İnşaattan Kürdistan dağlarına: Argeş Botan

İnşaat işçiliğinin ardından dağlardaki direnişe katılan Argeş Botan, 2017'de ölümsüzleşti. Botan, "Kürdistan’ın çocukları, anneleri, ağaçları, dalları kan istemiyor; Önderliğini istiyor" diyordu.

“Teni tarçın kokulu halkımın oğulları,
Atlanın.
Bizi bekliyor ay akşamları, daha yola çıkmadan eksiksiz anlatın çocuklarınıza aklınızda kalanları
Unutmayın, göçmen tarihlerden, yerleşik zulümlerden geçilerek varıldı yüzyılın eşiğine
Mazlumların ve bilgelerin bize tarihsel emanetidir, her yerde yeni anlamlarıyla denenir.
Gün gelir zulüm de göçer
Zaman örter her şeyin üstünü
Uzağı gören çocuklar bilir,  gelecek uzun sürer...”

ÇİMENTOLU ELLERİYLE DİRENİŞTE

Argeş Botan, 8 Eylül 2017 tarihinde Şırnak’ın Basa (Güçlükonak), Koçera ve Nivya köyleri arasında Türk ordusu ile girdiği çatışmada son mermisine kadar çatıştı ve ölümsüzleşti.
Onunla, 2015 yılının en güzel aylarının birinde, dünyadaki birçok direnişi geride bırakıp zafere yürüyen surların direniş destanı yazan sokaklarında görüştük. İçtenliğiyle herkesin dikkatini üzerine topladı. Gülümsemesiyle karşıdakini rahatlatıyordu. Siirt’in inşaatlarından gelmişti. Direnişe koşarken avuçlarındaki çimentoyu silmeyi unutacak kadar ülke aşkıyla dolmuştu; “Kürdistan’ ın gençleri geldi ” dedi ve direnişe dâhil oldu. Çok kısa bir süre sonra onu, kadın ve direniş şehri Nusaybin’in Alika Mahallesi'nde gördüm. Hiçbir şey eksilmemişti yüzünden. Daha fazla öz, daha az kirlilikle karşılaştım. Onu Nusaybin direnişinin en güzel yüzlerinden birinin, Bilal Erdoğan'ın (Botan Şoreş) yanında görmüştüm. Röportaj vermesini istediğimde, “sana röportaj veremem ama seni bir eyleme götürebilirim” demişti. Bu fırsat kaçmazdı! Argeş, Botan’a bağlılığını saklayamıyordu. Kürdistan yiğitlerini birbirine sevdiren PKK’ nin yarattığı yüce sevgi anlayışıydı. Kamera elimde, hayranlıkla elinde bisving taşıyan Botan’a bakıyordum.

KIRILAN KAMERADAKİ EYLEM

Zırhlı aracın sokağa giriş yaptığı bir vakitte barikatın arkasında bulunan Botan ve Argeş, slogan atmaya başladılar. Aracın (akrep) patlaması ile ben kameramın yere düşmesi bir oldu! Henüz yerdeyken Argeş bağırmaya başladı, “çektin mi? çektin mi?” Kamera hasar görmüş, sadece ekran kısmı kalmıştı. Üçümüz barikatın arkasına uzanmış bir şekilde kameranın ekran kısmından bir ileri bir geri, sürekli aynı videoya bakıp moral aldık.

BOTAN AMED'İN ARDINDAN...

Kürdistan’ın yiğit gençlerinin öncülüğü yapan Botan Amed, Nusaybin direnişinde ölümsüzleşti. Argeş, "Botan heval, dağlara gitmeyi çok istiyordu, onun hayali gerçek olmalı” dedi ve yönünü yiğitlerin mekânı olan Kürdistan dağlarına verdi. Ölümün yenmeden çoğalttığı bir yaşam nehri gibi PKK, durmadan akıyor.
Antakya'da 1995 yılının ilk ayında doğan Argeş Botan (Mehmet Halil Kılıç), '90’lı yıllarda Siirt’in diriliş mekânında ölümsüzleşen amcasının ismini aldı.  Antakya’ da büyüyen Argeş, ilkokulu bitirdikten sonra ailesini geçindirmek için bir sürü farklı işte çalıştı. En son Siirt’te inşaatta çalışan Argeş, haberlerden Kürdistan gençliğinin direnişini duyup, Nusaybin’in kılıç kuşanan gençlerine koştu.
“Bağlılık, direnişe dönmeyi emreder
Güneşin hapsedildiği yeri biliyorum.
Hazır ol!
Ordu ordu, bölük bölük, teker teker geliyorum.
Bu,
Ne benim sana, tepeden inme bir emrim
Ve ne de ayaklarına kapanıp ağladığım bir yalvarışımdır,
Bu, eğilmez başların, bükülmez bileklerin yani tarihin durdurulmaz emridir.”

'ÖNDERLİĞİMİZ İÇİN...'

Direnişiyle büyüdüğü Nusaybin’in halkına borcunu ödemek için yönünü Botan’a döndü. Botan’a giderken duygularını kendisi gibi en sade şekliyle dile getiren Argeş, şunları söylüyordu: "Önderliğimizin özgürlüğü için gitmek istiyorum. Çünkü Önderlikle halkımızın artık birlikte yaşaması gerekir. Halkımız, kendi önderliğiyle yaşamak istiyor. Kürdistan’ın çocukları, anneleri, ağaçları, dalları, çiçekleri bile akıtılan bu kadar kanın yettiğini dile getiriyor her gün.
Önderliğimizin Kuzey Kürdistan’ da tutsak olması ve onlarca yoldaşımın anısına bağlılık gereği olarak Kuzey’e gitmek istiyorum. Şehitlerle anılar beni ayaklarım üstünde tutuyor. Zorlandığım, üzüldüğüm her an  şehitlerle olan anılarımı, yoldaşlarımı düşünüyorum ve daha güçleniyorum. Onların hayali dağlara gelmekti ve ben bu hayali gerçekleştirdim. Şimdi de yeniden Kuzey’e gitmek, bağlılığın bir emridir. Bizimle olmasa bile Kürdistan’ın çocuklarıyla özgürce yaşamalı Önder Apo."