Hesekê saldırısında Türk devleti bizzat işin içinde

Hesekê saldırısının sorumlularından Reşid, saldırının Nisan 2021’de devreye konulduğunu, 8 ay boyunca Türk devletinin işgali altındaki bölgelerde toplantılar yapıldığını ve bizzat Türk kurumlarından rütbeli kişilerin işin içinde olduğunu itiraf etti.

DAİŞ çeteleri 20 Ocak 2022 tarihinde Türk istihbaratı MİT’in desteğiyle Kuzey ve Doğu Suriye’nin Hesêkê kentinde bulunan DAİŞ’li tutukluların kaldığı cezaevine yönelik kapsamlı bir saldırı düzenlemişti. Saldırıyla DAİŞ’li tutukluların kaçırtılıp kentin işgali hedeflenmiş, QSD-YPG-YPJ, İç Güvenlik Güçleri ve bölge halkının duyarlılığı ve mücadelesi bu planı boşa çıkarmıştı.

ANF, saldırının sorumlularından ‘Reşid’ kod adlı DAİŞ çetelerinin sorumlularından birinin itiraflarına ulaştı.

DAİŞ’İN SÖZDE VALİSİYDİ!

1987 Til Temir doğumlu olan ‘Reşid’ kod adlı DAİŞ çetebaşı Muhammed Abd Avad, 2013 yılında DAİŞ’e katıldı. 

Güvenlik güçlerinden aldığımız bilgilere göre Reşid, bölgedeki birçok vahşi saldırının faillerinden. 27 Temmuz 2016’da Qamişlo’da bomba yüklü kamyonla düzenlenen ve 62 kişinin şehit düştüğü saldırının da faili olan Reşid, DAİŞ tarafından Hesekê ve Serêkaniyê valisi olarak atandı.

Reşid, itiraflarında Hesêkê cezaevine dönük saldırıya ilişkin şu bilgileri verdi: “Cezaevine saldırı planı, Nisan 2021 tarihinde devreye sokuldu. Saldırıyı pratik olarak bölgede bizzat ben yürütüyordum. Nisan ayında Nasır Dinallah tarafından cezaevine saldırmam için görevlendirildim. O zaman Reqa’daydım. Plan ve saldırı talimatını Nasır Dinallah’tan aldık. Nasır, Güvenlik Divanı Yöneticisidir. Kesinlikle Türk devleti ve ona bağlı grupların denetimindeki alanlarda kalıyor. Nasır Dinallah, Bab’da kalıyor. Bab, DAİŞ için en güvenli yer.”

TOPLANTILAR TÜRKİYE’NİN İŞGALİNDEKİ BÖLGELERDE YAPILDI

Çetebaşı devamla, bölgedeki DAİŞ çetelerinin Özerk Yönetim alanlarında doğrudan görüşme yapmadıklarını, belli aralıklarla Türk devletinin işgali altındaki bölgelerde bir araya gelip toplantılar yaptıklarını itiraf etti. Cezaevi içerisindeki örgütlemeden de söz eden çetebaşı Reşid, şu bilgileri verdi: “Başlangıçta benim cezaeviyle iletişim yoktu. Cezaeviyle iletişimi Nasır sağlıyordu. Nasır, tutuklulara ve cezaevine ilişkin fotoğraflar gönderiyor. Hangi tutukluların cezaevinin hangi kısmında kaldığına dair görüntüler gönderiyordu. Saldırı için ilk belirlediğimiz tarihten 10 gün öncesinde bizzat cezaeviyle iletişimim oldu.”

HESEKÊ’DE BİR BÖLGEYİ İŞGAL EDECEKLERDİ

DAİŞ çetesi sorumlularından Reşit, saldırı için hazırlanan planın detaylarını ise şöyle aktardı: “Plana göre, intihar bombacıları dışında saldırıyı 30 kişiyle yapacaktık. Saldırı için bomba yüklü araçlar hazırlanmıştı. Bir araç Panorama Kavşağı’nda, diğer araç da cezaevinin ana giriş kapısında patlatılacaktı. Saldırı akşam yapılacaktı. İki Toyota ve bir de H1 araç cephane için hazırlanmıştı. 2 kişi bölgedeki hareketliliği aktarıyordu. Plana göre saldırının Ekim ayında yapılması gerekiyordu. Ancak bölgedeki yoğun güvenlik önlemlerinden (Korona salgını ve bölgede panzerlerin konumlanmasından kaynaklı) dolayı yapılamadı ve Kasım ayına erteleme kararı aldık. Tutukluların yeni cezaevine sevkinden önce planın devreye konulması için yoğun baskı vardı.”

Çetebaşı, saldırının ardından tutuklu DAİŞ çetelerinin çıkartılıp silahlandırılacağını ve Hesekê’de Xiwêran Meşva vb. bir bölgenin işgal edileceğini itiraf etti. Çetebaşı Reşid, kendisinin yakalanması durumunda yerine E.E. adlı DAİŞ emirinin görevlendirileceğini de aktardı. Nasır Dinaalah’ın devre dışı kalması durumunda ise DAİŞ’in Reqa ve Derazor valileri aracılığıyla yerine geçecek kişiye ulaşacağını söyleyen Reşid, “Saldırı için görevlendirilen hücreler arasındaki iletişim için bir kurye vardı” dedi.

TÜRK DEVLETİ BİZZAT İŞİN İÇİNDE

Özerk Yönetim’in kontrolündeki bölgelerde DAİŞ’in uyuyan hücrelerinin finansörlüğünün Türk güvenlik kurumlarınca sağlandığını belirten DAİŞ çetesi Reşid, Türk devletinin rolüne ilişkin devamla şu bilgileri verdi: “Türkiye’deki bazı kişiler Özerk Yönetim denetimindeki bölgelerdeki DAİŞ hücrelerini finanse ediyordu. Bunlar Türkiye güvenlik kurumlarıyla güçlü ilişkileri olan kişilerdir. Bizzat üst düzey güvenlik elemanları da hem bu saldırıyı hem de genel bölgedeki DAİŞ faaliyetlerini finanse ediyor.”