DAİŞ çetesi Aydın: Bombalı saldırılar MİT denetiminde yapıldı

1,5 yıldır QSD’nin elinde tutuklu bulunan DAİŞ çetelerinden İlyas Aydın, Türkiye'de DAİŞ tarafından yapılan bombalı saldırıların hepsinin MİT denetiminde gerçekleştiğini söyledi.

DAİŞ içinde 2014 yılında Alaqat Hariciye’nin (Patlamalar birimi) kurulduğunu ve Türkiye ekibi için Antep Cemaati (DAİŞ’in Antep Grubu) görevlendirildiğini belirten DAİŞ çetesi İlyas Aydın, Türk devleti ve örgütün bağlantılarına ilişkin itiraflarda bulundu. 1,5 yıldır QSD’nin elinde tutuklu bulunan DAİŞ çetelerinden İlyas Aydın, DAİŞ içinde Türkiye’de bombalı saldırılar yapmakla görevli ekip Antep grubunu, Suruç ve Ankara patlamasına dair bazı ayrıntıları ve DAİŞ’e Türk istihbaratının sızmalarını anlattı.

Antep grubundakilerin Türkiye dosyası görevinde bütün patlamaları Türk istihbaratının ve siyasetinin çıkarına hizmet ettiğini söyleyen Aydın, "Türk hükümeti dosyayı ele geçirmiş. Aslında her şeyi biliyor. Her türlü takip var. Fakat istediği patlamaya izin veriyor, istemediğini engelliyor" dedi.

2008 yılında polisle çatışan ve 2009 yılında serbest bırakılan El Kaide üyesi Antep Cemaati Mensubu Aytaç Polat’ın yeğeninin DAİŞ’e katılmasının Türk istihbaratını harekete geçirdiğini ifade eden Aydın, aynı anda onlarca muhaciri yakaladıklarını ve Aytaç Polat’ın yeğenin geri çevrilmesi karşılığında DAİŞ’e gidecek muhacirleri bıraktığını söyledi.

‘TÜRKİYE EKİBİNE GİRDİM VE ÇIKARILDIM’

İlyas Aydın, DAİŞ’e ilk katıldığında kendisine Türkçe konuşanların mahkemelerinde kadılık teklif edildiğini, kabul etmeyince Türkiye çalışmalarında görevlendirildiğini söylüyor. Kendisine Türkiye ekibinde Ebu Haris isimli Bağdadi'nin 6 kişilik yönetiminin emiriyle çalışacağının söylendiğini belirten Aydın, daha sonra Antep grubu emiri Abdulmuin’in (Muhammed Cengiz Dayan) hakkında yazdığı rapor dolasıyla hiçbir çalışma yapmadan Türkiye ekibinden çıkarıldığını iddia etti. Aydın, buradan din dersleri vermek için bir muaskere (askeri birlik) gönderildiğini söyledi.

DAİŞ’in Türkiye’de bombalı saldırı gerçekleştirmek için çalışmaya 2013 sonu-2014 başında Antep cemaatiyle başladığını belirten Aydın, Fursan El Hilafe Ketibesinden söz etti. Aydın, Fursan El Hilafe isimli Türkiye’de saldırı ve patlamaları yapan kişilerin bulunduğu taburdan söz ederken eğitim kampının ismiyle bahsediyor ve daha önce bu taburunun isminin Konstantin olduğunu belirterek şunları kaydetti: "Konstantin Ketibesi (taburu) denilen Savaş Yıldız’ın içinde yer aldığı ketibe benim örgüte katılmamdan önce kurulan bir ketibe.

Konstantin ketibesi Til Ebiyad’daydı ve bu amaçla kurulmuştu. Ben gelip katılınca yönetim bu dosyada bir değişiklik yapmaya çalışmış. Ondan sonra ben daha göreve başlamadan hakkımda gelen raporlar nedeniyle ben azledilmişim ve yerime daha önce görevlendirilen cemaatle yeniden devam etme kararı almışlar. Türkiye de patlama yapacak ekip ayrıydı, bir de Avrupa’da patlama yapacak ekip vardı. Bunların ikisi birbirinden ayrıydı. Fakat bu Avrupa ve Türkiye ekibi ikisine birden Alaqat Hariciye (Dış ilişkiler) denildi."

ANTEP GRUBU TÜRKİYE’DEKİ PATLAMALARDAN SORUMLU

Alaqat Hariciye’nin Türkiye ekibi için Antep Cemaati (DAİŞ’in Antep Gurubu) görevlendirildiğini belirten İlyas Aydın, "O zaman dosyayı ideolojik ve askeri olarak ikiye böldüler. İdeolojik kısmın görevi, örgütün ideolojisini yaymak için bir grup genç yetiştirmekti ve bu bölümün başına Mustafa Güneş’i yerleştirdiler. Askeri kısmın başına da Abdülmuin’i (Muhammed Cengiz Dayan) getirdiler. O da bu dosyaya askeri operasyon ve patlamalardan sorumlu olarak gelmişti. Ebu Fuday (Nusret Yılmaz) ve Ahmet Güneş (Abdülhakim Hoca) yakın adamlarıydı. Aslında daha önceki süreçte yani Alaqat Hariciye kurulmadan önce Mustafa Delilbaşlar (Cuheman) bu Antep grubunun emiriydi. Ama Türkiye’ye gidip yakalanıp geldikten sonra Abdulmuin oldu. Mustafa Delibaşları Minbic’e polislerin emiri olarak düzenlediler.

DAİŞ içesine bireysel ya da Türkiye’deki cemaatlerden katılım olurdu. İşte Antep grubu da Adana, Adıyaman vb. gibi grupları himayesine alıyor ve Türkiye dosyasında onları çalıştırıyordu. O süreçte onların yaptığı birçok patlama var. Suruç patlaması onların örgütlemesiyle gerçekleştirilen bir patlamadır. Diyarbakır mitingi, Savaş Yıldız’ın yaptığı Adana ve Mersin patlamaları bunların örgütlemesinin hepsini Abdülmuin’in cemaati yaptı. O süreçte yapılan patlamalarda genel olarak Kürtler hedeflenmiş ve aldıkları bütün görevler Türk hükümetinin hizmetine sokulmuş" diye konuştu.

SURUÇ PATLAMASI DEVLETİN HİZMETİNEYDİ

Suruç patlamasının Ebu Bekir Bağdadi’den habersiz Antep grubu tarafından gerçekleştirildiğini söyleyen İlyas Aydın, bunu DAİŞ adına esir askerlerle muhacirleri değiştirmek için gerçekleştirdikleri görüşmeye giderken öğrendiğini belirtti. İlyas Aydın Türkiye ekibi ve Abdülmuin’in de üstü Ebu Zeynep Rakkavi’nin daha sonra Alaqat Hariciye genel emirliğinden alınmasının nedenlerinden birinin bu patlama olduğunu söyleyerek, o dönem yayınlanan haberlere de dikkat çekti.

Aydın, "Patlamayı yapan Abdurrahman Alagöz daha Türkiye’ye girmeden patlama yapacaklar listesinde onun ve kardeşinin ismi ve resmi var. 1 gece öncesinden istihbarat otelde onu yakalıyor. Ama bir şey yapmıyor. Yani her şeyi biliyorlar aslında. İsteselerdi kesinlikle engellerlerdi. Ekibe MİT sızmış, her şeyden bilgisi oluyor. Engellemediler çünkü o patlamayla hem PKK dosyasında hem de Suriye dosyasında bir değişime gitmek istiyorlardı" dedi.

ANKARA PATLAMASINA İLİŞKİN İLGİNÇ AYRINTI

İlyas Aydın, DAİŞ’in Antep grubu tarafından organize edilen 10 Ekim 2015 yılında gerçekleştirdiği ve yüzden fazla insanın yaşamını yitirdiği Ankara katliamına ilişkin de bilinmeyen bir ayrıntıyı şöyle anlattı: "Ankara patlamasının yaşandığı gün bizim MİT’le ilk görüşmemizdi. Patlamayı orada öğrendik. Döndüğümüzde sorduk. Bunun Ebubekir Bağdadi’nin onayıyla yapıldığını söylediler. Fakat daha sonra Antep gurubu lijne mufada üzerinden benim Türkiye’den de arkadaşım olan Ebu Yusuf’un (Ömer Yetek) sorumluluğunu yaptığı Amak’da bir haber yayınlattı.

Küçük bir haberdi. Bu haberde DAİŞ'in kendi içindeki MİT ajanının 2 kişiyi öldürdüğü yazıyordu. DAİŞ yaptığı tüm operasyonların görüntü ya da resmini yayınlar bunda yoktu. Sonra Ebu Yusuf bu haberi Antep grubunun gönderdiğini ve kendi adamlarını öldürdüklerini söyledi. Bunlar en az 3 yıldır Antep grubuyla bu dosyada çalışıyorlar ve kendileri de yıllardır da Antep cemaatinin adamları. Bu olayı Ebu Fuday’a sordum. O bana bu kişilerin Ankara patlamasına, patlayıcı sağlayanlar olduğunu söyledi. ‘Onlardan şüpheleniyorduk. Denemek için patlayıcı istedik hemen buldular, 100 bin dolar istedik yine hemen buldular’ dedi.

Böyle bir parayı bizimkilerin hemen bulması mümkün değildir. Savcılık belgelerine göre Ankara patlamasına patlayıcı taşıyanların tutuklu olduğunu söylediğimde, “Bunlar taşıyıcı değil, isimlerini bilmiyorum ama bana söylenen o patlamaya patlayıcıyı onların sağladığıydı. Hatta ben Ebu Fuday’a neden öldürdünüz yakalayıp konuştursaydınız belki başka sızmalarda vardır ya da hadi öldürdünüz neden resmi yoktu’ diye itiraz ettim. 3 ihtimal var. Ya bu adamlar MİT'çi ama olayı kapatmak için Türkiye yakalamış cezaevine koymuş ya bizimkiler gerçekten öldürmemiş Ebu Fuday’ın kendisi MİT’çi. Bir diğer ihtimal de, Ankara patlamasına patlayıcı tedarik eden bu şahısların MİT’çi olduğu için kayıtlara geçirilmemiş olması."

‘TÜRK İSTİHBARATININ HER ŞEYDEN HABERİ VAR’

Türkiye’de görev yapan Antep cemaati elemanlarının takip altında olmamasının mümkün olmadığını kaydeden İlyas Aydın, "Çünkü bunlar Türkiye dosyası ilk örgütlendiği günden itibaren birçok kez silah ve patlayıcı yakalatmışlar. Birçok kez yakalanmışlar. Türk istihbaratı Türkiye’de var olan bütün cemaatleri tanıyor; kaç kişi var, kimin kiminle ne alakası var biliyor. Yani her şeyden haberleri oluyor" dedi.

Ankara patlamasından bir süre sonra DAİŞ tarafından Alaqat Hariciye emiri Ebu Zeynep Rakkavi ve Antep grubunun çoğunun dağıtıldığını söyleyen Aydın, "Suruç, Ankara vb. birçok patlama yaptılar. Bu patlamalarla birlikte bu Antep grubunun çalışmasında bazı problemler vardı. Abdulmuin ekibinin Türkiye’ye gönderdiği adamların yüzde 40-45’i kaçmıştı. Yine çok sayıda tutuklanan vardı ve bunlar yukarıya bildirilmiyordu.

Ankara patlamasından bir ay sonrası mıydı tam hatırlayamıyorum Hacı Abdülnasır Lijne Muvafada’daki görevinden alındı yerine Ebu Muhammed Adnani görev aldı ve lijnenin genel emiri oldu. Hacı Abdülnasır’a bağlı görev yapan Ebu Zeynep Rakkavi görevden alındı. Yerine Hacı Abdülbasit göreve getirildi. Hatırladığım kadarıyla bu guruptan 60 kişiyi alıp orduya göreve gönderdi. Onlardan birkaç kişi sadece 2. aşamada kalmak zorundaydı. Çünkü Türkiye’de çalışanları, paraları, silahları, görevlileri onlar biliyorlardı. 2. aşamada Ebu Zeynep Rakkavi yerine görev alan Abdülbasit Iraki görev aldıktan bir süre sonra Amerikan insansız uçakları tarafından vuruldu. Sonra Adnani de vuruldu. Ebu Abdullah Magribi Alaqat Hariciye’nin genel emiri olunca artık 3. Sürece girildi. O da tekrar Türkiye ekibine Antep cemaatini getirdi" diye konuştu.

ANTEP GRUBU MİT KONTROLÜNE GİRMİŞTİ

DAİŞ'in Türkiye patlamalar ekibinde ilk olarak görev yapan Antep grubunun gerçekleştirdiği hemen bütün patlamaların Türk hükümetinin çıkarına uygun olduğunu vurgulayan Aydın, 2. aşamada Antep grubunun görevden alınmasıyla birlikte patlamaların yönünün değiştiğini iddia ederek, "Reina ve Atatürk Havalimanı patlaması bunlar Antep grubunun örgütlenmesiyle değil Mustafa Güneş’in aracılığı ve örgütlenmesiyle gerçekleştirildi.

Antep grubundaki bu insanların bütün patlamaları Türk istihbaratının ve siyasetinin çıkarına hizmet ediyordu. Tabi Mustafa Güneş’in yaptığı patlamalardan söz etmiyorum. Onun döneminde yapılanlar Türk hükümetinin istediği saldırılar değil. Bazı ayrıntıları, sızmaları anlattım. Türk hükümeti dosyayı ele geçirmiş. Aslında hemen her şeyi biliyor. Her türlü takip var. Fakat istediği patlamaya izin veriyor, istemediğini engelliyor" şeklinde konuştu.

‘SADECE OPERASYONLARI YÖNETİYORLARDI’

İlyas Aydın’a "Neden patlamaların planlayıcılarının hepsi Antep grubu ya da cemaati, intihar saldırılarını gerçekleştirenler de Adıyaman grubu" diye sorduğumuzda şöyle cevap verdi: "O Adıyamanlı çocuklar genç ve hamasiyetli, ideolojiyi yeni öğrendikleri için kendilerini ölüme hazırlamışlar. Antep grubuysa hepsi eski ve yaşlı adamlar. Örgüt Türk polisiyle çatıştığından beri içindeler. Antep cemaatinden kendisini patlatmış veya operasyon yapmış bir tek kişi göremezsiniz. Sadece Efe Şahin kendini patlattı." Efe Şahin, M. Kadir Cabel’in Türk devlet güçleri tarafından kendini patlattığı söylenmesine karşın cenazelerinin ve otopsi raporunun olmadığını hatırlatmamız üzerine Aydın, "Öyle dediler. Tabi eğer söyledikleri doğruysa, bir tek o. Yani bunların yaptığı başka gençlerin üzerinden yukarıya rapor verme siyasetidir" dedi.

DAİŞ Antep grubu içerisine Türk istihbaratının sızdığını ve yaptıkları tüm patlamalarının Türk hükümetinin çıkarlarına hizmet ettiğini tekrar vurgulayan Aydın, "Gençler tarz örgütlerin içerisine sızan istihbaratları çok bilmiyorlar. ‘Bu örgütler istihbarat örgütüdür’ demiyorum ama bizim gibi örgütler istihbaratlar tarafından kullanılıyorlar. Antep grubu gibi 2008 yılında devletle çatışan bir cemaatin içerisine polisin sızmayacağını zannetmek kadar aptalca bir şey olamaz. Yani bu örgüt üçe bölündü çatışma zamanında. İstihbarat bu grupları kontrol altında tutmak için her 3 grubun içine de sızdı. Türk devleti Türkiye’deki bütün cemaatleri biliyor, tanıyor ve adım adım izliyor" itiraflarında bulundu.

‘AYTAÇ’IN YEĞENİNE KARŞILIK MUHACİRLER SERBEST BIRAKILDI’

İlyas Aydın Türkiye’de 2008 yılında El Kaide operasyonunda tutuklanıp 2009 yılında bırakılan Antep Cemaati üyelerinden Aytaç Polat örneğini ise şöyle anlattı: "Aytaç daha önce Cephet El Nusra’ylaydı. DAİŞ ve Nusra arasında ayrışma olunca Nusra ile kalmıştı. Sonra adamlarını Ahrar Şam’a göndermeye başladı. Malum Ahrar Şam Türk istihbaratıyla dirsek temasında, direk ilişkileri var. 2008'deki operasyon ve çatışmadan hapse girdi ve sonra serbest bırakıldı.

Aytaç’ın yeğeni DAİŞ'e gelmeye çalışmış, irtibata geçmiş. O da öğrenince Türk istihbaratına haber veriyor. Onlarda DAİŞ'e gidecek olan onlarca muhaciri tutuyorlar. “Çocuğu verin, yoksa muhacirleri bırakmayacağız” diyorlar. Muhacirleri Aytaç’ın bacısının oğlunun geri çevrilmesi karşılığında serbest bıraktılar. Şimdi bu adam Antep’te bir cemaat lideri. İlhami Balı’nın yanına gittiğimde bu mevzuyu anlattı. Şu anda Aytaç Antep’te bir derneği var. Derneğin adını unuttum. Çünkü onlar 2-3 gruba ayrıldı ve hepsi dernek açtı."

EBU FUDAY KİMDİR?

DAİŞ içinde Ebu Fuday kod adıyla tanınan Nusret Yılmaz, Antep Cemaatinin ve DAİŞ içindeki Antep grubunun emirlerinden biri. Mustafa Delibaşlardan sonra Antep grubunun emiri olan ve Türkiye’deki patlamalar grubunun sorumlusu Abdulmuin (Muhammed Cengiz Dayan) ile aynı çalışmayı yürütüyorlar.

Nusret Yılmaz, 10 Ekim 2015’teki Ankara patlamasının firari sanıkları arasında yer alıyor. 2017 yılında Sarp sınır kapısından Gürcistan’a girmeye çalışırken fark edildi. Türkiye’de kırmızı bültenle aranan Yılmaz hakkında Gürci yetkililerin Türk devletine bilgi verdiği basına yansıdı. Fakat Nusret Yılmaz 2 gün sonra aynı sınır kapısından tekrar Gürcistan’a girmeye çalışırken fark edildi ve Gürcistan’a alınmadı. Türk yetkililer bu haberi “isim benzerliği” diyerek yalanladı. DAİŞ çetelerinin ifadelerinden Nusret Yılmaz’ın Gürcistan’a girmeye çalışmadan önce Dêrazor’dan Türkiye’ye geçtiği anlaşılıyor.