NADA Kongresi panellerle devam etti
19 ülkeden yaklaşık 200 kadının katılımıyla Silêmanî’de gerçekleşen NADA) 1. Kongresi, düzenlenen iki ayrı panelle devam etti.
19 ülkeden yaklaşık 200 kadının katılımıyla Silêmanî’de gerçekleşen NADA) 1. Kongresi, düzenlenen iki ayrı panelle devam etti.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Demokratik Kadın Koalisyonu’nun (NADA) 1. Kongresi, “Kadın Devrimi ile Demokratik Topluma Doğru” şiarıyla bugün Süleymaniye’de düzenlenen panellerle start aldı.
19 ülkeden yaklaşık 200 kadının katılımıyla gerçekleşen kongre üç gün sürecek.
Kongre, öğleden sonra Anacıl Toplum Mirası, Kadınların Toplumsal-Kültürel Varlığı Yaşatma ve Geliştirmedeki Rolü, 20. Yüzyılda Kadın Mücadelesi Düzeyi-Zorluklar ve Fırsatlar ve Güney Kürdistan’da Kürt Kadın Gerçekliği alt başlıklarından oluşan ikinci panelle devam etti.
Jineolojî Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Rojda Yıldız, “Anacıl Toplum ve Mirası” başlığı ile sunumu gerçekleştirdi. Kadına yönelik şiddetin daha köklü ele alınması gerektiğini söyleyen Rojda Yıldız, kadın mücadelesinin şiddeti değil, şiddeti üreten yapıları ortadan kaldırmaya çalıştığına dikkat çekti.
Savaşların toplumsallıktan çok sonra ortaya çıktığına dikkat çeken Rojda Yıldız, “Ortaya çıkan gelişmeler, savaş ve barışı olduğu gibi kadın ve erkeği de yeniden tanımlamayı gerektiriyor” dedi.
Rojda Yıldız, “Toplumsallık fikrinin baskın olduğu topraklarda, bu kültürün fark etmeden birer taşıyıcısı olmamızın somutudur. Tanrıçalık kültürü tahribata uğradı. Bunları geçmişin getirdiği kolektif kültürü, mücadelemizin içinde yeniden şekillendirebiliriz” dedi.
“Kadınların Toplumsal-Kültürel Varlığı Yaşatma ve Geliştirmedeki Rolü” başlığıyla sunumunu gerçekleştiren Rojhilatlı Besî Şamarî, şunları dile getirdi: “Bir anne çocuğunu anadiliyle büyütmüyorsa, bir öğretmen geçmiş değerleri yeni çocuklara aktarmıyorsa, bir kadın ‘ben kültür taşıyıcısı değilim, ben tarihin kurucusuyum’ diyemiyorsa ciddi bir toplumsal sorun var demektir. Kadınlar, toplumun, ailenin ve halkların temel yapı taşıdırlar. Kadınlar kendi doğaları çerçevesinde her zaman güçlü adımlar atmalı. Toplumu değiştirecek olan onlardır. Abdullah Öcalan, bu konuda yeni bir kültür, yeni bir perspektif sunuyor. Kürtlerin lideri, PKK’nin kurucusu ve devrimci Abdullah Öcalan, bu konuda birçok görüş geliştirdi. Şunu söylemek istiyorum; Abdullah Öcalan’ın bir sözüdür; Kadınlar tarihin ilk sömürgesidir. Devletler ve toplumlar kolonize edilmeden önce kadınlar erkekler eliyle kolonize edildi. Bu şekliyle kadınlar kolektif yaşamdan uzaklaştırıldı.”
Demokratik ulus sisteminde kadınların önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden Besî Şamarî, “Direnişlerde kadın özgürlüğü temel alınmazsa yeni yaşam inşa edilemez. Yeni yaşam ancak kadın özgürlüğü ile inşa edilebilir. Öcalan, kadınların kültürel taşıyıcı ve koruyucu rolüne dikkat çekmiştir. Kültürü taşıyan ve koruyan devletler değildir, kadınların kendisidir. Şimdi İsrail’de, Sudan’da, insanların nasıl öldürüldüğünü görüyorsunuz. Şengal’de 5 bin kadın katledildi. Şimdi Şengal kendi öz savunmasını yapabilecek kadar güçlü. Ortadoğu’da kadınlar mücadele bayrağının taşıyıcılarıdır” dedi.
“21. yy Kadın Mücadelesi Düzeyi-Zorluklar ve Fırsatlar” başlığıyla Lübnanlı sendika temsilcilerinden Xedîce El-Huseynî ise, “Toplumsallığı ve kadın mücadelesini birbirinden ayıramayız. Kadınlar zira toplumun tüm gelişmelerinden, toplum da kadınların tüm değişimlerinden etkileniyor” diyerek, ‘Arap Baharı’ olarak ifade edilen toplumsal ayaklanmanın Lübnan’da kadın mücadelesine etkilerini ve Rojava’da DAİŞ çetelerine karşı savaşan kadınları örnek verdi.
Xedîce El-Huseynî, rejimlere muhalif kadınların uğradığı cinsel ve fiziki şiddete de dikkat çekerek, “Rejime karşı olan bazı kadın aktivistler tecavüz ve şiddete maruz kalıyorlar. Asla güvende değiller. Kadınlar vahşi şekilde katlediliyor. En genel sorunlardan biri de aslında aile içi erkek şiddeti ve namus adı altında gerçekleştirilen katliamlar. Bizler de bunlara karşı mücadele ediyoruz” diye konuştu.
“Güney Kürdistan’da Kürt Kadın Gerçekliği Kürdistan” başlığında ise Kadınlar Birliği Üyesi Kinêr Abdullah söz aldı. Kinêr Abdullah, kadınların siyasete katılımı ve eşit temsil sorunlarına dair şunları aktardı: “Kürdistan Bölgesi Parlamentosu’nda kadınların temsili 2018 yılına kadar en düşük düzeyindeydi. Daha sonra ilk kez bir kadın parlamento başkanı olarak seçildi. 2005 yılında kadın temsili oranının yüzde 25’in altına düşmemesi yönünde karar alındı, bu oran 2009 yılında yüzde 30’a çıkarıldı. Ancak dokuzuncu kabinede 22 bakandan sadece 3’ü kadındı. 2005 yılında Kürdistan Bölgesi’nde il meclisi seçimleriyle birlikte kadınlara yüzde 30 kota belirlendi. Ne var ki siyasi partiler içinde – 15 parti bulunmasına rağmen – hiçbir parti liderinin ya da yardımcısının kadın olmaması üzücü bir durumdur. Hukuki açıdan halen kendi anayasamız bulunmamakta; temel dayanağımız İslam esasına göre yazılmış Irak Anayasası’dır. Bu da kadınların önünde bir engel teşkil etmektedir. Resmi kurumlarda sayısal olarak kadın temsili artmış görünse de nitelik bakımından ne yazık ki durum tersidir. Burada şu soru gündeme geliyor: Kadınlara yönelik son dönem politikalar, onların öncülük rolünü artırabilmiş mi? Ne yazık ki hayır; çünkü siyasi partiler kadınlara gereken rolü vermemekte ya da onları tali bir düzlemde görüp geri planda bırakmaktadır.”
Yaşanan çok eşlilik hakkında ise, “Her ne kadar Kürdistan Bölgesi’nde çok eşlilik yasaklanmış olsa da erkekler Irak mahkemelerinde çok eşlilik evliliklerine başvurabilmektedir. Bir diğer sorun da mahkemelerdir. Mahkemeler çoğu zaman dosyaları adil bir şekilde ele almamakta, farklı yasaları ya da çeşitli gerekçeleri kullanarak kadın haklarını ihlal etmektedir. Tüm bu engeller, Kürdistan’da anayasa eksikliği, ataerkil zihniyet, adaletsiz mahkemeler ve daha birçok etken, günümüzde de devam etmekte ve süregelmektedir” ifadelerini kullandı.
Kongre programı, yarın 10.00’da ikinci gününde farklı tartışmalarla sürecek.