Ulusal tutum çalıştayında ortak strateji vurgusu

Ortak stratejinin şart olduğu, soykırım saldırılarına karşı direnişe sahip çıkılması gerektiği ile ABD ve AB’nin “PKK’yi kriminalize etmekten vazgeçmesi” vurguları dünkü “Türk devletin işgalciliğine karşı ulusal tutum çalıştayı”nda öne çıktı.

Güney Kürdistan’ın Metîna, Zap ve Avaşîn bölgelerine Türk devletinin işgal saldırıları sürerken, Kürdistan’ın dört parçasından parti, örgüt, aydın, sanatçı ve gazeteciler, bu işgal seferine karşı ulusal bir tutumun belirlenmesi için dün Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK)’nin organize ettiği çalıştayda biraraya geldi.

Başta Hewlêr, Süleymaniye, Duhok, Kobanê ve Qamişlo olmak üzere Avrupa, ABD ve Rusya’nın birçok kentinde yaşayan 200’den fazla ismi buluşturan online konferansta çalıştayda sadece Başûr değil, Bakûr ve Rojava Kürdistan’da da yürütülen işgal ve imha saldırılarının püskürülmesi için acilen ulusal-ortak bir Kürt tavrının oluşmasının önemine dikkat çekildi. Zaten bu tavrın nasıl olacağı çalıştayda yürütülen tartışmalarla taslağı belirlenen ve önümüzdeki günlerde Kürt kamuoyuna açıklanacak “Ortak Tutum Belgesi”nde ayrıntılı olarak yer alacak.

Goran’dan Komala’ya, Zahmetkêşan’dan İslamî Parti ve örgütlere hemen hemen Kürdistan’ın bütün birleşenlerini buluşturan bu çalıştayda hangi vurgular öne çıktı: İşte farklı isimlerce dile getirilen tespitler, durum değerlendirmeleri ve çağrıların özeti:

ORTAK STRATEJİ: Efrîn’den Serêkaniyê’ye, Şengal’den Avaşîn’e saldırı ve imha operasyonlarını bir konsept çerçevesinde yürüten Türk devletine karşı verilecek direniş de ancak ortak bir strateji içinde yürütülürse sonuç alabilir.

DİRENİŞE SAHİP ÇIKILMALI: Günlerdir Türk devletinin her türlü üstün teknolojik savaş aygıtlarıyla yürüttüğü saldırılara karşı Kürdistan özgürlük gerillası yalnız bırakılmamalı, bu direnişin sahiplenmesi için dünyanın birçok kentinde gösteriler ile diplomatik görüşler yapılmalı.

ABD VE AB’YE ÇAĞRI: Şu ana kadar işgal saldırılarına karşı tek başına mücadele eden PKK hareketi Kürt halkının özgürlüğü için mücadele eden bir güçtür, krimanilize edilmemeli, başta ABD ve AB olmak üzere batılı ülkelerin “terörist örgütler” listesinden çıkarılmalı.

ORTAK TUTUM: Farklı ideolojiler ve parti programlarına sahip olmamız Türk devletine karşı ortak bir tutum sergilememize engel olmamalı. Nasıl ki daha önce Kobanê için Kürt halkı ayağa kalkıp kenetlenmişse, şu anda da böyle bir tutumun alınması başlıca ulusal bir görevdir.

HİÇ KİMSE SESSİZ KALMAMALI: Saldırılar karşısında sessiz kalan bazı Güney Kürdistanlı güçler ile medya organları açıkça herkes tarafından eleştirilmeli. Heyetler oluşturulup sessiz kalan kesimler ve özellikle de Güney Kürdistan yönetimiyle görüşmeler yapılmalı. Bu saldırılar amacına ulaşırsa işgalci güçlerin ilk olarak sessiz kalan kesimlere yöneleceği unutulmamalı.

TEK SES ŞART: Kürt halkı Türk devletinin saldırılarına karşı tek ses olması halinde uluslararası güçler de yaşananlara karşısında sessizliğini bozmak zorunda kalacaktır. Tek ses olursak dünya sesimizi daha iyi duyacaktır. Özellikle dünya medyasına bu saldırıların asıl amacını anlatmak için çalışmalar yapılmalı.

TÜRK DEVLETİNİN AMACI: Lozan Anlaşması’nın 100. yıldönümü ile Ortadoğu’nun bu değişim sürecini Türk devleti, fırsata çevirip Kürt halkının şu ana kadar elde ettiği kazanımları ortadan kaldırmak istiyor. Geçen yüzyılın başında olduğu gibi Türk devleti bu yüzyılın başında da Kürtleri kıyımdan geçirmeyi hedefliyor.

BAŞÛR TEHLİKEDE: “Bu saldırılar sadece PKK’yi hedefliyor” demek büyük bir siyasi körlüktür, zira en başta Güney Kürdistan halkının kazanımları tehlikede. Zap, Avaşîn ve Metîna’daki saldırılar Şengal ve Kerkük’e yönelik Türk devletinin devreye koydu planın parçasıdır.

ROJHİLAT UYARISI: Şu anda Kürdistan’ın üç parçası; Kuzey, Güney ve Rojava’da yoğun şekilde devam eden imha konseptinin Doğu Kürdistan’a da sıçrama tehlikesi var. Bundan dolayı da dört parçadaki mücadelenin ulusal birlik yolunda birleşmesi acil bir gerekliliktir.