Serêkaniyê: Düşmanlaştırma değil, kardeşlik kazandı

Suriye’de var olan tüm halkların bulunduğu Serêkaniyê, Cephet El Nusra çetelerinin halklar arasında yaratmaya çalıştığı bütün nifak tohumlarına rağmen inşayı başarmış; halkların iradesinin tanınmasıyla bunu geliştirmek isteyen bir Rojava şehri.

Halihazırda 50 binin üzerinde nüfusu olan Serêkaniyê'nin Kasım 2013’te Nusra ve diğer El Kaide çetelerinden özgürleştirilmesinin ardından, yeni yaşam ve yönetim inşasına geçildi.
BAAS rejiminin tekçi zihniyetinin etkisi ve El Kaideli çetelerin Araplar ve Kürtler arasında ekmeye çalıştığı nifak tohumlarına rağmen, demokratik özerk sistemin inşası ve halklar tarafından sahiplenilmesi başarılmış.
Serêkaniyê'de DAİŞ çetelerinin saldırılarını boşa çıkaracak ve bugün halen DAİŞ’e karşı Kuzeydoğu Suriye’nin tüm alanlarında mücadele eden bir savunma kültürü oluşmuş. 
Serêkaniyê Kuzeydoğu Suriye’nin bir parçası olarak hem kendi özgünlüğüyle gelişiyor hem de tüm şehirlerle etkileşim halinde. Serêkaniyê, yaşamlarından memnun ama savaş ve saldırı tehditlerinin durdurularak halkların iradesinin kabul edilmesini istiyor.

2013'ÜN SONUNDA YENİDEN İNŞA BAŞLAR

Serêkaniyê şehrinin Türkiye ile yaklaşık 100 kilometre sınırı bulunuyor. Bugün Demokratik Özerk Yönetim bünyesinde öz yönetimini oluşturmuş bir Rojava şehri. 2017 yılından itibaren Cizire Bölgesi Hesekê Kantonu’na bağlı Serêkaniyê Halk Meclisi tarafından yönetiliyor. Halk  Meclisinin temeli daha 2011 yılında Demokratik Toplum Hareketi ve Kürtler öncülüğünde, “Halk Evi” şeklinde atıldı. Diğer halklardan bu meclise katılım olsa da sayı oldukça sınırlıydı.
Fakat 2013 sonlarında Serêkaniyê'nin El Kaide çetelerinden özgürleştirilmesinin ardından, sistem yeniden şekillendirilmeye başlanmış ve komünler kurulmuş. Ocak 2014’te Demokratik Özerk Yönetim ve kantonların ilanının ardından Cizire Kantonu’na bağlı olarak Serêkaniyê Halk Meclisi kuruldu. 2013 sonlarından itibaren yavaş yavaş tüm halklar, bu komün ve meclislerde yerlerini almaya başladı. Serêkaniyê Halk Meclisi alt meclisleri ve komünlerindeki sistem de Rojava’dakiyle benzer. Sistemin tüm mekanizmalarında kadın kotası ve eşbaşkanlık sistemi uygulanıyor. 

TÜM HALKLAR MECLİS VE KOMÜNLERDE

Serêkaniyê Halk Meclisi için 2017 yılında 42 kişi seçildi; bunlardan 11'i belediye encümeni olarak belirlendi. Meclis şu an 31 kişiden oluşuyor. 2017 yılında şehir merkezi ve Zirgan'la birlikte bir ilçe ve 6 belde şeklinde bir idari düzene girildi. Her beldenin kendi meclisi var. 1 genel şehir belediyesi, her 6 beldede de birer belediye.
Serêkaniyê'nin toplam 140 köyü var. Hemen her bir belde de yaklaşık 20-25 köyden oluşuyor. Serêkaniyê Halk Meclisi yetkilileri, yeni dönem komün seçimleri için bazı yeniliklere gitmeyi düşündüklerini söyleseler de, şu anda şehir merkezinde 62 komün, toplam köylerin genelinde ise toplam 144 komün bulunuyor. 
Tüm halklar genel meclis ve belediye, yine belde meclis ve belediyeleri ile komünlerde yerini alıyor. Serêkaniyê Halk Meclisi Eş Başkanı, "Arap, Kürt, Süryan, Çerkes, Ermeni, Türkmen, Kürt demeden; herkes sistemde yerini alıyor. Bazı köyler var, bakıyorsun, yüzde 99’u Arap, komün ve meclis yönetimi de tümden Arap. Çünkü sistemimiz tamamen buradaki halkın ihtiyaçlarına ve demokratik kriterlerine dayalı bir sistem" diyor. 

HALKLARIN KENTİ

Halkların kenti Serêkaniyê'de Arap, Kürt, Çerkes, Süryani, Ermeni ve Türkmen halklar bir arada yaşıyor. Nufus yoğunluğu en fazla olan Arap ve Kürtler. 300 Türkmen aile ve 300 de Çerkes aile yaşıyor. Fakat Serêkaniyê'deki Süryani ve Ermenilerin büyük çoğunluğu daha iç savaştan önce Latkiye gibi Suriye kentlerine, Avrupa ve Ermenistan’a göç etti. Serêkaniyê'nin büyük bölümünün Cephet El Nusra öncülüğünde 50 civarında ÖSO ve El Kaide çetesi tarafından işgali sürecinde de kimi Kürt, Süryani ve Ermeni aileler göç etti.
Şehrin özgürleştirilmesinin hemen ardından çevre kentlere göç etmiş olan halk, şehirlerine ve köylerine geri döndü.

ÇETELERİN YARATTIĞI HASSASİYETLER AŞILDI

Her ne kadar Serêkaniyê halklarının tarihsel olarak birlikte yaşama kültürü olsa da, tekçi BAAS rejiminin oluşturduğu zihniyet ve ardından cihatçı çetelerin yarattığı şovenizmi aşarak, tüm halkların ortak ve demokratik yönetimini geliştirmek kolay olmaz.
Suriye’de devriminin başlamasından önce de Serêkaniyê'de halkların birlikte yaşadığını ifade eden Serêkaniyê Halk Meclisi Eş Başkanı Faraç Muhammed, şunları belirtiyor:
“Kürtler ve Araplar arasında akrabalık ilişkileri oluşmuştu. Fakat yine de Arap halkı üzerinde rejimin tek dil, tek ulus yaklaşımının etkisi vardı. Çetelerin Serêkaniyê'ye girmesinin ardından Arapların bir kısmının onların etkisinde kalması durumu yaşandı. Çeteler daha çok Arap toplumu içinde varlığını sürdürdü ve etkilediler. Bu, Kürtlerin bir kısmında da o süreçte Araplara karşı bir tepki yaratmıştı. Ama kısa sürede Serêkaniyê Arap halkı da anladı ki ne özgürlükçüler ne de gerçekten İslamlar. Kürtler de Araplar da bu çetelerin gerçeğini açıkça gördü.
Bundan dolayı  komünleri yeni kurmaya başladığımız süreçte Arap halkı biraz kaygılıydı. Komünlere girmek istemiyordu, sıcak yaklaşmıyordu. Ama yavaş yavaş içine girip bu sistemin kardeşlik, herkesin kendi haklarıyla yaşaması ve kendi kendini yönetmesi üzerine kurulu olduğunu gördü. Giderek daha fazla katılmaya başladı. Fakat şimdi herkes bu sistemde yerini alıyor. Son komün ve meclis seçimlerini görmeliydiniz,  özellikle Arap halkı çok fazla ilgi gösterdi. Adaylık için ciddi bir yarışma vardı. Demokratik özerk sistemimiz giderek daha fazla başardı ve şimdi herkes bu sistemden memnun."

ERMENİLER VE ÊZİDÎLERİN SAYISI AZALMIŞ

Serêkaniyê'de nüfus oranı en az olan Ermeniler. Bugün yaklaşık 10 civarında Hıristiyan Ermeni aile yaşarken, 15 civarında da Müslüman Ermeni aile yaşıyor.  Ermeni Mirakis köyünü ve Bisis köyündeki Ermenileri ziyaret ediyoruz. Mirakis köyünde Hıristiyan ve Müslüman Ermeniler, Araplar ve Kürtler birlikte yaşıyor. 5-6 Hıristiyan Ermeni aile var ve kültürlerini koruyorlar. Bisis köyünde yaşayan Ermenilerin geneli Müslüman; onlar da Mirakis köyündeki gibi Araplar ve Kürtlerle birlikte yaşıyor. Müslümanlaşmış Ermeniler kültürel olarak Ermenilerden ziyade Araplara daha çok benziyor. Ama Ermeni olduklarını da ifade ediyorlar. 
Serêkaniyê'deki Süryanilerin geneli şehir merkezinde yaşarken, Ermeniler köylerde, Kürtler, Araplar ve diğer halklar da şehir ve köylerde dağınık yaşıyor. Mirakis köyündeki Ermeni aileler, "burada daha önce Êzidî Kürtler de yaşardı ama sonra göç ettiler" diyerek, Türkiye sınırına yakın boş Êzidî köyünü gösteriyor. Şehir merkezinde halen Êzidî Kürtler var fakat sayıca çok azlar.
Yaşanan göçlere rağmen Arap, Kürt, Müslüman yada Hıristiyan Ermeniler ve diğer halkların birlikte yaşadıkları köylerdeki uyum ve saygılarını görünce, bu topraklarda milliyetçilik, dincilikle halkları birbirine kışkırtmaya çalışmış olan güçler karşısındaki başarının bir kez daha farkına varılıyor.
Konuştuğumuz birçok Serêkaniyê de Suriye’de demokratik bir çözüm ve demokratik özerk sistemin kalıcılaşması durumunda göç eden yakınlarının da topraklarına geri döneceklerine dikkat çekiyor.

‘ERMENİ TABURUMUZUN KURULMASINDAN GURURLUYUZ’

Özellikle BAAS rejiminin Fransızların Hıristiyan azınlık statüsünde tanıdıkları hakları korumasından dolayı, Türk devletinin soykırımıyla yüz yüze kalmış Serêkaniyêli Ermeniler de Suriye devletinden bahsederken olumlu konuşuyor.
Fakat Suriye devleti döneminde rahat olduklarını ve kendi dilleriyle özel okullarda çocuklarını eğitebildiklerini söylemelerine rağmen, BAAS rejimi döneminde ders müfredatının değiştirildiğinede dikkat çekiyorlar. Madlen Garabedyan, “BAAS rejimi de bize karşı kötü değildi. BAAS döneminde Ermenice eğitim veren özel okullar açabiliyorduk. Burada bir okulumuz vardı. Çocuklarımız 6. sınıfa kadar Ermenice okuyordu. Halep gibi yerlerde 11-12. sınıfa kadar da Ermenice okuyabiliyordu. Fakat BAAS rejimi artık özel bile olsa ders müfradatını tekçiliğe göre belirledi. Ermeni tarihi yerine artık bu özel okullarda da BAAS rejimine göre Arap tarihi okutulmaya başlandı" diyor.
Garabedyan, şimdi Ermeni tarihini okutabilecekleri özel okullar kurmalarının önünde hiçbir engel olmadığını ama bu defa da sayılarının azlığından dolayı okul kuramadıklarını anlatıyor ve gülümseyerek, “Ama gururluyuz, artık bir taburumuz var. Biliyorsunuz, Şehit Nubar Ozanyan Ermeni Taburu Suriye’de bir ilk olarak kuruldu ve Serekaniye’den de bu tabura katılım oldu” diye ekliyor. 

‘KOMÜNLER HALKI BİLİNÇLENDİRDİ’

Şehirde ve köylerde dolaştığınızda hangi halktan olursa olsun, kiminle konuşursanız, ilk dikkat çektiği şey Serêkaniyê halklarının tarihsel olarak barış içinde yaşamış olduğu, yine bugün de her zamankinden daha fazla birlik içinde olduğu. 
Ermeni Mirakis köyündeki Madlen Garabedyan isimli kadın, şöyle diyor: "Serêkaniyê halkları olarak eskiden de birbirimizi seviyorduk. Şimdi de seviyoruz. Fakat bölge halkı çok fazla okumuş bir halk değil. Eskiden halkın gözü pek açık değildi. Şimdi bu komünler ve toplantılar halkı bilinçlendirdi. Ben bizim köyün kadın komünü başkanıyım. Kadınlar olarak hep birlikte oturup tartışıyoruz. Sorunlarımızı çözüyoruz. Hepimiz birbirimizden çok şey öğrendik."

'TEK KAYGI TÜRKİYE TEHDİDİ'

Madlen Garabedyan’ın kardeşi Ermenistan’dan akrabalarının ziyaretine gelmiş bir doktor. 2008 yılında önce Halep’e, oradan da Ermenistan’a göç etmiş. Serêkaniyê'deyken ağırlıkta Arap halkına hizmet verdiği bir sağlık ocağı varmış. Her 1,5-2 yılda bir Serêkaniyê'yi ziyarete geldiğini anlatıyor. 
Gözlemlerini sorduğumuzda ise "Ben savaş öncesi buradaydım. Halkların durumu iyiydi. İnsanlar birbirini severdi. Rejimin biz Ermeniler üzerine baskısı yoktu. Fakat bu gelişimde gidip eskiden sağlık hizmeti verdiğim köyleri ziyaret ettim. Şimdi özgürlüklerin daha fazla olduğunu, herkesin daha rahat olduğunu görüyorum. İnsanların tek kaygısı Türkiye tehdidi" diye konuşuyor.

TEMEL GEÇİM KAYNAĞI TARIM

Serêkaniyê savaşın izlerini taşıyor ve halkları da bölge statüsüne kavuşup demokratik özerk yönetim tanınmadan, kenti tümden güzelleştirmenin mümkün olmadığını belirtiyor.
Yol boyunca ilerlerken en fazla dikkati çeken geniş tarım arazileri ki Serêkaniyê toprakları tarım açısından Derik'le birlikte Rojava’nın en verimli toprakları. Şehrin temel geçim kaynağı da tarım. Fakat bu yıl Kuzeydoğu Suriye’nin genelinde meydana gelen yangınlardan Serêkaniyê'nin geniş tarım arazileri de etkilenmiş. Her ne kadar tüm alanlara yayılmasa da yol boyunca yanmış tarlalara rastlıyoruz. 
Şehirde tarım kadar olmasa da ticaret ve sanayi de diğer geçim kaynakları. Serêkaniyê halkı zengin olmasa da kendi üretimiyle yaşamını idame ettirebiliyor. Fakat diğer Rojava şehirlerine göre daha sakin olan Serêkaniyê'nin, ekonomik ve sosyal gelişimi için çok daha güçlü projelere ihtiyaç var.  

SAVUNMA KÜLTÜRÜ OLUŞTU

Serêkaniyê halkı, şehirde DAİŞ ve Cephet El Nusra çetelerine karşı büyük mücadeleler ve bedeller verdi. Rojava’nın tüm alanlarında olduğu gibi Serêkaniyê'de de demokratik özerk yönetim ilanı ve kendini adım adım kurumsallaştırma sürecinde, Türkiye destekli DAİŞ çetelerinin saldırılarıyla yüz yüze kalınmış. Bir yandan sistem kurulurken, diğer  yandan da şehir halklarının canı, malı ve yeniden filizlenen ortak yaşamı savunulmuş. 
Şehrin savunma güçleri YPG-YPJ, Asayiş, erkê xwe parastinê ve öz savunma güçleri olan HPC ve HPC Kadın. Cephet El Nusra ve DAİŞ saldırılarıyla şehir halklarında bir öz savunma kültürü gelişmiş. Bu kültürdendir ki kadınlı erkekli Serêkaniyê, bu yıl kurulan Serêkaniyê Askeri Meclisi’ne büyük ilgi ve yoğun katılım sağladı.
Fakat şehir içinde Nusra ve DAİŞ olmasa da Serêkaniyê halen DAİŞ’e karşı mücadelede şehitler vermeye devam ediyor. Serêkaniyê, 8 Ağustos 2019 günü Savunma Güçleri (Erke xwe Parastin) üyesi bir Arap gencini sonsuzluğa uğurluyor.

‘HALKLARIN İRADESİ KABUL EDİLMELİ’

Serêkaniyê, her ne kadar 'Güvenli Bölge' projesi Türk devletinin istediği gibi sonuçlanmamış görünse de halen tehdit altında. Kürtler öncülüğünde temeli atılan sistem, bugün tüm halkların ve bu sistemi sahipleniyorlar. Halklar ve kadınlar geçmişe göre çok daha rahat ve özgür yaşasa da sorunsuz ve eksiksiz bir yaşam da yok. 
Serêkaniyê'de konuştuğumuz çoğu kent sakini, yaşamından çok memnun olduğunu belirtip, hiçbir zaman bu kadar özgür yaşamadıklarını ifade ederken, kimileri de doğal olarak daha fazlasını isteyerek; demokratik, toplumsal ve ekonomik gelişimin daha ileriye taşınması için zaman, çaba ve saldırı tehditlerinin durduğu ve halkların iradesinin kabul edildiği bir ortam gerektiğini belirtiyor. 
Serêkaniyê, Türk devletinin işgal tehditlerini ve 'Güvenli Bölge' projesinde yer almasını kabul etmiyor. Savaşı istemediklerini ama savaş durumunda topraklarını ve demokratik-ortak yaşamlarını savunacaklarını da ifade ediyorlar.