'Uluslararası güçlere değil, örgütlülüğümüze güvenmeliyiz'

Serêkaniyê’de Türk devleti ve DAİŞ çetelerinin saldırılarında 2 defa yaralanan Adnan Kalo, Êzidîlere çağrıda bulunarak, "Uluslararası güçlere değil, örgütlülüğümüze ve inancımıza güvenmeliyiz" dedi.

Adnan Kalo, Rojava'da yaşayan Êzidîlerden biri. Tarihten itibaren Kuzey Kürdistan’da yaşayan Dina Aşireti’nden olan Adnan Kalo’nun aşiretinin bir bölümü Geliye Zilan Katliamından sonra Şengal’e, bir bölümü de Rojava’ya göç eder. Şengal’de bulunan akrabalarıyla iletişimleri olsa da Kuzey Kürdistan’da kalan akrabalarıyla ise o gün bugündür iletişimleri kopar.

Kalo’nun aşireti üç parçaya bölünse de tüm Êzidîler gibi hepsi Türk saldırılarına maruz kalır. Amude ve Dirbesiye sınırı arasında bir köyde yaşayan Kalo, 2012-2014 süreçlerinde Türkiye sınırından Serêkaniyê’ye gönderilen Cephet El Nusra öncülüğündeki 50 çete gurubunun saldırısında halkının imdadına koşmuş ve bizzat bu savaşların canlı tanığı olur. 2014 yılında yine Serêkaniyê’de DAİŞ saldırılarını yaşar. 2013 yılında amcasının kızı Berivan Fazıl’ı Cephet El Nusra çetelerine karşı savaşırken şehit verir.

Adnan Kalo, 9 Ekim 2019’da Türk devletinin Serêkaniyê üzerine geliştirdiği işgal harekatına karşı yine Serêkaniyê direnişinde yerini alır ve burada yaralanır. Serêkaniyê’den ayrıldıktan sonra Zirgan’da bir Êzidî köyüne çetelerin yaptığı saldırıya karşı da direnişte yerini alan Kalo aynı hafta içinde 2. kez yaralanır.

CEPHET EL NUSRA TÜRKİYE SINIRINDAN GEÇTİ

Adnan Kalo, Türk devleti ve çetelerinin Şengal ve Rojava’da Êzidîlere yaşattıklarını anlattı. Cephet El Nusra ve DAİŞ çeteleri gibi Türk devletinin de saldırılarında önce Êzidîleri hedef aldığını söyleyen Kalo, "Bizi saldırılarda sadece sayın Öcalan’ın felsefesiyle hareket edenler korudu" dedi.

Rojava Devrimi’nin başlamasının ardından birçok defa Serêkaniyê’ye giden, şehirde Êzidîlerin örgütlenme ve inanç merkezi olarak açtığı Êzidî Evi’nin kuruluşunda da katkıları olan Adnan Kalo, 8 Kasım 2012’de Cephet El Nusra bayrağı altında birçok çete gurubunun Serêkaniyê’nin batısında bulunan Ceylanpınar Sınır kapısından Türkiye tarafından şehre sokulduğuna şahit olduğunu söyledi. Kalo, bu süreçte çetelerin Serêkaniyê'ye girdiklerinde rejime karşı savaşacaklarını söylediklerini, ama başta Êzidîler olmak üzere sivilleri hedef aldıklarını belirterek, "O zaman şimdiki gibi YPG, YPJ güçleri çok değildi. Vardı ama yeni kurulmuşlardı.

Serêkaniyê’de bizim savunma gruplarımız ve halk kaldı. İlk başta halkı hedef aldılar. Tutuklama ve katledilme noktasında Êzidîler olarak en fazla bizi hedef aldılar. Bu savaşta amcamın oğlu Salih Eydo şehit edildi. O zaman inanç yeri olarak kurduğumuz Mala Êzidî bu gruplar tarafından çirkin yöntemlerle dağıtıldı. Hıristiyan kardeşlerimiz için kilise, Müslüman kardeşlerimiz için cami nasıl bir görev ve anlam taşımaktaysa Êzidîler için de Mala Êzidî öyle bir anlam taşıyordu" şeklinde konuştu.

3 ÊZİDÎ GENÇ VAHŞİCE KATLEDİLDİ

Cephet El Nusra öncülüğündeki çete gruplarının Serêkaniyê’ye 2013’te gerçekleştirdikleri saldırıda yine Êzidîlerin katlettiğini dile getiren Kalo konuşmasına şöyle devam etti: "2013’te yeniden Alok tarafından Türk devleti çeteleri Serêkaniyê’ye geçirdi. Bu defa Alok’tan geldiklerinde Serêkaniyê’yi çembere almak istediler. Serêkaniyê'yi çembere aldılar. Çember oluştururken yine köylerimize girdiler.

Murat, Ali ve Ehmed'i katlettiler.Ehmed'i arabasının önüne mayın bırakarak katlettiler. Murat, Ali ve Ehmet Esadiye köyündenlerdi. Ali ve Murat’ı yakaladılar. Onları boğarak öldürdüler. Doktorlar otopsilerini yaptıklarında her ikisinin de önce boğularak öldürüldüğünü söyledi. Yani katliamlarında bütün yöntemleri kullanmışlardı. Alok’tan girdikten sonraki birkaç günde yine Êzidîlere ait bir şey bırakmadılar. Êzidî halkının evlerini talan ettiler.

Serêkaniyê'ye Cephet El Nusra tarafından başlangıçta 2 saldırı oldu. Ama 3. saldırı DAİŞ öncülüğünde yapıldı. Hirbetbenat Êzidî köyüydü. Aileler oradan çıkarak kendini kurtardı. Ama yine evlerimizi talan ettiler. Evlerimizde inancımızla bağlantılı astığımız resimleri sokaklara çamurların içine atmışlardı."

ÊZİDÎ BERİVAN SERÊKANİYÊ’NİN İLK YPJ ŞEHİDİ OLDU

Kalo çetelerin saldırılarından bahsederken çetelerin saldırılarına karşı YPJ saflarına katılan ve Serêkaniyê’nin ilk YPJ şehidi olan akrabası Berivan’dan da gururla söz ediyor. Kalo, "Berivan Keşto köyünde şehit oldu. Cenazesi 1 gün boyunca güneşin altında kaldı. Cenazenin olduğu bölgeye karnas yerleştirmişlerdi. Cenazesini almaya çalışan 1 arkadaşı şehit oldu, 1 arkadaşı da yaralandı. YPG-YPJ güçleri 1 gün sonra çeteleri vurarak cenazesini aldılar.

Heval Berivan Rojava’da Êzidîlerin ilk şehidiydi. Heval Berivan’ın ailesi 2012’de savaş olduğunda ailesiyle birlikte Türkiye’ye gitmişti. Viranşehir’de oturuyorlardı ve amaçları Avrupa’ya çıkmaktı. Ali, Ehmet ve Murat katledildikten sonra onlardan etkilenerek ailesinden izin alıp Rojava’ya döndü ve çetelere karşı savaşmak için YPJ’ye katıldı. Ailesi de onun bu kararını destekledi" ifadelerini kullandı.

TÜRK DEVLETİ SİVİLLERİ VURDU

Türk devletinin Ekim 2019’da Serêkaniyê ve Gire Spî sınırına asker ve çete yığması sonucu işgal saldırısı olacağını fark ettiklerini kaydeden Adnan Kalo, direnişte yer almak için yine mevziye gider. 11 Ekim 2019’da omzundan yaralanan Kalo, Heyva Sor a Kurd tarafından Til Temir’de bir hastaneye getirilir.

Şengal Katliamı ve orada yaşananların bütün dünya tarafından bilindiğini hatırlatan Kalo, Serêkaniyê işgal saldırısına ilişkin şunları anlattı: "Türk devleti ve çeteleri medyalarında 'Biz Suriye Demokratik Güçleri'ni vurduk’ diyorlardı. Ama biz gördük ve yaşadık. Uçakları ile sivilleri bombaladılar. Birçok sivil bu saldırılarda şehit düştü ve yüzlercesi yaralandı. Ben de Serêkaniyê’de ayağımdan yaralandım."

16 Ekim’de yaralı olmasına rağmen çetelerin tehdidi altında olan Êzidî köyü Lizga'ya giden Kalo, köyde yaşayanların hepsinin akrabaları olduğunu anlatarak, "Çocuklar ve kadınlar vardı. Köyden çıkmıyorlardı. Ben de onlarla direnmeye gittim. Çeteler, köye girerken ‘Bu köy kafirdir. Bu köyde tek bir kişi sağ bırakmamalıyız’ diyorlardı. Türk devleti çetelerinin sloganları DAİŞ’in sloganlarının aynısıydı. Biz de köyü bırakmak istemiyorduk. Ben aynı hafta içinde 2. kez Lizga köyünde yine ayağımdan yaralandım" diye konuştu.

YAŞAYARAK GÖRDÜK TÜRK DEVLETİ DAİŞ’TİR

Daha önce DAİŞ ve El Nusra çetelerine gizlice destek veren Türk devletinin en son aynı yöntemle Rojava şehirlerini işgal ettiğini vurgulayan Kalo, devamla şunları belirtti: "DAİŞ Kobanê’ye saldırdığında da Türkiye sınırlarından geçiyorlardı. Hem de Türkiye sınırında buğday ambarlarından insanlarımızın üzerine ateş açılıyordu.

Rojava Devrimi ve Özerk Yönetim sürecinde Êzidîler olarak rahat yaşadık. 2012’de Cephet El Nusra çeteleri ilk olarak Êzidîler Evi’ni hedef almıştı. Ama Serêkaniyê çetelerden özgürleştikten sonra rahatladık, imkanlarımız oldu. Êzidîler Evi’ni yeniden kurduk. Türk işgaline kadar da Êzidî Evi’ne birçok kitap getirdik. Dini tarihi kitaplarımız vardı. Çocuklarımıza, dinimizi öğrettiğimiz Kürtçe ders kitaplarımız vardı.

Yine Êzidî Evi’nin duvarlarında bizim için kutsal olan resimler vardı. Ama işgalden sonra ilk olarak Şehit Aile kurumunu ve Êzidî Evi’ni hedef aldılar. Talan ettiler, kutsal olan kitapları ve resimleri yerlere atıp, üzerine bastılar. Serêkaniyê’de Êzidîlere ait tüm mezarları talan etmek için açtılar ve ölülerimizi ortalığa attılar."

DEMOKRATİK ÖZERK YÖNETİM ALANLARINDA RAHATIZ

Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim alanlarında rahat olduklarını ve kendilerini temsil edebildiklerini belirten Adnan Kalo şöyle konuştu: "Suriye’de rejim döneminde rahat değildik. Örneğin biz Êzidîlere evlilik belgesi vermiyorlardı. Suriye savaşı başladıktan bir süre sonra bizi kendi yanlarına çekebilmek için bazı haklar tanıdılar. Ama biz rejime yakın olmadık.

Örneğin Rojava’da Özerk Yönetim alanlarında her yerde Êzidî kadınlar rahat hareket edebiliyor. Devrime katıldılar, direnişe katıldılar. Ama Suriye ve Güney Kürdistan’ın Şengal dışında kalan alanlarında öyle değildi ve şimdi de değil. Çünkü inancımızdan dolayı hep saldırıya maruz kaldık. Êzidî halkının kadınları kaçırıldı, hakarete uğradı. Bu nedenle toplumumuz bu noktada Rojava ve Şengal dışındaki alanlarda kapalıdır."

Êzidîlerin tarihten bu yana 74 katliam yaşadıklarını dile getiren Kalo, "74. ferman yani 3 Ağustos 2014’te başlayan fermana kadar bize kimse yardım etmemişti. Ama 74. fermanda YPG-YPJ güçleri yardımımıza koştu. Gerillalar dağdan indi ve bize yardıma geldi. Her yerden yardım geldi. Yardıma gelenler de sayın Abdullah Öcalan’ın özgür düşüncesi ve felsefesi doğrultusunda hareket edenlerdi. Peşmerge Êzidîleri savunmadı.

Rojava'da ve Şengal’de neler yaşandığına bütün dünya şahit oldu. Ama Avrupa Şengal’e saldırı olduğunda, kapılarını Êzidîlere açarak ‘buraya gelsinler, onlara yer yapalım’ dedi. Ama bu saldırıların suç ortağı olmaktır. Yani ‘bunları yerlerinde koruyalım, haklarını, özerkliklerini tanıyalım’ demediler. Bu ‘çeteler saldırdı zaten yarısı öldü, yarısı da buraya gelsin bize köle olsun’ anlamına gelir. Yani bizim için bir şey yapmadılar sadece ticaretlerini yürüttüler" dedi.

ŞENGAL'İN ÖZERKLİĞİ TANINMALI

Son olarak Avrupa'ya ve tüm dünyaya seslenen Adnan Kalo, "Türk devletinin bu faşizmine işgaline bir dur desinler. Gerçekten insan hakları ve hukukuna göre yaklaşsınlar. Biz Êzîdîler olarak 74 katliamdan geçmiş bir halkız. Bize karşı borçları var. Şengal’de özerkliğimizi tanımalılar.

Ben yine tüm dünyadaki Êzidîlere de seslenmek istiyorum. Êzidîler olarak uluslararası güçlere, Avrupa’ya, bunların insan hakları kurumlarına çok fazla da güvenmemeliyiz. Biz kendimize, örgütlülüğümüze ve inancımıza güvenmeliyiz. Güçlü örgütlü olmalı ve kendimizi savunabilecek düzeye gelmeliyiz" diyerek konuşmasını sonlandırdı.