Gökkan: AKP'ye karşı bir koalisyon kurulmalı

Son günlerde artan tecavüz olaylarının savaş konsepti ile bağlantılı olduğunu söyleyen TJA sözcüsü Ayşe Gökkan, "AKP zihniyeti herkes için tehlikeli. Bu yüzden AKP'ye karşı devletlerarası bir koalisyon kurulmalı" dedi.

Kadın kurumlarının paylaştığı verilere göre Türkiye'de kadına yönelik taciz, tecavüz ve cinayetler gün geçtikçe artıyor. Bütün bunlara rağmen AKP iktidarı İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak istiyor. Türkiye metropolleri ve Kürdistan'daki kadın failleri arasında farklar var. Kürdistan şehirlerinde taciz, tecavüz ve cinayet failleri genellikle asker, polis ve korucular oluyor. En son Batman'da 18 yaşındaki İpek Er, uzman çavuş Musa Orhan'ın tecavüzüne maruz kaldı. İpek Er tecavüzden dolayı daha sonra intihar ederek hayatını kaybetti.

TJA Sözcüsü Ayşe Gökkan, kadınlara yönelik, taciz, tecavüz ve şiddete ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Kürdistan şehirlerinin bir savaş sürecinden geçtiğini söyleyen Gökkan, taciz ve tecavüz olaylarının devletin yürüttüğü savaşın bir konsepti olduğunu belirtti. Taciz ve tecavüzün sadece Kürdistan'da değil, Türkiye ve dünyanın her yerinde bir araç olarak kullanıldığına dikkat çeken Gökkan, "Bütün ırkçı ve ulus devletler ilk önce kadına saldırıyor. Ruanda, Bosna Hersek ve Dersim'den biliyoruz.

Kadınlara yönelik saldırılar devlet tarafından sürekli inkar ediliyor. Örneğin 1993 yılında Mardin Derik'de Ş.A. isimli kadın Derik karakolunda tecavüze uğradı, 400 askere dava açıldı. O dönem karakol komutan Musa Çitil'di. Musa Çitil'de tecavüzcüler arasındaydı. O dönem devlet askerlerini korudu, 2013 yılında da Musa Çitil'i Amed'de komutan yaptı. Devlet özel olarak eğittiği kişileri planlı bir şekilde Kürdistan'a gönderiyor" diye konuştu.

DAİŞ ZİHNİYETİ

Gökkan, 1990'lı yıllarda Kürdistan'daki tecavüz faillerinin cezasız kaldığını hatırlattı. AKP hükümetinin, dini bir araç olarak kullandığını sözlerine ekleyen Gökkan, devamla şunları belirtti: "AKP bu yöntemle toplumda kendini yaşatıyor. Örneğin alkol günah ve yasak diyor ama tecavüz faili bütün askerleri 'sarhoştum' bahanesi ile kendilerini savunuyorlar. Bu örnek her gün Kürdistan'da yaşanıyor. İktidar kadınlara, 'ya evinizde köle gibi yaşayacaksınız ya da bunu kabul etmezseniz şiddete, tacize ve tecavüze maruz kalırsınız' diyor.

Madem size göre alkol yasak ve günahsa, neden bütün sarhoş askerlerinizi Kürdistan'a gönderiyorsunuz? Bu Kürt kadınlarına karşı yürütülen bir strateji. Erdoğan'ın, 'Kadın da olsa, yaşlı da olsa, çocuk da olsa vurun' emri hala aklımızda. Öz yönetim direnişlerinde ırkçılar Kürt kadınlarına ilişkin ırkçı sözler yazıyorlardı duvarlara. Onlar da mı sarhoş? Bu zihniyet DAİŞ zihniyetidir. AKP ile DAİŞ zihniyeti aynı. DAİŞ çeteleri de Kürdistan ve Ortadoğu topraklarına saldırdığında ilk önce kadınları hedef aldı. AKP de bu zihniyetle Kürtlere saldırıyor.

DAİŞ nasıl tüm dünya için tehlike ve risk oluşturuyorsa AKP de aynı tehlikeyi oluşturuyor. AKP de DAİŞ zihniyetine sahip çünkü. Bu tehlikeli zihniyete karşı devletlerarası bir koalisyon kurulmalı. Türkiye her yerde DAİŞ gibi saldırıyor. Kadınlara ve komşu ülkelere saldırıyor. Tüm devletlere çağrıda bulunuyorum, Türkiye'de kadınlara karşı katliamlar yaşanıyor. Bu vahşeti anlatacak söz bulamıyoruz artık."

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

Türkiye'de yaşayan insanların tehlikede olduğunu kaydeden Gökkan, "Bu büyük bir mesele. Şiddete maruz kalan birçok kadın kanunlar çerçevesinde korunmak istiyor. Ama bu istekleri yerine getirilmiyor. Oysaki çok kolay. İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanması gerekir. Nedir İstanbul Sözleşmesi? 'Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'dir.' Bu sözleşme kadınların mücadelesi ve baskısı sonucu 11 Mayıs 2011 yılında imzalandı.

Sözleşme sözde 2014 yılında hayata geçirildi ama sadece kağıt üzerinde kaldı. Sadece AB'ye girmek için imzalanmış. AKP hükümeti şimdi de sözleşmeden çekilmek istiyor. Sözleşmenin 2 önemli noktası var. Birincisi şiddetin önlenmesi, ikincisi şiddete maruz kalanların korunması. Hem şiddeti engelliyor hem de şiddete maruz kalanları koruyor. Bu iki nokta çok önemli. Bugün yaşanan şiddetin sorumlusu devlettir" şeklinde konuştu.

KADINLAR BÜTÜN HAKLARDAN YARARLANABİLMELİ

İstanbul Sözleşmesi uygulandığı taktirde her gün adalet talebinde bulunmalarına gerek kalmayacağını ifade eden Gökkan konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Halbuki sosyal medyada gündem olmadan önce kadınlar için bütün mekanizmalar devreye girmelidir. Çözüm budur. Kadınlar bütün haklardan faydalanmalılar. Kadın kurumlarının daha fazla olması için devletin adım atması gerekiyor. Hakimlerden savcılara, polislerden askerlere kadar toplumda her kesimin bu konuda eğitilmesi gerekiyor.

Türkiye'de yaşanan şiddet ve vahşete karşı kadınlar İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasını istiyor. Sözleşmenin maddelerine göre kadın cinayeti ve intiharları uzman bir ekip tarafından araştırılmalı. Bu ekipler karakol, hastane, adli tıp ve savcılıktaki bilgilere rahat bir şekilde ulaşabilmeli. Yine devlet kurumlarında kadınlara yönelik şiddeti de araştırabilmeliler. Sadece fiziki şiddet değil, psikolojik ve ekonomik şiddeti de barındırıyor bu durum."