14 Temmuz: Bir davanın direniş tarzını yaratmak

Çağın getirdiği kirliliğe, ihanete, karşı savaşıyordu devrimciler. Yoldaşlığa değen bir adımdı 14 Temmuz ve onlar, bir davanın direniş tarzını yarattılar.

Bu bir anımsama değil, bir hatırlatma da değil. Bir hissedenle yola koşup, yazma telaşı değil, sevecek kadar kelimelere sığınma da değil. Bu bir direnişe verilmesi gereken borç. Yaşamı çok sevenlerin, direnişin tadına varanların güzelliğine,  biz onurlu yaşayalım diye kendilerini feda etmelerine verilmesi gereken bir borç.

Bu direniş, tüm kelimelerin anlamına sığmayabilir. Bu direniş ne Amed zindanının duvarlarına ne de Amed şehrinin isyanlarla dolu geleneğine sığdı. Kendi aştıkça aştı ve bir çağın geleneğine oturdu, bir çağın tarzını oturttu, bir çağın işkence dolu zalimliklerine nasıl direnilmesi gerektiğini öğretti. Onur adına, direniş adına, arkadaşlık, bağlılık adına ve aklımıza gelecek olan, gelmesi gereken tüm öz kelimelerin bir halka, bir ulusa bedelle bağışlanmanın eylemiydi bu. Onlar en gençleri, en güzelleri, en ilkleriydi. Onlar, en sevilenlerdi bu davada. Onlar, Kürt Halk Önderinin arkadaşları, Kürdistan halkının en yiğit evlatları,  özgürlüğü kendilerine yar kabul edenlerdi. Kemal Pir, Ali Çiçek, Mehmet Hayri Durmuş ve Akif Yılmaz... İmtihana tabi tutulan bir dava vardı Amed’in işkence zindanlarında. Çağın getirdiği kirliliğe, ihanete, çirkinliğe karşı savaşıyordu devrimciler. Kendisiyle direniş arasındaki tüm mesafeyi kapatmış, yoldaşlığa değen bir adımdı bu. Yaşamı böyle kabul edene azap, direnene muazzamdı Amed zindanı. Ve yapılan buydu şimdi bir dört duvar arasında, zindanda.

Bu, uğruna ölümsüzlük sırrına ermeye yürüyen bir davanın savaşçılarının yoldaki duruşunu belirleyecek olan en güzel, bedel gerektiren, en pak tarzı oturtma çabasıydı. Kürdistan'ın direniş tarzını oturtan bir eylemdi bu. Bugün Kürdistan dağlarında direnenlerin, Kürdistan'da sömürgeci, katil zihniyetin kurduğu zindanlarda direnenlerin, nefsine hakim olmayıp tüm güzellikleri katleden zihniyete karşı bedenlerini açlığa yatırıp direnenlerin, korkuya yürüyüp, cesareti kendi ruhlarına bürünenlerin direniş kaynağı haline gelen bir gündü; 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi.

Bugün, 2021 yılında Metina alanının Zendura Tepesi'nde tarihin nereye sığdıracağını bilmediği  bir direniş var. Şimdi, Avaşin alanında en namert savaş tarzına denk gelen ve ölüm yerine son ana dek yaşamı tercih edip, evrenin verdiği zamana direnmeden son kurşunu bile düşmanına sıkıp, çatışarak şehit olma mertebesine ulaşan bir direniş var. Bugün Zap’ta Kürdistan halklarına yazılan, bir kadermiş gibi dayatılan tüm acılarına inat, bilinmezliklere inat sömürgecileri topraklarına basma cesareti gösterdi diye her gün cezalandırma eylemleri gerçekleştiren ve gerilla savaş tarzını oturtan bir komutanın, gerillanın savaş sanatının taktik mimari olan Ali Piling’ın  savaşçıları var.

Düşmanın, "nereden çıktıklarını bile bilemiyoruz” diye çaresizliğini kabul ettiği bir savaş yürütülüyor Zap’ta şimdi. İşkenceciler işkenceden yorulurken, direnişçilerin direnişten yorulmadığı bir irade var zindanlarda. Her gün Rojava’da, Avrupa’da, Maxmûr’da, Başur’da yürüyüşlerle, mitinglerle bu direnişe katılan ve destekleyen bir halk gerçekliği var. Bu direnişi yaratıp, ilk kaynağını oluşturan, ilk direnişlerini yaratan ve kendilerini feda ederek inandıkları felsefenin havarileri olarak tarihe geçen bu devrimciler ölümle değil özgürlükle nikahlanmanın ilk pratiğini gösterdiler. Bir direnişin anatomisini oluşturan ilk havarilerdir onlar. Çünkü bir davanın direniş tarzını yarattılar.

Bu bir hatırlatma değil. Unutmanın ihanet sayıldığı bir ülkenin arkadaşlık, direniş ve değer geleneğinde bunu yazmak bir borç. Kürdistan halkları, 14 Temmuz Ulusal Onur Günümüzü kucaklıyor...