Diyarbakır cezaevlerindeki hak ihlallerine ilişkin rapor

ÖHD ve TUAY-DER Amed Şubesi, Diyarbakır Kampüs Ceza İnfaz Kurumları'ndaki hak ihlallerine ilişkin hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaştı.

Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Tutuklu Aileleri ile Dayanışma Derneği (TUAY-DER) Diyarbakır Şubesi, salgın sürecinde Diyarbakır Kampüs Ceza İnfaz Kurumları’nda yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladığı raporu, kamuoyu ile paylaştı. Ziyaretin Aralık ayında cezaevi kampüsündekiler ile yapılan görüşme sonucu hazırlandığı belirtildiği raporda, görüşmeleri ise derneklerin hapishane komisyonundakiler tarafından gerçekleştirildiği aktarıldı.

Raporda, salgın sürecinde yaşanan ve sürekli hale getirilen hak ihlalleri ile karşılaşılan diğer sorunlara ilişkin gerekli tespitlerin yapılması, raporlaştırılması, oluşan raporlar neticesinde gerekli hukuki başvuru ve suç duyurularının yapılmasının amaçlandığını belirtildi.

Diyarbakır Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki kadınlar ile görüştüklerinin ve yaşanan hak ihlallerine dikkat çekildiği raporda, şu tespitler yapıldı:

“*Açlık grevinde olan mahpuslara hapishane idaresi tarafından 5 günlük grev süresi boyunca günlük olarak karbonat, tuz, şeker, limon, yoğurt verildiği, grev sonrasındaki 3 gün ise patates püresine ek olarak bazen yulaf bazen de yoğurt verildiği, yine 5 günlük grev süresince grevde olan mahpusların günde 1 kez sağlık personeli tarafından nabız, tansiyon, ateş, satürasyon kontrollerinin yapıldığı ifade edilmiştir. Sağlık personelinin ilgili kontrolleri yapmak üzere koğuşa gelirken hafta içi gelişlerinde Covid-19 pandemisi sebebiyle alınan tedbirler kapsamında özel tulum giyerek geldiğini ancak hafta sonu gelişlerinde tulum giymeksizin koğuşa giriş yapıp kontrolleri yerine getirdiği belirtilmiştir. Açlık grevine giren mahpuslara cezaevi idaresi tarafından disiplin soruşturmalarının açıldığı, açlık grevine girmiş olan mahpuslardan Özlem Seyhan ile Jiyan Taş’a 1 ay bazı etkinliklerden alıkoyma cezasının kesinleştiği belirtilmiştir.

*Kadın mahpusların İmralı Hapishanesi’ne sevk taleplerinin Adalet Bakanlığı’nın Covid-19 pandemisi kapsamında alınan tedbirleri gerekçe gösterilerek hapishane idaresi tarafından işleme alınmadığı ve bu duruma ilişkin taleplerinin işleme alınmadığına dair kararın kendilerine tebliğ-tebellüğüne ilişkin kararın verildiği, ancak sevk talepleri pandemi gerekçesi ile işleme alınmazken diğer cezaevlerinden sevklerin hala yapılmaya devam ettiği ifade edilmiştir.

*Koğuşlarda genelde ayda 1 kez arama yapıldığı, yapılan arama işlemleri sırasında en az 10 infaz koruma memurunun koğuşa girdiği ancak hapishane müdürünün katıldığı aramalarda ise koğuşa giren infaz koruma memuru sayısının çok daha fazla olduğu ifade edilmiştir. Burada sağlık hakkını riske atan durumların yaşandığı ifade edilmiştir.

*Mahpuslar, hapishane idaresince kitap taleplerine her bir mahpusa 2 ayda 10 tane kitap verilmesi şeklinde sınırlamaların getirildiğini, süreli yayınlara erişemediklerini, dergi, bulmaca, vb. süreli yayın taleplerinin idare tarafından hapishane kantininden temin edilerek karşılanabileceğinin belirtildiği, ancak hapishane kantininde çok sınırlı sayıda dergi bulunduğundan süreli yayınlara da erişim haklarının kısıtlandığı ifade edilmiştir.

* Kadın mahpuslar, sıcak su ihtiyacının karşılanmasında sıkıntılar yaşadıklarını, sıcak suyun genel olarak sabahın çok erken saatlerinde ya da gece 22.00 ve sonrasında verildiğini, bu durumun özellikle pandemi süreciyle birlikte kişisel ve ortam hijyenini sağlamakta sorunlar yaratabileceğini belirtmişlerdir.

*Hastane sevklerinin çift kelepçe uygulanarak yapılmaya devam edildiği, çift kelepçe uygulamasını kabul etmeyen birçok kadın mahpusun bu sebeple hastaneye gidemedikleri ve sağlık durumlarının ağırlaştığı belirtilmiştir.

*Mahpuslarla alınan görüşmelerde TRT-2 kanalının kullanımlarında olan televizyonlarda izlenemediği, bu konuda hapishane idaresi ile yapılan görüşmelerde yayınlanacak kanalların Adalet Bakanlığı’nın izninde olan bir konu olduğunun kendilerine iletildiğini, Adalet Bakanlığı’na konuya ilişkin yazılı başvurularına cevap olarak ise sorunun çözümü noktasında doğrudan bir cevap verilmeyip, ilgili kanun maddelerinin yazılı olduğu bir cevabın verildiği belirtilmiştir.

* Yine pandemi sebebiyle telefon görüş hakları hafta 1 kez 20 dakika olmak üzere uygulanan mahpuslardan görüş cezası alan mahpusların 20 dakikalık olan görüş sürelerinin 10 dakikaya düşürüldüğü ifade edilmiştir.”

DİYARBAKIR 1 NOLU’DA TUTSAKLARA İŞKENCE

Diyarbakır 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki tutsaklar ile de görüşüldüğünün kaydedildiği raporda, yaşanan hak ihlalleri ise şöyle sıralandı: 

“*Diyarbakır 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan mahpuslarla yapılan görüşmede cezaevinde ziyaret yapıldığı gün görüşme yapılan mahpusun yan odasında kalan bir mahpusun cezaevi idaresince çağırıldığı ve müdür odasında darp edildiği daha sonra koğuşa getirildiği ancak mahpusla görüşemediklerinden yaşanan işkence ve kötü muameleye ilişkin bilgilere edinemedikleri tarafımıza aktarılmıştır.

*Cezaevinde açlık grevine giren mahpusların tek kişilik odalara götürüldüğü ve grev bitene kadar tek başına tutulduğu aktarılmıştır.

*Cezaevinde bulunan hasta mahpuslardan Ali Görgülü’nün 4.kez kalp krizi geçirdiği ve 70 yaşında olduğu buna rağmen hastaneye götürüldüğünden karantina odasında tek başına kaldığı ve durumundan endişe duydukları belirtilmiştir.

* Cezaevinde hobi, etkinlik ve spor gibi sosyal aktivitelere korona nedeniyle izin verilmediği belirtilmiştir.

* 27 Kasım’dan bu yana aralıksız açlık grevinin devam ettiğini, bu anlamda 5 günde bir 1 mahpusun açlık grevine girdiğini, açlık grevine giren mahpusun hemen tek kişilik hücreye alındığını, çok az miktarda ve yetersiz limon, şeker ve tuzun verildiğini, ayrıca verilen bu gıdaların da gecikmeli olarak verildiğini, grevi biten mahpusun hemen koğuşuna alınmadığını, 2-3 gün bekletilip sonrasında koğuşuna dönebildiğini belirtmişlerdir.

* Açlık grevlerinin başlaması sonucu uygulamaların daha fazla sertleştiği belirtilmiştir.

* Her sabah 10-15 kadar infaz memurunun sayım ve arama için koğuşlara girdiğini, bu ayda 3 defa detaylı arama yapıldığını, bu aramalar esnasında koğuşların alt-üst edildiğini, her yerin dağıtıldığını belirtmişlerdir.

* Kürtçe kitaplarının kendilerine hiç verilmediğini, gerekçe olarak da kendilerine tercüman yokluğunun gösterildiğini belirtmişlerdir.

*Odaların içini tamamen görecek şekilde kameraların yerleştirildiğini, bu anlamda kıyafet değişimi gibi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla lavaboları kullanmak zorunda kaldıklarını belirtmişlerdir.

* Defter kullanmalarına izin verilmediğini belirtmişlerdir. Bu anlamda ilk sevkler zamanı yanlarında olan yazılı ya da yazısız defterlere el konulduğunu, hala kendilerine verilmediği gibi, bu defterler sebebiyle birçok mahpusa disiplin cezaları verildiğini belirtmişlerdir.

* Berber ve terzilerinin olmadığını, bu ihtiyaçları gidermek amacıyla birbirlerinden yardım almalarına da izin verilmediğini, bu yasağa dair gerekçe olarak da pandemi döneminin gösterildiğini belirtmişlerdir.

* Cezaevi içerisinde mahpusların avukat görüşüne geldiği sırada kalem getirmesine izin verilmediği gözlemlenmiştir.”

Diyarbakır 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki tutsaklar ile görüşme gerçekleştirildiğinin ifade edildiği raporda, şunlar kaydedildi:

“*Berberin ilk başlarda olmadığını ancak daha sonra berber gelmiş olmasına rağmen saçların kesimi olarak 1 ya da 3 numara dışında saçlarının kesilmediğini belirtmişlerdir. Saçların sadece 1 ya da 3 numara şeklinde kesilmek istenmesi taraflarınca kabul edilmediğini ve bunun tek tip bir uygulamaya yol açtığını ve bu şekilde mahpusların manipüle edilmeye çalışıldığını belirtmişlerdir.

*Sağlık sorunları veya duruşmalar sebebiyle cezaevinden çıkan mahpuslara 15 günlük karantinanın uygulandığını ve bu tedbirin cezaevi idaresi ile çalışanlarına uygulanmadığını, mahpuslara karantina adı altında psikolojik ve sosyal şiddet uygulandığını, özellikle hastaneden gelen mahpusların tek kişilik hücrede karantinaya alındığını belirtmişlerdir.

* Görüşme yapılan mahpus tek kişilik hücrede kaldığını hiçbir şekilde spor ve el işi faaliyetlerine çıkamadıklarını belirtmişlerdir.

* Her gün koğuşların en az 10 infaz memuru tarafından detaylı olarak arandığını ve özel eşyalarının karıştırıldığını, bu aramaların sık sık ve geç saatlerde yapıldığını belirtmişlerdir. Aynı şekilde sayıma gelen infaz memurlarının da sayı olarak kalabalık olduğunu belirtmişlerdir.

* Temizlik için tek bir çek pas ile fırçanın verildiğini bu fırça ve çek pas ile hem koridor hem de tuvaletlerin temizlendiğini bu sebeple tek bir tane temizlik aracının verilmesi sebebiyle hijyenik bir ortamın sağlanamadığını belirtmişlerdir.

* Savcılığa dilekçe vermelerine rağmen ilgili yerlere iletilmediğini, çoğu kez dilekçelere el konulduğunu ya da dilekçe içeriklerinin değiştirildiğini belirtmişlerdir.

* Ayakkabıların her seferinde çıkarılmasının istendiğini belirtmişlerdir.

* Bazı infaz memurlarının bilerek provokasyon yaptıklarını, özellikle infazı yaklaşmış olan mahpusları hedef alarak onların infazını yakmaya yönelik davranışlarda bulunduklarını belirtmişlerdir.

*Anlık tedaviler ve acil durumlar için doktor ve diş hekiminin olmadığını belirtmişlerdir.

* Ana koridorun hiç temizlenmediğini, hijyen konularında hiç dikkat edilmediğini belirtmişlerdir.

*Odaların tamamen içini gören kameraların yerleştirildiğini, özel alanlarının kalmadığını belirtmişlerdir.”

Diyarbakır D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda yaşanan hak ihlallerinin aktarıldığı raporda, şu ihlaller sıralandı:

“Mahpuslarla yapılan görüşme neticesinde, 12.12.2020 tarihinde yaklaşık 12 mahpusun yapılan test sonuçlarında Covid-19 olduklarını ve karantinaya alındıklarını, durumlarının iyi olduğu belirtilmekle birlikte cezaevi idaresi ve personellerinin Covid-19 salgını için yeterli tedbirleri almadığını, temizlik ve hijyen koşullarını kendi kişisel imkanlarıyla sağladığını ve hem kendilerinin hem de cezaevinde aynı bölümde bulunan ve ciddi sağlık sorunları olan başka mahpusların bu hastalıktan kaynaklı yaşamlarının risk altında olduklarını ve endişelendiklerini belirtmişlerdir.

* Yine pandemi koşullarında olmalarına rağmen yakın zamanda 4 mahpusun kendi istekleri dışında ailelerinden uzak yerlerde bulunan cezaevlerine sürgün edildiğini belirtmişlerdir.

Mahpusların isimleri ve sürgün edildikleri cezaevleri şunlardır:

- Süphan Çubuk (Rize Kalkandere L Tipi Kapalı Cezaevi)

- Uğur Dirin (Trabzon Beşikdüzü T Tipi Kapalı Cezaevi)

- Umut Şenhozat (Giresun E Tipi Kapalı Cezaevi)

- Tarık Kar (Kandıra 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi)

*Pandemi sürecinde hiçbir spor, hobi faaliyetlerinin olmadığını ve havalandırmaya çıkma sürelerinin yetersiz olduğunu belirtmişlerdir. Covid-19 salgınından kaynaklı tedavileri için hastaneye gidemediklerini ve revirin tedavi konusunda yetersiz kaldığını ve bu sebeple sağlık problemleri yaşadıklarını da eklemişlerdir."

Diyarbakır 3 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki tutsaklar ile görüşüldüğünün belirtildiği raporda, yaşanan hak ihlaller şöyle: 

“* Koğuşların soğuk olduğunu,

* Şikayetlere karşın disiplin cezalarının verildiğini,

* İnfaz memurlarının baskılarının ve tehditlerinin olduğunu,

* İnfaz memurlarının, mahpusların kendilerine 'başkan' veya 'reis' diye hitap etmesini istediklerini,

* Revirde diş hekiminin olmadığını, revire gidişlerin zor olduğunu,

* Mahpuslar hastaneye veya duruşmaya gidip 14 günlük karantina sürelerini tamamladıktan sonra kendi koğuşlarına gönderilmediklerini, bu sebeple zaruri olan birçok şeyi gerçekleştiremediklerini,

*Hastaneye gitmek istediklerinde; infaz memurlarının ‘biliyorsun kendi koğuşuna gelemeyeceksin’ diye belirttikten sonra mahpusların çoğunlukla hastaneye gitmeyi istemediklerini belirtmişlerdir.”

ÇAĞRI

Raporun sonuç ve öneriler kısmında ise cezaevlerinde tutsakların durumunun iyileştirilmesi ve hak ihlallerine son verilmesi için çağrılar yapılarak talepler sıralandı.