'DAİŞ Kobanê'de kırıldı, sonun başlangıcı ise Minbic’de oldu'

Minbic Askeri Meclisi Sözcüsü Şervan Derwêş, "Minbic hamlesinden sonra artık herkes başka yerlerinde DAİŞ’in elinden kurtulabileceğine inandı. DAİŞ Kobanê'de kırıldı, ama bitirilişinin başlangıcı da Minbic’de oldu" dedi.

Minbic Askeri Meclisi Sözcüsü Şervan Derwêş, Minbic özgürleştirme hamlesinin beşinci yıl dönümü vesilesiyle ANF’nin sorularını yanıtladı.

Minbic hamlesinden önce halkın size çağrısı oldu ve bunun üzerine Minbic özgürleştirme hamlesi gerçekleşti. Minbic hamlesi, diğer adıyla Şehit Ebu Leyla hamlesi hangi koşullarda gelişti?

Suriye krizinin başlamasıyla birlikte dışarıdan birçok güç bu krize dahil oldu. O dönem yürütülen siyaset nedeniyle DAİŞ çeteleri Suriye’nin yarısını ele geçirmişti. Minbic hamlesinden önce Suriye böyle bir kaosun içindeydi. Kobanê savaşı sonrasında bizler artık Minbic hamlesi hazırlıklarına başlamıştık. Ancak, şunu da belirtmek gerekir, Kobanê savaşında birkaç sokak kalmıştı ve biz daha o zaman biliyorduk, bu birkaç sokakta yaşanacak zafer her yerin özgürleştirilmesi anlamına gelecekti. Kobanê savaşından sonra Girê Sipî hamlesi oldu, 2015 yılının 12. ayında biz Tişrin barajını özgürleştirdik. 2015’in Ekim ayında Demokratik Suriye Güçleri (QSD) kuruldu. Tişrin barajı hamlesinden hemen sonra artık bizler Minbic hamlesi hazırlıklarına hız vermeye başladık. Bizim hayalimizdi Minbic hamlesi. Bizler Minbic çocuklarıydık, DAİŞ’ten dolayı Kobanê’ye gitmiştik. Kobanê’den sonra Tişrin barajına kadar gelmiştik ve artık sıra kendi şehrimizi özgürleştirmeye gelmişti. Minbic çocuklarından oluşan Suwar Minbic, Şemsê Şemal grupları büyük bir heyecanla bu hamleyi bekliyordu. Şehit Ebû Leyla ve şehit Ebû Emcet hamlenin alt yapısını hazırlama ve diplomatik ilişkilerini kurmada birebir rol almıştı. QSD yoluyla uluslararası koalisyonla görüşmeler yapılıyordu. Ebû Leyla ve Ebû Emcet incirliğe gidip görüşmeler yapmışlardı. Çünkü, o dönemde yine hamlenin önünde en büyük engeli Türk devleti oluşturuyordu. Türk devleti tarafından bazı propagandalar yayılmıştı, bu propagandaların önünü almak için çalışmalar yapılıyordu. Minbic’in, Minbic çocukları tarafından özgürleştirilmek istendiği gösterilmek isteniyordu. Tüm bu çabalar ve çalışmalardan sonra Türk devleti mecbur kalıp hamleyi kabul etti. Çünkü yaptığı tüm anti propagandaların hiçbir doğruluk payı yoktu.

2016’nın 4. ayında Minbic askeri meclisi kuruldu. Daha sonra Minbic sivil meclisi kuruldu. Bu meclislerin kurulması hamlenin hazırlıkları içindi. 1 Haziran 2016’da Minbic hamlesi başladı. Savaşçılarda büyük bir moral ve coşku vardı. Bir buçuk yıl olmuştu, biz Minbic’den çıkmıştık. Minbic halkının çağrıları vardı. DAİŞ’in her gün halka yaptıkları göz önündeydi. Halk günlük çağrı yapıyordu. Günde bize onlarca mektup ulaşıyordu. Biz Tişrin barajına ulaştığımızda onlarca Minbic genci DAİŞ’in elinden kaçarak güçlerimize katılıyordu. Bu nedenle halk dört gözle böyle bir haberi bekliyordu. Bu anlamıyla bu büyük bir karardı.  

'HALK AKIN AKIN HAMLEYİ DESTEKLEDİ'

Minbic hamlesinin bölge için önemi neydi? Minbic halkı hamleyi nasıl karşıladı?

Minbic gibi büyük bir şehir, DAİŞ için önemli bir alandı. Çünkü, Minbic aynı zamanda DAİŞ çetelerinin dışarıya açılan kapıları idi. Hem Minbic’den çıkan çeteler, hem de dışarıdan DAİŞ çetelerine katılanlar Türkiye üzerinden Minbic’e geliyordu. O dönem Avrupa ve diğer ülkelerden gelen çetelerin neredeyse toplanma merkezi Minbic olmuştu. O zamana kadar DAİŞ böylesi büyük bir şehirden çıkarılmamıştı. Herkesin gözü Minbic’deydi, acaba DAİŞ çıkarılabilecek mi? Yine DAİŞ Minbic’e büyük önem vermişti. Minbic bu anlamıyla örnekti. Hamle bu şekilde başladı. Hamle iki koldan başladı. Bir kol Tişrin barajı tarafından güneyden ilerliyordu, bir kol da Karakozan tarafından ilerliyordu. 20 gün sonra Minbic çembere alındı ve şehre geçiş sağlandı. Minbic halkı hamleyi çok büyük bir coşku ile karşıladı. Çünkü, bu hamle Minbic halkının çağrısı üzerinde oldu. Biz Tişrin barajından Minbic’e ulaşana kadar yüzlerce Minbicli genç silah kaldırıp bizimle birlikte savaşa katıldı. Bu gençlerden yüzlercesi şehit düştü. Halk akın akın geliyordu, yine hamle sürecinde halk bize çok yardımcı oldu. DAİŞ nerede, nasıl hareket ediyor, her dakika bizi bilgilendiriyorlardı. Hamleden sonra da Minbic gençlerinin katılımı durmadı, tam aksine daha da arttı. Zaten bu nedenle Minbic askeri meclisi daha erken kendini örgütleyip güç haline geldi. Bu nedenle de YPG ve YPJ görevlerini erken bitirip Minbic’den ayrıldılar. 

Halkın büyük bir coşkusu vardı. Halk akın akın geliyordu. Biz Tişrin barajından Minbic’e ulaşana kadar binlerce genç katıldı. Halk DAİŞ’in mayınlarını, suikastlerini dinlemeden vurup bize ulaşmaya çalışıyordu. Yüzlerce insan bize ulaştıktan sonra silah alıp bizimle birlikte ilerliyordu. Onlarcası bu şekilde savaşarak şehit düştü. Bir yerde savaş olduğunda halk oradan kaçar ve güvenli alanlara ulaşmaya çalışır. Ama Minbic’de bu tersineydi. Halk güce ulaştıktan sonra savaşın olduğu yere akın ediyordu. Kadınlar, çocuklar, yaşlı ve genç demeden akın akın geliyorlardı. Hamle 75 gün sürdü ve biz bu sınavı başarıyla geçmiştik. Hiç unutmam, Kobanê savaşı döneminde Ebû Leyla bağırarak diyordu, 'hepinizi yakacağım.' Biz bu coşku, moral ve ruhla başardık. Büyük bir ruh ve kararlılıkla başardık. Minbic hamlesinden sonra artık uluslararası koalisyon da Irak’ta, Musul’a operasyon yapmaya cesaret etti. Çünkü, ilk kez DAİŞ’in elindeki büyük bir şehir alınıyordu. Minbic hamlesinden sonra artık herkes başka yerlerin de DAİŞ’in elinden kurtulabileceğine inandı. Minbic bu anlamıyla örnek oldu. DAİŞ Kobanê'de kırıldı, ama biritilişinin başlangıcı da Minbic’de oldu.

EBÛ LEYLA'NIN ROLÜ

Minbic'i özgürleştirme hamlesi olarak başlayan hamle, daha sonra Ebû Leyla ismiyle devam etti. Ebû Leyla’nın Minbic için önemi neydi?    

Minbic hamlesinin kararını alınmasında ve bunun zeminini oluşturmada en çok Şehit Ebû Leyla’nın büyük payı var. Gerek gücün toparlanmasında, gerek askeri meclisin kurulmasında ve gerekse var olan gücün korunması ve bir arada tutulmasında Ebû Leyla’nın büyük bir rolü var. Minbic’den çıktığımız zaman yine Minbic çocuklarını toplayan, güç haline getiren ve dağılmasına engel olan, tüm bu gücün toparlanmasında Ebû Leyla’nın büyük rolü vardır. Onun çabası ve emeğiyle hamle başladı. Ebû Leyla’nın güç için her zaman farklı bir anlamı ve ağırlığı vardı. Bizim hayalimizdi Minbic’i özgürleştirmek ve Ebû Leyla’nın Minbic kapısında şehit düşmesi bizim için çok ağırdı. Bu nedenle şehadetinden sonra, hamlenin onun ismiyle devam ettirilmesi kararı alındı. Hamlenin onun ismiyle devam etmesi, savaşçılara daha büyük hırs ve güç verdi. Minbic savaşı öyle kolay bir savaş değildi. Bu nedenle bu zorlu savaşa Ebû Leyla ismiyle birlikte yürümek bizim için çok büyük bir anlam taşıyordu.  

'YPG/YPJ İLE TECRÜBE KAZANDIK'

YPG/YPJ ve QSD güçleri hamleye aktif katıldı. Bu güçlerin hamlede sizin yanınızda yer almasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Minbic Askeri Meclisi QSD’nin yardımıyla kuruldu. Minbic hamle hazırlığı yapıldığı sırada kimse, Minbic Askeri Meclisi'nin tek başına bu hamleyi yürütebileceğine inanmıyordu. Fakat bizim tecrübemiz vardı. Minbic hamlesinden önce, DAİŞ’e karşı, YPG ve YPJ savaşçılarının yanında savaşarak tecrübe kazanmıştık. Birlikte savaşmıştık, bizler birlikte Kobanê sokaklarında savaşmıştık. Zaten, YPJ hamle hazırlık sürecinde bize şöyle demişti, “biz size yardım edeceğiz, çünkü bir gün tarih YPG ve YPJ’nin imkanları olmasına rağmen, çetelerin işgalinde olan bir şehrin özgürleştirilmesinde yardım etmedi diye yazmasın, size yardım etmek ve Minbic’i özgürleştirmek bizim görevimiz." Yine QSD aracılığıyla uluslararası koalisyonun yardımı sağlandı.

YPG, YPJ ve QSD’nin Minbic hamlesinde büyük rolleri oldu. Onların emekleri hiçbir zaman unutulmayacak. Hem hazırlık sürecinde, hem de hamle sürecinde çok büyük emek verdiler. Yüzlerce şehit verdiler. Hamleden sonra YPG ve YPJ Minbic’den çıktı. Sadece güçlerimizi eğitmek için bazı eğitim grupları kalmıştı. Onlar da daha sonra çıktılar. Minbic Askeri Meclisi'nin kurulmasında, Minbic savunma güçlerinin oluşturulması ve eğitilmesinde bu üç güce borçluyuz. Minbic savunma güçleri kendi kendine yetme aşamasına geldiğinde, artık kendi başına yapabilecek konuma geldiklerinde bu güçler çıktılar. Ancak, şunu belirtmek gerekir, eğer onların desteği olmasaydı, Minbic’in özgürleştirilmesi olamayacaktı. Binlerce savaşçıları burada savaştı ve yüzlercesi şehit düştü.

Hamleden önce Suriye’nin durumu ortadaydı. DAİŞ çeteleri her yere saldırıyordu. Bir taraftan halkların üzerinde büyük bir zulüm vardı. Bir taraftan da halkları parçalayarak birbirine kırdırtmaya çalışıyorlardı. Ancak biz Minbic savaşıyla birlikte bu parçalanmaya son verdik. Kürt, Arap, Süryani, Türkmen, Çerkes ve Ermeni halklar birleşerek DAİŞ’e karşı savaştılar. Halklar birleşerek bu insanlık düşmanlarına karşı savaştı ve onları yendiler. Bu savaşla birlikte bir birlik oluşturuldu. Bu birlikle Minbic özgürleştirildi. Ve aynı ruhla, Tepqa, Reqa ve Baxoz’da DAİŞ çeteleri yenilgiye uğratıldı.  

Suriye’deki diğer alanlarda yürütülen savaş her tür insani ahlak ve ölçüden uzaktır. Her şey savaş olmuş. Su savaşı, ekmek savaşı, ölçü savaşı ve toplumun ahlak savaşı. Bir taraftan da herkes bunun üzerinde oyunlar oynuyor. Ancak, Minbic savaşıyla birlikte bizim oluşturduğumuz birlik ve demokratik ulus modeli üzerinde geliştirdiğimiz sistem bir ölçü oldu ve biz bu ölçü üzerinde yürüdük. Hâlâ mücadelemiz bu ölçü üzerinde yürütülüyor.

'SALDIRILAR SÜRÜYOR, HALKLA BİRLİKTE DAHA BÜYÜK BAŞARACAĞIZ'

Minbic üzerindeki saldırılar bu zamana kadar devam ediyor, sizce bu saldırıların amacı nedir?
Minbic özgürleştirildikten sonra, biz askeri meclis olarak şehir yönetimini sivil meclise bıraktık. Bizim görevimiz sadece savunma oldu. Ayrıca Minbic özgürleştirildikten sonra Türk devleti artık resmi olarak Suriye’ye girdi. Türk devleti DAiŞ ile değil Minbic sivil meclisiyle savaştı. Erida’ya saldırdı. Bu beş yıl içinde de Minbic’e yönelik saldırılar durmadı. Türk devleti her tür saldırı yöntemini kullandı. Sacur tarafında her gün saldırılar ve çatışmalar var. Yine Suriye Şam hükümetinin karışıklık yaratma ve halkın içinde kriz yaratma çabaları oldu. Tabii bu saldırılar ve yaklaşımlar hâlâ devam ediyor. Elbette bizler, Minbic özgürleştirildikten sonra saldırıların durmayacağını biliyorduk. Bundan sonra daha fazla saldırının olacağını ve bu kazanımları korumanın bizim görevimiz olduğunu biliyorduk. Bugüne kadar korumayı başardık. Elbette sadece Minbic’in savunması değil, bizim Kuzey-Doğu Suriye ile kaderimiz birdir. Nasıl ki diğer şehirler Minbic’in özgürleştirilmesi için bize yardım ettilerse bizim de aynı şekilde onlara karşı görevimiz var. Ama saldırıların en çok olduğu yerlerden biri Minbic’dir. Minbic’in 20 kilometre kuzeyinde Türkler ve çeteleri var. 20 kilometre güneyinde ise rejim var.  
Bu beş yıl içinde gücümüz bir düzeye geldi. Bir sistem oluştu. Gücümüzün örgütlenmesi ve eğitimi yapıldı. Oluşturulan sistem içerisinde gücümüz, güçlü bir konuma geldi. Minbic Askeri Meclisi hem gücünü hazırlama ve eğitmede, hem de sistemi koruma temelinin oluşumunda iyi bir konuma geldi ve bu sistem halk ile birlikte oluşturuldu. Eğer bu beş yıl içinde biz bu kadar gelişmişsek, sistemimizi oluşturmuşsak bu halkımızın desteği ve bizimle birlikte olmalarıyla sağlanmıştır. Elbette hâlâ düşmanlarımız var, saldırılar var ve hâlâ çok çalışmak gerekiyor. Bu anlamıyla halkımızın desteği ile bu çalışmamızı daha büyük başarılara ulaştıracağız.