Hem devlet hem erkek yaşananların üstünü kapatıyor

Eşinden ve ailesinden sistematik işkence gören Gülsün Güder, zorla kapatıldığı Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde yaşadığı travma sonucu felç geçirdi. Sağlık Bakanlığı ise ihmali yok sayıp davayı düşürürken eşi ise boşanmayı kabul etmiyor.

Türkiye’de sadece 2021’in ilk 10 ayında 340’ı aşkın kadın erkekler tarafından katledildi.

Binlerce kadın ise evlerinde, işyerlerinde ya da sokakta eşleri, babaları, partnerleri ya da oğulları tarafından sistematik şiddete maruz kalıyor.

Gülsün Güder de bu şiddete maruz kalan kadınlardan sadece bir tanesi. 43 yaşındaki kadın yaşadığı şiddet yüzünden şimdi bir tarafı felçli ve psikolojik tedavi görüyor.

Evliliği boyunca aile fertleri tarafından şiddete maruz kalan kadın son olarak oğlu ve eşi tarafından ‘delirdi’ denilerek Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne kapatılıyor. Kapatılıyor çünkü Yüksekova’da yaşayan aile Gülsün’ü tek başına bir hastaneye yollayıp onu kaderine terk ediyor.

Burada yaşadığı travma sonucunda ise kalp hastası olan kadının bir tarafı felçli kalıyor, psikolojik tedavisi ise sürüyor.

ZORLA BİR ODAYA KAPATMIŞLAR

Yaşadığı psikolojik travma nedeniyle olayları Gülsün’den değil, vasisi de olan kız kardeşinden dinliyoruz.

Ablasına vasi olan kız kardeşi, annesinin kendisini aramasıyla Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne gidiyor. Burada kendisine ablasını göstermeyeceklerini söylüyorlar.

 Ablası Gülsün’ü görmeden ve almadan gitmeyeceğini ifade eden kız kardeşi yaşananları ANF’ye anlattı:

“Annem aradı ve ablamın Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yatırıldığını söyledi. Apar topar kalkıp gittim. Başta ablamı görmeme müsaade etmediler. Panik atak geçirdiğini ve bana saldıracağını ifade ettiler. Halbuki ben ablamla sadece bir hafta önce konuşmuştum; bazı ailevi problemler olduğunu söyledi ama travma geçirecek durumda değildi. Ablamı görmeden gitmeyeceğimi söyledim. Araya birilerini sokmak zorunda kaldım ve ablamı görmeye gittim.

Gülsün’ü ‘yumuşak oda’ denilen bir yere kapatmışlardı, zemin betondu ve yere yakın bir yatak vardı odada sadece. Ablamın her yanı morluk içindeydi. O gün ben geleceğim diye yıkamışlar ve ablam kendinde değildi. İlaç vermişlerdi, konuşamıyordu. Ablama ne yaptınız, dediğimde bana; ‘kendi kendine zarar verdi, biz bir şey yapmadık’ denildi. Ablam Gülsün’ün vücudundaki morluklar en az bir haftalık, siz kimi kandırıyordunuz deyip ablamı da alıp çıktım. Ablam konuşamıyordu ve sağ tarafı felç geçirmişti.”

HASTENEDE İNSANLIK DIŞI MUAMELE

Gülsün Güder’in felç geçirme sebebinin ise kalp hastalığı olduğunu ifade ediyor kız kardeşi.

Kalp ilaçları verilmeyen kadın, ilacını alamadığı için kanında pıhtılaşma yaşanıyor ve beyne pıhtı atıyor.

Bunun için de ayrıca tedaviye başladıklarını sözlerine ekleyen kız kardeşi, şöyle devam ediyor: “Felç için ayrı tedavi görüyor ablam. Şu an ayrıca psikolojik tedavi de görüyor. Şimdi hastanede yaşadıklarını daha iyi hatırlıyor ve anlattıkça travması tetikleniyor. Orada kendisini bir odaya kapattıklarını, yemek vermediklerini ve insanlık dışı bir muamele gördüğünü söyledi. Zaten ilk önce oradan çıkarınca Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yatırdık. Orada doktor bize ‘ablanız, bu ağır ilaçların verileceği kadar travma geçirmemiş, neden verişmiş bu ilaçlar. Şu an hafif bir depresyonda. O da normal, çünkü hastanede gördüğü şiddet bunu tetiklemiş’ dedi. Ablam hem sağlığını hem de şiddet yüzünden psikolojisini kaybetti...”

OĞLU VE EŞİ SORUMLU

Gülsün’ün vasisi de olan kız kardeşi yaşananların sorumlularının ablasının eşi Fahrettin Güder ve oğlu Ferhat Güder olduğunu belirtiyor.

Olayın oluş sebebini ise şöyle açıklıyor: “Ablama kayın babasından miras payı düşüyor. Şöyle ki Gülsün’ün iki engelli çocuğunun payı ablamın sorumluluğunda oldukları için ona veriliyor. Eşi ve oğlu da tüm malı alabilmek için ablama deli raporu almaya çalışmışlar. Oğlu Ferhat, ablamın kalp ilacını vermiyor, vermediği için de kan basıncı yükselmiş ve beyne baskı yapıyor. Ablam fenalaşınca da hastaneyi ‘annem delirdi gelin alın’ diye arıyor. Önce Hakkari Devlet Hastanesi’ne oradan da Elazığ’a sevk ediliyor ve yanında kimse gitmiyor. Orada zaten hasta bakıcısından doktoruna herkes şiddet uygulamış.

Ablam zaten evlendiğinden bu yana o aileden şiddet gördü. Daha önce de şiddet yüzünden karakolda tutanak tutturduk dava açtık; ama ablam, küçük çocukları var diye boşanmaktan korktu zaten hep baskı ve tehdit altındaydı. Aile ve aşiret, boşanırsanız seni öldürürüz, dedi. Biz yine de boşanma davası açtık ama yine geri çektirdiler. Tamam sizin yanınızda kalsın, tedavisini yapsın ama boşanmayacak dediler.”

SAĞLIK BAKANLIĞI DAVAYI DÜŞÜRDÜ

Gülsün Güder şimdi tedavi görüyor ama onu bu hale getiren ne eşi, ne oğlu ne de kapatıldığı Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi hesap vermiş değil.

Kız kardeşi hastaneye de aileye de açtıkları davalar için şunları söylüyor: “Hastaneye de dava açtık çünkü Bakırköy’den aldığımız raporlar da vardı. Kalp hastası olan ablama çok ağır ilaç verdikleri için felç geçirdi. Sağlık Bakanlığı ise ‘yok böyle bir şey’ deyip davayı düşürdü. Halbuki ben oradaki hastanenin halini kendi gözümle gördüm. Hastaların hepsi perişan halde dışarıda, hasta koğuşlarının kapıları açık, birbirlerine saldırıyorlar, hemşireler ise odada oturmuş ‘deliye bak’ deyip gülüşüyor, ablamın vücudundaki onlarca morluğa ve yaşadıklarına rağmen bakanlık olayın üstünü kapatıyor. Eşi ise boşamayı kabul etmiyor. Hem devlet hem de kocası ablama sen bunları yaşamadın, sen yoksun diyor. Hakkını bile arayamıyoruz.

Anneme hep derim; ablamın adını neden ‘Gülsün’ koydunuz? Hiç gülemedi ki…”