Kadınların mücadelesi özgürlük ve eşitliğin işaretidir

Kadınlar, emekleri ve mücadeleleriyle tarihlerini bir kez daha yazıyorlar. Aslında kadınların özgürlük mücadelesinin sonuçları, sadece bir günün değil, her günün kadınlar günü olacağını ve özgürlüğün bu şekilde garanti altına alınacağını gösteriyor.

ANALİZ

Her kutsal günün ve bayramın temelinde eşi benzeri olmayan bir direniş ve mücadele vardır. Şüphesiz böyle bir günün kendine özgü bir tarihi, bir direnişi ve evrensel mirası vardır. Bilindiği gibi 1857 yılında iktidar sistemini yöneten Amerika kapitalizminin merkezinde, kadınlar erkeklerle eşit koşullarda yaşamak için direnişe başladılar. Bunun sonucunda faşist otoriteler tarafından kadınların çalıştığı fabrika yakılıyor ve bu yangın sonucu 129 kadın hayatını kaybediyor. O dönemde kadınlar hakları için mücadele etmeye başlasa da bu mücadele iktidar sistemi tarafından bastırıldı ve engellendi. Hele Amerika gibi kapitalist sisteme yön veren bir merkezde insan hakları, yaşam hakkı veya eşitlik nasıl sağlanacaktı?

Ne yazık ki o yüzyılda da yüzlerce kadın egemenlerin saldırıları sonucu hayatını kaybetti. Bununla birlikte binlerce kadının hakları da ihlal edildi. Böyle bir dönemde bir kadın olarak mücadele etmek, mücadeleye öncülük etmek olağan bir şey değil. Kuşkusuz birçok zorluk yaşandı. Ancak her türlü saldırı karşısında kadınların direnişler daha güçlü bir mücadelenin önünü açmıştır. Özellikle Clara Zetkin ve Roza Luxemburg öncülüğünde dünya kadın mücadelesinde güçlü adımlar atıldı. Onların direnişi ve mücadelesi sonucunda 8 Mart gibi bir gün artık Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kabul ediliyor. Her yıl olduğu gibi bu günün gelişiyle birlikte tüm dünya kadınları ve özellikle özgürlük hareketinin öncüleri ve militanları bu günü coşkuyla kutluyor.

Hiç şüphesiz 8 Mart gibi bir günün dünyada çok büyük bir anlamı ve direniş mirası vardır. Bilinmelidir ki bu gün, pek çok ağır bedel karşılığında kazanılmıştır. Bu bedeller sonucunda birçok kadın hayatını kaybetti. Aynı zamanda pek çok kadın da güçlü direnişleriyle tarihe adını yazdırdı. Özellikle bugün kadınlar alanlarda, "Jin Jiyan Azadî" sloganıyla mücadeleye öncülük ediyor. Aslında bugün bu mirasa en fazla sahip çıkan PKK hareketidir. Önder Apo'nun emekleri sayesinde yeni bir mücadele modeli oluşturuldu. Kadınlar artık eskisi gibi değil, savaşıyor, mücadeleye öncülük ediyor. Tarihte adı geçmeyen, varlığı görülmeyen kadınlar bugün bir orduya sahip, topluma öncülük ediyor. Kurdistan dağlarında direnen kadın savaşçıların mücadelesi bugün zirveye ulaşmış durumda. Çünkü yürütülen bu direniş ve mücadele sadece Kurdistan'ın işgaline karşı değil, aynı zamanda baskıcı sisteme ve erkek egemen zihniyete de karşıdır. Dolayısıyla bu kadın kahramanların mücadelesi dünyada büyük yankı uyandırıyor.

KADINLAR VERDİKLERİ MÜCADELE İLE TARİH YAZIYOR

Bu mücadele biçimi ve yaşam tarzı değişimlerin önünü açtı. Kadınlar mücadele tarzıyla bir toplum inşa etme yeteneğine sahiptir. Bunun kanıtı da Kurdistan'ın dört bir yanında ve yurt dışında kadınlar eşi benzeri olmayan bir mücadele içerisinde olmasıdır. Aslında Kürt kadınlarının mücadelesinin çok büyük etkisi var. Özellikle kadın gerillaların mücadelesi ve yaşam tarzı, bugün tüm dünya kadınları için yeni bir mücadele modeli haline gelmiştir. Bu yüzyılda tarihin kadınlar tarafından yazıldığını görüyoruz. Kadınlar, emekleri ve mücadeleleriyle tarihlerini bir kez daha yeniden yazıyorlar. Aslında kadınların özgürlük mücadelesinin sonuçları, sadece bir günün değil, her günün kadınlar günü olacağını ve kadın özgürlüğünün bu şekilde garanti altına alınacağını gösteriyor.

Bugün Kürt kadınları ve özellikle kadın gerillalar, direnişleriyle, mücadeleleriyle tüm dünya kadınlarına özgür bir gelecek sunuyor. Önder Apo'nun bahsettiği mücadeleci kadın bu kadındır. Özgür bir yaşam varsa direnişçi kadınlarla mümkün olacaktır. Aksi takdirde bir kadının mevcut sisteme karşı çıkması ve ilerlemesi mümkün değildir. Özgürlük sağlanacaksa bunun kadının zekası ve bağımsızlığıyla mümkün olacağı bir kez daha görülmektedir.