Sadece adalet diyen bir köy: Roboski- İZLENİM
Bugün Roboski katliamının 4'üncü yıl dönümü. Roboski katliamı 4'üncü yıl dönümünü geride bırakarak 5'inci yılına da faillerin yargılanmadığı ve cezalandırılmadığı yeni bir yıla evriliyor...
Bugün Roboski katliamının 4'üncü yıl dönümü. Roboski katliamı 4'üncü yıl dönümünü geride bırakarak 5'inci yılına da faillerin yargılanmadığı ve cezalandırılmadığı yeni bir yıla evriliyor...
Bugün Roboski katliamının 4'üncü yıl dönümü. Roboski katliamı 4'üncü yıl dönümünü geride bırakarak 5'inci yılına da faillerin yargılanmadığı ve cezalandırılmadığı yeni bir yıla evriliyor. Roboski, 4 yıl önce yitirdiği 34 canıyla herkesin hafızlarında Roboski eşittir katliam olarak kazınmış bir isim. Katliamın Roboski adıyla anılmasının sebebi ise olayın Roboski sınırlarına yakın yaşanmasıdır. Roboskili katledilen yok mu bu enfalin içinde var elbette. Ancak Gülyazı (Bêjûh) köyünün yitirdiği can sayısı daha fazla bu katliamda. 8'i Roboski'den 11'i akraba olan 26 can, Gülyazı köyü nüfusundan eksilmiş bu katliamla. Fakat her evden eksilen bir canın yerini 34 can almış. Nasıl mı? Her evde 34 fidanın içerisinde bulunduğu en az bir kapı büyüklüğünde olan çerçevelerin içine yan yana duran 34 fotoğrafa dayanarak söylüyorum bunu. Yine bu katliamda evladını yitiren her annenin duygu ve düşüncelerini dile getirdiğinde yitirdiğinin evladının ismiyle başladığı ve devamında "Ben 34 şehidin de annesiyim" demesinden çıkarıyorum bunu. Burada yaşananları ne dosya haberler, ne de sayısız yapacağız özel ve rutin haberle bitirebilirsiniz. Yazmakla, dile getirmekle bitirilebilecek hikaye değil Roboski katliamı.
Sakin ve şirin bir köy Gülyazı köyü. Roboski ise hemen yanı başında. Gülyazı eski bir Ermeni köyü. İçinden dağlardan akarak gelen akarsuların geçtiği, dört bir tarafı dağlar ile çevrili bir köy. Bu dağların etek ve tepe kısımları ise kale-kol, korucu kulübeleri ile donatılmış adeta. Helikopterlerin akıp giderken çağlayan akarsu sesini bastırdığı bir köy. Bu köyde yaşayanların çoğu, daha önce Güney Kürdistan'ın aile aralarında bulunan suni sınırın sıfır noktasındaki Zêviya köyünde yaşıyorlarmış. 1993 yılında malum köy yakma ve boşaltmaların yaşandığı sıralarda o da nasibini almış işgalcilerin elinden. Askerlerin baskıları sonucu önce bir karakolun bahçesine hapsedilen Zêviyalılar, koruculuk dayatması karşısında, bir kısmı Güney Kürdistan'a geçmiş bir kısmı ise köylerini terk etmek suretiyle Gülyazı köyüne getirilerek, bırakılmışlar askerlerce. Boşaltmak zorunda kaldıkları köyleri ve çevresini de askerler mayınlayarak bıraktı. Herhangi bir yardım yapılmaksızın ulu orta bırakılan Zêviyalılar, coğrafi koşulların zorluğu karşısında arazilerinin de mayınlanması üzerine geçimlerini sağladıkları hayvancılığı da bırakmak zorunda kalmış. Böylelikle önlerinde bir tek sınır ticareti kalmış. Gülyazı (Bêjûh) ve Ortasu (Roboski) köyünde insanların geçimlerini sağlamaları için imkanları yok denilecek kadar sınırlı. Hayvancılık ve tarım için alan yok. İş sahası adına fabrika vs. desen yok. İyi ilişkilerinin bulunduğu ve zaten akraba oldukları Güney’deki Kürtler ile aralarına giren suni sınırlar var sadece önlerinde. Sınır ticareti yaparak geçimlerini sağlıyor buradaki köylüler.
Bu sınır ticaretinde çoğu zaman canlarını çoğu zamanda patlayan mayınlarla canlarının bir parçasını bırakıyordu artlarında köylüler. Ama hiçbiri 28 Aralık 2011'deki vahşet kadar acı dolu olmamıştı. O gün Ortasu (Roboski) ve Gülyazı (Bêjûh) köylerinden bir araya gelerek Güney Kürdistan'a geçen ve burada yaptıkları alışverişin ardından dönüş yolunda olan 38 sivilin oluşturduğu kervanın sınır hattında önleri kesilmişti askerlerce. Her zamankinin aksine geçişlerine izin verilmemişti. Ardından sınırdan ayrılan askeri birliklerin gitmesiyle beraber, 15 nolu sınır hattında bulunan köylülerin tepelerinde Türk savaş uçakları belirmişti bir anda. Ankara'dan gelen emirle Amed’den kalkan F-16 Türk savaş uçaklarının art arda bıraktığı yüzlerce kiloluk kazan bombaları kervandaki 19'u çocuk 34 sivil 59 yük hayvanı olan katırı paramparça olmak suretiyle katletmişti. Yaralanan bir kişi ile birlikte 4 sivil ancak sağ kurtulabildi bu katliamdan. Onlarda aradan geçen süreye rağmen halen katliamın failleri tarafından yapılan baskı ve zulümle yaşıyorlar. Niye mi "Neden siz de katliamda ölmediniz" gerekçesiyle. Köydeki öğrenciler ve gençler, katledilen 34 sivilin ya kardeşi, ya arkadaşı ya da akrabası. Sosyal ya da psikolojik hiçbir desteğin sunulmadığı bu gençler ve öğrencilerin üzerlerindeki çöküntüye ve devam eden baskıya tanık olmak mümkün.
Katliamın ardından 4 yıl gibi koca bir zaman geçti. Ne katliamın emir-komuta zincirinde bulunan failler yargılandı ne de cezalandırıldı. Roboski deyince katliam, katliam deyince de ne hikmetse AKP ve devlet geliyor aklımıza. AKP iktidarında yaşanan bu katliamın faillerinin açığa çıkarılarak, yargılanması ve cezalandırılması için çok çabaladı 34 canın acılı aileleri. Ama tüm adalet çabaları, çeşitli engellemeler ve çıkmazlara sürüldü. Bu yüzden halen siyahlar giyiliyor bu köyde. Düğün dernekler kurulmuyor, bayramlar ise bir anda 34 fidanın dikildiği mezarda yitip giden canlar ile yapılıyor. Perşembe günü yaşanan katliam vesilesiyle her perşembe üşenmeksizin bir araya gelen Roboskili aileler, köyden 5-6 kilometre uzaklıkta ve bir tepebaşında bulunan mezarlığa tırmanıyor. Çoğunluğunun yaş ortalaması 13-15 olduğu, üzerinde şehit yazan 34 mezar taşlarının başında. Her mezarlığın üzerinde naylon ama gerçeği çok anımsat envaı türden çiçeklerle kaplı. Bunlar içerisinde canlı olanlarda var. Bunlarda Roboskili annelerin beraberlerinde getirdikleri ibriklerle verilen can suyu ile sulanarak yaşatılıyor. Ellerde çerçevelenmiş fotoğraflar, gözlerden akan yaşlar ve mezar başlarında açılıp okunan Yasinler. Anneler, çocuklar, gençler ve yaşlılar. Aileler çocukları için adalet istiyor. Annelerle diyaloğa geçiyorum hemen. Öyle politik ve öyle nefret duygularından azade konuşuyorlar ki acılarını bir kenara bırakmış Kürdistan kentlerinde yapılan kuşatmalar ile yaşatılmaya çalışan katliamlara öfke kusuyorlar. Yitip giden her canın bıraktığı acılar, açtığı yaraları sıralıyorlar. Ve sonunda ekliyorlar; "Biz tüm mücadelemizi yeni Roboskiler yaşanmasın, anaların yüreği yanmasın diye veriyoruz."
Gülyazı'da kaldığım sürece beni misafir eden aileler, yine bu katliamda çocuklarını yitiren aileler. Gazetecilere çok değer veriyorlar. Özgür Basın'dan olduğundan daha bir kıymete biniyorsun burada. Bunu da hepsi ağız birliği yapmışçasına; "ROJ TV olmasaydı katliamın üzerini örtecekti bu devletle AKP. ROJ TV katliamdan iki saat sonra hemen katliamın yaşandığı yere geldi. Bir tek onlar katliamı verdi. Türk medyası vermedi. Bizi 'terörist' olarak gösterip, katliamın üzerini örtmeye çalıştılar" diye bir bir anlatıyorlar. Bir yıldır sınır ticaretini durmuş. Ortalıkta bir sürü katır görmek mümkün. Hepsi yamaçlarda, bahçelerde ve köy içerisinde serbest bırakılmış, istedikleri yöne gidip duruyorlar. Sınır ticaretinin yapıldığı dönemlerde her bir katırın fiyatı bir araba pahası 13-15 bin TL arasında değişirken, şimdilerde en kuvvetli yani iyi diye tabir ettikleri katırlar 5-6 bin TL'ye elden dahi çıkarılamıyor. Halbuki tüm geçimleri sınır ticareti üzerinden olan bu köylüler, daha önce patika olan ticaret yolunu dahi getirdikleri iş makineleriyle genişleterek daha rahat bir hale getirip, hem işgalci güçler ile yüz yüze gelmemek hem de sınır ticaretlerini sürdürmeye çalışıyorlardı. Başlarından koca bir katliamda geçse başka çareleri yoktu. Ancak, suni sınır boylarını boydan boya kapatan devlet, köylülerin bu geçim kaynağına da taş koymuş durumda. Köylüler bir yıldır yapamadıkları sınır ticareti nedeniyle baya bir muzdarip ve geçimlerini kıt kanaat büyük zorluklarla sürdürebiliyorlar. Sınır geçişlerinin engellenmesinin de insanları bezdirip-göçertmek olduğunu vurgulayarak dile getiriyor köylüler. Katliamla Kürt halkına bir "ders" verilmek istendiğini söyleyen köylüler, kaçakçılık yollarının kesilmek istenmesinin bir diğer nedeninin bu ve HDP'nin köyden birinci parti olarak çıkması olarak gösteriyorlar. Katliama dönük tüm köylülerin ortak kanısı ise katliamın Genelkurmay eski Başkanı Necdet Özel ve doğrudan dönemin Başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bilgisi ve onayı ile gerçekleştiği yönünde. Fail olarak da bu isimleri sık sık dile getirmekten asla kaçınmıyorlar.
Gelinen noktada katliamın 4'üncü yıldönümde ve 5 yılına giriyoruz. Roboskili aileler halen adalet diyor. Ve Roboskili aileler hiçbir zaman adalet mücadelelerinden geri durmayacaklarının altını çizerek vurguluyor. Umarım bir sonraki yılın anmasında adaletin Roboski'ye uğradığını görebiliriz.