15 Temmuz faşist koalisyonunun öncü sarsıntıları

Erdoğan’ın başarılı çok yönlü siyaseti(!) iki ateş arasında hangisini seçeceğine daha fazla karar vermek durumunda kalacak. Nihayetinde 15 Temmuz koalisyonu olan AKP-MHP faşist baskı rejimini yıkacak olan öncü sarsıntılar şiddetini artırdı. 

AKP-MHP faşist hükümetinin İdlip başlığı altında dillendirdiği tüm argümanlar “Esed yönetiminin alan kapmasına” izin verilmeyeceği sözüyle niyeti beyan ediyor. Bir sona gidildiği, işgal edilen yerler elinden çıktıkça daralan iktidar alanının farkında olan ve başaşağı gidişi hisseden hükümet, bu sonun Berlin ile önemli sinyallerini almıştı. Esed yönetimine alan kaptırmama meselesi işgalin, faşizmin aleni ifadesi olurken Erdoğan kendini öyle kaptırmış ki, Ortadoğu haritasını bilmeyen adı geçen yeri Ankara’nın bir ilçesi sanacak. Rusya’ya diklenemeyen, Esad’ı “pataklamaktan” söz eden garip bir hükümet ve garip akademisyenler pazarı Türkiye siyaseti.

İdlip konusunda Erdoğan’ın tutumu Rusya’yı karşıya almadan Suriye’ye vurmak şeklinde somutlaştı. Zaten başka çaresi de yok. Bahçeli arka planda bol kanlı söylemleri ara ara kullandı ki adet yerini bulsun. Tüm Türkiye devleti bakanlarıyla harekete geçti ama yandaş medyanın sınır hatlarına akın eden şehvetli çığlıkları ve silah olarak kullandıkları mikrofonları henüz görülüp duyulmadı. Demek ki, henüz medyaya taşınacak bir malzeme ortaya çıkmadı.  

Mülteci tehdidi nükleer tehditten daha fazla korkutuyor Avrupa devletlerini. Hem saldırıp insanları topraksızlaştırıp ülkeleri tarumar ediyor, hem de “mültecileri istemiyoruz” diye her türlü saldırıyı yapıyor, hem de Erdoğan’a rüşvet vermeyi dahi kabul ediyor. Son görüşmede Merkel’in Kızılay üzerinden Ensar vakfına ne kadar para verdiği tartışmaları henüz netleşmiş değil. 

İdlip mültecileri adı altında sunulan düzmecelere her gün bir yenisi ekleniyor ama bir türlü mesele anlaşılamıyor. Rusya hamiliğinde Suriye rejiminin İdlip’teki çeteleri ve tabi Türk ordusunu vurmasıyla birlikte, mülteci sorunu birden bire mevcut hikayeleri listeden düşürecek düzeye getirdi. 24 saat içinde cumhurbaşkanı en az bir milyon, iki üç milyon mültecinin yola çıktığını söylerken felaket tellallığı yapmak için veri arayanlar da bu rakamı biraz daha toparlayarak 4 milyon diyor. Rakamlar ne kadar çok olursa, akp-mhp özel savaş hükümeti bütçesi için daha iyi olacağı da kesindir. Savaş öncesi İdlip 780 binmiş. Savaş dönemlerinde nüfusun arttığı yerler temelde güvenli-istikrar bölgeleri olurken İdlip’in sadece Türkiye destekli çeteler için güvenli olduğu-olacağı kesindir.

Nihayetinde mülteci akınından sık sık söz edilse de henüz kimse gelmiş değil. Cilvegözü sınır kapısında kuş uçmuyor. Tabi bunda, temel düsturun, Suriyeliler’i şurdan alıp Suriye’nin şurasına koyarken eski evlerini yıkıp yenisini yapma adına mülteci fobisi olan devletlerden para koparmak şeklinde somutlaşması da etkili. Cilvegözü’nde henüz mülteci akını(!) yok ve Cilvegözünden sadece askeri sevkiyat yapılıyor. Diğer taraftan Minbiç’e gelen mültecileri canlı yayınlardan tüm dünya gördü. Kimi çetelerin ölmeden önce ailelerine Kürt bölgelerine gitmelerini söylediği de duyumlar arasında.

İdlip’te savaşan ve Suriye güçlerine esir düşen kimi çeteler, El Nusra’yı Türk devletinin kurduğunu, adından söz edilen bağlı birçok grubun el nusra olarak adlandırılmasına Türklerin karar verdiğini söylüyor. Hatta kaçanların aileleri üzerinden tehdit edilerek el nusra merkezli gruplara katılmaya zorlandığını da söylüyorlar. Yani, içte de çözülme başlamış. Bu da, akp-mhp’nin sınır ötesi İslamcı gruplardan terörist devşirme siyasetinin artık çöküşe geçtiğini gösteriyor.

Son dönemlerde Rojava Kürdistan’daki tüm bölgeler sürekli top atışlarıyla tehdit ediliyor. Akp-mhp faşizminin bakurda süreklileşen ohal saldırısı ile rojavada süreklileşen top atışları özünde aynı amacı taşıyor. Kürtleri akp-mhp rejimine karşı savaşamayacak hale getirmek için yapılan bu oyalama ve savunmaya itme uygulamaları sonuç vermedi, vermeyecek. Çünkü kürtler, Erdoğan-Bahçeli faşizminin çöküşe gittiği her eylemin öncüsüdür ve bu rejim yıkılana kadar da durmayacaklar.

Rusya’nın açıklamaları, olaya müdahale etmeyeceği yönünde olmakla birlikte Rusya’yı karşıya alacak pek bir koz yok. İdlip’teki Türk gözlem noktaları Rus noktaları tarafından böyle sıkıca sarılıp sarmalanmış. Üstelik Rus uçağı düşürüldükten sonra alınan s-400’lerin bir daha tartışılacağı bir sürece de girilebilir. 

8 askerin öldüğü söylendi. Abd başsağlığı diledi. Şimdi Erdoğan’ın başarılı çok yönlü siyaseti(!) iki ateş arasında hangisini seçeceğine daha fazla karar vermek durumunda kalacak. Nihayetinde 15 Temmuz koalisyonu olan akp-mhp faşist baskı rejimini yıkacak olan öncü sarsıntılar şiddetini artırdı. 

Ve bunlar olurken AKP’li yetkili biri Esad rejimi için “bu rejim kendi halkından yüzbinlerce kişiyi öldürdü.” sözünü kullanarak bize Dersim’i, Zilan’ı, Maraş’ı, Cizre’yi, Sur’u, Şırnak’ı ve Nusaybin’i bir kez daha hatırlatıyor.