Babasının mücadelesini sahiplendi

Babasının özgürlük mücadelesi saflarında yaşamını yitirdiğini öğrendikten sonra gerillaya katılan Gülçin Umut, “Her şeyden önce devrim şehitlerini sahiplenmek, anılarına sahip çıkmak ve izlerinde yürümek öncelikli görevimizdir” dedi.

Babasının özgürlük mücadelesi saflarında yaşamını yitirdiğini öğrendikten sonra gerillaya katılan Gülçin Umut, “Her şeyden önce devrim şehitlerini sahiplenmek, anılarına sahip çıkmak ve izlerinde yürümek öncelikli görevimizdir” dedi.

Devlet tarafından köyleri boşaltılıp, yakıldıktan sonra koruyuculuğu kabul etmeyen köy halkı ve ailesi kendi topraklarından zorla göç ettirilen Gülçîn Umut, “Babam zorlu bir dönemde direnerek özgürlük davasını verdi. Ben de yaşananları kabul etmeyip babamın davasını sahiplenerek dağlara çıktım” dedi.

Kürdistan’da Türk devletinin baskısına maruz kalarak, köyleri yakılarak sürgüne maruz bırakılan birçok hikâyeye tanık olduk. Gülçîn Umut da böylesi bir sürgünü yaşayan bir Kürdistanlıdır. Hakkari’nin bir köyünde dünyaya gelen Gülçin Umut’un babası Harun kod adlı Recep Kurt, devletin işbirlikçi olma dayatmalarını kabul etmediği için 5 yıl zindanda kaldı. Zindandan çıktıktan sonra da 1994 yönünü özgürlük mücadelesinde yerini almak için dağlara döndü. Aynı yıl Gülçin Umut’un ailesinin geri kalanı da Güney Kürdistan’a göç etti, babası özgürlük mücadelesi saflarında yaşamını yitirmesinden sonra ise PKK saflarında yerini aldı.

‘BABAMIN YAŞAM ÇİZGİSİNİ ESAS ALDIK’

Babasının yaşam öyküsünü ve ailesinin sürgün günlerinde ne kadar zorlandığını anlatan Gülçîn Umut; “Her şeyden önce devrim şehitlerini sahiplenmek, anılarına sahip çıkmak ve izlerinde yürümek öncelikli görevimizdir. Kendimde bu güne kadar babamın yaşamını anlatacak cesareti bulamadığım için özeleştirimi veriyorum. Bu devrimde bedel ödeyen tüm şehitleri anmak önemlidir. Şehitlerimiz doğru bir yaşamın asıl sahipleridir. Ben ve kardeşlerim PKK hareketinin gerçekliğiyle yaşama gözlerimizi açtık. Babam ve ayrıca yoldaşım olan Şehit Harun’un bizler üzerindeki derin etkisinden dolayı her zaman onun yaşam çizgisini kendimize esas aldık” diye konuştu.

‘HİÇBİR GÜÇ BABAMI DAVASINDAN KOPARAMADI’

Kürdistan’da halk üzerinde her türlü şiddeti, zoru kullanan Türk devletine rağmen babasının büyük bir irade ve bağlılıkla direniş sergilediğini söyleyen Gülçîn Umut, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Ben ve kardeşlerim daha küçükken Harun yoldaş zindana girdi. Bölge üzerinde her türlü zor ve şiddeti kullanan düşmana rağmen büyük bir irade ve bağlılıkla mücadelesini yürüttü. Dönemin en zorlu koşullarında 5 yıl Türkiye zindanında kaldı. Annemin ailesinden devletle iş birliği içerisinde olan akrabalarımız vardı. Babamın zindana girmesiyle annemin devletle işbirliği yapan ailesi anneme; ‘sen eşkıya biriyle evlenmişsin’ diyorlardı. Bizler için hoş olmayan söylentiler vardı çevreden. Fakat bu tür yaklaşımlar babamın anneme ve partiye olan bağlılığına hiçbir zaman engel teşkil etmedi. Babam mücadelesinden hiçbir zaman pes etmedi. Evin tüm sorumluluklarını üstlenen annemin ise babama karşı olan sevgi ve saygısından hiçbir zaman eksilme görülmedi. Babam zindandan çıktıktan sonra fiili olarak katılım yaptı ve bir daha eve dönmedi. Daha sonrada köyümüz düşman tarafından boşaltılarak yakıldı. Evimizden uzaklaşmak zorunda kaldık. Evinden toprağından uzaklaşmak zorunda bırakılan annem toprağından uzak kaldığı için yaşanan durumu bir türlü kabullenemiyordu. Bundandır ki oda davaya sonuna kadar sadık kaldı.”

‘DEVRİM GERÇEKLEŞTİĞİNDE BOTAN’DA KÜRTÇE OKUYACAKSIN’

Küçük yaşında yaşadıklarına anlam vermeye çalışan Gülçîn Umut, hiçbir insanın yaşam hakkının elinden alınmasını, özgürlüğünün kısıtlamasını doğru bulmadığını, ailesinin yaşadıkları, zorla boşaltılan, yakılan köyler, sürgünlerin insanlık dışı bir durum olduğunu belirten belirtti. Babasının, hiçbir insanın böylesi bir yaşamı hak etmediğini düşündüğünü belirten Umut son diyaloglarını da şöyle aktardı: “Yaşananlar babamın davasına anlam vermeme ve onunla aynı mücadeleyi sürdürmem gerektiği düşüncesine çekti beni. Babamla en son görüşümde dağlara katılmak istediğimi belirtmiştim. Babam bana; ‘Sen daha küçüksün. Büyüdüğünde söz ben kendi elimle katılımını gerçekleştireceğim ama önce okulunu oku’ dedi. Benden de bir söz aldı. Bana ‘devrim gerçekleştiğinde sen Botan'a gidip Kürtçe eğitimi alacaksın’ dedi. Ben de ona söz verdim ve son görüşmemiz oldu. Şikâyetler üzerine babam bir evde düşmanla girdiği çatışmada şehit düşürüldü. Mahmur kampında şehadetini öğrendim. Daha sonrada babama verdiğim sözü yerine getirmek ve onun silahını kaldırmak üzere gerillaya katıldım. Özgürlük uğruna büyük bedeller ödedik. Özgürlüğümüzü elde edene kadar bu davayı sürdüreceğiz.”

‘BABAMLA GERİLLACILIK YAPTIĞIMI DÜŞLERDİM’

Babasının yaşadığı toplum içinden farklı bir yaşam tarzının olduğunu ve bu yaklaşımlarıyla herkesi etkileyen bir yanının olduğunu anlatan Gülçîn Umut “Babam ailesine ve çevresine çok farklı yaklaşırdı. Bu yaklaşımları ve yaşam felsefesiyle hem bizler hem de çevre üzerinde büyük etki yaratmış her kes tarafından sevilen saygı duyulan biri haline gelmişti. Çok fazla beraber yaşamadık ama babam elinden geldiğince bizlere bir şeyler öğretmeye çalışırdı. Kızlarına daha hassas yaklaşır, değer biçerdi. Yaşadığımız toplumdaki koşullar altında bir evlilik asla yapmamamız gerektiğini, evlensek dahi kadını esaret altına alan bir yaşam tarzını asla kabul etmememiz gerektiğini her zaman söylerdi. Düşlerimde her zaman babamla beraber gerillacılık yaptığımı görürdüm. Bir an olsun benden ayrı olduğu düşünmedim. Şahadetini öğrendikten sonrada babamın benimle olduğu hissini hep taşıdım. Ölümsüz olan şehitlerimizin anılarına sahip çıkmak mücadelelerini başarıya götürmek en başta gelen görevimizdir. Partiye her yeni katılan arkadaşlar da emek ve mücadeleleri hiçbir zaman unutulmayan şehitlerimizin anılarına sadık kalarak izinde yürürler” diye konuştu.