Direnişin hakkı zaferdir

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle 7 aydır açlık grevinde olan DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, öncülük ettiği direnişle devlete adım attırdı.

Avukatlar ile 27 Temmuz 2011’den beri görüştürülmeyen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 24 Temmuz 2015’te başlatılan yeni savaş süreciyle birlikte mutlak tecrit altına alındı, bütün hakları gasp edildi. Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde rehin tutulan DTK Eşbaşkanı ve Colemêrg Milletvekili Leyla Güven, 7 Kasım’daki duruşmasında, Öcalan’ın üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle açlık grevine başladığını duyurdu. Eylemi, bugün itibarıyla 199 günü dolduran Güven’in öncülük ettiği direniş, tüm cezaevlerinin yanı sıra Hewlêr’den Strasbourg’a kadar yayıldı; faşizme karşı hamleye dönüştü. Türk devletinin, Mehmet Öcalan’a kısa bir görüşme yaptırması ve 79. günde Güven’i tahliye etmesi gibi taktik hamleleri kaale alınmadı. 15 tutsak da ölüm orucuna girince 8 yıl sonra avukatları, Öcalan ile görüştürüldü. Tek görüşme değil, tecridin tamamen sonlandırılmasını talep ettiklerini belirten Leyla Güven, tutsaklar ve diğer direnişçiler, açlık grevine devam ederken 15 tutsak daha ölüm orucuna başladı. 7. ayında süren direnişteki kararlığa, beyaz tülbentli anneler öncülüğündeki toplumsal duyarlılık da eşlik edince AKP-MHP yönetimindeki devlet yeni bir adım atmak zorunda kaldı. Avukatları, Perşembe günü bir kez daha görüştürüldü. Avukatlar, önceki gün yaptıkları duyuruda Leyla Güven ve tutsaklar ile diğer direnişçilere Acalan’ın açlık greviyle ilgili görüşlerinin iletildiğini, yürütülecek tartışmalardan sonra geniş bilgilendirme yapılacağını bildirdi.

ZORBALIKLA REHİN TUTULDU

Efrîn işgaline gösterdiği tepki, yaptığı açıklamalar ve eşbaşkanı olduğu Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) çalışmaları nedeniyle 31 Ocak 2018’de rehin alınan Leyla Güven, Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde tutuldu. Güven, 24 Haziran seçimlerinde HDP’den Hakkari Milletvekili olarak seçilmesine rağmen tahliye edilmedi. Yargılandığı Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, 29 Haziran’daki duruşmada delillerin toplandığı gerekçesiyle tahliye kararı verdiği Güven hakkında savcının bir üst mahkemeye yaptığı itiraz sonucu, daha tahliye bile edilmeden yeniden tutuklama kararı verildi. Avukatlarının Yargıtay’ın CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’na dair verdiği tahliye kararına istinaden yaptığı başvuru ise daha önce tahliye kararı veren mahkemece bu kez “delil durumunun değişmesi” gerekçesiyle reddedildi.

TERS KELEPÇEYİ REDDETTİ

Hakkında 25 yıldan 46,5 yıla kadar hapis cezası istenen Güven, 7 Kasım’da görülen duruşmasına daha öncekilerden farklı olarak ters kelepçe takılarak götürülmek istendi. Bu yaklaşımı reddeden Güven, mahkemeye gitmeyip duruşmaya cezaevinden SEGBİS aracılığıyla katıldı.

TAHLİYE TALEP ETMEDİ

Duruşmada, Efrîn’e dönük saldırılara karşı çıkıp bunu “işgal” olarak nitelendirdiği için tutuklandığını hatırlatan Güven, tahliye edilse bile Rojava’ya yapılacak bir operasyonun işgal olduğunu tekrar söyleyeceğini vurguladı. Güven, tahliye talep etmediğinin altını çizdi.

SAVUNMA YAPMAYA SON

Türk yargısının durumuna ve mahkemenin iktidara mahkumiyetine dikkat çeken Güven, bir daha mahkemede savunma yapmayacağını vurguladı.

BU UĞURDA ÖLMEYİ KABUL EDİYORUM

Siyasete, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın kadın paradigmasından etkilenerek başladığını kaydeden Güven, bir “insanlık suçu” olarak tanımladığı Öcalan üzerindeki tecride karşı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başlayacağını duyurdu. Güven, "Tecrit, bir insanlık suçudur. HDP milletvekili olarak değil, DTK Eşbaşkanı olarak bugünden itibaren süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlıyorum. Bu uğurda ölmeyi kabul ediyorum. Bu tecrit bir kişiye değil, bir halka uygulanıyor. Ben de o halkın bir bireyi olarak ve Sayın Öcalan için ölümü kabul ediyorum" dedi. Çünkü İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatlarının Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptıkları bütün başvurular reddediliyordu. Avukatların, 27 Temmuz 2011’den beri yaptığı tüm görüşme başvuruları, “Hava muhalefeti”, “Koster bozuk”, “Koster onarımda”, “OHAL” ve "5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun gereğince hükümlüler hakkında getirilen kısıtlamalar" gerekçeleriyle geri çevriliyordu. Öcalan, 24 Temmuz 2015’te başlatılan yeni savaş süreciyle birlikte mutlak tecrit altına alınıp bütün hakları gasp edilmişti.

YASAK VE DİSİPLİN CEZASI

Güven’in eylemi ve talebi, destek bulup eylem ve etkinlikler başlayınca devletin ilk yanıtı yasaklama oldu. Diyarbakır Valiliği, OHAL kapsamında verilen yetkilere dayanarak 16 Kasım’da aldığı kararla Güven için yapılacak her türlü eylem ve etkinlikleri yasakladı. Yasaklama ile birlikte de HDP İl Örgütü binasında abluka başlatıldı. Girdiği eylem nedeniyle Güven hakkında disiplin soruşturması başlatan cezaevi idaresi, bedeni ölüme yatırmış bir insana verilebilecek belki de en ilginç ceza olarak “1 ay süre ile ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma” cezası verdi.

YİNE DE DESTEK EYLEMLERİ

Buna rağmen yapılan planlamalar doğrultusunda Amed Hakkari, Van, Adana ve Urfa’da 17-18 Kasım’da destek amaçlı iki gün süreli açlık grevi eylemleri yapıldı. Bu eylemler yapılırken gönderdiği mesajında tecridin ancak “ortak sesle” kırılabileceğinin altını çizdi.

MERSİN’DEKİ SALDIRI SONRASI

HDP Mersin İl binasının basılıp yöneticilerinin gözaltına alınması üzerine HDP ve DTK Eşbaşkanları ile birlikte 10 vekil, Meclis’te iki günlük açlık grevi yaptı. Diğer vekiller de Amed, Urfa, Van, Mardin, Mersin ve Adana gibi Kürdistan ve Türkiye kentlerinde üçer günlük açlık grevleri eylemleri yaptı.

BÜTÜN TUTSAKLAR EYLEMDE

Ayrıca Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK'lı tutsaklar da 27 Kasım'dan itibaren tüm cezaevlerinde süresiz-dönüşümlü açlık grevleri başlattı. Tutsakların uyarısı dikkate alınmayınca bu kez 16 Aralık’tan itibaren süresiz-dönüşümsüz açlık grevleri başlatıldı. Eylem, Şubat’ın sonuna kadar 67 cezaevinde 350 tutsağa ulaştı. Devlet talebi dikkat almayınca süresiz-dönüşümsüz açlık grevine 1 Mart itibariyle tüm Türk cezaevlerinde tutsaklar dahil oldu. Böylece Türk cezaevlerinde binlerce tutsak süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde yer aldı. Açlık grevinde olanlar arasında eşbaşkanlar, eski vekiller, belediye eşbaşkanları ve gazeteciler de var.

DEVLETİN OYUN PLANI

Talebi görmezden gelen, tek bir açıklama yapmayan, diyalog yolunu açmayan Türk devleti, direnişi kırmak için taktik hamleler yaptı. Önce 12 Ocak’ta, üstelik Cumartesi günü olmasına rağmen kardeşi Mehmet Öcalan’ı 15 dakika Öcalan ile görüştürüp böylece tecridin olmadığını göstermeye çalıştı. Aynı akşam yetkililerini, ardından avukatları Güven’in yanına göndererek direnişi bitirmesini sağlamaya çalıştı. Ancak Güven ve diğer tutsaklar, bunu ciddiye almadı.

Bunun üzerine 25 Ocak’ta Güven’in yargılandığı davanın duruşması görüldü. Güven ve avukatlarının katılmadığı duruşmada tahliye kararı verildi. Kararı, direnişini bitirmeye yönelik bir siyasi hamle olarak değerlendiren Güven, talebinin karşılanmadığını belirterek, açlık grevine evinde devam edeceğini söyledi.

DİRENİŞ VE DAYANIŞMA

Güven’in öncülük ettiği direniş, Hewlêr’den Strasbourg’a, Toronto’dan Türk cezaevlerine kadar yayılarak devam etti. Dayanışma ve destek eylemleri de eşlik etti.

GÜVEN’İN DEĞİŞMEYEN MESAJI

'Hipofiz adenom’ denilen hastalığından dolayı haftada iki defa alması gereken ilaçları alamayan 55 yaşında (açlık grevi devam ederken 56 yaşına girdi), iki çocuklu ve iki torunu olan; yüzde 70’in üzerinde bir oy oranıyla vekil seçilen Leyla Güven, 200 gün devam eden eylemi boyunca sürekli talebinin öne çıkmasını salık verdi ve herkesi motive etmeye çalıştı. Direnişini bitirmeyeceğini ve sonuç alıncaya kadar devam edeceğini vurgulayan Güven, tüm zorlu şartlara rağmen en yoğun süreçlerde çok büyük başarılar elde ettiklerini hatırlattı. Kürt halkının son yıllarda maruz kaldığı katliam ve hak ihlallerine işaret eden Güven, "Kürt halkına yaklaşım Sayın Öcalan'a yaklaşımdır, Sayın Öcalan'a yaklaşım Kürt halkına yaklaşımdır. Tecrit bunun ifadesidir. İnsanlık suçu olan tecrit ile Kürt halkının reflekslerini ölçmek istiyorlarsa bundan vazgeçmelidirler" dedi.

KAZANAN BİZLER OLACAĞIZ

Güven, hep umudunu koruyup bedelleri olsa da başarının kaçınılmaz olduğunu vurguladı: "Talebimin herkesin talebi olması çok değerlidir. Ortak değerler toplumsal özün gücünü gösteriyor. Kürt kadınları olarak; içeride ve dışarıda, her yerde, yaşamın her alanında tecridi parçalamak için mücadelenin öncüsü olacağız. Bu mücadelenin kazananları bizler olacağız."

TALEBİM TOPLUMSALDIR

Eyleminin ikinci ayında Yeni Özgür Politika’nın sorularını yanıtlarken şunların altını çizdi: "Eylemin tek amacı, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasıdır. Sayın Öcalan için yapılan her eylem toplumsal bir amaç taşımaktadır. Bu nedenle eylemim aynı zamanda milyonların eylemidir. Önümüzde çok önemli bir sınav var. Ortaya koyacağımız irade ve mücadeleyle ya bu süreci kazanacağız ya da yüzyıl daha bekleyeceğiz. Halkımızı bir asır daha beklemeye mahkum edemeyeceğimiz açık. Yüzyıllar önce köklerinden koparılmış ve Anadolu’nun çorak bozkırlarına sürgün edilmiş binlerce Kürt’ten biriyim. Zulme karşı direnen halkımızın bir neferi olarak içeriden sesimi onların çığlığıyla birleştirmek istedim. Ateşten bir tarihtir bizim yaşadıklarımız. Birilerimiz bu ateşte yanabilir ama asla kaybolmaz. Halkımızın yüreğinde hep yaşatılırız. Tecridin parçalanması için her türlü bedeli vermeye hazırım. Ömrümde hiç olmadığım kadar moralli ve huzurluyum. Milyonların 'irademdir' dediği Sayın Öcalan’a uygulanan tecride dair küçük de olsa bir şey yapıyor olmanın huzurunu yaşıyorum."

EYLEMİYLE DE YETİNMEDİ

Güven bu 7 ay boyunca sadece yaptığı eylemle yetinmedi. Her eylem ve etkinlik alanına mesajını ulaştırmaya çalıştı; sağlık sorunlarının ağırlaşmasına rağmen olabildiğince medyanın sorularına yanıt verdi. Diğer direnişçiler ve dayanışma gösterenlere moral verip motive etti.

HDP GRUBU’NA GÖRÜNTÜLÜ MESAJ

Eyleminin 100. gününde doğru HDP’nin son haftalık grup toplantısına gönderdiği kısa bir görüntülü mesajında, şunları söyledi: "Direnişimiz her gün biraz daha ses getiriyor. Duymazlıktan gelenleri de aslında rahatsız ediyor. Ben bu direnişin mutlaka başarı ile sonuçlanacağına olan inancımı koruyorum. Bu yolda kuşkusuz düşenler olabilir ama önemli olan bunun nihai hedefe ve başarıya ulaşmasıdır. Ben bu konuda sizlere ve halkımıza güveniyorum. Mutlaka başaracağız. Hepimizin bu konuda yürüteceğimiz çalışmalarda başarılı olacağımıza olan inançla sevgiyle selamlamak istiyorum. Mutlaka kazanacağız. Berxwadan jiyan e Hevalno!”

MÜDAHALEYİ KABUL ETMEDİ

Leyla Güven, 13 Şubat’ta uluslararası bir delegasyonu kabul edip talebini tekrarladıktan sonra fenalaştı. Güven, sağlık ekipleri tarafından ambulansla Urfa yolu üzerindeki özel bir hastaneye kaldırıldı. Leyla Güven, tıbbi müdahaleyi kabul etmedi. Bunun üzerine doktorlar tarafından müdahale edilemedi. Yoğun bakımda kalp ritmi takibe alındı. Gözlem altında olmayı dahi kabul etmeyerek ısrarla evine götürülmesini istedi. Tedaviyi kabul etmeyen Leyla Güven, evine götürüldü.

KÖTÜ OLDUĞUNU SÖYLEMİYOR

Yanında olan kızı Sabiha Temizkan, şunları söylüyor: "Hiçbir zaman kötü olduğunu söylemiyor. Biz bedenindeki reaksiyonları takip etmesek annem bu konuda hiçbir şey söylemiyor. Çok güçlü bir iradeyle direnmeye devam ediyor. Annem 55 yaşında ve kendi başına çok güçlü bir direniş sergiliyor. Arkasından onunla birlikte yürüyen yoldaşları ona çok büyük bir güç veriyor ve talebinin karşılanacağından umudu var. Çünkü çok haklı bir talebi olduğunu sürekli ifade ediyor. Öcalan'ın ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmesi gerektiğinin bir anayasal hak olduğunu hep söylüyor. Bu talebi karşılanıncaya kadar direnişini sürdürmeye kararlı."

7 KOLDAN YÜRÜYÜŞ

HDP de "100. Gününde Leyla'ya, tecridi kırmaya" sloganıyla 15 farklı merkezden olmak üzere 7 koldan Amed’e yürüyüşler başlattı. Türk devletinin tüm saldırılarına rağmen vekiller Amed’e ulaşarak, evinin önünde açıklama yaptı ve direnişine destek verip talebini paylaştı.

VEKİLLER DE AÇLIK GREVİNDE

HDP Milletvekili Dersim Dağ ve 5 HDP’li 3 Mart’ta Amed il binasında süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladı. Türk İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun talimatıyla binayı basan polisler, Dağ dışındaki eylemcileri gözaltına alındı. Üç aydan fazladır abluka altında olan il binasına baskınlar devam edince bu kez HDP Van Milletvekilleri Tayyip Temel ve Murat Sarısaç, 8 Mart’ta eyleme dahil oldu. Türk güçleri, yeniden baskın yaparak, vekiller dışındakileri gözaltına aldı, vekillere de saldırdı.

ÜÇ KADIN SÜREKLİ YANINDA

Kızı Sabiha Temizkan, DTK Amed Delegeler Eşsözcüsü ve aynı zamanda sağlıkçı olan Zelal Bilgin ve Tevgera Jinên Azad-Özgür Kadın Hareketi (TJA) aktivisti Figen Ekti, tahliye olduğundan beri Güven'in yanında. 24 saat Güven'in yanında olan bu üç kadın, direnişine de tanıklık ediyor.

DİRENİŞTEKİ DURUM

Leyla Güven’in öncülük ettiği açlık grevi direnişi, 16 Aralık’tan itibaren Türk cezaevlerinde yayıldı. Bugün günü itibarıyla direnişteki tablo şöyle: 16 Aralık'ta 10 cezaevinde başlayan ve 36 tutsağın dahil olduğu ilk grubun eylemi 161, 17 Aralık'ta 3 cezaevinde başlayan 10 tutsağın eylemi 160, 26 Aralık'ta 13 cezaevinde başlayan 35 tutsağın eylemi de 151. gününde. 2 Ocak'ta bir cezaevinde bir tutsağın başladığı eylem 144, 5 Ocak'ta 26 cezaevinde 100’ü aşkın tutsağın eylemi 141. gününde. 15 Ocak'tan bu yana süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan DBP Eşbaşkanı Sebahat Tuncel ve HDP eski Milletvekili Selma Irmak'ın eylemi de 130. gününe girdi. 17 Ocak’ta bir cezaevinde 3 tutsak; 27 Ocak’ta bir cezaevinde 5 tutsak; 28 Ocak’ta bir cezaevinde 2 tutsak; 29 Ocak’ta, bir cezaevinde 3 tutsak; 15 Şubat’ta da 8 tutsak daha eyleme katıldı. 1 Mart’tan itibaren ise tüm cezaevleri eyleme dahil oldu. Başta Strasbourg’daki 14’lerin 161. gündeki açlık grevi olmak üzere dünyanın çeşitli kentlerinde de katılımlarla direniş her yere yayıldı. HDP Milletvekilleri Dersim Dağ (3 Mart), Tayip Temel ve Murat Sarısaç (8 Mart) da Amed’de eylemdeler. Ayrıca Güney Kürdistan’ın Hewlêr kentinde HDP’li Nasır Yağız, 186; Mexmûr’da İştar Kadın Meclisi Üyesi Fadile Tok, 136; Germiyan’da Herêm Mehmûd, 91 gündür eylemde.

TAHLİYE OLANLAR BIRAKMADI

Erzincan T Tipi Kapalı Cezaevi'nde 7 Ocak'ta açlık grevine başlayan Sedat Akın, tahliye edilmesinin ardından eylemini Batman’daki evinde 139. gününde sürdürüyor. Gurbet Ektiren, Bakırköy Cezaevi’nde 15 Ocak’ta başladığı açlık grevi eylemini tahliye olduğu 8 Mart’tan bu yana Mardin’in Derik ilçesindeki evinde; İhsan Sinmiş (56), 1 Mart’ta Silivri Cezaevi'nde başladığı açlık grevini 11 Mart’ta tahliye olduktan sonra İstanbul Küçükçekmece’deki evinde; Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki Murat Aksin, 15 Mart’ta başladığı eyleme, 25 Mart’ta tahliye edildikten sonra Derik’teki evinde; Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 5 Ocak’ta açlık grevine başlayan Mahsun Şen, eylemini tahliye olduğu 17 Nisan’dan sonra Derik’teki evinde; Amed’de HDP binasında açlık grevine başlaması üzerine gözaltına alınıp tutuklanan İsmet Yıldız 29 Mart'ta, Sevican Yaşar 2 Nisan’da, Salih Tekin ve Bilal Özgezer ise 5 Nisan’da tahliye edildikten sonra evlerinde sürdürüyor.

7’Sİ TUTSAK 8 ŞEHİT VERİLDİ

Almanya’nın Krefeld kentinde 20 Şubat’ta mahkeme önünde bedenini ateşe veren Uğur Şakar, tedavi gördüğü hastanede 22 Mart’ta şehit düştü. Zülküf Gezen (33), 17 Mart'ta Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi'nde; Ayten Beçet (24), 23 Mart'ta Gebze Kadın Kapalı Cezaevi'nde; Zehra Sağlam (23), 24 Mart'ta Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi'nde; Medya Çınar (24), 25 Mart'ta Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde; Yonca Akici, 9 Mart’ta Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde; Siraç Yüksek, 2 Nisan’da Osmaniye 2 No'lu T Tipi Kapalı Cezaevi'nde; Mahsum Pamay ise 5 Nisan’da Elazığ 1 No'lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde şehadete ulaştı.

15 TUTSAK ÖLÜM ORUCUNDA

PKK ve PAJK'lı tutsaklardan Nesrin Akgül, Şükran Aydın, Zozan Çiçek (Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi), Ardıl Çeşme, Aslı Doğan (Gebze Kadın Kapalı Cezaevi), Ahmet Anığı, Özhan Ceyhan, Vedat Özağar, İhsan Bulut, Erol Çelik (Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi), Ergin Akhan, Enver Durmaz, Ahmet Topkaya, A. Haluk Kaplan ve Ferhat Turgay (Diyarbakır D Tipi Cezaevi) tecridin kırılması amacıyla sürdürdükleri açlık grevini bir üst aşamaya çıkararak, 30 Nisan’dan itibaren ölüm orucuna da başladı. Tutsaklar adına açıklama yapan Deniz Kaya, 'Tecridi kıralım, faşizmi yıkalım ve Kürdistan’ı özgürleştirelim' direniş hamlesi kapsamındaki açlık grevi eyleminin 14 Temmuz çizgisinde kararlıkla süreceğine vurgu yaptı.

Direnişçilerin tek talebi var; Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması.

DEVLETİN ÜÇÜNCÜ HAMLESİ

AKP-MHP yönetimindeki Türk devleti, kardeşi Mehmet Öcalan’ı 15 dakika görüştürerek, Leyla Güven’i tahliye ederek direnişi kıramayacağını anlayınca üçüncü adımı atmak zorunda kaldı. Direniş, 7. ayına girerken avukatların 811. başvurusuna olumlu yanıt verildi, ancak talep edilen tecridin tamamen kaldırılması konusunda adım atılmadı. Öcalan da yanındaki üç tutsağın imzasını taşıyan ve devlet birimleri tarafından yazılı olarak avukatlara iletilen açıklamada, kararı direnişçilere bıraktı.

TUTSAKLARIN TALEBİ NET

Avukatların basın toplantısından sonra Leyla Güven ile direnişteki HDP’li vekiller, bir kaç görüşmenin tecridin sonlandırıldığını anlamına gelmediğini belirterek, taleplerin tam karşılanana kadar eyleme devam edeceklerini duyurdu. PKK ve PAJK’lı tutsaklar adına yazılı bir açıklama yapan Deniz Kaya da bu kısa süreli ve belirsiz görüşmenin de direnişi kırmaya yönelik olduğunu söyledi. Daha önce deklare ettikleri ve tecridin tamamen kaldırılmasını öngören 7 maddenin gerçekleşmesi ve yasal güvencesinin Türk Adalet Bakanlığı tarafından sağlanması gerçekleşene kadar direnişin devam edeceğini söyleyen Kaya, her koşul ve şart altında tecrit kalkana kadar direnişlerinden asla taviz vermeyeceklerinin bilinmesini istedi.

İKİNCİ ÖLÜM ORUCU GRUBU

PKK ve PAJK’lı tutsaklar, Türk devletinin tecritteki ısrarına karşı ikinci bir ölüm orucu grubuyla direnişi yükseltti. 30 Nisan’dan beri 15 tutsağın sürdürdüğü ölüm orucu eylemine 10 Mayıs’tan itibaren 15 tutsak daha dahil oldu. Kandıra Cezaevi’nden Yaşar Cinbaş, Muhammed İnal, Diyadin Akdemir, Engin Kahraman; Bolu F Cezaevi’nden İbrahim Doğan, Ahmet Emin Eren, Mustafa Taştan; Patnos Cezaevi’nden Sena Efe, Burhan Şık, Faysal Atak, Şefik Kayhan; Tekirdağ 1 Nolu Cezaevi’nden Reşat Özdil; Tekirdağ 2 Nolu Cezaevi’nden Zeki Bayhan, Yılmaz Yıldız; Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden Sait Öztürk dünden itibaren eylemlerini ölüm orucuna dönüştürdü.

BAŞVURALAR YANITSIZ KALDI

Avukatların 2 Mayıs’taki görüşme sonrası yaptıkları başvurular yanıtsız bırakıldı, aile ve vasilerin görüşme talepleri ise reddedildi. Bu arada Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, savcılığın yasak kararını kaldırdığını açıklayarak, yeni görüşmelerin de olabileceğine dair sinyal verdi. İktidar ortağı MHP’nin şefi Devlet Bahçeli de avukat görüşmelerinin olabileceğini söyledi. Hükümet Sözcüsü de benzer açıklama yaptı.

ANNELER DE DİRENİŞTE

Tutsakların açlık grevinin 4. aya girmesiyle birlikte anneler öncülüğündeki tutsak yakınları da direnişe başladı. Türk devlet güçlerinin, tüm engelleme, saldırı ve hakaretlerine rağmen Gebze Cezaevi önünde başlayan direniş, Esenyurt Meydanı’ndan Amed’deki Koşuyolu Parkı’na, Bakırköy Cezaevi önünden Adana/İsmet İnönü Parkı’na kadar yayıldı. Beyaz tülbentleriyle Türk güçlerinin zorbalığına meydan okuyan anneler, aynı zamanda Ankara’ya da giderek görüşmeler yaptı. Anneler, çocuklarına ve tecridin kaldırılması talebine sahip çıkarak, Türk hükümeti üzerinde ciddi bir kamuoyu baskısı oluşmasını sağladı.

GÜVEN: TECRİT KALKACAK

Leyla Güven’in yanındaki kadınlardan Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisiti Figen Ekti, Yeni Özgür Politika’daki söyleşisinde, Güven’in Öcalan ile yapılan görüşmeye dikkat çekerek, tecridin kırılacağını olan inancındaki haklılığını vurguladığını söyledi. Ekti, kayıt altına aldığı Güven’in şu sözlerini paylaştı:

* Bu karanlıkta bir ses olmak istedim, sesimi duyan olur mu bilmiyorum, beni gören olur mu bilmiyorum. Ben cezaevindeydim ve ciddi anlamda siyaseten görünmez kılınmaya çalışılan bir noktada, karanlıkta bir çığlık olmak istedim.

* Belki partim eleştirecek; hani biz Türkiye siyaseti yürütüyoruz, niye böyle bir şey yapıyorsun… Belki eşbaşkanı olduğum kurumum da eleştirecekti, çünkü hiçbirinin haberi yoktu, belki hepsi karşı çıkacaktı ama olsun bunun için dünyayı karşıma almaya hazırdım.

* Bu eylemi üç dört ay boyunca kafamda tasarladım; 14 Temmuz'a denk getirmek istedim ama kelepçeden dolayı götürmediler mahkemeye. 11 Temmuz'da mahkemem vardı, mahkemede açıklayıp 14 Temmuz'da eylemi başlatacağımı söyleyecektim ama gidemedim. Dolayısıyla bu kararımı mahkemede bir şekilde açıkladım.

* Cezaevindeyken çok kısıtlı imkanlara sahiptik; gazetemiz verilmiyordu, bir tek Cumhuriyet gazetesini alabiliyorduk, kendimize dair bir cümle bulmaya çalışıyorduk, radyo yok, yasak.

* Belli bir süre sonra hızlı kilo vermeye başladım ve avukat görüşüne de çıkamadım. Yani bilgi alamıyorduk doğru düzgün. Ama dışarı çıktığımda, eylemin 79. gününde tahliye olduğumda bu eylemin amacına ulaştığını, hatta her ne kadar görünmez kılmaya çalışsalar da tecridin tüm dünyanın gündemine girdiğini, kendimce amacına ulaştığını düşünüyorum.

* Sayın Öcalan'ın herhangi bir tutuklu olmadığını, herhangi bir lider olmadığını anlatmaya çalışmıştım ve bunun anlaşıldığını düşünüyorum.

* Şimdiden sonra biz ölmek üzerinden değil, yaşamak üzerinden bir cümle kurmak istiyoruz.

* Şu ana kadar dokuz gencecik arkadaşımız biz ölmeyelim diye fedaice yaşamını ortaya koydu.

* Görüşme oldu ve Sayın Öcalan'ın sesi dışarı çıktı. İnanıyorum daha da görüşmeler olacak, tecrit tamamen kalkacak ve sizlerle daha özgür ortamlarda, daha güzel ortamlarda bir araya geleceğiz. Bu bir ütopya gibi gelebilir ama şunu unutmayalım ki ütopyalar henüz gerçekleşmemiş olanlardır, imkansız olanlar değil.

* Onun için biz daha özgür, daha demokratik, daha eşitlikçi, daha çağdaş bir ülke de yaşamayı hak eden insanlarız; Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkes’i ile.

* Ben çok huzurluyum, çok mutluyum; sanki içimde bir volkan var ve her an bir çağlayan akıyor.

* Bu uğurda ölmek benim için çok büyük bir onur, henüz yaşıyor olmam bile inanılmaz bir şey. 190. güne dayandım nasıl oluyor, ben de bilmiyorum ama demek ki insanın içindeki coşku insanı yaşatıyormuş, demek ki insanın yedikleri içtikleri değil hissettikleri yaşatıyormuş, ben bunu çok derin hissediyorum.

* En azından çocuklarımız için güzel bir gelecek olacağına yürekten inanıyorum.’’

VE İKİNCİ GÖNRÜŞME DE YAPILDI

Bu arada sürekli başvurularını yenileyen Öcalan’ın avukatlarına olumlu yanıt verildi ve avukatları Rezan Sarıca ile Newroz Uysal, Perşembe günü İmralı’ya giderek yeni bir görüşme yaptı. Avukatlar, Cuma günü yaptıkları kısa bildirimde, Öcalan’ın açlık grevleriyle ilgili görüşlerini Leyla Güven, tutsaklar ve diğer direnişçilere iletmeye başladıklarını, bunun üzerinde tartışmalar yürütüldüğünü kaydederek, en kısa sürede kamuoyunun geniş olarak bilgilendirileceğini açıkladı.