Kürt kanı dökmemek için ne yapmalı?

Yaşadığımız çağda hiç kimse ölümü güzellemiyor, öldürmeyi kutsamıyor. Anlamlı ve özgür yaşamın inşasını en fazla vurgulayan ve önemseyen yine Önder Öcalan önderliğindeki PKK’dir...

Kürtlerin, Kürdistan toplumunun önündeki en büyük tuzak “öl-öldür” tuzağıdır. Bu tuzak hem Kürtlerin kendi içlerinde, hem de Kürtlerin komşu ulus devletlerle içinde bulundukları ezilen-egemen dengesi açısından en büyük tuzaktır. Bu tuzağın zararları çok fazladır.

Şunu söylemek gerekir ki, ilk kurşunun atıldığı 15 Ağustos atılımından bu yana 35 yıldır savaşan, yine her Kürdistan parçasındaki özgürlük eğilimine, toplumsal devrimci çıkışa büyük destek veren bir örgüt olan PKK açısından, öl öldür tuzağı fazlasıyla görülmüş, tahlil edilmiş, sonuçları çıkarılmış ve aşmak için büyük fedakarlıklar yapılmıştır. Buna rağmen, olası bir zorunlu özsavunma savaşında PKK’nin geri durmayacağını herkes bilmektedir. Ancak Kürtlerin özgür yaşam sorunu bunun da ötesindedir.

Kürtler bir toplumdur. Demokratik özgür yaşamı hak eden, egemenlerin gölgesinden ve soykırım siyasetlerinden çıkarak kendi toplumlarını inşa etme yeterliliği olan, kendi kaderini tayin etmeyi devlet olma dışında arayabilecek ve kendi toplumsal sistem inşasını gerçekleştirebilecek olan bir toplumdur.

Yaşadığımız çağda hiç kimse ölümü güzellemiyor, öldürmeyi kutsamıyor. Anlamlı ve özgür yaşamın inşasını en fazla vurgulayan ve önemseyen yine Önder Öcalan önderliğindeki PKK’dir. Bundan dolayı ölüm ve yaşam tanımlarını yeniden yapmak, yapılan tanımlara göre adımlar atmak ve toplumsal-siyasal inşalar gerçekleştirmek gerekir.

Basın üzerinden uzun süredir yapılan tartışmalar, PKK YK üyesi Murat Karayılan’ın Başur Kürdistan’a ve özelde Barzani’ye yönelik çağrıları ve tabi KNK’nin çağrıları önemli bir gündem yarattı. Soykırım sisteminin Kürt örgütlerini tahrik etmesinin ötesinde bir olasılık yarattı. Kürt örgütlerinin Başur işgaline yaklaşımının Kürt sorununun çözümü için stratejik önem arzettiği bir dönemde, bazı örgütler açıklama yaparak KNK’nin çağrısına cevap verdi. Uzun bir zamanın ardından Barzani de açıklama yaptı. Barzani açıklamasında “Kürtlerin kardeş kanı dökmeyeceği” vurgusu önemli bir söylem olarak öne çıktı.

Evet, Kürt kanı dökülmemeli. Ancak Kürt kanı dökülmemesi için Kürdistan’ı işgal ve soykırım saldırılarının durması şarttır. Bu saldırılar karşısında Kürtler olarak ortak tutum almak şarttır. Zira soykırım saldırıları karşısında ortaklaşmayan tutumlar, soykırım sistemine hizmet etmek ve karşıt olmak paradoksundan kurtulamamak demektir.

Faşist Türk devletinin Kürdistan’ı işgal saldırılarının durması, Kürt örgütlerin işgale karşı ortak tutum alması, Kürt kanı dökülmemesi için önemlidir ancak atılmamış bir adım olarak Kürt örgütlerinin önünde durmaktadır.

Başur, Bakur, Rojava Kürdistan olmak üzere 3 parça Kürdistan’da Türk devletinin soykırım tehdidi güncel ve aktif olarak varlığını sürdürmektedir. Böyle bir durumda, Kürt kanı dökmek zaten öl-öldür siyasetine kurban olmak anlamına gelir. Ancak böyle bir durumda Kürt kanı dökmemek için de, ortak ulusal çıkarları dillendirecek bir zemin yaratmak gerekir.

Kürdistani örgütler Kürdistan’ın durumunu tartışacak bir zemin yaratmalıdır. Kürt kanı dökmemek için ne yapmak gerektiğini tartışacak zeminler yaratılmalıdır. Bunun için Kürtlerin, direnen özgürlük güçlerinin çok fazla gerekçesi vardır.

Eylemi Bakur Kürdistan’da gerçekleşmiş olsa da, 15 Ağustos atılımının başarısı, dört parça Kürdistan’da görülmektedir. Bakur’daki kazanımları kadar Rojava’da bugün direniş çizgisinin pratik öncülüğünde devrimin gerçekleşmesi ve özerk sistemin inşası, 15 Ağustos’un Rojava Kürdistan’a, Rojavalı Kürtlere ve Araplara verdiği özgür yaşam ilhamının sonucudur.

15 Ağustos özgürlük eyleminin dile gelmeyen, utanılan, belki de söylenmesinden korkulan bir sonucu da Başur Kürdistan’da gerçekleşmiştir. Öyle ki, 15 Ağustos dirilişinin etkisiyle Kürt kazanımları büyümüş ve atılımın 8. yılında Başur Kürdistan’da bir Kürt statüsü kabul edilmiştir. İçinde egemen devletlerin Bakur’daki Kürtleri tecrit etme, soykırım planlarını sürdürme ve Kürtlüğü tek bir parçaya sığdırma amaçları olsa da Başur’da bugün elde edilen kazanımlar, PKK direnişinin bir sonucudur. 15 Ağustos bir çizgidir. Özgür demokratik Kürdistani duruşta ısrar ve zafer duruşudur. PKK gerillaları bu duruşta ısrarı tüm parçalarda direniş ve zafer tutumlarıyla kanıtlamışlardır.

Rojava devriminin DAİŞ saldırılarıyla tehlikeye girdiği dönemde, PKK’nin en değerli komutanları Rojava halkının savunmasına öncülük etmiş, halkı direniş etrafında örgütleyerek toplumsal öncüleri-halkın komutanlarını yaratmış, 15 Ağustos çizgisinde direnişi ve zaferi tek olasılık bilmiş ve gerçekleştirmişlerdir. Binlerce PKK gerillası, yüzlerce öncü PKK komutanı Rojava savunmasında ön cephede can vermiş, ancak Kürdün soykırımına geçit vermemişlerdir. Tüm bu direniş, Kürt kanı dökmemede ısrar duruşudur.

Rojava’da soykırım karşısında direnmeyen ancak halkın kazanımlarına çirkin bir aristokrasi kalıntısı zihniyetle saldıran ve yiyip yutmak isteyen ENKS etrafındaki oluşumların tek pratiği, aynı zamanda onlara kimlik olan pratiği ise Efrîn’dir. Bir yıldır her gün Kürt kanının döküldüğü, her gün Kürtlerin kaçırılarak işkence edildiği görüntülerini herkes görmektedir. Bunun yaratıcısı, soykırım sistemi ve asalak çete grupları kadar, orada Kürt kanı dökmeyi kendi iktidarının garantisi gören asalak sömürgen Kürt gruplarıdır.

Şengal savunmasında PKK’nin cansiperane direnişi yine bunun kanıtıdır. Kürt kanı dökmemede ısrar duruşudur bu. Kürt varlığını hedef alan soykırım saldırılarını affetmeme duruşudur.

Yine Başur Kürdistan’da aynı şekilde Kürdistan halkını ve Kürdistani değerleri korumanın ısrarıdır gerillanın direniş çizgisindeki ısrarı. Ki bu çizginin zaferi ardından, Barzani gerillaların o dönem konumlandığı alanlara giderek teşekkür etmiş, gerillanın direnişi karşısında minnetini dile getirmiştir.

Kürdistan gerillasının en güzel özelliği, soykırım karşısında canı pahasına direnmesi, yaşamı uğruna ölecek kadar sevmesidir. Bunlardan ayrı bir özelliği daha vardır PKK gerillalarının ki tüm Kürt örgütleri bunu bilmelidir. PKK gerillası, koruduğu değerler üzerinden iktidar inşasını hedeflemez. Hiçbir parti ya da örgüt, böyle bir kaygı ya da korkuyla PKK’ye yaklaşmamalıdır. PKK’nin böyle bir amacı olsaydı halkın gözyaşlarına rağmen Şengal’den çıkmazdı. Bunu görmemek, bilmemek, ancak fazlasıyla dar çıkarlarla, iktidarla açıklanabilir. Kürdistan davası, özgürlük ve demokratik ulus inşası, her türlü iktidar hırsından arındırılarak adım atılması gereken bir davadır.