleri, bu temelde şekillendiriliyor. Kapitalist modernist sistemin en fazla dejenere edip bozduğu alan, kadın-erkek ilişkileridir. Toplumsal cinsiyetçilik kültürü ile cinsellik, erkeğin hakimiyetini ve ilişkilerin tecavüz kültürüne dönüşmesini beraberinde getiriyor.

Ama aşktan da söz ediliyor…

Kapitalizmde aşk öldürülmüştür. İktidar anlayışı en fazla da cinsel ilişkilerde sürekli türetiliyor. Cinsel özgürlük denilen akım; düşünceden, ilkelerden kopuk, kadın ve erkeğin birbirini anlamadan geliştirdiği ilişkilerdir. Bu da güdüseldir. Güdüsel ilişkiler, aşk diye tanımlanıyor. Kadını mülkleştiriyor ya da hiçbir ahlaki değer, ölçü bırakmayarak kişiliğini tahrip ediyor. Kadına yaklaşımda hangi biçimi olursa olsun kapitalist modernist sistem, tüketicidir. Bu nedenle kapitalist sistemde tüm ilişkilerin düzenleniş biçimi, ciddi bir sorgulamayı, aşmayı ve yeniyi yaratmayı gerektiriyor. Kadın-erkek ilişkilerinde birbirine yabancılaşma, uzaklaşma, sevgisizlik, birbirini tüketme kapitalist modernizmin günümüz hastalığıdır. Kapitalist modernist çağda aşk ve sevgi tamamen öldürülmüştür. Her ilişki özgürlüğe, politik yaşama katılıma, toplumsallığa götürebilmelidir. Özgürlük, aşk toplumsallaştıkça derinleşebilir. Bu nedenle kadın kendisine ait olmalıdır. Kendi cinsinin özgürlüğünü de esas alarak birey olma mücadelesi yürütmelidir.

Özünde İran ve Amerika’daki kadınların durumu aynı mı?

İran’da kadınların güçlü bir özgürlük mücadelesi tarihi var. İran rejimi bundan korktuğundan her türlü tedbiri alarak kadınları baskı altında tutuyor. Amerika ise İran’ın kadına yaklaşımını eleştirerek, kadınları modernist sistemin bir parçası haline getirmek istiyor. Kadınların sorunu, sadece baş açma ile gündemleştiriliyor. Buradan bakıldığında ne ABD ne de İran’ın kadınlara yaklaşımı doğrudur. Her iki devletin yaklaşımı da kadınları köleleştirmeye dayanıyor. İran’daki kadın özgürlük mücadelesinin sadece bir baş açmaya; Suudi Arabistan’da ise araba kullanmaya indirgenmesi, bunun örneklerindendir.

O ülkelerin koşullarına göre de düşünmek gerekmez mi; mesela bahsettiğiniz ülkelerde kadınların kıyafet seçimi veya araba kullanabilmesi önemsiz mi?

Elbette kadının araba kullanması, serbest ve özgürce gezebilmesi, istediği kıyafeti giyebilmesi önemlidir. Ancak bu yeterli değildir. Kimi zaman kadınların bu tür gündemlerle oyalanması hedeflenebilir. Dikkatli ve derinlikli yaklaşmak da önemlidir. Sembolik anlamda kadınlar için alınan çeşitli kararlar önemlidir ama asla yeterli değildir.

Kadınlar biraz da enerjilerini bazı günlere, kampanyalara yığmıyorlar mı, 2019’da bu nasıl aşılabilir?

Kadın özgürlük mücadeleleri, 25 Kasım Kadına Şiddete Hayır ya da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ndeki etkinlik, protesto ile sınırlı tutulmak isteniyor. 2019’da itibariyle bunu aşacak stratejiler geliştirebilmeliyiz. Kadın özgürlük mücadelelerinin son derece dar, marjinal, sınırlı bir biçimde kalmasını kabul etmemeliyiz. Kendimizi savunma psikoloji içinde tutmamalıyız. Hem savunma hem de saldırı stratejilerinin planlamalarını iç içe uygulayabilmeliyiz. Erkek egemen sistemin kadınları oyalayan, savunmaya iten; bu temelde gündem belirleyen yaklaşımlarını da iyi değerlendirmeliyiz. Kadın özgürlük hareketlerinin gündemlerini, sürekli olarak biz kadınlar belirlemeliyiz. Ataerkil sistem siyasete, ekonomiye, öz savunmaya ve yaşamın diğer alanlarına kadınların girmesini önlemeye çalışıyor. Bunun için de saldırılar düzenleyip tedbirler alıyor. Kadınların yaşamı bütünüyle değiştirmesi, yenilemesi gerekir. Sadece kendini savunan bir pozisyondan çıkıp yaşamı yeniden yaratabilmenin örgütlü mücadelesini vermesi gerekir. Kadın özgürlük hareketlerinin daha büyük hedeflere de kilitlenmesi önemlidir.

Devlet dışı arayışlarının son derece arttığı, özgür yaşamı geliştirmenin arzusu, bilinci ve tecrübesinin daha fazla oluştuğu bir dönemi yaşıyoruz. Kadın özgürlük mücadelelerinin gelişimi için muazzam bir zemin oluştu. Kadın özgürlük hareketleri, sivil toplum kuruluşları, siyasal partilerdeki kadınlar, akademisyenler, aydınlar bu durumu iyi değerlendirirse çok güçlü sonuçlar elde edebiliriz.

Kapitalist modernist sistemin kadını köleleştirmesine karşılık kadın muhalefeti gelişiyor. Kadınların, feminizmi de aşan alternatif yaşam ve sistem kurma girişimleri, egemen erkek sisteminde büyük korku oluşturuyor.

Şimdi tekrar Ortadoğu’ya, kendi bölgemize ve Kürdistan ile ilintili ülkelere bakalım. Burada durum nedir ve Kürt kadınlar nasıl bir rol oynuyor?

Ortadoğu’daki devletler, kadın kırımı temelindeki politikalarını bazı farklılıklar içerse de ataerkil sistem mantığının bir parçası olarak sürdürüyor. Özgürleşmek isteyen kadın, yaşamın her alanında hedef durumundadır. Kadınlar aile içinde, kamu alanlarında cinsiyetçi politikalarla karşı karşıyadır. Göçlerde, mülteci yaşamda kadınlar fuhuşa sürüklenmekte, ucuz işçi olmakta, erken yaşta evlendirme, boşanma, açlık, şiddet dolu bir yaşam içinde kalmaya mecbur ediliyor. Ortadoğu’da kadın intiharları, küçük yaşta evlendirmeler, çok eşlilik, kadın sünneti, kadına uygulanan şiddet, kadın namus cinayetleri gibi halen çok ciddi sorunlarla karşı karşıyayız.

DAİŞ ile birlikte kadına yaşatılanların etkisi halen sürüyor. Kara faşizm, fiziki olarak YPG-YPJ tarafından bitirildi, ancak DAİŞ’in kadın düşmanı zihniyetinin etkisini küçümsememek gerekiyor. Örneğin Türkiye’de Kemalist kadınlar bile AKP’nin DAİŞ patentli kadın politikaları nedeniyle pasif bir pozisyon içinde tutuldu. Kadın hakları bir bir alınıyor. Buna yönelik örgütlü tepkiler sınırlı ve yetersizdir. Kürt kadınların özgürlük mücadelesi, direnişçi duruşu olmazsa tüm Türkiye’de kadınlara yönelik her alanda DAİŞ uygulamaları çok daha hızlı ve derinlikli uygulanır. Kadının yaşam tarzına çok daha fazla karışan, müdahale eden yaklaşımlar en fazla DİAŞ zihniyetli AKP iktidarları döneminde gelişti. Oysaki Türkiye ve Kürdistan’daki kadın hareketlerinin de muazzam bir deneyim ve tecrübesi oluştu. Alternatif yaşamı geliştirmede 2019’da daha güçlü adım atabilecek potansiyele sahipler. Ortadoğu kadınlarına öncülük etmede stratejik bir rol oynayabilirler.

Rojava Devrimi, kadın özgürlük hareketleri açısından aslında çok önemli bir pratik modeli oluşturdu. Önemli bir düzeydir. Ortadoğu ve dünya kadınları açısından en büyük şanstır. Örgütlenme ve ortak hareket, kadın mücadelelerini geliştirecektir.

Özellikle genç kadınlara karşı geliştirilen özel savaş uygulamalarına karşı mücadele de var ama yine de aşılamamasının nedeni nedir?

Doğrudur, özel savaş uygulamaları; köleleştirme ve iradesizleştirme, toplumun temel dinamiğini parçalamaya ve bitirmeye yöneliktir. Kürdistan’da mücadelemizin gelişmesiyle birlikte her tarafta devletlerin özel savaş kurumlarının kadınlara, gençlere karşı kapsamlı ajanlaştırma, fuhuşa, uyuşturucuya, paraya alıştırma, zindana atma planlamaları geliştiriliyor. Unutmamak gerekir ki; her baskı belirli bir bilinç ve örgütlülük olduğunda kadınlarda daha nitelikli sıçramaya, kararlılığın artmasına yol açıyor.

Genç kadınların 2018’deki direnişçi duruşları, özgür kadın duruşundaki ısrarları, meydanlara güçlü yansıdı. Özgürlük arayışlarının ne denli güçlü olduğunu gösterdiler. Son derece cesur bir şekilde tüm çalışmalara, eylemlere aktif ve etkili katıldılar.

Kadın hareketleri ile birlikte ortak mücadeleyi geliştirmelidirler. Genç kadın kimliğini, kadın bilincini, örgütlülüğünü bu temelde daha güçlü oluşturabilirler. Kadın hareketlerinin her çalışmasına katılmalılar. Tecrübelerden faydalanmasını, eleştiri güçlerini de koruyarak bilmeliler. Egemen erkek sistemin genç kadın politikaları çok vahşicedir. Öz savunma öncelikle özgürlük zihniyetini kazanmak, özgür kadın kişiliğini geliştirmek, örgütlülük ile olur. Fiziki olarak da öz savunma birimleri oluşturabilirler. Faşizm ortamında yaratıcı bir şekilde değişik biçimlerde örgütlenebilirler. Genç kadınların örgütlülüğü, hem radikal hem de esnek de olabilmelidir. Tüm genç kızların kazanılması, örgütlendirilmesi çalışmasını yapabilmeliler. Dogmatik, dar kalmamalıdırlar. Özellikle Türkiye’de çok daha yaygın ve geniş örgütlenmeliydiler. Erkek egemen sistemi, onun yarattığı erkeği ve kadını güçlü eleştirmeliler. Alternatifi geliştirmeliler. Genç erkekler de kadın özgürlük hareketi ile birlikte hareket etmelidir. Gençler için Önderliğimizin yaşam biçiminin, kadına yaklaşımının anlaşılması devrimcilik açısından adeta kilit rolü oynar. Önderliğimizi sevmek, onu anlamaktan geçer. Gençliğin, kadın hareketi ile birlikte çalışması, alternatif özgür yaşamı geliştirmede belirleyici bir güç sağlayacaktır. Gençlik ve kadın hareketlerinin ittifakı, tarihsel ve güncel olarak stratejiktir. Bu büyütülmelidir.

Kürt kadınların 2018’de yapabildiklerini biraz daha detaylandırır mısınız?

Kürt kadınları olarak 2018’de Kürdistan’nın her tarafında direniş ile birlikte kadın ortaklaşmalarının, örgütlemelerinin geliştirilmesi için önemli adımlar attık. Jineoloji konferansları ve Frankfurt’taki uluslararası kadın konferansı, tarihi çalışmalardandır. Kuzey Kürdistan’da kadınlara büyük saldırılar oldu ama direniş sürdü. Türkiye’de kadın hareketlerinin direnişleri anlamlıydı. Cumartesi Anneleri’nin devam eden direnişi tarihseldir. Kürdistan’da 8O yaşındaki analarımız başta olmak üzere binlerce kadın zindanlara dolduruldu. Kadına yönelik şiddet sarmalı arttırıldı. Kadın akademisyenlere, düşünen, kimliğine sahip çıkmak isteyen, tavır sahibi olan kadına ideolojisi ne olursa olsun saldırı gerçekleştirildi. Kamusal alanda kendi düşüncesi, tutumu ile ayakta kalmak isteyen kadınlara büyük saldırılar yapıldı.

Aslında AKP iktidarı, zeminini yaratabilse kadınları kamusal alandan tümüyle çıkarmak ve evlere kapatmak istiyor. Buna karşılık İstanbul’daki çeşitli halklardan, partilerden, farklı düşünce ve ideolojilere sahip kadınların platformları oluşturuldu. 25 Kasım eylemleri sürecinde kadınların ortak direnişi bunu gösterdi. İstanbul’da kadınların dayanışma ve birlikte mücadelelerinde önemli bir gücün, niteliğin oluştuğunu görüyoruz. İstanbul’daki kadın hareketleri, tüm Türkiye’ye öncülük edebilecek bir potansiyel ve performansa sahiptir. Aslında çalışmalarını, Türkiye’deki tüm toplumsal ve kadın sorunlarını kapsayacak bir örgütlülük ve eylem hattı ile geliştirebilirlerdi. İstanbul gibi metropollerde kadınların bu gücü çoktan oluşmuştur.

Kendi gücümüzü görmeliyiz. Siyasi alanda, legal sahada, sivil toplum kurum ve kuruluşlarında kadınlar, tüm çalışmaların öncülüğünü yaptı. Halka cesaretleri, çalışmaları sahiplenişi ile güven verdiler. Devletin tüm baskı ve tehditlerine aldırmadan katılım sağladılar. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da kadınlar, Başkan Apo’nun yoldaşları, öğrencileri olarak ciddi bir direniş içinde oldu.

Kadın gerillalar neler yaptı?

Kürdistan’daki kadın gerillalar bağımsızlığın, özgürlüğün, iradenin güç kaynaklarıdır. Gerilla direnişimiz tüm bu siyasal- diplomatik- askeri gelişmelerin içinde tüm dünyaya Kürtlerin, kadınların nasıl bir özgürlük duruşuna sahip olduğunu ortaya koydu. Faşizme karşı direnen gerilla gerçekliğimiz siyasal gelişmelerin yönünü belirledi. Hareketimizin özgür ve bağımsız siyaset yapmasında; kendine ait bir duruşa, iradeye, söz hakkına sahip olmasında stratejik bir güç kaynağı olarak rol oynadı. Tüm dünya kadınlarına güç ve inanç verdi.

21. yüzyıldaki insan aklının yarattığı en üst tekniğe karşı olağanüstü direnişiyle YJA STAR gerillaları, tarihi rollerini oynamaya devam ediyor. YJA STAR, tüm demokratik, özgürlükçü güçlerinin cesaret ve ilham kaynağıdır. Kadın özgürlüğünün ana kaynağı dağdaki gerilla kadınların özgürlük bilinci ve örgütlülüğü temelindeki duruşlarıdır. Bu yönüyle kadınların öz savunma, özgün örgütlenme anlayışında önemli gelişmeler yaşanıyor. Gerilla kadınların özgün askeri eylemlerinde bu yıl gözle görülür bir gelişme yaşandı. Dünyada kadın gerillacılığının profesyonel öncülüğünü Kürt kadınları yaptı. Devlet ve iktidar güçlerine karşı en keskin direnişi ve iradesini ortaya koydular.

Rojavayê Kurdistan’da gelişen kadın sistemi, alternatifi yaratma düzeyi, kadın özgürlük hareketlerine öncülük ediyor. Toplumsal devrimlerin önünü açan bir pratikleşme söz konusu. Kadınların öz savunmasının YPJ şahsında nasıl geliştirilebileceğinin somut modeli görüldü. Bu da tüm dünya kadınları açısından en büyük güç kaynağı oldu.

KJK YK toplantısında olağanüstü bir dönem tespitiyle seferberlik ilan ettiniz. Tespitin gerekçelerini ve seferberlik gereği palanlamlarınızı paylaşabilir misiniz?

Küresel demokrasi güçlerinin, kadın özgürlük hareketlerinin doğru bir taktik ve stratejiyle sonuç alabilecekleri bir dönemdeyiz. Ortadoğu coğrafyasında başta kadınlar olmak üzere özgürlük ve demokrasi güçleri ile ortak bir cephede mücadele yürütmek zorundayız. Kadın özgürlük mücadelemiz, kadınların kolektif öz güçlerini birleştirerek büyüyor. Evrenselleşiyor. Dünya kadınları ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganı etrafında büyük bir heyecan ve inatla toplanıyor. Doğru özgürlük anlayışının en fazla geliştiği bir dönemdeyiz. 2019’da radikal kadın özgürlüğü mücadelesini yetkin bir şekilde geliştireceğiz. Ortak mücadele, sistemini çöküşünü hızlandıracaktır. Bütünlüklü olarak direnme, eylem yapma, örgütlenme zamanıdır. Kürt halkının özgürlük mücadelesi ve Rojava Devrimi evrenseldir. Tüm özgürlük ve demokrasi güçleri, sol sosyalist, devrimci güçler bunu biliyor. Kürdistan’ın özgürlüğü, aynı zamanda Türkiye’nin ve Ortadoğu’daki tüm halkların özgürlüğüdür.

Kürtler açısından son derece tarihi bir süreçteyiz. Önderliğimizin, halkımızın, Hareketimizin, kadınların üzerine amansız, vicdansız ve ahlak dışı soykırım saldırıları geliştiriliyor. PKK öncülüğünde gelişen halkımızın 40 yıllık kazanımları gasp edilerek yeniden soykırım politikaları içinde yaşamaya mahkum edilmek isteniyoruz. Onursuz, kimliksiz, işbirlikçi ‘Kürtlük’ canlandırılmaya çalışılıyor. Kürt kadınların, gençlerinin, çocuklarının üzerinde faşizmin korkunç özel savaş planlaması söz konusu. Önderliğimiz İmralı’da tam bir işkence sistemi altında tutuluyor. Efrîn’den sonra tüm Rojava işgal edilmek isteniyor. Temel stratejimiz; direniş, öz savunmayı derinlikli geliştirme, diğer yandan da inşa çalışmaları olmalıdır.

Evet, Kadın Hareketi olarak olağanüstü dönem tespitiyle topyekûn seferberlik ilan ettik. Şu anlama geliyor; olağanüstü bir süreçteyiz ve bu sürece göre yaşamalıyız. İddiasız, vasat, sıradan duruşlarla asla bu süreci karşılayamayız. Tüm kadın örgütlerimizin, kadro ve çalışanlarımızın, halkımızın bunu bilerek yaşaması, mücadeleye aktif katılması, öncülük yapması gerekir. Kadınlar basın, kültür, diplomasi çalışmalarını, örgütlenme ve eylemlerini bu doğrultuda planlayıp geliştirilmelidir. Ya kimliksiz, onursuzca bir yaşam içinde kaybolup gideceğiz ya da gerçekten kendi topraklarımızda kimliğimiz, dilimiz, özgürlük anlayışımızla yaşamayı hak edeceğiz. Sözün ve içinde yaşadığımız hayatın anlamını binlerce kez sorgulatan sömürgecilik uygulamalarına, direniş ve kendi kadın sistemimizi örerek karşılık vereceğiz. Kendin olma, kendine ait olma felsefesini, pratiğini geliştireceğiz. Kadınlar olarak bedelleri büyük ve önümüzde zorlu bir yol olsa da özgür yaşamı yaratmaktan, bunu başarmaktan başka bir seçeneğimiz yok.

Öz güce dayalı direnişimizi, eylemliliklerimizi Önderliğimizin özgürleşmesi etrafında kilitlediğimiz bir dönem içindeyiz. Bizler mücadelemizde ciddi bir odaklanma ve kilitlenmeyi gerçekleştirdiğimizde mutlaka başarılı olduk. Şimdi de başaracağız; direniş, yeniden inşa ve öz savunmayı iç içe yürütebilmeliyiz. Rojava’nın savunulması, Efrîn’in kurtuluşu da bu temelde geliştirilecektir. Kadınlar şahsında kaybediş, insanlığın kaybedişidir. Başarmaya mecburuz. Mutlaka başaracağız.