Çiftyürek:Ya birlikte kazanacağız ya da hep birlikte kaybedeceğiz

KKP Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, Türk devletinin Güney Kürdistan'daki işgal saldırılarına ilişkin konuşarak, "Ya birlikte kazanacağız ya da hep birlikte kaybedeceğiz. Kürt siyasetinin önündeki ikilem budur" dedi.

Türk devletinin Güney Kürdistan topraklarına yönelik işgal ve askeri saldırıları devam ediyor. Sivillerin de yaşamını yitirdiği bu saldırılarda, başta Güney halkı olmak üzere tüm Kürdistanlılar tepkililer. Kürdistan Komünist Partisi (KKP) Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, Türk devletinin Kürdistan tüm parçalarına dönük saldırılarına ilişkin ANF'ye konuştu.

Türk devleti sadece Güney Kürdistan bölgesini değil aynı zaman daha kapsamlı olarak Özerk Rojava’yı da hedef aldığını belirten Çiftyürek, bu saldırıların amaçlarının Kürdistan'ın iki parçasını kalıcı olarak ilhak etmek olduğu kaydetti.

Türk devletinin bu iki parçayı ilhak etmek için PKK'yi bahane ettiğine dikkat çeken Çiftyürek, şunları belirtti: "Çünkü İran gibi Türkiye’nin de son yıllarda öne çıkan hedefi, Kürt halkının ulusal özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin zayıf halkaları olan Güney ve Rojava Kürdistan’ın mevcut resmi ve fiili konfederal statülerini ortadan kaldırmak, en azından silahlı orduları olmayan, uluslararası ilişkilerden yoksun klasik özerk yapılara dönüştürmektir. Irak rejiminin, Federal anayasanın 140. maddesini yıllardır oyala-ertele-uygulamama politikasıyla iki şeyi hedefliyor; peşmergeyi ulusal ordu konumundan çıkarmak, Kürdistan’ın konfederal yapısını klasik özerkliğe geriletmek. Çünkü ikisi var oldukça bağımsızlık her zaman gerçekleşebilir diye bakıyor Irak rejimi. Rojava’da da Esad rejiminin ısrarla coğrafik statüye ve esas askeri yapılanma olarak DSG’ye karşı çıkmasının gerekçesi aynıdır."

ASTANA ÜÇLÜSÜ VE TÜRK SOPASI

Suriye'deki BAAS rejiminin Kürtlere ve Rojava'ya dönük politikalarına değinen Çiftyürek, "Statü ve silahlı güce dayalı özerkliğe karşı çıkışını, 'Kürtler Kuzeyli misafirimizdir' diyerek Kürdü ayrı millet ve Kürdistanı coğrafya olarak görmeyen çizgiye kadar çıtayı düşürüyor. Astana üçlüsü de Esad’ı destekleyen tutumla, Rojava Kürtlerinin özerklik taleplerine, Türk sopası ile yanıt veriyor. Türkiye ve İran’ın iki Kürdistan parçasına karşı koordineli hareketlerini su politikalarında da görmekteyiz.

Yani İran ve Türkiye, Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ile Kuzey ve Doğu Özerk Suriye Yönetimi’ne (KDÖSY) yönelik askeri, ekonomik, demografik saldırı ve kuşatmaya su silahını kullanmayı da eklediler. Türkiye Rojava'nın, İran ise Güney Kürdistan bölgesinin suyunu uluslararası hukuka aykırı kesmeleri kuşatmanın yeni adımları olacaktır" diye konuştu.

'KÜRTLERDEN KORKUYORLAR'

Türkiye ve İran'ın, Güney Kürdistan ile Kuzey-Doğu Suriye Yönetimi'nin mevcut konumlarının Doğu ve Kuzey Kürdistan için emsal oluşturacağından korktuklarını vurgulayan Çiftyürek, şu değerlendirmelerde bulundu: "Dolayısıyla Kürt meselesinde çözüm çıtasının yükseleceği, süreçte benzer konfederal statülerin Doğu ve Kuzey parçalarında da ortaya çıkmasıyla bağımsız Kürdistan’ın dolayısıyla parçalanmanın kaçınılmaz olacağından hareket ediyorlar. Ayrıca KBY ile KDÖSY’nin sadece diğer Kürdistan parçaları için değil Ortadoğu genelinde etnik ve inançsal özgür birliktelik açısında da yeni bir model oluşturacağı hatta şimdiden oluşturdukları korkusunu yaşıyorlar.

Halklar ve inançlar hapishanesi Türkiye ve İran, KDÖSY ile KBY’nin çok etnik yapılı, çok resmi dilli, çok inançlı birliktelikleri yani halklar ve inançlar bahçesi Kürdistan yolunda önemli adımlar atmaları kendilerini ciddi anlamda korkutmaktadır. Bu korku sadece 'Kürtler hareketlenir ayrılır' korkusu değil yanı sıra farklı inanç ve etnik yapıda halklar için de çekim merkezi olacağı korkusudur."

DANIŞIKLI DÖVÜŞ MÜ VAR?

Türkiye ve İran'ın söz konusu korkuların tetiklemesiyle koordineli olarak Kürdistan parçalarındaki statüye son vermek ya da güçten düşürmek hedefinde olduklarını söyleyen Çiftyürek, "Kürtler, aynı zamanda Irak ve Suriye rejimlerinin de hedefi oldukları açıktır. Bu nedenle örneğin, Türkiye’nin özellikle son saldırı ve işgallerinde Irak hükümetiyle danışıklı dövüşü var mı yok mu? İyi izlemek gerekiyor. Çünkü Türk devletinin 11 Ağustos’ta Sidekan’a SİHA saldırısında dört Irak subayın ölmesi sonrasında Arap Birliği’nden gelen tepki, Irak'ın Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ziyaretini iptal etmesi ve hatta Habur kapısını kapatma tartışmaları resmin bir yüzüydü.

Diğer yüzü ise Irak ordusu bu nedenle Kürdistan’a yerleşiyor. İstihbaratçı Başbakan Kazimi’nin sinsi planlarına dikkat edilmeli. Kazimi 'Sınır kapılarını denetleme, sınır kapılarında paralel devlete son vereceğiz' derken, esas hedef Kürt denetimindeki sınır kapıları ile 'paralel' devlet olduğu bilinmelidir" ifadelerini kullandı.

'ULUSAL BİRLİK GÜÇLENDİRİLMELİ'

Dört parça Kürdistan’da yaşayan Kürtlerin bu saldırılara karşı almaları gereken tutuma dair de konuşan Çiftyürek, şöyle devam etti: "Tüm bu saldırı ve kuşatma koşullarında Kürt parti, aydın ve stratejistler ulusal mücadelede günü kurtarmak değil geleceği kazanmaya, taktik değil stratejiye, partinin değil halkın çıkarlarına odaklanarak kuşatma ve saldırıları etkisizleştirebilirler.

Özellikle Rojava Kürdistan’ında, PYNK ve ENKS’yi 16 Haziran 2020 ulusal birlik çerçeve anlaşmasının halkta, siyasetimizde yarattığı heyecan ve umudun sönümlenmesine izin vermeden, Duhok 2014 Anlaşmasının yol haritasını belirleyip hayata geçirmeye çağırmalı ve üzerlerinde demokratik basınç kurmalıyız. Kısacası, PYNK ile ENKS 16 Haziran’da üzerinde anlaştıkları Duhok Anlaşmasını başta askeri gücü birleştirme ve iktidarda ortaklaşma olmak üzere hızla yaşamla buluşturmalı. Çünkü birliğin alternatifi yok."

'KARŞILIKLI DİYALOG GELİŞMELİ'

Kürdistan’ın tüm parçalarında siyaset yapan Kürdistanî partilerin Türk devletinin saldırılarına karşı geliştirmeleri gereken reflekslere ilişkin de konuşan Çiftyürek, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Asıl muhatap esas olarak, KDP ve PKK'dir. Çünkü dört parça Kürdistan’da örgütlü olup siyaset yapan bu iki partidir. Öncelikle daha önce dile getirdiğimizi burada tekrarlayayım; Kim Kürt halkının dostuysa, kim birakujinin toprağa gömülmesini savunuyorsa KDP ile PKK’nin yakınlaşması ve giderek ittifak kurmasını savunmalı ve buna teşvik etmeli. Böylece 40 yıllık soğuk savaş duvarının yıkılması için çaba harcanmalıdır.

Ayrıca PKK’nin başkanıyla, parlamentosu ile, hükümetiyle KBY’nin siyasal yönetimini ve egemenlik haklarını tanıması ve karşılıklı diyalogla aralarındaki sorunları çözmeleri önemlidir. Özetle, tüm Kürdistanî partiler ve elbette ağırlıkla KDP ile PKK şimdi iki Kürdistan parçasının kazanımlarının korunmasını birlikte savunmalı. Ya birlikte kazanacağız ya da hep birlikte kaybedeceğiz. Kürt siyasetinin önündeki ikilem budur."