KCK: Aleviler yurtlarında yaşamalı

Şark Islahat Planı gereği Maraş Katliamı gibi katliam, baskı ve çok yönlü politikalarla Fırat’ın batısının Alevi ve Kürtlerden arındırıldığını hatırlatan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Kürtlere topraklarına dönüş çağrısı yaptı.

Maraş Katliamı’nın, Fırat’ın batısının Alevisizleştirilmesi ve Kürtsüzleştirilmesi planı dahilinde de olduğunu belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Fırat’ın batısındaki Kürt ve Alevi nüfus oranının bugün yüzde 10’un altına düşmesi bir soykırım olduğunu söyledi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, 19-26 Aralık 1978’deki Maraş Katliamı’nın yıl dönümü vesilesiyle yazılı bir açıklama yaptı. Maraş Katliamı’nın, hem 12 Eylül faşist darbesine zemin yaratmak hem de Fırat’ın batısındaki Kürtleri soykırıma uğratmak için gerçekleştirildiğini hatırlatan Eşbaşkanlık, “Başka durumlarda çok hızlı hareket eden Türk ordusu, sıra Alevilerin ve Kürtlerin katledilmesine geldiğinde katliamlar gerçekleştikten sonra olay yerine ulaşmaktadır. Maraş ve Sivas katliamlarında polis ve ordunun bu tutumu, bu topraklarda Alevilerin ve Kürtlerin kökünün kazınmasının amaçlandığını göstermektedir” dedi.

ALEVİ VE KÜRT ÖLDÜRMEK ÖDÜLLENDİRİLİYOR

Maraş Katliamı’nın, mevcut Türkiye sınırları içinde Alevileri ve Kürtleri öldürmenin normalleştiğini ortaya koyduğunu kaydeden Eşbaşkanlık, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Kürtleri ve Alevileri katledenler bırakalım cezalandırılmayı; ödüllendirildikleri için bu katliamlar rahatlıkla yapılmaktadır. Bugün de Alevleri ve Kürtleri öldürmekte cezasızlık politikası sürdürülmektedir. Kameraların önünde öldürülen Alevi Kürt genci Kemal Kurkut’un katillerinin serbest bırakılması, bu politikanın en somut ifadesidir. Suruç’ta Şenyaşar Ailesi’nden üç insan AKP’li 1 milletvekilinin kardeşleri ve adamları tarafından katlediliyor ama tutuklanan yine Şenyaşarların çocuğu oluyor. Türk devletinin karakterini bu iki olay çok iyi ortaya koymaktadır. Kaldı ki, böyle yüzlerce, binlerce olay vardır.

GİZLİ ANAYASASININ GEREĞİ

Türk devletinin bir resmi anayasası, bir de gizli anayasası vardır. Gizli anayasası Kürtleri Türkleştirmeyi, Alevileri de Sünnileştirmeyi hedefler. Esas yürürlükte olan da her zaman bu gizli anayasasıdır. Alevilere ve Kürtlere yönelik nasıl bir politika yürütüleceği, 1926 tarihli Şark Islahat Planı’nda açıkça ortaya konulmuştur. Maraş Katliamı, 1926 Şark Islahat Planı doğrultusunda yapılmıştır. Şark Islahat Planı bir soykırım planıdır. İlk hedefi de Fırat’ın batısındaki Alevi Kürtler ve Dersim’dir. Maraş Katliamı’ndan sonra Fırat’ın batısında Kürtlerin bırakılmaması bu katliamın hangi amaçla planlandığını gösterir. Fırat’ın batısı büyük çoğunlukla Kürt ve Alevi iken bugün bu nüfus oranının yüzde 10’un altına düşmesi bir soykırımdır. Katliamlarla, baskılarla, çok yönlü politikalarla Fırat’ın batısı Alevisizleştirilmiş ve Kürtsüzleştirilmiş.

İNANÇ SOYKIRIMI DA YÜRÜTÜLÜYOR

Maraş Katliamı’nda yaşlı, kadın, çocuk demeden 200’den fazla insanın katledilmesi, soykırımcı Türk devletinin Alevilere ve Kürde bakışının sonucudur. Sadece MHP’li faşistler değil, bir kesim Maraşlının da bu katliamda yer alması bu devletin nasıl bir toplum şekillendirdiğinin kanıtıdır. Bunu Sivas Madımak Katliamı’nda da gördük. Günümüzde de her gün Kürtlere ve Alevilere yaklaşımda görmekteyiz. Aleviler üzerinde bir inanç soykırımı politikası yürütülmektedir. Aleviler bu gerçeği görmeden ne Maraş Katliamı’nı anlayabilir ne de bu inanç soykırımının önüne geçebilir. Tüm Aleviler, bu devletin Alevileri bir inanç ve kültürel soykırımına uğratmak istediğini görmeli, buna göre tutumlarını ve mücadelelerini geliştirmelidir.

DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE YER ALMALILAR

Aleviler, varlıklarını ancak bu devlet zihniyeti ve yapılanması değiştiğinde koruyabilir. Bu devlet zihniyeti ve yapılanması değişmeden Aleviler üzerindeki soykırımın duracağını ve Aleviliğin yaşatılacağını düşünmek büyük bir gaflettir. Hatta bilinçsiz bir biçimde ihanet konumuna düşmektir. Bu açıdan Alevilerin en temel toplumsal ve inançsal görevi, demokrasi mücadelesi içinde yer almaktır. Bugün Aleviler için en büyük ibadet demokrasi mücadelesidir. Çünkü ancak demokratik Türkiye gerçekleşirse Aleviler inançlarını koruyabilir ve gereklerini özüne uygun yerine getirebilirler.

ALEVİLER YURTLARINDA YAŞAMALI

Maraş Katliamı’na öfke duymak, en başta da bu katliamı yapanların amaçlarına öfke duymakla olur. Eğer onlar bu katliamlarla Fırat’ın batısını ve Dersim’i Alevisizleştirmeyi, Kürtsüzleştirmeyi amaçlamışlarsa o zaman bu topraklara dönmek, bu topraklarda inancımızı ve kültürümüzü canlandırmak, verilmiş en iyi cevap olur. Ege’ye, Türkiye’nin metropollerine yerleşmek ve dünyanın başka yerlerinde yaşam sürdürmek soykırımın amaçlarının gerçekleşmesi olur. Sadece yaşlıların bu topraklarda kalması ve bu topraklara dönmesi yetmez; gençler de bu topraklarda yaşamalı, emekleriyle bu toprakları, yine Aleviliğin, Kürtlüğün yaşadığı topraklar haline getirmelidirler. Böylece bu katliamlarda şehit düşmüş insanlarımızın anısına doğru bir karşılık vermiş oluruz.

KATLİAMCI ZİHNİYET İKTİDARDADIR

Halkımız bilmeli ki; Maraş Katliamı’ndaki zihniyet devam etmektedir. Maraş ve Sivas katliamlarını yapan zihniyetin sahipleri, şu anda iktidardalar. Hatta o yıllardan daha fazla bir Alevi düşmanlığı ve Aleviliği bitirmek isteyen bir devlet gerçeği bulunmaktadır. Bu gerçeklik bile Alevilere ve Kürtlere düşen görevleri net bir biçimde ortaya koymaktadır. Aleviler ve Kürtler başta olmak üzere, bu soykırımcı devletten zarar gören tüm topluluklar, emekçiler, kadınlar ve gençler bir demokrasi ittifakı yaratarak AKP-MHP faşist iktidarına karşı mücadeleyi yükseltmelidirler. Bu mücadele yükseltilip Türkiye demokratikleştirildiğinde Aleviler de Kürtler de tüm diğer inanç ve etnik topluluklar da Demokratik Ulus anlayışı içinde kimlikleri, inançları ve kültürleriyle özgürce yaşayacaklardır.

Maraş Katliamı’nda şehit düşenleri saygıyla anarken, onların özlemi olan Demokratik Türkiye ve Özgür Kürdistan’ın gerçekleştirilmesi sözünü yineliyor, bu temelde tüm demokrasi güçlerini Maraş Katliamı’nı yapan zihniyeti iktidardan düşürmek için mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.”