‘19 Temmuz Devrimi yıllarca verilen bir mücadelenin mirası üzerine gelişti’

Özerk Yönetim Eşbaşkan Yardımcısı Hesen Koçer, 19 Temmuz Devrimi’nin halkın gücüne dayayarak, siyasi, örgütsel ve toplumsal bir strateji üzerinde geliştirdiğini vurguladı ve “Bu anlamıyla halklara umut oldu” dedi.

19 Temmuz Rojava Devrimi’nin yıldönümüne ilişkin ANF’ye konuşan Özerk Yönetim Eşbaşkan yardımcısı Hesen Koçer “19 Temmuz Devrimi tam da zamanında geliştirildi. Geç ya da erken olsaydı, sağlıklı bir sonuç alamayacaktık. Mekan, zaman ve koşullar doğru okundu, tespit edildi ve harekete geçildi. Siyaseti ve stratejik ön görümüz o an başlamamızı sağladı. 19 Temmuz Kobanê’de başladı, Cizîrê’de devam etti” diye konuştu.

Koçer’in söyleşisinin ilk bölümü şöyle:

Rojava Devrimi hangi koşullarda gerçekleşti ve 19 Temmuz sürecine götüren nedenleri açabilir misiniz?

Her devrimin oluşum koşulları vardır. Rojava Devrimi de o devrimlerden biridir. Eğer devrim öncesi koşulları ele alırsak, Baas’ın topluma yönelik geliştirdiği baskı ve zorluklar, özellikle Kürt halkına yönelik yürütülen inkar, dilini ve kültürünü yasaklaması, Kürt halkının devrim yapmasının gerekçeleri oldu.

Ayrıca Baas sistemi içinde zarar gören, ezilen ve demokrasiye ihtiyacı olan Arap halkı da bu sisteme karşı sesini yükseltti. Tabi, baskı ne kadar şiddetli ise, cevabın şiddeti de o kadar büyük oldu. Devrimler de böylesi koşullarda oluşur ve Rojava Devrimi de böyle başladı.

Rojava Devrimi yılların mirası ve birikimi üzerinde geliştirildi. Kürt özgürlük hareketinin, yurtseverlik ve ulusal ruhu oluşturmada büyük emeği vardı. Bu noktalarda çok büyük adımlar atılmıştı. Tüm bunlar Kuzey-Doğu Suriye devriminin doğru ve sağlam bir temel üzerinde gerçekleştirmesi için zemin oldu. Bu anlamıyla diyebiliriz ki Rojava Devrimi yılların birikimi ve mücadelesi üzerine kuruldu.

Tunus, Mısır, Libya ve Suriye’de değişim dalgası başladı. Nedir bu değişim dalgası? Halk, diktatör rejim ve sistemlere karşı, sesini yükseltti. Başta bir halk tepkisi olarak başlayan bu dalga, yürüyüşlerle aslında Ortadoğu’da var olan sessizliği kırdı. Halk bu sistemlerin değişime ihtiyacı olduğunun farkına vardı. Hem Ortadoğu halkları ve hem de Suriye halkı bu sistemin değişmesi gerektiğini gördü. Bu sistemler artık topluma cevap olamıyor, tam tersine halkları yok sayıyor, dillerini ve kültürlerini inkar ediyordu. Arap halkı da aynı derecede yok sayılıyordu. Devlet çok küçük bir kesimin eline geçmişti ve bu kesim topluma tahakküm ediyordu. Tüm bunlar Suriye’de bir devrimin olması için sebepti.

Normalde 15 Mart 2011’de başlayan olaylarla Suriye devriminin ilk kıvılcımları yakıldı. Peki 19 Temmuz devriminin 15 Mart devriminden farklı kılan neydi?

15 Mart 2011’de başlayan olayları bir devrimden ziyade demokrasi ve özgürlük şiarıyla başlayan, sistemin el değiştirmesini isteyen halk ayaklanması olarak ele alabiliriz. Ancak, var olan muhalefet ve bu tepkiler Suriye toplumuna cevap olamadı, asıl sorun da demokratik bir muhalefetin olmamasıydı. Var olan zihniyet daha çok devletin zihniyeti çerçevesindeydi. Rejimin başkanı gitsin, biz onun yerine geçelim zihniyeti taşınıyordu, bu da toplumda hiçbir değişim gerçekleştirmedi. Bu yaklaşımlardan dolayı da devrim yoldan çıktı, çizgisi sadece askeri oldu, halkın beklentilerinin gerçekleşmemesine neden oldu.

Baas rejiminin de değişmemesi, reform yapmaması, var olan muhalefete de dışardaki güçlerin destek vermesi, Suriye toplumunun beklentilerini karşılamadı ve giderek Suriye ciddi bir kaosa sürüklendi, siyasi boşluk oluşturdu. Bu siyasi boşluğu da, DAİŞ, radikal İslamcılar ve dış güçler doldurdu. Tüm bunlar Suriye devriminin sonuca ulaşmamasına neden oldu. Hala da bu durum devam ediyor. Muhalefet olduğunu söyleyenlerin hiçbiri de toplumun ihtiyacına karşılık veremiyor. Şimdi bu daha net bir şekilde açığa çıktı. Hepsi çete olmuş, para karşılığında Somali, Afganistan, Libya’ya gidiyor. Tabii ki bu bir devrimden ziyade çizgiden sapmadır.

Devrimin ilk başında bazı örgütlemeler, yürüyüşler daha çok camilerin kapısında oluyordu. Bu durum da İhvan’ın devrime öncülük ettiği biçiminde bir algı yaratıyordu ve Arap devletleri ile dış güçlerin desteği, para karşılığında yapılan yürüyüşlerdi.

Bu kesim, sadece Cuma günleri cami çıkışlarında toplanıyor, Baas rejimine karşı olduklarını söylüyorlardı, ancak net bir stratejileri yoktu. “Baas rejimi gitmeli, çünkü rejim halka baskı yapıyor” diyorlardı ancak, alternatifleri de yoktu. Halkın umudu olamadıkları için Suriye devrimi şimdiye kadar sonuç alamadı.

Ancak, Kuzey-Doğu Suriye’de yaşananlar ile Deraa’da yaşananlar aynı değildi. Halk aynı olabilir ama devrimin stratejisi farklıydı. Kuzey-Doğu Suriye’de gelişen strateji halka dayanıyordu. Hedefi devleti yıkmak ya da rejimi yıkıp yerine geçmek değildi. Demokratik, ahlaki ve politik bir toplum inşa etmek, demokratik kültürü kendisinde geliştiren şahsiyetler geliştirmeyi amaçlıyordu.

Bu hedefler de özerk yönetim modeli oluşturularak hayata geçirildi. Kuzey-Doğu Suriye’de gelişen devrimin net bir stratejisi vardı, hatta 2011 yılında devrimin başlamasıyla Rojava’da yapılan yürüyüşler, eylemler muhalefetin yürüyüşlerinden farklıydı. Toplumun örgütlenmesi ve güçlenmesini esas alıyordu. Kurumlarının oluşturulması, komin ve meclislerin kurulması devrimin başında yeni bir model oldu. Sadece Kuzey-Doğu Suriye için değil, aynı zamanda Ortadoğu için de yeni bir model olacaktı. Ortadoğu’da ilk kez bu şekilde bir devrim gelişti, gelişmeye devam ediyor. Tabii ki eksik yanları var ama esasta halkın ve demokratik toplumun gücü üzerinde oluşuyor. Bizim devrim modelimiz, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü toplum ve tüm halkların birlikte yaşayabileceği demokratik toplumu esas alıyor. Bu anlamda Rojava Devrimi’nin stratejisi başkaydı.

19 Temmuz Devrimi’nin Kobanê’den başlamasının özel bir nedeni var mıydı? Ayrıca neden ilk önce Baas rejimi şehirden çıkarıldı, özel bir nedeni var mı?

Dış güçler ve onlara bağlı silahlı güçler yeni bir model ve onlar gibi düşünmeyen bir devrimi Kuzey-Doğu Suriye’de istemiyordu. Devrimin başından itibaren yaklaşımları, ya rejim ile olacaksın ya da ihtilaf ilesin. Bize de böyle saldırdılar. Rejim ajanları olduğumuz şeklinde propagandalar yaptılar. Bazı kesimler, başta rejim çıksın, rejimin başı Suriye’den çıksın diyenlerin sonunu görüyoruz. Rejim hala var ve Suriye’den çıkanlar da onlar oldu ve bazıları da savaşın tüccarı oldu.

Devrim adı altında Suriye halkının kanı üzerine para kazandılar. O dönem zaten herkes kendisini devrimci ilan ediyor ve devrimi gerçekleştireceğiz diyorlardı. Baas rejimi ile savaş adı altında Kobanê, Rimêlan, Dêrik ve Qamişlo’ya saldırdılar.

Bu saldırıların önünü alabilmek için biz de Baas rejimini alanlarımızdan çıkardık, çünkü bu kesimler, rejim ile savaşı bahane ederek, kentlerimize saldıracaklardı, saldırının önünü aldık ve devrimi kendi kentlerimizden başlattık.

19 Temmuz Rojava Devrimi’nin bir gecede olduğunu söyleyebilirim. Devlet kurumlarını Kobanê’den çıkarttıktan sonra halk kendi kendini yönetecekti. Devlete ait kurumları yıkmadık, onları geliştirdik ve topluma ait kurumları geliştirdik. Ekonomik başta olmak üzere onlarca kurum kuruldu ve geliştirildi, halkın hizmetine konuldu.

Bir de şunu eklemek isterim, 19 Temmuz devrimi tam da zamanında geliştirildi. Geç ya da erken olsaydı, sağlıklı bir sonuç alamayacaktık. Mekan, zaman ve koşullar doğru okundu, tespit edildi ve harekete geçildi. Siyaseti ve stratejik ön görümüz o an başlamamızı sağladı. 19 Temmuz Kobanê’de başladı, Cizîrê’de devam etti.

İlk okullar Efrîn’de, Kabanê’de kominler oluşturuldu. İlk belediyemiz de Qamişlo’da kuruldu. Tüm bunlarla demokratik ve toplumsal bir sistem oluşturduk. Hepsi de devrimin mirasıydı ve 19 Temmuz devriminin büyümesi için esas bir zemin oluşturdu.