Türk devleti işgali ilhaka çeviriyor

Kongra Star yönetiminden Hediye Yusuf, Türk devletinin işgal edip yerleştiği; demografik yapısını değiştirip Türkleştirmeyi sürdürdüğü Efrîn’e duvar örerek, bölgeden ayırmaya ve ilhak ederek varlığını meşrulaştırmaya çalıştığını söyledi.

Kongra Star’dan Hediye Yusuf, uluslararası güçlerin, NATO ve AB devletlerinin Türkiye’nin tehdit ve şantajlarına boyun eğerek, her türlü evrensel ve insani normu ayaklar altına almasına göz yumduğunu; bundan cesaret alan Türkiye’nin de terör eşliğinde işgalciliğini sürdürdüğünü belirtti.

Kongra Star yönetiminden Hediye Yusuf, Türk devletinin işgal ettiği Efrîn’deki uygulamaları, Efrîn’i bölgeden ayırmak için örülen duvar ve buna karşı uluslararası sessizlikle ilgili sorularımızı yanıtladı.

Türk devleti Efrîn’i işgal etmek için ve işgal sonrası her türlü kötülü sergiledi. Son günlerde de Şerewa hattından başlayarak duvar örüyor. Şimdi ne yapmaya çalışıyor?

Genel olarak bölgede yaşanan durum, özellikle Rusya ve Türkiye arasındaki işbirliği ile Fırat’ın doğusunda geliştirilen politika, tüm Suriye’yi etkiledi. Zaten Efrîn, Suriye güçlerinin daha da ilerleme sağlamaları için Türkiye ile Rusya arasında yapılan işbirliği sonucu işgal edildi. Efrîn halkı zorla topraklarından çıkarıldı. Yaklaşık 14 aydır Efrîn, Türk devletinin işgali altındadır. İşgal ettiği ilk günden beri demografiyi değiştirme ve alanı Türkleştirme politikalarını sürdürüyor. Tüm uluslararası normları, insanlık değerlerini ayaklar altına alıyor. Efrîn’de doğadan tarihi eserlere, hayvanlardan insanlara kadar hepsi Türk devletinin vahşetinden nasibini aldı/alıyor. İnsan kaçırma, katletme, Türkleştirme kesintisiz devam ediyor. Türk devleti başka yerlerden getirdiği Türkmenlere ve başka insanlara Türk kimliği oluşturarak bu şekilde varlığını meşrulaştırmak istiyor. Efrîn sınırları üzerinde duvar örmeye başlaması da bu politikanın gereğidir. Bu şekilde Efrîn’i tümden bölgeden, daha doğrusu Suriye’den koparmayı hedefliyor. Efrîn’i ilhak etmek istiyor. Bu şekilde varlığını meşrulaştıracak ve aynı zamanda ileride Ortadoğu’da uluslar arasında anlaşmalar yapıldığında güçlü bir şekilde masaya oturmuş olacak.

Rusya ve Suriye rejimi ile birlikte tüm uluslararası güçlerin sessizliğini nasıl izah ediyorsunuz?

Türkiye ile Rusya arasında yapılan geçici işbirlikleri vardı, yine uluslararası devletlerin sessizliği vardı. Türkiye, bir çok tehdit yöntemiyle NATO’yu ve AB’y susturuyor. Mülteci sorunu, topraklarındaki NATO üsleri; yine siyasi, ekonomik ve diplomatik pozisyonunu, tehdit unsuru olarak kullanıyor. Üstelik 2014’ten beri beslediği çeteleri Suriye topraklarında savaştırmasına rağmen. Bu terör ağını da bir tehdit unsuru olarak elinde tutuyor. Bu nedenle Türkiye’nin tüm yaptıklarına karşı sessizlik sürüyor. Türkiye kendi ülkesinde de ne yaparsa yapsın sesiz kalındı. Örneğin Türk devletinin uyguladığı faşizme karşı ve Kürt Halk Önderi üzerinde geliştirdiği ağır tecride karşı binlerce insan açlık grevindeler, 15 siyasi tutsak ölüm orucuna girdi. Güya Türkiye’de demokratik bir seçim yapıldı ama sonuçlarına nasıl müdahale edildiği ortada. Türkiye’deki tüm demokratik kurum kalıntıları da felç edildi. Yine de sessizler. İşte biraz önce söylediğim gerekçelerle sineye çekiliyor. Rusya ile Amerika; İran ile Rusya ve Rusya ile İsrail arasında yaşanan krizlerden yararlanıyor. Bu şekilde işbirliğiyle aldığı Cerablus, Bab, Ezaz, İdlib ve işgal ederek yerleştiği Efrîn’de bu fırsatı kullanarak duvar örüyor. Yaşanan kaostan yararlanarak kendi varlığını meşrulaştıracak ve daha sonra bunu sürdürecek. Türk devletinin siyaseti bu.

Rusya ve Suriye rejimi her zaman Suriye’nin toprak bütünlüğünden taviz verilmeyeceğini iddia ediyor ama Türk devleti, gözleri önünde Suriye’yi parçalıyor. Bunu nasıl savunacaklar?

Elbette bu çok önemli bir durum. Tüm dünyanın gözü önünde bir devletin sınırları ihlal ediliyor ve parçalanıyor. Suriye’de hala savaş bitmemiş, anlaşmalar yapılmamıştır. Türk devleti ise kendi çıkarları için Suriye’nin durumunu netleştirmiştir. Suriye topraklarını parçalıyor, duvar örerek sınırlarını belirliyor.

Türk devleti, bu durumu meşrulaştırmak ve kabul ettirmek için bölgeyi sürekli tehdit ediyor. Her seferinde Til Rıfat’a, Şehba’ya ve diğer bölgelere saldırmakla tehdit ediyor. Çetelerini bir gün Ezaz’da, bir gün Minbic sınırında, bir gün Efrîn’de toplayarak tehdit ediyor ve bu şekilde halkı büyük bir kaygının içine sürüklemeye çalışıyor. Onun özel savaş merkezleri de bunun için hizmet ediyor. Bu şekilde bölgede sürekli bir kaos ve belirsizlik yaratarak kendi sınırlarını oluşturmak ve duvar örmek istiyor. Rusya, İran ve Suriye rejimi her yaptıklarına sesiz kaldı. Türk devleti duvar ördüğü esnada Rus heyetleri Efrîn’e gidip geliyordu. Her gün helikopterle onların gözetimi ve güvenliği altında Rus heyetleri Efrîn’e gidip toplantı ve görüşmeler yapıp geliyordu. Bu gidip gelen heyetler gerçekten bu örülen duvarı, sınır üzerinde dozerlerle yıktıkları köyleri, evleri görmüyorlar mıydı? Elbette görüyorlardı ve görmezden geliyorlardı. Şurası çok net; Rusya ve Suriye rejimi, bütün olan bitenlerin farkında ama sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Uluslararası kamuoyu da bu sessizliği, karşılığının ne olduğunu sorgulamalı.

Şehba bölgesinde yaşayan Efrînliler, Rus merkezleri önünde eylemler yaptı ve hala da buna karşı sert tutumlarını sürdürüyor. Yine bir kaç gündür kısık da olsa Rusya ve Suriye rejiminden bazı açıklamalar geliyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Halkımızın uluslararası sessizliğe karşı militanca bir duruş ve direnişi ortaya çıktı. Halkımız bunu hiçbir şekilde kabul etmiyor ve etmeyecektir. Efrîn halkı, Şehba’da zor koşullarda, çadırlarda yaşayarak, yine alana bir şeyin gelmesi için Suriye rejiminin üç kat daha fazla gümrük aldığı şartlarda yaşıyor. Halkımızın işgalci Türk devletinin tüm uygulamalarına karşı göstermiş olduğu duruştan dolayı, son bir kaç gündür Rusya, Türk devletine, ‘bana duvar ördüğünü söylemedin’ diyor. Rusya adına, Rus yetkililer ve Rusya Başkanı, Türk devleti ile yaptıkları işbirliğinin bu alanların Suriye Rejimine bırakılacağı kapsamında olduğu, Türk devletinin bu alanlarda kendi iktidarını geliştirmemesi gerektiği şeklinde açıklamalar yapıyor. Yine Suriye’nin BM Sözcüsü Beşar Caferi çıkıp ‘Türk devletinin işgalciliği, İsrail’in işgalinde üç kat daha fazladır. Türkiye işgalindeki topraklarımız, İsrail’in işgal ettiği topraklardan üç kat daha fazla. Türkiye İsrail’den dört kat daha fazla Suriye halkılarının düşmanlığını yapıyor. Türkiye terörün kaynağıdır’ diyor. Çünkü, artık Suriye halkları da bunu kabul etmiyor. Suriye halkı bunu artık kendi gözleriyle görüyor. Onlara, ‘sen sürekli Suriye’nin toprak bütünlüğü, diyorsun ama senin gözlerin önünde duvar örülüyor, Suriye parçalanıyor, demek ki bugün Efrîn halkının yaptığı direniş doğrudur. Demek ki onlardır ülkenin toprak bütünlüğünü savunan, onlar Suriye’nin bütünlüğü için çalışıyorlar’ diyor.

Bu nedenle Rusya, müttefiki Suriye rejimi ile birlikte bu yapılanlara yeni bir format vermek için bazı açıklamalar yapıyor. Fakat pratikte yapılan bir şey yok. Eğer gerçekten Suriye rejimi siyasi karara sahip bir hükümet olduğunu iddia ediyorsa o zaman somut pratik tutumunu ortaya koyması gerekir. Gelsin Efrîn halkına ‘Gelin el birliğiyle bu işgale son verelim’ desin.

Hem bölgedeki kamuoyu, hem uluslararası kamuoyu bu sorun karşısında gerçek bir tutuma sahip olmalı. Türkiye, işgal ettiği yerlerden çıkartılmalı.