Üçüncü İstanbul Kürt Kültür Sanat Günleri başlıyor

MKM sanatçıları Değirmenci ve Kırıcı 3. İstanbul Kürt Kültür Sanat Günleri için halkın katılımının önemli olduğunu vurgulayarak “O salonlar dolduğu ve etkinliklerimiz halkımızla buluştuğu zaman amacına ulaşacak” çağrısında bulundu.

Bu yıl üçüncüsü düzenlenecek İstanbul Kürt Kültür Sanat Günleri, 25- 29 Ekim tarihleri arasında; Şişli Kent Kültür Merkezi, Kenter Tiyatrosu, Su Gösteri Merkezi, Gölge Kültür Merkezi, Cezayir Restorant ve Bostancı Kültür Merkezi’nde yapılacak. Konserden tiyatroya, resim sergisinden panellere kadar bu yıl beş gün sürecek festival, yoğun bir programa sahip. Bu seneki festivalin OHAL koşullarında nasıl yapıldığını, programını ve ayrıntılarını Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) sanatçılarından müzisyen Nurcan Değirmenci ve tiyatro oyucusu Rugeş Kırıcı ile konuştuk.

BU KOŞULLARA GÖRE RUTİNİMİZİ BELİRLEMELİYİZ

Müzisyen Nurcan Değirmenci, OHAL’den dolayı iki yıldır mayıs ayında yaptıkları İstanbul Kürt Kültür Sanat Günleri’ni, bu yıl Ekim’e aldıklarını belirtip bu koşullarda her gün yeni yeni şeyler yaşandığını ve dolayısıyla sürecin öngürülemez olduğunu söyledi: “Önceden plan yapmak çok güç. Hatta bazen dipsiz bir kuyuya taş atmaya benziyor bu koşullarda. Tüm buna, moralsizliğe ve insanların üzerindeki o ağırlık etkisine rağmen yola çıktık. Evet, Türkiye’de yaşıyoruz, alışmak değil belki ama bu koşullara göre de rutinimizi belirlememiz lazım.”

NEFES ALMAK ZORUNDAYIZ

MKM’nin kurulduğu 90’lı yıllardan bu yana durumun çok da farklı olmadığına değinen  Değirmenci “Belki saldırı bu kadar ağır ve yoğun değildi ama bizim için aslında çok da değişen bir şey yok. Belki 2000’li yıllarda açılımın getirdiği atmosferle rahatlamış olsak da yeniden geriye belki de daha ağırına döndük. Adalet, insan hakları ve hukuka dair hiçbir öngörü yok artık. Ama tüm bunlara rağmen nefes almak zorundayız. Sanat icra ediyoruz ve her koşula göre de gardımızı almak durumundayız” şeklinde konuştu.

BU DEFA 5 GÜN OLACAK

Aylar öncesinde başlayan planlamalarda dahi iptaller ya da yasaklamalar olabileceğini göz önüne aldıklarını ifade eden Nurcan Değirmenci, festivali başta 9 gün olarak düşündüklerini fakat daha sonra 5 güne indirdiklerini anlattı. Hatta bir ara 3 günlük bir festival dahi konuştuklarını dile getiren Değirmenci, yeni projeler ve etkinliklerin var olması nedediyle 5 günde karar kıldıklarını belirtti. Sanatçı, 3 yıldır neredeyse yok denilecek bir ekonomiyle sürdürmeye çalıştıkları festival için bu yıl biraz daha zorlandıklarını da ekledi.

SALON BULMAKTA ZORLANDIK
OHAL koşullarından dolayı etkinlikler için salon bulmakta zorlandıklarının altını çizen Değirmenci, “Birebir kimse vermiyoruz size salon demiyor ama farklı farklı gerekçeler sunuyorlar. Ama biz de biliyoruz neden olduğunu. Zaten bir ay öncesine kadar sahne alacağımız, etkinliklerimizi yapacağımız salonlar dahi net değildi. Biraz koşulları zorlayarak ilerledik. Bu yıl Şişli Kent Kültür Merkezi’nde bir defa sahne alacağız. Onun dışında Kenter Tiyatrosu’nda birkaç defa, Anadolu yakasında da Bostancı Kültür Merkezi’nde bir defa. Bu yıl Kürt Kültür Sanat Günleri’ni biraz daha ilçelere yaymaya çalıştık. Ama yine de etkinliklerin geneli Avrupa yakasında olacak nedeni de demin bahsettiğim salon sıkıntısı” dedi.

İLKLERİN HEYECANINI YAŞIYORUZ

Bu yıl üçüncüsü düzenlenen İstanbul Kürt Kültür Sanat Günleri’nde birçok yeni ve ilk etkinlğinin olacağının da altını çizen Nurcan Değirmenci program hakkında şunları dile getirdi: “Şahiya Stranan’ın dördüncü albümünün repertuarı olacak. Metin- Kemal Kahraman, Bajar gibi sevilen sanatçıları dinleyeceğiz. İran’dan Sine’den gelen sanatçı dostarımız var. Amed’den Mizgin Tahir gelecek. Üç arkadaşımızın albüm çalışmaları bitti onların albümlerinden kesitler var programda; Ayfer Düzdaş, Çiya Şenses ve Avrupa’dan Serhat Çarnewa. Ve Şehrîbana Kurdî gibi güçlü kadın seslerimizden biri, o ilk defa İstanbul’da konser verecek. Bunu da halkla biz buluşturacağız onun heyecanını yaşıyoruz. Yeni sesler ve tarzlar var aslında festivalin amacı da bu zaten. Yeni soluklara da nesef aldırmak; Ruşen Alkar, Xalit Tarî, Agît Işık gibi... Ve Selim Temo’nun yeni kitabını bir panelle konuşacağız. Ayrıca OHAL’de sanatı anlatan bir panelimiz daha olacak. İhraç edilmiş sanatçılardan bugünkü koşullarda nasıl sanat icra ettiklerini dinleyeceğiz. Cezaevindeki Murat Satılmış’ın resim sergisi olacak. Amed’den getireceğiz resimleri. Bunlar beş güne sığdırabildiklerimiz” diyen Değirmenci programın az bir zamanda ama yoğun ve öz olacağının altını çizdi.

DAHA GÜÇLÜ BİR DAYANIŞMA LAZIM

Nurcan Değirmenci halkın katılımın önemli olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: “Bu etkinlikler o salonlar dolduğu ve halkımızla buluştuğu zaman yerini bulacaktır. Bunu yürüten ve aynı zamanda icra edenler olarak hepimiz sanatçıyız. Kısaca mutfak kısmında da varız. Zor koşullarda ve kısıtlı imkanlarda yapıyoruz tüm bunları. Bu yüzden halkımızı bu dönem daha güçlü bir dayanışmaya çağırıyoruz.”

BİZİM İÇİN HER DÖNEM MÜCADELE ALANI

Tiyatrocu Rugeş Kırıcı da bu dönemin Kürtler ve MKM sanatçıları açısından farklı olmadığını vurguladı ve şunları söyledi: “Bizim için daha daha zor bir dönem diye kıyaslama yapamıyoruz. Her dönem bizim için sertti. Sadece kılık ve şekil değiştiriyor ama uygulama aynı. Adının OHAL ya da OHAL’siz olması çok da fark etmiyor. MKM’nin kuruluşu biraz da buna karşıydı. 91’den beri duruşu hiç değişmedi. Her zaman kendini ifade etme alanlarını; aralık ya da delik açma metodunu buldu bir şekilde. Bu da öyle bir dönem. Bu dönemin böyle kalacağına inanmıyoruz elbette. Kurumlarımız kapatıldı ama geçmişte de yaşanmıştı; çok mühürlendik çok kilitlendik... Ama biz sanatın bir binanın içine sıkıştırılmış bir şey olmadığını biliyoruz. Bugün bu bina olmasa da biz bir şekilde yeniden bir araya geleceğiz ve yine yapacağız. Onun için bizim için her dönem mücadele etme alanı.”

JİYANA NÛ KÜRT TİYATROSU’NUN MİLADIDIR

Bu yılki festivalde 3-4 oyunun izleyici ile buluşacağından söz eden Kırıcı programı ve bir geleneği nasıl devam ettirdiklerini şöyle anlattı: “Programda bir oyunumuz var. Teatra Jiyana Nû’nun yeni bir oyunu, prömiyer de yapacağız bu festivalde. Jiyana Nû’nun önemli bir misyonu var öncelikle belirtmek gerekirse. 1991’de MKM ile birlikte kurulmuş ve metropoldeki Kürt Tiyatrosu’nun da miladıdır Türkiye ve Kürdisan coğrafyasında elbette Bakur için diyorum bunu. Jiyana Nû ciddi bir direniş alanıdır aynı zamanda. 90’larda insanlar ilk kez kendi dilerinde, kendi öykülerini izliyordu. Bir okuldu ve misyonunu yerine getirdiğini düşünüyorum. Biz de devam ediyoruz buna. Kişiler değişiyor fakat bu çatı altında buluşanlar mutlaka oluyor.”

BİZ HAZIRIZ

Kayyumdan sonra bütün oyucuları ihraç edilen Amed Şehir Tiyatrosu’nun da programda üç oyun sergileyeceğini belirden Rugeş Kırıcı şöyle devam etti: “Oyuncular kayyumlar sonrasında ihraç edildiler ama kendi imkanlarıyla tiyatroya devam ediyorlar ve ben daha enerjikler. Onlardan 3 oyun izleyeceğiz. Yine mühürlenen kurumlardan Şanoya Yekta Hêvî de aramızda olacak. Her ne kadar önceki senelere göre daha az gün ve program olsa da hiç yapılmamasından daha iyi... Programımızı ve düzenlemelerimizi yaptık. Festival döneminde ne ile karşılaşacağız bilmiyoruz ama biz hazırız.”

KÜRT SEYİRCİ HER ZAMAN SAHİP ÇIKTI

Kırıcı da Değirmenci gibi halka çağrıda bulunarak İstanbul Kürt Kültür Sanat Günleri’ne sahip çıkılması gerektiğini vurguladı: “Her dönem Kürt seyircisi kendi kültür ve sanatına sahip çıktı. Bu beraber bir yolculuktu sadece sanatçınınki değil. Kültür - sanat, halkın kendisini her zaman değiştirip dönüştürebileceği bir alan. Sahip çıktı, takip etti. Bu dönem de takip edeceğine inanıyoruz. Çağrımız: Bu salonları dolduralım ki hep birlikte soluk alabilelim.”