Özerk Yönetim alanları koronavirüse karşı tek başına

Beş milyon nüfusu olan ve bir milyon mültecinin bulunduğu Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim alanları, koronavirüsle sınırlı imkânlarla ve yalnız başına mücadele ediyor.

Tüm dünyayı neredeyse esir alan koronavirüs, henüz Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim alanlarında görülmüş değil. Fakat virüsün bu alanlarda gelişmesi durumunda insani bir felaket gerçekleşebilir.

7 bölgeden oluşan ve yaklaşık 5 milyon nüfusa sahip olan Kuzey ve Doğu Suriye Demokratîk Özerk Yönetim alanlarındaki imkânlar koronavirüs salgınını karşılayabilecek düzeyde değil. İmkânlar kısıtlı olmasına rağmen Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim alanlarında başta Cizire Bölgesi Hesekê kantonu olmak üzere yüz binlerce mülteci bulunuyor. Bu mültecilerin kimi Suriye’nin rejim hakimiyetindeki alanlarından özerk yönetim alanlarına göçerken, yine önemli bir kısmı da Türk devleti işgalinde bulunan Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî ve Til Temir’in bazı bölgelerinden.

Demokratik Özerk Yönetim alanlarında onlarca küçük kamp yanında 15 büyük mülteci kampı bulunuyor. Cizire Bölgesinde ağırlıkta DAİŞ’li aileler olmak üzere on binlerce kadın ve çocuğun kaldığı 2 kamp da yer alıyor.

Demokratik Özerk Yönetim tüm bölgelerinde ve bu mülteci kamplarında sınırlı imkânlarıyla basit tedbirler alırken, yüz binlerce mülteci ve 15 büyük mülteci kampının bulunduğu alanlara henüz dünya sağlık kurumları ve insani yardım kuruluşlarından hiçbir yardım yapılmadı.

EN FAZLA MÜLTECİ HESEKÊ'DE

Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’nin en fazla mülteciye ev sahipliği yapan alanı Hesekê Kantonu. Hesekê Kantonu’nun nüfusu yaklaşık 1 milyon 413 bin civarında. Türk devletinin 9 Ekim 2019’da başlattığı Girê Spî, Serêkaniyê işgal harekâtları ve sonrasında Til Temir ve Zirgan köylerine saldırı sonucu göç etmek zorunda kalan 300 binden fazla kişinin 150 bine yakını ağırlıkta Hesekê şehir merkezi olmak üzere Hesekê Kantonu’na sığındı.

Göç edenlerin bir bölümü kiralık evlerde kimi zaman birkaç aile kalacak şekilde yerleşirken, şehir merkezi 68 olmak üzere toplam 74 okulda Serêkaniyê ve Til Temirliler kalıyor.

3 BÜYÜK MÜLTECİ KAMPI

Hesekê Kantonu’nda 3 büyük mülteci kampı bulunuyor.

Hol Kampı: Demokratik Özerk Yönetim alanlarındaki en büyük mülteci kampı olan Hol Kampı’nda 67 bin 554 kişi kalıyor. Bunların 10 bin 28’i yabancı DAİŞ'li kadın ve çocuklar. Hol kampında 30 bin 950 kişi Iraklı, 26 bin 566 kişi de Suriyeli. Bunların da çoğunluğunun DAİŞ'li kadın ve çocuklar olduğu düşünülüyor.

Waşokani Kampı: Hesekê kentinin 12 kilometre batısında olan Waşokani kampı Türk devletinin Serêkaniyê ve Girê Spî'yi işgal etmesi ardından kuruldu. Bu kampta şu anda 9 bin 700 Serêkaniyêli ve köyleri Türk devleti işgalinde olan Til Temir ve Zirganlılar kalıyorlar.

-Arişe Kampı: Eski bir kamp olan Arişa kampında çoğu Derazorlu olmak üzere Suriye rejiminin kontrolündeki bölgelerden kaçanlardan 13 bin 445 kişi (2733 aile) kalıyor. Kamptaki mültecilerin yarısı eskiden Mebrûka kampında kalıyordu. Fakat Türk devleti ve çetelerinin Serêkaniyê ve Girê Spî’ye dönük işgal saldırıları başlatmasının ardından Arişa kampına nakledildiler.

TÜRKİYE KORONAYA RAĞMEN SUYU KESTİ

Türk devleti Serêkaniyê işgalinden bu yana 200 bin üzerinde mültecinin yaşadığı Hesekê Kantonu’na Serêkaniyê Elok’tan gelen suyu 4 kez kesti. En son olarak tüm dünya koronavirüsle uğraşırken 21 Mart’ta Türkiye Hesekê Kantonu’nun Til Temir ve şehir merkezlerine dağıtılan suyu yeniden kesti.

UNICEF’in 23 Mart’ta su gibi elzem bir kaynağın siyasi ve askeri çıkar çerçevesinde kullanılamayacağını ve Türk devletinin kapattığı Elûk istasyonunun 460 bin insanın su ihtiyacını karşıladığını belirtmesine rağmen Elok istasyonundan halen su bırakılmıyor.

Demokratik Özerk Yönetim Mülteciler ve Kamplar Ofisi Cizire Bölgesi Kampları Danışmanı Rojhat Ali, suyun kesik olmasının en fazla 9 bin 700 Sêrekaniyê ve Til Temirlinin yaşadığı Waşokani kampı ve şehir içini etkileyeceğini belirterek, “Zaten imkânlarımız kısıtlı. Hol, Arişa ve Waşokani kamplarına kuyulardan elde ettiğimiz suyu tankerlerle çekiyoruz. Ama bu da bir yere kadar yetiyor. Normal koşullarda bile imkânlar yetersizken, bir de koronavirüs gelişirse felaket yaşanır. Koronavirüse karşı alınacak tedbirlerin en başında hijyene dikkat etmek geliyor. Türk devleti bu tavrıyla yüz binlerce insanın hayatını tehdit ediyor” diye konuştu.

QAMIŞLO KANTONUNDA 2 KAMP VAR

- Newroz Kampı: Newroz Kampı DAİŞ’in 2014 Ağustos ayında gerçekleştirdiği Şengal Katliamı'ndan kaçarak Rojava’ya sığınan Êzidîler için kuruldu. Şengal'in DAİŞ’ten özgürleştirilmesinin ardından kampta kalan Êzîdîler Şengal’e geri dönüş yaptılar. Girê Spî, Serêkaniyê ve Til Temir’in köylerinden 379 kişi (81 aile) kalıyor.

- Roj Kampı: 1833 kişi (521 aile), yabancı kadın ve çocukların sayısı 1535 kişi (429 aile), Iraklıların sayısı 220 kişi (78 aile), Suriyelilerin sayısı 68 kişi (14 aile).

TABKA, REQA VE MİNBİC’DEKİ KAMPLAR

-Til Semin Kampı: Reqa bölgesinde bulunan Til Semin Kampı’nda ise Girê Spî, Eyn Îsa ve Kobanê’nin köylerinden 2 bin 288 kişi kalıyor. Bu kampta Türk devletinin 9 Ekim’de başlattığı Girê Spî işgal harekâtından sonra kuruldu.

- Mahmudi Kampı: Tabka bölgesinde bulunan bu kampta Rejim denetimindeki bölgelerden kaçan yine Dêrazor, Tabka ve Reqa’da yaşanan savaşlarda evleri yıkılan 8 bin 176 kişi kişi kalıyor.

15 Ağustos 2016’da DAİŞ’ten özgürleştirilen ve sürekli Türk devletinin işgal tehdidi altında olan Minbic’de de 3 mülteci kampı bulunuyor.

- Eski Doğu Minbic Kampı: Halep’in doğusundan rejim denetimindeki bölgelerden gelen 2 bin 442 kişi (378 aile) kalıyor.

- Yeni Doğu Minbic Kampı: Halep ve çevresinden gelenlerden 2 bin 912 kişi (564 aile) kalıyor.

-Cedidet El Humir Kampı: Minbic’in 26 kilometre güneyindeki bu kampta son İdlib savaşından kaçıp bölgeye gelen İdlibliler kalıyor. 25 Mart 2020’de açılan bu kampta şu an 300 İdlibli bulunuyor.

Ayrıca Minbic, Reqa ve Tebqa çevresinde çöllerde resmi olmayan onlarca küçük, dağınık kamp bulunuyor. Ayrıca diğer bölgelerde olduğu gibi Minbic şehir merkezinde kalan mülteciler var.

ŞEHBA'DAKİ KAMPLAR

Şehba’nın DAİŞ’ten özgürleştirilmiş 74 köyü ve Til Rifat kentinde hem bu bölgelerin yerlisi hem de Türk işgali altındaki Şehba alanlarından olan yaklaşık 100 bin Şehbalı ve 100 bin üzerinde Efrînli yaşıyor. Şehba’da Efrîn'den işgal nedeniyle göç etmek zorunda kalan Efrîn yerlileri ve bir kısım daha önceden Efrîn’e göç etmiş mültecinin yaşadığı 5 mülteci kampı bulunuyor.

- Weger Kampı: 104 aile, toplamda 455 kişi

- Şehba Kampı : 96 aile, 459 kişi

- Serdem Kampı: 751 aile, toplam 3 bin 85 kişi

- Berxwedan Kampı: 723 aile, toplam 2 bin 647 kişi

-Efrîn Kampı: 91 aile, toplam 398 kişi kalıyor.

İşgal nedeniyle göç etmek zorunda kalan Efrînlilerin büyük çoğunluğu Şehba’nın Til Rifat ve Ehraz ilçesi gibi bölgelerdeki evlerde kalıyorlar. Türk devleti tıpkı Hesekê Kantonu’nun Til Temir ilçesindeki köyler gibi Şehba köylerini de vuruyor. Tüm dünyayı esir alan koronavirüs salgını, QSD’nin koronavirüsten dolayı insani ateşkes önerisi ve BM’nin tüm taraflara ateşkes çağrısına rağmen Türk devleti ve çeteleri bu saldırılarını sürdürüyor.

‘SADECE BASİT TEDBİRLER ALABİLDİK’

Demokratik Özerk Yönetim Mülteciler ve Kamplar Ofisi Cizire Bölgesi Kampları Danışmanı Rojhat Ali, özerk yönetimin sınırlı imkânlarıyla kamplar için sadece basit tedbirler alabildiğine dikkat çekerek, şöyle dedi:

“Virüs kapılmaması için tedbir olarak kamplara gidiş gelişleri durdurduk. Rojava’daki bütün doktorlarla toplantı gerçekleştirerek kamplar için ne tür tedbirler alabileceğimizi tartıştık. Kamplarda bildiriler dağıtarak halkı virüse ve salgına karşı bilinçlendirmeye çalışıyoruz.

Kamplarda yaşam ihtiyaçlarını karşılamak için toplanılmaması konusunda tedbirler alındı. Mazot ve gaz dağıtımında toplanma olmuyor. Komün komün dağıtımlar yapılıyor. Kamplarda sayının çok olması ve alanın küçük olması nedeniyle bu tedbirler yeterli değil. Fakat özerk yönetimin mevcut imkânlarıyla daha fazla tedbir geliştirmesi mümkün değil. Bu konuda uluslararası sağlık kurumları ve insani yardım kuruluşları tedbir almalıdır."

‘DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ’NÜN TAVRI NET DEĞİL’

Rojhat Ali, geçtiğimiz hafta Demokratik Özerk Yönetim Sağlık Konseyi, Heyva Sor a Kurd ve bölgede bulunan 33 yardım kuruluşunun katıldığı 2 toplantı düzenlediklerini belirterek, şunları aktardı:

"Bu toplantılarda Kuzey ve Doğu Suriye’deki tüm kamplar üzerine konuştuk. Bu toplantılara UNICEF ve Kızıl Haç’ın da temsilcileri katıldı. Tüm kamplar için tedbir almak gerekiyor. Kampların dışında hasta olabilecekler için sahra hastanesi gibi hastaneler kurmak gerekir.

Bu konuda uluslararası yardım kuruluşlarına öneriler yaptık. Öncelikle bir komitenin kurulması ve hemen çalışmaya başlanması gerekiyor. Yoksa geç kalınabilir. Tabii yardım kurumları ve Dünya Sağlık Örgütü bize henüz yanıt vermiş değil. Önümüzdeki günlerde tavırlarını netleştirecekler. Onlar şimdiye kadar diğer kamplarda bir çalışma yapmış değiller. Hol ve Roj Kampı’nda yardım kuruluşlarının sınırlı çalışmaları var. Eğer inisiyatif alırlarsa mevcut tedbirler ilk olarak bu kamplarda alınabilir.”

‘ŞU ANA KADAR HİÇBİR DESTEK YOK’

Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Mülteci İşleri Ofisi Eşbaşkanı Şexmûz Ehmed, alandaki ve kamplarda kalan mülteciler için ne Dünya Sağlık Örgütü, ne Kızılhaç ne de Heyva Sor a Suriye’nin herhangi bir tedbir almadığına dikkat çekti. Ehmed, Heyva Sor a Kurd yardım kuruluşunun alanda çalıştığını, bazı tedbirler aldığını ama bunların da yeterli olmadığını söylüyor.

Ehmed, "Koronadan korunmayı sağlamak için Dünya Sağlık Örgütü'nün yardımda bulunması gerekiyor. Şimdiye kadar sözünü yerine getirmedi. Kızılhaç örgütü 2-3 gün önce yapılan bir toplantıda herhangi bir şey söylemedi, toplantı çıkışında ‘İniyasitifim olarak destek vereceğim’ dedi. Şimdiye kadar ne Hol kampı ne de başka kamp, herhangi bir adım atılmadı. Korona nedeniyle alınan tek tedbir, Heyva Sor a Kurd’un Waşokanî ateş ölçerlerle ateş ölçmesidir” diye konuştu.

‘SADECE ÇALIŞANLARINI KORUYORLAR’

Kamplarda en büyük sorunun şu anda da sağlık sorunu olduğunu kaydeden Şêxmuz Ehmed, şöyle devam etti:

“Bölgede bulunan uluslararası yardım kuruluşları Türk işgal saldırılarıyla birlikte bölgeden çekildi. Kampta kalanların yiyecek, içecek ve giyecek gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasına dönük yapılan yardım azaldı. Dünya sağlık örgütlerinin korona nedeniyle göçmen ve mültecilere yardımları durmuş. Çalışanlarının hastalanmasından endişeleniyorlar. Şu ana kadar sağlık konusunda hiçbir adım atılmış değil. DSÖ ve Kızılhaç rejim bölgelerinden geldikleri için bizim bölgelere yardım etmiyorlar. Sadece uluslararası bir sorun olan Hol kampına yardım eder. Oraya kadar da şimdiye kadar bir yardımda bulunulmadı. Şehba, Minbic, Reqa ve Tebqa gibi bölgelerde şimdiye kadar herhangi bir adım atılmadı."

‘TÜM BÖLGE VE DÜNYA İÇİN TEHLİKELİ OLUR’

Şexmuz Ehmed, son olarak tüm dünyaya şu çağrıda bulundu:

“Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim alanlarında kalan yüz binlerce mültecinin temel ihtiyaçları ve sağlık konusunda sıkıntıları var. Özerk Yönetim insani görevini yerine getiriyor ancak elindeki mevcut imkânlar bunu karşılayamıyor. Bu uluslararası bir görevdir. BM, Dünya Sağlık Örgütü ile insan hakları ve sağlıkla ilgilenen tüm uluslararası kuruluşlara konuyla ilgilenme çağrısı yapıyoruz.

Hol Kampı, Ortadoğu’daki en büyük kamptır. Kampta çoğunlukla yabancı DAİŞ çetelerinin aileleri de kalıyor. Uluslararası kurumlar içerisinde özellikle BM ve DAİŞ’le mücadele için oluşturulan uluslararası koalisyon ve AB, bölgedeki kamplara destek vermeli. Koronavirüs eğer bölgede yayılırsa bölgenin tamamı hatta dünyanın tamamında da tehlike oluşturur. Özerk Yönetime bu konuda acil destek verilmeli. Su sorununun giderilmesi için de Türk devletine uluslararası bir baskı olmalıdır. Yüz binlerce kişi susuz kalıyor, temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Türk devlet çetelerinin Elok bölgesinden çıkarılması gerekiyor. Bu konudaki çağrımızı yineliyoruz.”