Halide Türkoğlu: 27 Şubat çağrısı temel gündemimiz olmalı

Aydın'daki kadın buluşmasında konuşan DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, "27 Şubat çağrısı biz kadınlar cephesinden temel gündem olmalı. Kadınların bu süreci örme noktasında rol alması gerekiyor" dedi.

KADIN BULUŞMASI

DEM Parti Kadın Meclisi, "Barış ve Demokratik Toplumun İnşasında Kadın Buluşmaları" kapsamında Aydın’da kadın platformları, örgütleri ve feministlerle bir araya geldi.

Etkinlikte konuşan Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu, "Biz kadınların neden barışa ihtiyacı var ve nasıl örgütleyebiliriz? Burada Barış Anneleri var. 40 yıllık savaşın sonuçlarını en iyi bilen biz kadınlarız. Savaşı en derinden yaşayan bir coğrafyada olduğumuzu biliyoruz. Yanı başımızda Suriye’de bir Alevi katliamı var. Bedenimize ve emeğimize saldırıyorlar. Yerimizden yurdumuzdan ediliyoruz. Savaşın nasıl etki ettiğini biliyoruz. Bugün bizler barışı nasıl inşa edebiliriz? Bunu konuşup tartışacağız" dedi.

"27 Şubat çağrısı biz kadınlar cephesinden temel gündem olmalı" diyen Halide Türkoğlu, şunları dile getirdi: "İlk defa bir barış ve demokrasi mücadelesinden bahsetmiyoruz. Bu çağrıyı hem siyaset üzerinden hem de kadınlar cephesinden konuşmak istiyoruz. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın biz kadınların gündemlerinden bağımsız ele alınamayacağını söylüyoruz. Genel siyasetin içerisinde tartışmalar var, partiler arasında da bu temaslar var. Bu sorunun adresi Meclis ama özellikle kadınların da bunu konuşması ve tartışması gerekiyor. Kadınların bu süreci örme noktasında rol alması gerekiyor. Meclis’te grubu bulunan kadın yapılarıyla yan yana gelişimiz oldu. Aslında herkes barış istiyor. Biraz daha buralardan akması gerekiyor.

Her gün kadına yönelik şiddet, kayyum tehdidi ve muhalefete dönük saldırılar var. Bu saldırılara karşı mücadele etmek için de aynı zamanda Kürt sorununun demokratik çözümünde ve barışın siyasetinde özne olmalıyız. Kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini merkeze almak gerekiyor. Her sorun bir şekilde merkeze ulaşacaksa, o sorunun çözümünde kadın stratejisi de önemli. Siyasi partilerle ve kadın gazetecilerle buluştuk.

Bu mücadele, iktidar üzerinden de şekillenmedi. Bu mücadele 40 yıldır var. Kadınlar yüzyıllardır mücadele ediyor. Dün nasıl mücadele ediyorsak, bugün de aynı şekilde barışın, özgürlüğün ve eşitliğin mücadelesini öreceğiz.

Devletin demokratikleşmesini istiyoruz, ama bu toplumunda demokratikleşmesini istiyoruz. Bir zihniyet değişim, dönüşüm hepimizin bulundukları alanlarda siyasetin artık konuşması gerekir. Birbirine bağıran değil bu topluma bir tahayyül verilmesi gerekir. Bu toplumun nasıl inşa edileceğine dair bir hat olmalı. Zaman inşa, sabır ve asla geri adım atmama zamanıdır. Aynı zamanda ciddi temaslar gerektiriyor. Toplumun içerisinde her bir kurumun her bir kadın örgütünün gündemi olsun istiyoruz. Aynı zamanda öneri istiyoruz bu inşayı yapmak için. Demokratik toplum demokratik siyaset dediğimizde bütün kurumları ilgilendiriyor. Barolar, sendikalar vs. buralarda da kadın yapıları var. Bunların dışında olan kadınlar da var. Yoksullukla mücadele eden kadınlar var, burada barış siyasetini nasıl konuşacağız. Bu işi iktidarın keyfine bırakmamalıyız. Biz toplum olarak, kadınlar olarak bunu nasıl yapacağız. Kadınlar olarak bunu erkeklerin insafına bırakmayacağız.

EN ÇOK GÜÇ ALACAĞIMIZ ŞEY ABDULLAH ÖCALAN'IN ÇAĞRISI

Bir süreç var ve bu topluma görev düşüyor. Elbette ki stratejik hatlarda acele etmemiz gerekiyor ama biz hane hane gitmeliyiz. Temaslarımızı güçlendirmeliyiz. Bize yol aldırtmayan tartışmaların içine girmememiz gerekiyor. Oraya daraltırsak barış siyaseti nasıl olacak? Ortadoğu’da dengeler değişirken ve Türkiye’nin zemini açılırken bir şeyler değişecek ama biz değiştireceğiz. Sokağa kadınlar gittiğinde nasıl o sokağın rengi değişiyorsa, siyaset de öyledir. Bir değişim olacaksa demokratik olmalı. Bunun için bir demokratik uzlaşmanın olması gerekiyor. Bir araya gelip konuşmamız gerekiyor. Rengini de çeşitliliğini de ortaya koyacak olan kadın mücadelesidir. Barışın olanakları var. Bir şekilde bu umudu taşıyıp ve bu cesareti gösterip bir şeyler yapmayı konuşuyoruz. En çok güç alacağımız şey Sayın Öcalan’ın çağrısı. Şu an bekleyen ve izleyen devletin, iktidarın kendisidir. Kendi haline bırakırsak siyaset kutuplaştıran bir alan. Bunun siyasi kazancı ne olur diye düşünen de çok olacak. Erdoğan bekleyen bir yerdeyse, yerel demokrasi ve muhalefet de izleyen noktadaysa, Erdoğan bunu kendi iktidarı için istismar da edebilir. Bizim duruşumuz net ne. İstediğimizi bilen bir yerdeyiz. Bu ülkede kadınların yıllardır birlikte ördüğü bir mücadele var. Biz kendimizi anlatmak zorundayız.

Barış mücadelesinin bütün kadınların mücadelesi olduğunun farkındayız. Eşitliğe ve özgürlüğe ya da kadına saldırının savaş siyasetinden bağımsız gelişmediğini biliyoruz. Beslendiği kaynak antidemokratik ama o kaynağı kurutabilecek kaynak da bu ülkenin demokratikleşmesidir. Kendi haline bırakırsanız faşizm gümbür gümbür gelir. Ancak siyasete bir yol ve rota vermeye başlarsak, “Ben de barış istiyorum” der. Bu fırsatı iyi değerlendirmek lazım. Bizim bu barışı inşa etme sorumluluğumuz var. Barış siyasetini, savaş siyasetinin önüne geçirmek gerekir. Barış siyaseti dediğimizde emekçinin hakkını konuşuyoruz. Bu gündem olduğu an İstanbul Sözleşmesini konuşacağız. Kazanacağımız şey Kürt sorununun demokratik çözümüdür. Hem de birçok sorunu çözebileceğimiz bir yerde olacağız. Demokratik çözüm diyoruz, cezaevleri bunun en önemli melesidir. Temel gündemler haline geldi ve herkes birbirini anlayan bir yerde. Biz kadınlar kendi mücadele alanlarımıza güvenerek çalışmamızı yürütüyoruz. Siyaseti doğru örersek birçok sorunu da çözmüş olacağız. Karşıt olma ve kutuplaşma halinden kadınlar olarak çıkabilirsek, bizlere muazzam bir güç verecek bir zemin var. Bu alanı hiçbir şekilde erkek egemen dil ve siyasi analizlere bırakmamak gerekir. Kadın perspektifiyle bu süreci geliştirirsek barış gelecek."

İMRALI ÇAĞIRI İNKAR EDİLENLERİN ÇIĞLIĞIDIR

Kadın Koordinasyon Üyesi Canan Çalağan ise, "Bugün çok biz bizeyiz. Bu süreç biz bize konuşarak olmaz. Bizim dışımızda olan, bize öfkeli olan, bizden hiç hoşlanmayan herkese anlatabilecek bir yerde olmalıyız. Halk toplantıları da yapmıştık. Kürt sorunu dediğiniz sorun bugün sadece Türkiye, Anadolu ve Mezopotamya ile ilgili bir sorun değil. Bu mesele bir halkın, annelerin kendini var etmesidir. Bugün böyle bir aşamaya gelmiştir. Kim istiyor sonuna kadar savaş olsun? Çözüm olsun, barış olsun demokratik bir zeminde olsun. Kimse kimseye, sen şusun busun diye dayatmasın. Bütün ezilenler ve mazlumlar bir özne haline geldi. İmralı’dan yapılan çağrı inkar edilenlerin sesi ve çığlığı. Ben Çerkes’im, sen Kürt’sün, Alevi’sin… Birbirimizi olduğu gibi kabul ederek örgütlenebiliriz. Sadece kendimiz için değil bütün kadınlara bunu anlatmamız gerekir. Mesele, al ver, seçim, kim kazandı kim kaybetti meselesi değil; biz bir insanlık vazifesi için yola çıktık.

Savaş erkek şiddetini artırır. Bu kadar yoksul bir ülke olmamızın sebebi savaş. Bu kadar taciz, tecavüz, şiddet. Bunun acısını en fazla kadınlar yaşadı. Barış konuşuluyorsa kadınlar da konuşacak. Kadınların iradesinin olmadığı bir barış olmaz. Kadınlar olarak bekleyen, izleyen bir yerde olamayız. Komşumuzdan başlayarak, etrafımızdaki kadınlardan başlayarak neden bu süreci sahipleniyoruz bunu anlatmalıyız. Biz eşitlik ve özgürlük istiyoruz, kendi kimliğimizle var olmak istiyoruz. Sokağa çıkıp mücadele etmekten başka çaremiz yok.