Eşi 26, oğlu 18 yıldır tutsak

Amed Barosu’nda 41 gündür Adalet Nöbeti’nde olan Hasine Güler, "Eşim 26, oğlum ise 18 yıldır hapishanede. Diğer oğlumun ise cenazesi 7 ay yerde kaldı” diye konuştu.

Türk devletinin Kürdistan ve Türkiye’deki cezaevlerinde bulunan siyasi tutsaklara yönelik saldırı, baskı ve işkence politikaları devam ediyor.

Özellikle hasta tutsaklara yönelik derinleştirilen bu politikalar, son aylarda planlı bir boyut almaya başladı. Cezaevlerinde yaşanan ölümler, yeni infaz yasası ile tahliyeleri engellenen ve ağır hastalıkları olmalarına rağmen rehin tutulan tutsaklar...

AKP-MHP faşist blokunun Kürtleri hedef alan çok yönlü saldırıları, son bir ayda cezaevleri merkezinde devam ederken, tutsak ailelerinin buna karşı mücadelesi sürüyor. Adalet Nöbeti’ni 41 gündür sürdüren, tutsak olan yakınlarının can güvenliğinden endişe eden ve derhal bir çözümün bulunması için direnen aileler, adaletin ve hukukun işlemesini istiyorlar.

Amed Barosu’nda devam eden Adalet Nöbeti direnişçilerinden biri de Hasine Güler.

EŞİ 26 YILDIR HAPİSTE

Hem eşi hem de oğlu yıllardır cezaevinde olan Hasine Güler, hasta olan yakınlarının bir an önce tahliye edilmesini istiyor. Eşi Sıdık ve oğlu Habip Güler’in yaşadığı ağır sağlık sorunlarından dolayı tahliye edilmeleri için defalarca girişimlerde bulunan Hasina Güler, eşinin 26 yıldır cezaevinde olduğunu söyledi.

EŞİM ÜÇ KEZ ANJİYO OLDU

Hasine Güler, eşinin tutsak edildiği döneme ilişkin şu bilgileri paylaştı: "Eşim sabah namazı kılarken evimizi bastılar. Alakası olmayan bir olaydan dolayı onu tutsak ettiler. Hiçbir şey yapmamasına rağmen 26 yıldır hapishanededir. Eşim, ailemizin büyüğüydü. Tutsaklığından sonra çok zorluklar çektik. Bir defa serbest bırakıldı ve hüküm giyince tekrar tutuklandı. Önce Diyarbakır Cezaevindeydi, sonra Aydın'a sürgün ettiler. Oradan birkaç yere daha sürgün ettiler. Son olarak İskenderun Hapishanesi’ne götürdüler. Eşim, kalbinden üç kez anjiyo, gözlerinden ise bir kez ameliyat oldu. Hastalıklarından kaynaklı doktora gittiğinde bile kelepçesini açmıyorlardı. Koronaya yakalandı bu sürede. 3-4 ay karantina da kaldı."

OĞLU 18 YILDIR TUTSAK

Oğlu Habip’in ise gerilla iken Hasankeyf’te yakalandığını ve 18 yıldır tutsak olduğunu söyleyen Güler, “Oğlumun da gözlerinde noksanlık var. Ayaklarından sağlık problemleri yaşıyor. Aileleri olarak elimizden geleni yapıyoruz ama yetmiyor. 26 yıldır hapishane yollarındayız. Bizim için her gün yeni bir ölümdür. Geceleri bile uyuyamıyoruz. Eşimi aldıklarında iki kızımı da aldılar. Bana işkence yaparak dişlerimi kırdılar. Zaten köyümüzden göçertildik. Şehrin tüm olumsuzluklarını ve imkansızlığını yaşamaya mecbur kaldık. Kimse bize ev vermiyordu. Ekonomik anlamda çekmediğimiz sıkıntı kalmadı. Bunlar yetmezmiş gibi eşimi ve oğlumu da tutsak ettiler" diye konuştu.

15 YIL GÖRMEDİĞİ OĞLUNU TANIYAMADI

“Oğlum yakalandığında birbirimizi tanıyamadık, çünkü 15 yıldır görüşmemiştik” diyen Güler, şöyle devam etti: “Burada iken görüşüne gidebiliyordum. Ama 3 yıldır Kandıra’ya sürgün edilmiş. Hastalıklarımdan dolayı uzun yola çıkamadığım için gidip göremiyorum oğlumu. Tüm bunlara rağmen bir gün bile hem eşimin hem de oğlumun peşinden gittiğim için rahatsız olmadım. Fiziksel rahatsızlıklarım baş gösterince elimde olmayan nedenlerden dolayı gidemiyorum. Ama içim içimi yiyor bir yandan. Özellikle de yüreğimin parçası olan oğlumu görememek bana çok zor geliyor."

OĞLUNUN CENAZESİ 7 AY YERDE KALDI

Yakup Güler adındaki oğlunun da özgürlük mücadelesine katıldığını ancak yıllardır cenazesinin bulunamadığını ifade eden Hasine Güler, "Gittikten yıllar sonra bize onun Kulp tarafında şehit düştüğüne dair bilgi geldi. 20 arkadaşı ile birlikte onlara tuzak kurulmuş. Bir evde zehirlenmiş, sonra da devlete teslim edilmişler. Zehirlenmeleri yetmezmiş gibi, bir de kurşuna dizmişler onları. Cenazelerden üçünü helikopterle alıp başka bir yere atmışlardı. İkisi zaten işbirlikçiymiş; onları da götürmüşler.

Geriye kalan 15 kişinin cenazesi 7 ay boyunca yerde kaldı. Demek ki sonradan köylüler cenazelerin kaldırılması için dilekçe veriyorlar. Dilekçe neticesinde devlet cenazeleri bir yere gömüyor ama şu anda nereye gömüldüklerini bilmiyoruz. Yüreğimiz çok yandı bizim. Hala yanmaya devam ediyor. Tüm bunlara rağmen yine barış ve eşitlik istiyoruz" şeklinde konuştu.