Efrîn-Şehba Kantonu Jin TV muhabiri Sîdra Mamo, ANF’ye Türk devleti ve çetelerinin Efrîn-Şehba Kantonu’na dönük saldırılarını an be an takip ederek zorlu yaşam koşullarını ve direnişi anlattı.
Halkın 7 yıldır aralıksız bir şekilde direndiğini vurgulayan Sîdra Mamo, “Biz de bu onurlu direnişe devam edeceğiz. Hiç kimse Efrîn’in özgürleşeceğine dair umudunu yitirmesin. Herkes bilsin; bugün nefes alıp veriyorsak Efrîn içindir. Ben de Efrîn’in Bilbile ilçesindenim. İşgalci Türk devletinin 2018 yılında Efrîn’e yönelik vahşi saldırıları başlattığı gün, mecburen 18 Mart'ta Şehba’ya gitmek zorunda kaldık. Şehba’ya göç ettik. Yedi yıl boyunca çok zor koşullarda hayata tutunduk.
Bu zor şartlara dayanmanın, tüm olumsuzluklara rağmen hayata tutunmamızın bir amacı vardı: Efrîn’e geri dönmek. Özgür bir Efrîn’de özgürce yaşamaktı. Bu nedenle zor anlar yaşadık, sıkıntılı zamanlardan geçtik. Tabi ki başka bir yerde normal bir yaşam sürdürebilirdik. Ama mücadele etme amacımızdan vazgeçerek, özgür Efrîn iddiasını terk edip teslimiyetçi bir köleliği kabul edemezdik. Normal, sıradan bir yaşam bizim için önemsizdi. Amacımız Efrîn’dir; Efrîn’e geri dönmektir” dedi.
TÜRK DEVLETİ HERGÜN HALKIN ÜZERİNE BOMBA YAĞDIRIYORDU
2018 yılında Türk devletinin işgalinin ardından Efrîn’den göç etmek zorunda kalan binlerce kişinin Şehba’da büyük bir yaşam mücadelesi verdiğini hatırlatan Sîdra Mamo, halkın Şehba’daki mücadelesini şu sözlerle anlattı: “Şehba’ya göç ettikten sonra, yerleştiğimiz köylerde aşırı bir nüfus yoğunluğu vardı ve bu Şehba’nın yerleşim kapasitesini aşıyordu. Bu nedenle, köylere, okullara, camilere, yaşam alanı olmayan yıkık dökük evlere yerleştik. Binlerce Efrînli geceyi dışarıda geçirmek zorunda kalıyordu. Bu durumu aşmak için ek olarak beş kamp kuruldu. Ben de Til Sosin köyünde yaşamaya başladım. Beslenmek için gerekli gıdaların bulunamaması, kapısız, penceresiz ve damı olmayan evlerde en az üç veya dört ailenin ortak kullanımına sunulması, temel insani ihtiyaçların bile karşılanamaması trajik bir duruma yol açıyordu.
Isınmak için ateş yakacak bir soba bulmak ya da mazot gibi bir yakıt temin etmek bile imkansızdı. Kimse bu duruma kolayca katlanamazdı; ölümün gölgesinde aç ve perişan bir hayatta kalamazdı, dolayısıyla Şehba'da kalmazdı. Biz ise dayanmayı ve katlanmayı seçtik, çünkü bir amacımız vardı. Bu nedenle direndik, yeniden örgütlendik ve Efrîn’i özgürleştirme iradesini ortaya koyduk, mücadeleye devam ettik. Şehba’da yaşamak, düşmana bir mesaj vermek ve Efrîn'den vazgeçmemek demekti. Bu durum düşmanı huzursuz etti; düşman, bizim Efrîn’i savunma kararlılığımızdan vazgeçtiğimizi ve Efrîn için mücadele etmeyeceğimizi düşündü, hedeflerine ulaştığını sanıyordu. Yeniden örgütlenip direnişe geçmemiz, pes etmeyip mücadeleye devam etmemiz sonucu düşman yanıldığını fark etti. Ancak burada da düşman saldırılarına devam etti; her gün aralıksız bir şekilde Efrînli halkın üzerine bombalar yağdırıyordu.”
‘HALKIN CAN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAK İÇİN YENİDEN BİR GÖÇ KARARI ALINDI’
Jin TV Muhabiri olarak Türk devleti ve çetelerinin Şehba’ya dönük saldırılarını an ben an takip ettiklerini belirten Sîdra Mamo, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Bilindiği üzere HTŞ çeteleri, Halep’in köyleri ile kent merkezlerini ele geçirdikten sonra, yüzünü Şehba’ya döndü. Şereva hattına bağlı Burce Qase ve Gûndê Mezin köylerine saldırılar gerçekleştirdiler. Biz de JİN TV muhabirleri olarak durumu an be an takip ediyorduk. Gerçekten çok kapsamlı ve şiddetli saldırılara tanıklık ettik. Bu saldırılara karşı halk ve savunma güçleri büyük bir mücadele sergiliyordu. Ancak, saldırılar karşısında halkın can güvenliği büyük bir tehlike altındaydı; bu sebeple halkın can güvenliğini sağlamak için yeniden bir göç kararı alındı.
Göç etmek üzere kafileler oluşturuldu ve biz de bu kafilelere katıldık. Kafileyle birlikte geceyi dışarıda geçirmek zorunda kaldık. Ani gelişen durum nedeniyle kafile dışında kalanlara da saldırılar oldu; işkence ediliyor, başları kesiliyor, tecavüze uğruyorlardı. Bu hukuksuz ve insanlık dışı muamelelere maruz kalanların akıbeti pek çok soru işaretiyle doluydu. Özellikle Til Rifat’ta, çetelerin saldırıları nedeniyle insanların kendilerini kurtarma şansı kalmadı. Araçların ve imkanların yetersizliği nedeniyle çetelerle yüz yüze geldiler. 4 Êzidî kadının başı kesildi. Bunlar sadece görünür olanlardı, görünmeyen yüzlerce olay yaşandı.
Kafilemiz bir gece dışarıda kaldıktan sonra sabah yola koyuldu. Yola çıktığımızda, çeteler kafilenin etrafını sarmıştı; bizi izliyorlar ve görüntülerimizi çekiyorlardı. Halka hakaret ediyor, yaşattıkları bu durumdan övünüyorlardı. Psikolojik baskı yaparak onur kırıcı söylemlerde bulunuyorlardı. Yine bu süreçte soğuktan yaşamını yitiren bir bebek oldu, yaşlı bir amcamız da soğuktan hayatını kaybetti. Bu tür olaylar yaşandı ve biz bunlara tanıklık ettik. 2018 Efrîn sürecinde de çok acı hikayeler yaşadık; şimdi ise benzer, hatta daha acılı hikayelerle karşı karşıyayız.”
DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE KATLİAMLAR YAŞANIYOR
“Halkımızın yaşadığı bu trajedi için gerçekten çok üzgünüz. Yüreğimiz, Şehba’daki halkımızla birlikte; durumlarını ve akıbetlerini büyük bir merakla takip ediyoruz. Buraya güvenli alanlara gelene kadar yanınızdayız. Sizlere ulaşmaya çalışacağız ve her zaman sizi buraya getirme çabası içinde olacağız” diyen Sîdra Mamo, konuşmasına şu şekilde sonlandırdı: “Türk devletinin desteklediği bu çetelere artık yeter diyoruz. Bu yaşananlar dünyanın gözleri önünde oluyor. Söz konusu Kürtler olunca herkes susuyor, onların bu ikiyüzlü yaklaşımları da artık yeter. Sözde insan haklarını savunduklarını iddia ediyorlar ama yolda soğuktan ölen bir bebek var bunu görmüyorlar, bundan söz etmiyorlar, hani nerde kaldı insan hakları, nerde kaldı insanlık.
Bu durumu anlamak istiyoruz. Şehba’da yedi yıl boyunca direndik, çok acı olaylar yaşadık, suçsuz yere katliamlarla yüz yüze geldik. İnsanlık nerde, insan hakları nerde, bu duruma artık bir dur denmeli. Dünya bir krize doğru gidiyor. Bütün bu halklar bu krizin kurbanları olmuş. Herkes önce benim çıkarlarım diyor. Bir Efrînli olarak özellikle şunu belirteyim ki, amacımızdan asla geri dönmeyeceğiz. Efrîn ve işgal altındaki diğer alanları özgürleştirmek en büyük amacımız olacak. Başlangıçta söyledim tekrar söylüyorum, Efrîn için nefes alıyoruz, kalbimiz Efrîn için atacak. Şehba’da Efrîn için ne kadar mücadele ettiysek burada iki kat mücadele edeceğiz. Daha fazla çalışıp mücadeleyi yükselteceğiz ta ki, Efrîn ve işgal altındaki yerlerimiz özgürleşinceye dek.”