HDK-Avrupa: Her kadın bu direnişi daha fazla sahiplenmeli

HDK-Avrupa Kadın Meclisleri Girişimi, Leyla Güven’in kendilerini onure ettiğini belirterek, “Şimdi artık her bir kadın bu direnişi daha fazla sahiplenme sorumluluğundadır” dedi.

HDK-Avrupa Kadın Meclisleri Girişimi, HDP’li vekil Leyla Güven’in açlık grevinin 79’uncu gününde tahliye edilmesi ardından yaptığı açıklamada, “Bir halk temsilcisi olarak Leyla Güven kadınların isyanını kuşanarak öncü bir çıkışla direniş halayının başını çekiyor” diye belirtti.

Açıklamada şunlar ifade edildi: “AKP- MHP faşizminin baskı ve zulümle beslediği zalim saldırılarına karşı hapishanelerde boy veren açlık grevi direnişi kısa sürede duvarların sınırlarını başka coğrafyalara aşırtarak büyüdü. Şimdi içeride ve dışarıda yüzlerce direnişçi tecride karşı büyük bir direnişi gerçekleştiriyor. Leyla Güven'in öncülüğünde gerçekleşen bu büyük direniş, AKP faşizminin yasakçı, zorba siyasetini teşhir ederek, geniş kitleleri daha derinden etkileyerek faşizme karşı mücadeleye çekiyor.

Hapishanelerden Avrupa'ya, Hewlêr'e yaygın bir şekilde gerçekleşen kitlesel açlık grevleri, talepleri bakımından net olarak baskıcı faşist rejime ve kirli savaşa karşı tutum almasından besleniyor. DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven’in hapishanede başlattığı süresiz açlık grevi eylemi kuşkusuz böyle bir öncü çıkışta belirleyici düzeyde rol oynadı. Leyla Güven, direnen, eşitlik ve özgürlük isteyen kadınların iradesini ve taleplerini temsilen önemli bir mücadele başlatmıştır.”

Güven’in sağlık durumunun ciddi ve geri dönülmez bir noktaya ulaştığını belirten HDK-Avrupa Kadın Meclisleri Girişimi, “O'nun Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'a yönelik 2 yılı aşkın bir zamandır uygulanan tecrit politikasına karşı başlattığı açlık grevi direnişi kritik bir aşamadadır. Her gün biraz daha sağlık durumunun kötüleştiği koşullarda tecridin sona erdirilmesine ilişkin talepleri kabul edilmelidir” ifadelerini kullandı.

Açıklamada devamla şunlar belirtildi: “Halkın oyuyla seçilmiş bir milletvekili olarak benzer durumda olanlar tahliye edilmişken Leyla Güven hukuksuz bir şekilde bugüne kadar zindanda tutuluyordu.”

Güven’in tahliyesinin “direnişin geldiği kritik evre ve yarattığı etkinin basıncı ile” gerçekleştiğine dikkat çekilen açıklamada şunlar belirtildi:

“Mahkeme sürecinde hiç bir değişiklik olmamasına rağmen tahliye kararının alınması, şimdiye kadar tutuklu olarak tutulması gibi politiktir. Faşist iktidarın geçmiş hükümetlerden davraldığı ve 2000 Ölüm Orucu direnişlerinden devşirdiği bu devlet politikası Leyla Güven'in direnişini dışarıya taşıma ve sürdürme kararlılığı ile paçavraya çevirilmiştir.

Direnişçiyi salıvererek, direnişi etkisizleştirmek ve ölüm evlerine dönüşen hapishanelerden gelecek bir kötü haberin yaratacağı toplumsal etkiyi kırmak tanıdık bir politikadır. Faşist tek adam rejimine karşı direnişin meşruluğunu kuşanarak harekete geçen Leyla Güven bu kirli devlet politikasına karşı her yeri direniş alanına çevirme anlayışı ile tecridi parçalama kararlılığını sürdürmektedir.

Başta Leyla Güven olmak üzere tecrit politikasına karşı direnen, tüm saldırılara buz kıran rolü üstlenen direnişçileri selamlıyoruz. Leyla Güven faşizmin, erkek egemenliğinin tüm saldırılarına ve politikalarına karşı bir öncü kadın nefer olarak direnmektedir. Kadın katliamlarına, açlığa ve yoksulluğa, AKP'nin kadını hiçleştiren tüm uygulamalarına karşı kaçınılmaz bir direnişi bedenini açlığa yatırarak isyanı ve mücadeleyi büyüten Leyla Güven biz kadınları onure etmiştir. Şimdi artık her bir kadın bu direnişi daha fazla sahiplenme sorumluluğundadır.

Ezilen, yok sayılan, ötekileştirilenler adına faşizmin işkence ve zulmüne karşı direnerek isyanı büyüten Leyla Güven ve zindan direnişçilerinin taleplerini daha fazla sahiplenmek boynumuzun borcudur. Bu direnişi büyütmek için daha fazla öne çıkarak eylem gücümüzü iradeleştirmenin zamanıdır.”