Özgürlük umudunu Abdullah Öcalan’ın fikirlerinde buldu

1985 yılın Özgürlük Hareketi’yle tanışan Mihemed Cemil, Kürt Halk Önderi Öcalan’la buluşmasını yeniden doğuş olarak tanımlayarak, “Önderlik özgürlük umudumu yeşertti” diye konuştu.

Mihemed Cemil, 1968 yılında Girkê Legê’nin Kanî Kerkê köyünde doğuyor ve hala da doğduğu köyünde yaşıyor. Bir gerilla babası olan Mihemed, büyük bir kutlama yaparak kızını 2012 yılında PKK saflarına katıyor.

Mihemed Cemil, Kürt Özgürlük Hareketi’ni tanıdığı dönemleri ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’la buluşmasını ANF’ye anlattı.


“Kürt Özgürlük Mücadelesi’ni daha tanımamışken tek bir derdimiz vardı; halkımız ve topraklarımız için hizmet edebilecek bir ortamı yaratmaktı” ifadelerini kullanan Mihemed, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Peşverû gibi birçok küçük grup halinde siyasi partiler vardı ama tam olarak bölgede hâkimiyetleri yoktu. Kürt halkı da bu denli siyasi bir bakış açısına sahip değildi. Genel olarak daha çok duygusal düşünen bir topluluğa sahiptik. Bir de var olan partilerle de özgürlük umudunu yakalayamamıştık. Çünkü Kürt halkının özgürlüğünün elde edilmesi ve haklarına kavuşabilmesi için ciddi ve cesaretli adımlar atılması gerekiyordu. Ama bu düzeyde bir çalışma yürütülmüyordu. Bu nedenle Kürt Özgürlük Mücadelesi öncesi bu siyasi partilere katılmadım ama Kürtlük duygusunu derinden yaşadığım için en azından bir sahiplenme duygusu içerisindeydim.  Özellikle 1985 yılında Önder Apo’nun fikirleriyle tanışmamla özgürlük umudum yeşerdi. Böylece Kürt Özgürlük Hareketi’yle yol almaya karar verdim. Çünkü toprağıma, halkımın özgürlüğüne hizmet etme kararı almıştım ve bu hizmete de PKK öncülük yapıyordu.”

1985 YILINDA MÜCADELE İLE TANIŞIYOR

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın daha Rojava’ya gelmeden önce Bakurê Kurdistan’da yürüttüğü mücadelesini duyduğunu aktaran Mihemed, o dönemleri şu şekilde anlattı: “Önderliğin Rojavayê Kurdistan’a geldiğini duyduğumuzda sadece ben değil Kürt halkının özgürlüğüne bağlı olan herkes Önderliği merak ediyordu. Fikir ve felsefesini duymuştuk ama şahıs olarak görmemiştik. Acaba Önderliği görebilecek miyiz göremeyecek miyiz diye bizde bir dert, bir umut ve bir istek oluşmuştu. Çünkü Önderlik daha Rojavayê Kurdistan’a gelmeden önce Bakurê Kurdistan’da zulme karşı olduğu, halkın özgürlüğü ve ezilen halklar için mücadele eden talebe olarak yankılanan bir Kürt hareketinin olduğunu duymuştuk. Geldiğini öğrendiğimizde de herkes görmek istiyordu.

1979 yılında Önderlik Rojavayê Kurdistan’a geldiğinde direk faaliyetlerde yer almadım. Adını duymuştum. Kürt halkı için direnişe başvurduğumu biliyordum ama hareketle doğrudan temasım 1985 yılında oldu. Temas öncesi tabi ki Önderliği görmek istiyordum, hareketi yakından tanımak istiyordum. Çünkü birçok siyasi parti de Kürtler için mücadele ettiğini söylüyordu ama şahsi çıkarlara hizmet eder oldular. Bu nedenle görmek, tanımak istiyordum. Uzun bir süre göremedim ama düşünceleri her bir eve ulaşıyordu. Takip ediyordum, topluma yansımaları da oluyordu. Böylece fikir ve felsefesiyle tanışmış oldum.”

‘YEŞEREN UMUDUM SÖNMEMİŞTİ’

Mihemed, Kürt Özgürlük Hareketi’ne ilişkin duydukları ve gördüklerinin arasında bir farkla karşılaşmadığını dile getirerek, konuşmasını şöyle devam ettirdi: “Özgürlük Hareketi’yle tanışmamla, duyduğum ve gördüğüm arasında hiçbir farkın olmadığı kanaatine vardım. Aslında bu nedenle de PKK’yle bağım güçlendi. Çünkü gördüğüm ve duyduklarım birbirleriyle uyuşuyordu. Yeşeren umudum sönmemişti. Bir anda gerçekleşen bir örgütlenme değildi. Bir halkı tanımak, halka kendini tanıtmak belli bir zaman istiyordu. 1979 yılıyla hemen muazzam bir örgütlenme olmadı tabi. Talebe olarak bildiğimiz PKK devrimcileri, kapı kapı dolaşarak her bir eve ziyarette bulundu. 1980’li ve sonrası yıllarda artık örgütlenme genişliyordu.

1985 yılında hareketi tanıdığımda Önderliğin her yerde olduğu kanısındaydım. Çünkü her bir evde Önderlik felsefesi konuşuluyordu, evlerde resimleri vardı. Öyle olmuştu ki Önderlikle yaşadığımızı hissediyorduk. Daha Önderliği görmeden tereddütsüzce faaliyetlerde yer alıyorduk. Neye hizmet ettiğimizin bilincindeydik. Her bir yurtsever yorgunluğu, açlığı ve susuzluğu dile getirmeden canı gönül çalışıyordu. O dönemlerde de böylesi rahat koşullara sahip değildik. Düşmanla burun burunaydık. Aslında canımızla cebelleşiyorduk. Buna rağmen de Önderliğin mücadelesini duyan herkes aktifti. Broşürler dağıtıyorduk, ev ev dolaşıp toplandılar yapıyorduk. Bir broşüre ulaşan insan bir yıllık moral depoluyordu, çalışma motivasyonu daha da artıyordu.”

ŞAM’DA ÖCALAN’LA BULUŞUR

11 Mayıs 1994 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’la Şam’da görüşen Mihemed, duygularını şu şekilde dile getirdi: “40 kişiden oluşan bir grupla Önder Apo’nun yanı gittik. Önderliğin yanına ulaşana kadar sürekli kendimle bir diyalog içindeydim, büyük bir heyecan sarmıştı yüreğimi. Duymakla yakından görmek ayrı bir duyguydu. Görmek bile bir rüya gibi gelirken Şam yolundaydık. Bir otobüsle gitmiştik. İlk durakta arkadaşların karşılamasıyla Önderliğin yanına gittik. Yaklaşık 2 saat Önderliği bekledik. Geldiğinde sanki bizi yıllardır tanıyormuşçasına sıcak bir yürekle sarıldı. Ardından birebir tanışma faslı başladı. Şahıs olarak durumumuzu veya birebir ailelerimizi sormadı. İlk olarak halkın durumu nedir diye soru yöneltti. 1994 yılında Suriye rejimin seçimleri vardı. Yine Türk devleti ve KDP’nin mücadelemize yönelik başlatacağı saldırının ön görüsünde bulunmuştu. Hazırlıkların olduğunu Rojavayê Kurdistan halkının görev ve sorumluluklarının neler olduğunu anlatmıştı.

Sonra diyaloglar devam edince adını tam olarak hatırlamıyorum ama biri konuşmaya başladı ve halkın durumunun iyi olmadığını belirtti. Önderliğin verdiği cevabı hala da unutmuyorum. Eğer halkın durumu iyi değilse o zaman iyi olmayan biziz. Yüzyıldır düşmanın oyunlarına alet olan bir halkın; kimsesiz, inançsız, yönetimsiz, iradesiz bir halkın; kültüründen, dilinden ve kimliğinden yoksun ve farklı kültür bombardımanına maruz bir halkın durumu iyi değilse suçlu olan biziz. Bu halkı bilinçli, iradeli ve inançlı kılmalıyız. Halk hiçbir zaman kötü olmaz, bizler halkımız için özgürlük köprüsü olmalıyız demişti. Bu değerlendirmeleri hala da kulağımda çınlar.”

‘TEHDİTLER YILDIRMIYORDU, ZAFERE ODAKLIYORDU’

O dönemlerde milis olarak Kürt Özgürlük Hareketi’yle yol yalan Mihemed, “Daha Önderliğin yanındayken mücadeleden geri dönüşün olmayacağı sözünü yenilemiştik. Önceden de milistim. Günde 6 saat çalışıyorsam iki katı daha fazla çalışmam gerekiyordu. Tereddütsüz daha da güçlü katılmaya başladım. Toplum, önderliğin yanına giden yurtseverlere kutsal bir gözle bakardı. Her bir evin kapısından geçtiğimizde Önderliğin yanına gittiğimiz için büyük değer biçilirdi. Halkın bu yaklaşımı büyük umut uyandırıyor, moral kaynağı oluyordu. Baas rejimin baskıları da çok fazlaydı. Sürekli tehditler savuruyorlardı. Aslında bu kadar tehditlerin savurulması, bizi tehdit olarak görmeleri de bir yandan moral oluyordu, zafere odaklıyordu. Çünkü sonuca ulaştığımızı anlıyorduk, emeklerimizin boşa gitmeyeceğini biliyorduk” diye konuştu.

‘HALKINI ESAS ALAN MÜTEVAZİ BİR ÖNDERLİKTİ’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Rojavayê Kurdistan’a geçmesiyle Kürt halkının yaşamında gözle görünür değişim ve dönüşümlerin yaşandığını kaydeden Mihemed Cemil konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Önderlik sıradan bir insan değildi belirlemesinin yanlış bir kavram veya bir abartma olduğunu düşünmüyorum. Önderlik, şahsını ya da bir aileyi düşünmüyordu. İnsanlık için mücadele ediyordu. Bu nedenle halkın bağlılığı güçlüydü. Halkını esas alan, mütevazi bir Önderlikti. Bu nedenle halk, Önderliğin izinden yürüyor.

Yaklaşık 20 yıllık bir mirasa sahip olmasaydık, özgürlük zemini olmasaydı, mücadele ve direniş yaşanmamış olsaydı bugünlere gelemezdik. Eğer bugün Rojava Devrimi’ni yaşıyorsak, Orta Doğu ve Suriye’ye dönük plan ve projeler sunan Önderliğimiz sayesindedir. Önder Apo’nun yarattığı özgürlük zemini, emeği ve fedakarlığı olmasaydı bu dönemleri yaşayamazdık. Önder Apo’nun varlığı halklar özellikle Kürt halkı için nefes, özgürlük, onur ve bir yaşam demektir. Eğer Önderlik iyi anlaşılır ve tanınırsa kimse neden bu denli anlattığımıza da şaşırmayacaktır. Çünkü Önderlik sadece Kürt halkı için değil insanlık için mücadele etti ve hala da mücadelesine devam ediyor.”