Heco: Êzidîler ve Kürtler boyun eğecek bir halk değil

Egemen güçlerin Êzidî katliamlarındaki rolüne dikkat çeken MXDŞ eski Eşbaşkanı Riham Heco, "Kürt ve Êzidî halkını kendi projeleri için tehlike olarak gördükleri için saldırıyorlar. Ama Êzidî ve Kürt halkı boyun eğecek bir halk değil" dedi.

Şengal Demokratik Özerk Meclisi (MXDŞ) eski Eşbaşkanı Riham Heco, 3 Ağustos Êzidî katliamının yıldönümü vesilesiyle ANF'nin sorularını yanıtladı.

Röportajın 2. bölümünde Êzidîlere dönük 73. fermanın yıl dönümüne değinen Heco, toplu mezarların soykırımın delili olduğunu belirtti. Uluslararası güçlerin bu delilleri ortaya çıkarmak istemediklerini ve bu yüzden toplu mezarların açılmadığını vurgulayan Heco, "Toplu mezarları kullanarak katliamı parçalı bir şekilde gösterip katliamı küçük bir şey gibi göstermeye çalışıyorlar. Mesela Koço köyü. Koço köyü Êzidî halkı için büyük bir acıdır. Ama katliam sadece Koço köyü üzerinde olmadı. Şengal'de sadece bir köy katliamdan geçirilmedi, burada bir toplum katledildi" diye konuştu.

3 Ağustos 2014'te yaşanan fermana değinelim. Ortadoğu'da 3. Dünya Savaşı başladı. Bu savaşın yüzünü Kobanê'de, Rojava'da, Maxmûr'da, Kerkük'te ve Şengal'de gördük. Siz bu savaşın yaratmış olduğu katliamları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kapitalist güçler Kürdistan'a yerleşebilmek için her türlü kirli yolla başvuruyorlar. Şu an topraklarımızda yürütülen savaşta bizler hedef oluyoruz, bizler eziliyoruz, bu savaşta araç olarak yer ediniyoruz. Mesela burada yürütülen savaş bizim ve o güçlerin savaşı değildir. Bu yürütülen savaşlar kendi aralarındaki iktidar savaşlarıdır. Örneğin Rojava'da yürütülen savaş. Bu savaşı Kürt ve Türkler arasında gelişen bir savaşmış gibi göstermeye çalışıyorlar ama bu tür savaşlar ideoloji savaşlarıdır. Irak'ta da bu böyledir. Birbirlerine karşı olan güçlerin ideolojik savaşlarıdır. Bu savaş tarzı tüm Ortadoğu'da bu şekilde yürütülüyor. Bu savaşlar böl, parçala, yönet tarzıyla yürütülüyor. Bu savaşı yürüten güçler de dünya güçleridir.

Örneğin Amerika ve Rusya güçlerinin Rojava'ya konumlanmak için bir sebepleri yoktu. Bu yüzden DAİŞ’i yarattılar. Sonra müdahale güçleri gibi gelip bu topraklara yerleştiler. Ama DAİŞ kontrollerinden çıktı. Şimdi bakıyoruz DAİŞ’e karşı hiçbir müdahalede bulunmadılar, bulunamadılar. Tabii DAİŞ’i isteselerdi yok edebilirlerdi ama ideolojik boyutta DAİŞ’i yok etmek çıkarlarına uygun değildi. DAİŞ’i var olan yerel güçlere karşı kullanabilmek için yok etmiyor. Amerika Irak'ta da Saddam Hüseyin'e karşı savaş bahanesiyle gelip buraya yerleşmişti. Dediğimiz gibi sorunu yaratıyorlar, sonra da kendilerini özgürlük savunucuları, demokrasi savunucuları olarak gösteriyorlar. Ama bu şekilde değil, yüz yıllardır kurdukları planların sonuna geliyorlar. Burada yürütülen savaş budur.

3. Dünya Savaşı’nda şöyle bir siyaset yürütülüyor; tüm güçlerin birbirine karşı çelişkileri var, birbiriyle savaşıyorlar, aynı zamanda birbirleriyle de dostlar. 1. ve 2. dünya savaşlarında böyle değildi, cephe savaşı vardı. Mesela Arap ya da Suriyelilere karşı dost olmadılar ama Kürt ve Êzidîlere karşı birbirleriyle dost oldular, neden?

Çünkü Kürt ve Êzidî halkı onların projeleri üzerinde tehlike yaratıyor. Önceden de dile getirdiğim gibi Êzidî ve Kürt halkı iktidarların projelerine engel oluyor. Bir diğer sebep de Êzidî ve Kürt halkı öyle kolay kolay boyun eğecek bir halk değildir. Yani Êzidî ve Kürt halkı, yabancı güçlerin gelip onlar üzerinde iktidarlarını dayatabilecekleri bir halk değildir. Çünkü bu toplumların özünde direniş vardır. Bu halkların özünde yabancı güçlerin iktidarlarını kabul edebilecek bir şey yok, bu halkların özünde ahlaksızlığa yer yok, bu halkların özünde bu toprakların ve insanlarının hakikati vardır. Mesela Irak devleti şu an hem Türklerin, hem de Amerika'nın etkisi ve yetkisi altındadır. Bir devlettir ama dış güçlerden etkilenmiş bir devlet. Ama Kürt ve Êzidî halkı bunu kabul eden bir halk değildir.

Mesela DAİŞ Êzidîleri yok etmek için saldırdı ama Êzidî halkı hala dimdik ayakta. Peki Êzidîleri ayakta tutan şey nedir?

Bu toplum kendi ayakları üzerinde durabiliyor çünkü bu halk kendi topraklarında yaşıyor. Yaşadığı coğrafya bu halka yaşamlarını sürdürebilmeleri için yardım ediyor. Bir diğeri de inançları, dinleridir. Êzidî halkının, inançları ve toprağı arasında ruhsal bir bağ vardır. Öyle bir bağ ki kimsenin bu hakikate ulaşamayacağı bir bağdır. Güçlü bir inancı vardır bu halkın, bu yüzden güçlü bir bağları vardır. Zaten inanç ve umut güçlüyse başarı kaçınılmazdır. Her şeye karşı mücadele edebilir. Örneğin Türklerin keşif uçakları daima Şengal üzerinde dolaşıyor. Herkes diyordu ki uçaklar Şengal'i bombalasa Şengal halkı Şengal'i boşaltır. Türklerin keşif uçağı bir kez daha vurdu, kimse yerinden kımıldamadı, ikinci kez vurdu herkes olay yerine gitti, üçüncü kez vurduğunda artık halk ayaklandı tepkilerini gösterdi.

Şöyle bir inanç var Êzidî halkında, “Biz ser veririz ama sır vermeyiz.” İşte Êzidî halkını topraklarına bağlayan şey de budur. Ser vermeye hazırlar ama topraklarını, inançlarını, kültürlerini vermeye razı değiller. Êzidîler yeni başkaldıran bir halk değildir. Tarihten bu yana kimselere boyun eğmeyen bir halktır. Mesela büyüklerimiz birçok katliamlardan bahsediyorlar. Zamanında yaşanan katliamlar sonucu Êzidînin kaldığını ama yine de yok olmadıklarını söylüyorlar. İnançları onları yeniden yeşertiyor.

DAİŞ birçok Êzidî kadını esir aldı. Fermanın acısını en çok kadınlar yaşadı. DAİŞ neden kadınları hedefledi? Ve kaç Êzidî kadın DAİŞ'in eline düştü?

Yaklaşık 7 bin kadın ve çocuk DAİŞ'in eline düştü. Tabii toplu mezarların hepsi açılmadığı için net bir rakam belirtmek mümkün değil ama BM'nin ellerindeki bilgilerine göre 3500 kadın DAİŞ’in eline düşmüş ve ayrıca 360 bin kişi göç etmiştir. Bu göç eden kısımdan yaklaşık 100 bin kişi Şengal'e geri dönmüştür. Hala bulunmayan toplu mezarlar var. Geçtiğimiz günlerde yeni toplu mezarlar bulundu. Nasıl bir soykırımın yaşandığı ancak toplu mezarların açılması ile ortaya çıkar.

7 yıl geçmesine rağmen neden hâlâ toplu mezarlar açılmıyor?

Bu olayda Êzidîlere yönelik soykırım planlarıyla alakalıdır. Toplu mezarlar soykırımın delilidir. Tabii bu delil ve ispatları istemiyorlar, bu yüzden toplu mezarlar açılmıyor. Toplu mezarlar üzerinden siyasetlerini yürütüyorlar. Toplu mezarları kullanarak katliamı parçalı bir şekilde gösterip katliamı küçük bir şey gibi göstermeye çalışıyorlar. Mesela Koço köyü. Koço köyü Êzidî halkı için büyük bir acıdır. Ama katliam sadece Koço köyü üzerinde olmadı. Şengal'de sadece bir köy katliamdan geçirilmedi, burada bir toplum katledildi. Bu da bir siyasettir. Yaşanan soykırımı küçük bir şeymiş gibi göstermeye çalışıyorlar, sadece bir yerle sınırlandırmaya çalışıyorlar. Bir toplu mezar açana kadar halk üzerinde birçok plan yürütüyorlar. Koço'daki toplu mezarı açtılar, 9 Ekim ittifakını dayattılar. Yani demek istiyorlar ki biz bir iyilik yapacağız, siz de taviz vereceksiniz. Êzidî halkına yönelik soykırımı parça parça ele alıyorlar. 

Devam edecek